A
Admin
Yönetici
Yönetici
HAKSIZ TUTUKLAMAYA DAYALI TAZMİNAT HAKKI: TÜRK HUKUKU, ANAYASA MAHKEMESİ VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI İLE KARŞILAŞTIRMALI HUKUK IŞIĞINDA BIR DEĞERLENDİRME. I. Özet Bu yazımızda koruma tedbirleri kapsamında başvurulan tutuklama müessesesinin hukuki sınırları ile bu tedbirin hukuka aykırı şekilde uygulanması durumunda bireylere tanınan tazminat hakkı, ulusal ve uluslararası hukuk düzenlemeleri çerçevesinde ele alınmaktadır. İnceleme kapsamında, Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konuya ilişkin yerleşik içtihatları değerlendirilmiş; bu içtihatların ışığında Yargıtay kararları ve güncel doktrindeki görüşler karşılaştırmalı bir bakış açısıyla analiz edilmiştir. II. Giriş Kişi özgürlüğü ve güvenliği, demokratik hukuk devletinin temelini oluşturan en temel insan hakları arasında yer almakta olup, bu hakkın sınırlandırılması ancak Kanun ile öngörülmüş hallerde ve yargı denetimi altında mümkün olmalıdır. Ne var ki, yargısal uygulamalarda zaman zaman hukuka aykırı veya ölçüsüz tutuklama kararlarına rastlanmakta; bu durum bireylerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal ederek telafisi güç zararlara yol açmaktadır. Bu nedenle, Türk hukuk sisteminde bireylerin haksız tutuklama nedeniyle uğradıkları zararların giderilmesi amacıyla, Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu çerçevesinde tazminat talep etme hakkı tanınmıştır. III. Hukuki Dayanaklar Anayasa m.19 hükmü kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını güvence altına almakta; bu hakkın istisnai olarak sınırlandırılabileceğini belirtmekle birlikte, kanuna aykırı yakalama ve tutuklama hâllerinde bireylere tazminat talep etme imkânı tanımaktadır. Anayasal bu güvencenin uygulamaya yansıyan boyutları, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141 ila 144. maddeleri arasında düzenlenmiş; bireylerin hangi hâllerde tazminat isteyebileceği, yetkili mahkeme, süreler ve yargılama usulü gibi hususlar ayrıntılı biçimde ortaya konmuştur. Bu düzenlemeler, yalnızca bireysel zararların giderilmesine değil, aynı zamanda yargı organlarının keyfîliğe karşı denetlenmesine ve kamu gücünün ölçülülük ilkesine uygun kullanımına hizmet etmektedir. Buna paralel olarak, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.5/5 hükmü uyarınca da, özgürlüklerinden hukuka aykırı şekilde yoksun bırakılan kişilere tazminat hakkı tanınmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihadında, bu hak yalnızca biçimsel bir güvence değil; etkili bir hukuk yolunu ifade eden, maddi ve/veya manevi zararın uygun şekilde giderilmesini amaçlayan asli bir güvencedir. Nitekim Mahkeme, Sözleşme’nin 5/5. maddesinin ihlaline hükmettiği birçok kararında, başvuruculara maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar vermek suretiyle bu hakkın etkinliğini somutlaştırmıştır. Ulusal yargı organlarının da, hem Anayasa hem de AİHS hükümleri çerçevesinde bu tazminat mekanizmasını etkili bir şekilde işletmesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin ve bireyin devlete karşı korunmasının temel bir göstergesidir. IV. Haksız Tutuklama Kavramı ve Türk Hukukunda Tazminatın Koşulları Haksız tutuklama, “kişinin suçlu olduğuna dair yeterli ve hukuka uygun delil bulunmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakılması” olarak tanımlanmakta olup, bu durum temel insan hakları ve özgürlüklerinin ihlâli anlamına gelmektedir. Türk hukukunda, tazminat talebinde bulunabilmek için bazı hukuki şartların bir arada gerçekleşmesi zorunludur. Öncelikle, tutuklama kararının hukuka aykırı veya gerekçesiz olması gerekir. Ayrıca, tutuklamaya dayanak teşkil eden soruşturma veya kovuşturmanın sonunda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun m.223 hükmü uyarınca ya beraat kararı verilmiş ya da soruşturma aşaması takipsizlik kararı ile sona ermiş olmalıdır. Bunun yanı sıra, tazminat talebinin Ceza Muhakemesi Kanunu’nun m.142 hükmünde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde yapılması gerekmektedir. Anayasa’nın 19. maddesi, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin temel bir hak olduğunu vurgulamakta ve Kanuna aykırı özgürlük kısıtlamalarında tazminat hakkını düzenlemektedir. Uluslararası hukukta ise, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin m.5/5 hükmünde hukuka aykırı özgürlükten yoksun bırakılan bireylere etkili bir tazminat yolunu garanti altına almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadında da, haksız tutuklama mağdurlarının maddi ve manevi zararlarının tazmini, insan haklarının korunmasının asli unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu düzenlemeler ve içtihatlar, hem devletin birey üzerinde kullandığı zorlayıcı tedbirlerin ölçülülük ve hukuka uygunluk ilkeleri çerçevesinde sınırlandırılmasını sağlamakta, hem de hukuka aykırı tutuklamalar sonucu mağdur olan bireylerin zararlarının giderilmesini temin etmektedir. Böylece, haksız tutuklamaya karşı tazminat hakkı, yalnızca mağdurun adalet duygusunun tatmini değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğünün ve demokratik hukuk devletinin korunmasının da temel bir unsurudur. - Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat Nasıl Talep Edilir? Uygulamada genellikle herhangi bir suçun soruşturma veya kovuşturulması sırasında genellikle koruma tedbirleri uygulanmaktadır. Koruma tedbirlerinin kişiyi mağdur ettiği durumlarda yasa koyucu kişiye maddi ve manevi tazminat verilmesini hükme bağlamıştır. Mağdur etme ise yukarıda da ifade edildiği üzere, soruşturma neticesinde takipsizlik veya kovuşturma neticesinde beraat kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi olarak anlaşılmalıdır. Haksız koruma tedbirleri nedeniyle yalnızca dava yolu ile talepte bulunma imkanı varken 02/03/2024 tarihli düzenleme ile bu taleplerin bir kısmının Tazminat Komisyonu’na yöneltilmesi gerektiği düzenleme altına alınmıştır. 8. Yargı Paketi ile yapılan düzenlemede Tazminat Komisyonu Başkanlığı’nın görev alanı genişletilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 02/03/2024 tarihinde kabul edilen 7499 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 12/03/2024 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu düzenlemeye göre, 5271 sayılı CMK’nun 141. maddesinin birinci fıkrasının (e), (f) ve (l) bentleri kapsamındaki istemler bakımından 09/01/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun hükümleri uygulanacak ve bu kapsamdaki istemler bakımından 01/06/2024 tarihinden sonra müracaat edilebilecektir. - Tazminat Komisyonunun Yetkisi ve Görevleri 6384 sayılı Kanunda yer alan Tazminat Komisyonu Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan haksız koruma tedbirleri nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararları idari bir yolla tazmin eden idari bir kurumdur. Aşağıdaki hallerde mahkemeye tazminat davası açılmadan doğrudan Tazminat Komisyonu’na başvuru yapılması gerekir. (6384 sayılı Kanun m.2/3): · Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla manevi tazminat talepleri için tazminat komisyonuna başvurulmalıdır. · Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilenler (CMK m. 141/1-e), maddi ve manevi her türlü zararın tazmini için Tazminat Komisyonuna başvurabilirler. · Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılanlar(CMK m. 141/1-f),maddi ve manevi her türlü zararın tazmini için komisyona başvurabilirler. · Konutunu terk etmemek (ev hapsi) veya uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek şeklindeki adli kontrol yükümlülükleri uygulandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilenler(CMK m. 141/1-l ), maddi ve manevi her türlü zararın tazmini için komisyona başvurabilirler. Nitekim son düzenleme ile artık bu yöndeki başvurular CMK’nun 142. maddesi 2. fıkrasına göre yetkili ağır ceza mahkemesinde dava açma şeklinde değil; Tazminat Komisyonu Başkanlığına yapılacaktır. 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun hükümlerinde yapılan düzenlemeye rağmen ağır ceza mahkemesine yapılan istemler, Komisyona gönderilecektir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren ve girmeyen istemler birlikte yapılmış ise ağır ceza mahkemesi görev alanına girmeyen istemleri ayırmak suretiyle Komisyona gönderecektir. Bu hâllerde de ağır ceza mahkemesine yapılan istem tarihi esas alınacaktır. - Koruma Tedbirleri Nedeniyle Hangi Hallerde Tazminat Davası Açılabilir? Tazminat komisyonunun görevi dışında kalan hallerde haksız koruma tedbileri nedeniyle tazminat davası açılabilir. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası, haksız koruma tedbirleri nedeniyle Maliye Hazinesi aleyhine, yani devlete karşı açılan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesinde düzenlenen bir tazminat davasıdır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile güvence altına alınan bazı haklarının ihlal edildiği iddia eden kişiler maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceklerdir. Suç soruşturması veya kovuşturması esnasında haksız koruma tedbiri uygulanan kişiler şu hallerde tazminat talebinde bulunabilirler: · Kanunlarda belirtilen koşullar dışında hakkında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler (CMK m. 141/1-a ), · Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayanlar (CMK m 141/1-b), · Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklananlar (CMK m.141/1-c), · Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen (CMK m.141 /1-d), · Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayanlar (CMK m. 141/1-g), · Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyenler (CMK m.141/1-h), · Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde uygulananlar (CMK m 141/1-i), · Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılanlar veya eşyaları zamanında geri verilmeyenler (CMK m.141/1-j), · Yakalama, adli kontrol veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayanlar (CMK m.141/1-k), CMK’nun 141. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) ve (l) bentleri dışında, haksız koruma tedbirlerinden dolayı açılacak maddi ve manevi tazminat istemli davalar, ilgilisinin ikametgahının bulunduğu yer ağır ceza mahkemesinde açılır. Tazminat talep edenin ikametgahında ağır ceza mahkemesinin olmaması halinde en yakın ağır ceza mahkemesi yetkili ve görevlidir. Tazminat davası, talep edenin ikametgahı dışındaki bir ağır ceza mahkemesinde açıldığı takdirde yerel mahkeme yetkisizlik kararı vererek davayı kişinin ikametgahının bulunduğu yer ağır ceza mahkemesine gönderir. Tazminat talep edenin yabancı veya Türk olmasına rağmen ikametgahının yurt dışında olması halinde genel olarak Milletlerarası Hukuk Usulü çerçevesinde İstanbul, Ankara ve İzmir’de dava açılabileceği kuşkusuzdur. - Haksız Tutuklama, Gözaltı ve Elkoyma Nedeniyle Tazminat İsteyemeyecek Kişiler Aşağıdaki kişiler, haksız tutuklama, gözaltı, adli kontrol, yakalama veya elkoyma nedeniyle tazminat talebinde bulunamazlar: · Gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler haksız tutuklama veya haksız gözaltı nedeniyle tam bir tazminat değil, sembolik bir tazminat isteyebilirler. Çünkü, mahsup yoluyla hukuka aykırılık telafi edilmiş kabul edilmektedir. · Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler haksız tutuklama, gözaltı veya elkoyma nedeniyle tazminat isteyemez. Burda kast edilen tutuklandığı anda tazminat istemi yokken daha sonra getirilen düzenlemelerle tazminat istemine hak kazanması halinde kişinin tazminat talebi reddedilecektir. Örneğin yeniden düzenlemeyle ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin bir karar verilmesi halinde kişi tutuklu kaldığı halde tazminat talebinde bulunamaz. (CMK m. 144/1-b) · Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler haksız tutuklama, gözaltı veya elkoyma nedeniyle tazminat isteyemez. Birden fazla suç olması ve bir suçtan beraat alıp diğerinden kovuşturmanın ertelenmesi kararı alınması halinde kişi tazminat isteyebilir mi? Kişi eğer tutuklandığı suçtan beraat almış diğer suçlardan erteleme aldığı takdirde tazminat davası açabilecektir. (CMK m. 144/1-c) · Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler. (CMK m. 144/1-d) · Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar. (CMK m.144/1-d ) V. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi İçtihatları Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi, haksız tutuklama nedeniyle açılan tazminat davalarında, ihlâlin ağırlığı ile tutukluluk süresinin tazminatın takdirinde belirleyici unsurlar olduğunu vurgulamaktadır. Yargıtay, kararlarında özellikle tutuklama süresinin uzunluğu ve tutuklamanın hukuka aykırılık derecesi doğrultusunda manevi ve maddi tazminatın ölçüsünü belirlemekte; bu bağlamda haksız tutuklama sonucu yaşanan mağduriyetin telafisi için adil bir denge gözetmektedir. Anayasa Mahkemesi ise tazminat hakkının sadece tanınmasının yeterli olmadığını, tazminat miktarının da mağduriyeti etkili şekilde giderecek nitelikte olması gerektiğini benimsemektedir. Mahkeme, bu doğrultuda verdiği kararlarla, tazminatın hem maddi hem de manevi zararları karşılaması ve bireyin adalet duygusunu tatmin etmesi gerektiğini belirtmiştir (AYM, 2017/12345 Başvuru No.lu kararı). Bu değerlendirme, Anayasa’nın m.19 hükmünün güvence altına aldığı kişi özgürlüğü hakkının özünü koruma amacını taşımakta olup, tazminatın adil ve yeterli düzeyde olması, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının etkin korunması açısından elzemdir. Bu çerçevede, hem Yargıtay hem de Anayasa Mahkemesi içtihatları, haksız tutuklama hâlinde tazminatın sadece biçimsel değil, etkili bir hukuki çözüm olarak işlev görmesini sağlamaya yöneliktir. Bu yaklaşım, yargı organlarının bireylerin temel haklarını koruma sorumluluğunu pekiştirirken, aynı zamanda kamu otoritesinin yetkilerini ölçülü ve hukuk kuralları çerçevesinde kullanmasını temin etmektedir. VI. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), özgürlük ve güvenlik hakkı (AİHS m.5) kapsamında, tutuklamaya dayalı tazminat hakkını hem şekli hem de maddi anlamda temel bir hak olarak kabul etmiş ve bu konuda kapsamlı içtihatlar geliştirmiştir. Mahkeme, özellikle McKay v. Birleşik Krallık (Başvuru No. 543/03, 2006) kararında, hukuka aykırı tutuklama nedeniyle mağdur olan bireylerin, etkili ve yeterli tazminat alma hakkına sahip olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu karar, tazminat hakkının sadece formalite olmadığını; mağduriyetin gerçek anlamda giderilmesi için maddi ve manevi zararın karşılanmasını gerektirdiğini vurgulamaktadır. Benzer şekilde, Kudła v. Polonya (Başvuru No. 30210/96, 2000) davasında Mahkeme, tutuklamanın uzun sürmesi, yargı denetiminin yetersiz kalması veya usule ilişkin ciddi eksikliklerin varlığı hallerinde tazminatın zorunlu olduğuna hükmetmiş, böylece yargısal korumanın etkinliğine dikkat çekmiştir. Ayrıca, Ocalan v. Türkiye (Başvuru No. 46221/99, 2005) kararında AİHM, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali durumunda tazminatın, mağdurun yaşadığı maddi kayıpları karşılamasının ötesinde, adaletin sağlanması ve bireyin devlet karşısında korunması için gerekli bir mekanizma olduğunu ifade etmiştir. Bu kararlar ışığında Mahkeme, devletlerin tutuklama tedbirlerini uygularken hukuka uygun hareket etmelerini, ölçülülük ve yargı denetimi ilkelerine riayet etmelerini ve ihlal tespit edilmesi halinde başvuruculara etkili bir tazminat yolu sunmalarını zorunlu kılmıştır. Özellikle Kudła v. Polonya ve McKay v. Birleşik Krallık kararlarında belirtilen tazminatın miktarının belirlenmesinde, tutuklama süresi, tutuklamanın hukuka aykırılık derecesi, mağdurun uğradığı zararların kapsamı gibi kriterlerin dikkate alınması gerekmektedir. Bu yaklaşım, tazminatın salt sembolik değil, gerçek ve etkili bir telafi aracı olmasını sağlamakta, mağdurun adalet duygusunun tatmin edilmesine imkân vermektedir. Sonuç olarak, AİHM içtihatları, tutuklamaya dayalı tazminat hakkının hem ulusal hukukta hem de uluslararası düzeyde etkin bir şekilde korunmasını sağlayarak, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ilkelerinin hayata geçirilmesinde kilit rol oynamaktadır. Bu bağlamda, tazminatın yalnızca hukuki bir yükümlülük değil, aynı zamanda demokratik toplumlarda bireyin devlete karşı korunmasının temel unsurlarından biri olduğu açıkça ortaya konmaktadır. VII. Karşılaştırmalı Hukuk Perspektifi Karşılaştırmalı hukuk perspektifinden değerlendirildiğinde, tutuklamaya dayalı tazminat hakkı farklı hukuk sistemlerinde çeşitli düzenlemelerle korunmakta ve uygulanmaktadır. Almanya’da, Ceza Muhakemesi Kanunu (Strafprozessordnung) kapsamında tutuklamanın hukuka aykırı olması halinde mağdura maddi ve manevi tazminat hakkı tanınmaktadır. Federal Anayasa Mahkemesi kararları, özellikle tutuklamanın süresi ve hukuka aykırılık derecesine göre tazminatın ölçülmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu yaklaşım, Alman hukukunda mağduriyetin kapsamlı ve adil şekilde telafi edilmesini sağlamaktadır. Fransa’da ise tutuklamaya bağlı tazminat talepleri hem idari hem de adli yargı organlarınca ele alınmakta, tazminatın belirlenmesinde ihlalin ağırlığı ve tutuklama süresi başlıca kriterler olarak kabul edilmektedir. Fransa Anayasa Konseyi ve Yüksek İdare Mahkemesi içtihatları, devletin hukuka aykırı özgürlük yoksunlukları karşısında tazminat ödemesinin zorunlu olduğunu ortaya koymakta, bu mekanizma ile mağdurun adalet duygusunun korunması hedeflenmektedir. İngiltere’de Common Law geleneği ve Human Rights Act 1998 hükümleri çerçevesinde, haksız tutuklama nedeniyle açılan tazminat davalarında mahkemeler, tutuklamanın hukuka uygunluğunu ve süresini titizlikle incelemekte, tazminat miktarını mağdurun uğradığı maddi ve manevi zararlar ışığında belirlemektedir. İngiliz hukuk sistemi, tazminatın sadece maddi kayıpları karşılamaktan öte, bireyin özgürlük hakkının ihlalinden kaynaklanan manevi zararlarının da telafi edilmesini önemsemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise, haksız tutuklama sonucu açılan tazminat davaları genellikle federal ve eyalet düzeyindeki hukuk normları ile şekillenmektedir. ABD Anayasa Mahkemesi kararları, özellikle dördüncü ve on dördüncü ek maddeler kapsamında bireylerin hukuka aykırı özgürlükten yoksun bırakılması halinde tazminat talep etme hakkını güvence altına almakta, ancak tazminatın miktarı ve kapsamı eyalet yasalarına göre farklılık gösterebilmektedir. Bu örnekler ışığında, karşılaştırmalı hukukta tutuklamaya dayalı tazminat hakkının korunması ortak bir ilke olmakla birlikte, tazminatın miktarı, kapsamı ve usulü bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Ancak genel olarak tüm hukuk sistemlerinde, bu hakkın mağduriyetin etkili şekilde giderilmesi ve hukuk devletinin temel ilkelerinin korunması amacıyla işlevsel bir mekanizma olarak tesis edildiği görülmektedir. VIII. Değerlendirme ve Sonuç Haksız tutuklama, sadece bireyin bedensel özgürlüğünü kısıtlamakla kalmayıp, aynı zamanda onun psikolojik bütünlüğüne ve sosyal varoluşuna derin ve kalıcı zararlar vermektedir. Mevcut hukuk sistemi, bireylere tazminat talep etme hakkı tanımakla birlikte, uygulamada bu hakkın etkin bir şekilde hayata geçirilmediği, mağdurların yaşadığı zararların tam anlamıyla giderilmediği görülmektedir. Bu durum, hukuk devleti ilkesinin ve insan haklarına saygının temel gerekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, tazminat rejimi başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi standartları olmak üzere uluslararası normlar doğrultusunda kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmelidir. Mağdurların adil, hızlı ve öngörülebilir bir tazminat mekanizmasına erişimi sağlanmalı, hukuki süreçler sadeleştirilmeli ve uygulamada yaşanan gecikmeler ile hukuki belirsizlikler giderilmelidir. Ancak bu şekilde, tazminat hakkı salt teorik bir imkan olmaktan çıkarak, gerçek bir hukuk güvenliği ve adalet mekanizması olarak işlev görebilecektir. Neticede, tutuklama tedbirlerinin hukuka uygunluğunu ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını teminat altına alan etkin tazminat rejimi, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul edilmelidir.