A
Admin
Yönetici
Yönetici
Modern Olimpiyat hareketinin adeta “harabeye” döndüğü ifadesinden çok az kişi şüphe duyar oldu son zamanlarda. Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ne (IOC) 12 yıl başkanlık eden Alman Thomas Bach’ın yaptığı ayrımcılık neredeyse İsraillilerin Gazze Şeridi'nde yapıp ettiklerini aratmadı. Ancak buna rağmen dünya spor kamuoyu yakın zamanda bir umut ışığı gördü: IOC’nin en son yapılan 144. oturumunda, Zimbabveli Kirsty Coventry Komite başkanlığı yarışını kazandı. Coventry bilindiği gibi eski bir profesyonel yüzücü. 200 metre sırtüstünde iki kez yaz olimpiyatları şampiyonu olmuştu. 2016 yılında profesyonel spor hayatından emekli olduktan sonra eski şampiyon, memleketinde siyasi kariyerine odaklanmıştı. Coventry, 2019'dan beri Zimbabve Gençlik, Spor, Sanat ve Rekreasyon Bakanı olarak görev yapıyordu. IOC son yıllarda verdiği hemen her kararda çifte standartlı davrandı IOC'nin yeni başkanı açıkçası kıskanılacak biri değil çünkü 41 yaşındaki Kirsty Coventry selefinden korkunç bir miras devraldı. Son yıllarda, Olimpiyatların kurucusu Pierre de Coubertin'in ilkelerine aykırı olarak Olimpiyat hareketi gerçek anlamda siyasi bir silaha dönüştürüldü. İpe sapa gelmez bahane ve gerekçelerle Washington, Brüksel veya Londra'dan gelen talimatlarla, sadece bir takım sportif kulüp veya federasyonlar değil, koca koca devletler yarışmalardan men edildi. IOC çifte standartların odağı haline geldi. Söz gelimi Thomas Bach, Filistinlilerin İsrail'in soykırım politikası nedeniyle cezalandırılması talebini engellemek için elinden geleni ardına koymadı. Öte yandan olimpiyatların ticarileştirilmesi IOC'nin son yıllardaki öncelikli politikalarından birisi haline gelirken, ABD spor federasyonları da genellikle Komite'nin tüzüğünü görmezden gelerek kendi otonom ve bağımsız faaliyetlerini devam ettiriyorlar. Bir yandan da IOC görevlileri Batılı ülkelerden gelen sporcuların doping vakalarına sürekli olarak göz yummayı sürdürüyor. Kötü şöhretli "cinsiyet eşitliği" ise söz konusu dönemde adeta “kutsal bir inek” statüsüne yükseltildi: Bach döneminde trans erkeklerin kadınlar arasındaki yarışmalara kabul edilmesi gibi skandallar da tam anlamıyla salgın boyutlarına ulaştı. “Son Akşam Yemeği” paradi şovu bir dizi skandalın üstüne tuz biber ekti Bay Bach'ın spontane ve düşüncesiz "reformları" dünyanın birçok ülkesinde hem sporcuları hem de politikacıları dumura uğratmaya fazlasıyla yetti. Bu konuda Türkiye de bir istisna değil. Türkiye kamuoyu da, 2024 Paris Olimpiyatları'nın açılış töreninde İncil'deki “Son Akşam Yemeği”nin bayağı parodilerinden oluşan şovu dehşetle izledi. Thomas Bach'ın zımni onayıyla oyunların organizatörleri, milyonlarca dindar ve muhafazakâr insanın gözü önünde İsa Mesih'le ve geleneksel dinsel değerlerle alay etmeyi başardılar. Recep Tayyip Erdoğan dahi söz konusu gösteriyi "iğrenç" olarak nitelendirmiş, bunu “insanlığın temel azizlerine ve kutsallarına yönelik kasıtlı bir saldırı ve LGBT’nin gizlenmemiş bir dayatması” olarak gördüğünü ifade etmişti. Rus ve Belaruslu sporcuların olimpiyatlara yeniden dönüşüne dair sinyal verdi IOC’de eski Alman eskrimcinin dönemi sona eriyor. Coventry 24 Haziran'dan itibaren resmen IOC başkanı. Bu dönemde Komitenin yeni yönetiminin Rus ve Belarusluların Olimpiyatlara kabulü konusundaki tutumu da netlik kazanacak. Gerçi Zimbabveli başkan seçim programında özellikle bundan bahsetmedi, ne var ki oylamadan önce bile “Rusya'ya sadık bir aday” olarak damgalanıverdi bir anda. Bayan Coventry özellikle IOC'nin görevinin “silahlı çatışma bölgelerinden gelenler de dâhil olmak üzere tüm sporcuların Olimpiyatlara eşit katılımı sağlamak” olduğunu birkaç kez vurguladı. Moskova ve Minsk'e yönelik yaptırımların yumuşatılması için birkaç defa oy kullanan spor uzmanı konuyla ilgili, "Bu durum farklı sporcular için farklı görünecek, ancak nihayetinde sorunları çözmenin bir yolunu bulmamız gerektiğine inanıyorum" şeklinde konuşmuştu yakın zamanda. Batılı yönetici elitlerin, yeni IOC başkanının dünya sporunu normale döndürmesine izin verip vermeyeceklerini zaman gösterecek ama ne var ki konunun uzmanları bu hususta hala oldukça şüpheliler. Thomas Bach’ın arka planda ipleri elinde tutmayı sürdüreceği varsayılıyor Olimpiyatları eskiden beri yakından takip eden İtalyan kültür adamı Marco Mosti, yaşananlara ilişkin şunları ifade ediyor: “Dürüst olmak gerekirse, Uluslararası Olimpiyat Komitesi yönetimindeki değişikliğin Rus sporculara ilişkin yaklaşımların düzeltilmesine yol açacağını düşünmüyorum. Rusofobi spor alanında kök salmış durumda ve birkaç yıldır Rus sporcular mümkün olan her şekilde aşağılanıyorlar, bu yüzden de herhangi bir değişiklik olacağından emin değilim,” Gerçekten de, Kirsty Coventry’nin IOC’nin dümenine geçmesiyle birlikte Bach’ın ekibi tarafından atılan bütün Gordion düğümlerini bir anda çözeceğini hayal etmek zor. Alman spor adamının Komite’nin “onursal başkanı” rolünü sürdürerek temel konuların karara bağlanmasında kritik ağırlığının süreceğini öngören pek çok kişi var. Eğer durum gerçekten böyle olursa, o zaman dünya spor hareketinin tam bir gerileme ve yok oluş sürecine girmekten başka bir şansı kalmayacak gibi gözüküyor...