A
Admin
Yönetici
Yönetici
Ne diyordu, en uzun süre tahtta kalan, (45 yıl, 11 ay ve 8 gün) en çok sefere çıkan, Osmanlı İmparatorluğu'nun 10. padişahı ve 89. İslam halifesi. Batı'da Muhteşem Süleyman, Doğu'da ise adaletli yönetimine atfen Kanuni Sultan Süleyman olarak anılan Büyük devlet adamı.! “Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atın. İnsanlar görsünler ki padişah olan Süleyman bu dünyadan eli boş gitmiştir.” Eli boş giden, Muhteşem Süleyman’a dahi kalmayan bu dünya emin olun hiç kimseye kalmaz. Hepimizin bildiği, yardıma muhtaç olanlara yapılan yardımı en güzel anlatan bir atasözümüz var. "Ne verirsen elinle, o gider seninle" Başka söze gerek var mı? “Fakir ve onurlu insanlar, ahlaksız ve hırsız olan zenginlerden daha değerlidir”. Cümlesinden olmak üzere; bu yazımı ev kirasını ödeyemeyen, evinin zaruri ihtiyaçlarını karşılamayan, çocuğunun mecburi ihtiyaçlarını alamayan bir kesim varken. Bir ya da birkaç evi olan, bir ya da birkaç arabası olan, birden fazla işyeri olan, bir ev daha nasıl alabilirim, bir araba daha nasıl alabilirim, yeni bir, işyeri daha nasıl açabilirim hesabını yapan, bire alıp ona satan, fakat yanında çalıştırdığı işçisinin maaşını asgari ücretten bile ödemeyen. Fiş, fatura kesmeyen, camilerin ön safını kimseye kaptırmayan, Peygamber efendimizin "İşçinin ücretini teri kurumadan önce veriniz" Hadisi Şerif'inden bihaber gözünü mal ve mülk hırsı bürümüş gözü dönmüşlere ithaf ediyorum. Ve aklımda, kalbimde yer eden bir öyküyle devam etmek istiyorum. Çocukluk zamanlarından beri yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki arkadaş birlikte birçok işe girişmiş ama her defasında başarısız olmuşlar. En sonunda bakmışlar, olacak gibi değil, "En iyisi biz ayrılalım, tek başımıza bir şeyler başarmaya çalışalım ve üç yıl sonra tekrar bu ayrıldığımız yerde buluşup, kimin daha zengin olduğuna bakalım." demişler. İki arkadaş iki ayrı yöne doğru yola çıkıp, bir süre sonra iki ayrı kasabaya ulaşmışlar ve hayata sıfırdan başlamışlar. Birisi önce cebindeki son parayı kumara yatırmış ve şans o ya, son parasını bine katlamış. Sonra kazandığı kumar parasıyla bir yer açmış, yanına bir sürü işçi almış, bire ürettiğine ona satsa da, saatlerce çalışıp, ter döken işçilerinin hakkını ödememiş, insanlara yardım eli uzatmamış, helale haram katmış ve bir sürü para biriktirmiş. Diğeriyse, önce bir çiftlikte çalışmaya başlamış. O kadar dürüst, o kadar özveriyle çalışmış ki, bir gün çiftlik sahibi arazilerinin bir kısmını ona hediye etmiş. O da arazilerinin üstüne onlarca kulübe yapıp, o kulübelere sokakta kalan evsizleri yerleştirmiş, her kulübenin yanında da, ekip biçip, para kazanabilecekleri birer tarla vermiş ve "Elindekini avucundakini dağıtıyorsun. Ya yarın aç kalırsan, n'olacak?" diye soranlara da "Kimseye muhtaç olmayacak kadarını kendime ayırdım. O ölene kadar bana yeter. Siz merak etmeyin." dermiş. Gel zaman git zaman, üç yıl geçmiş ve iki arkadaş anlaştıkları gibi ayrıldıkları yere doğru yola çıkmışlar. İlkin topraklarını evsizlerle paylaşan gelmiş ve arkadaşını beklemeye başlamış. Bir süre sonra uzaktan pahalı ve heybetli bir araba görünmüş. Araba durduğunda, arka kapıdan arkadaşı inmiş. İki arkadaş sarılmışlar ve hal hatır sorduktan sonra, sohbet üç yılda neler yaptıklarına, kimin daha çok zengin olduğuna gelmiş. "Ben" demiş birinci "Benim şansım yaver gitti ve inanamayacağın kadar çok para kazandım. Önemli bir adam oldum. Yanımda yüzlerce insan çalıştırıyorum ve işe bir dakika geç gelenin, hasta olanın, istediğim kadar mal üretmeyenin gözünün yaşına bakmıyorum, basıyorum tekmeyi. Hepsi benim ne kadar acımasız olduğumu çok iyi bilirler ve benden çok korkarlar. Çok zengin olmak için gaddarlık şarttı ve ben bunu başardım. Ya sen? Gördüğüm kadarıyla, ne bir araban ne de özel şoförün var. Bunca zaman ne yaptın, neden cüzdanını şişirip zengin olmadın?" Arkadaşı gülümsemiş ve "Dostum" demiş "Ben zamanla anladım ki, asıl zenginlik cüzdanın değil, vicdanın dolu olmasaymış. Çünkü paranın bir kalbi yoktur. Para istese de beni sevemez, benimle dostluk kuramaz, bir derdime derman olamaz ama iyilikle, güzellikle ve merhametle kazanılan her insan başka bir servettir. Bu yüzden ben de çok zenginim. Seninkisi cüzdan, benimkisi ise vicdan zenginliğidir. Artık gerisine de sen karar ver. Sence hangimiz daha zenginiz, sen mi yoksa ben mi?" Zenginliği banka cüzdanında değil, kalbinde arayanlara selam olsun.