Selahattin Demirtaş'tan 4 maddelik çağrı: Seçilmiş belediye başkanları tahliye edilsin

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İran ile İsrail arasında tırmanan çatışmalar ve Orta Doğu’daki gerilimi değerlendiren kapsamlı bir açıklama yayımladı. Demirtaş, “Hamaset Değil Cesaret Zamanıdır” başlığını attığı açıklamasında emperyal müdahalelere karşı çıkarak diplomatik çözüm çağrısında bulundu, Türkiye içinde ise barışçıl bir sürecin önünü açacak adımların atılması gerektiğini vurguladı. 'İran rejiminin baskısı askeri müdahaleyi meşrulaştırmaz' Yaklaşık 9 yıldır Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Demirtaş, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, İran rejiminin kendi halkına karşı baskıcı bir tutum içinde olduğunu, ancak bu durumun askeri müdahaleyi meşrulaştırmayacağını ifade etti. Asıl hedefin müzakere masasına geri dönmek olması gerektiğini belirtti. Demirtaş, açıklamasında PKK'nin silahsızlanma sürecine özel bir vurgu yaptı. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısı ve PKK’nin fesih kararı doğrultusunda bu sürecin, provokasyonlara açık bırakılmadan, dikkatli ve kararlı bir şekilde yürütülmesi gerektiğini savundu. 'Seçilmiş belediye başkanları tutuksuz yargılanmalı' İç politikaya dair değerlendirmelerinde ise, siyasi gerekçelerle sürdürülen yargı süreçlerine son verilmesi gerektiğini söyleyen Demirtaş, yargı organlarının bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev yapabilmesinin önemini dile getirdi. En dikkat çeken çağrılarından biri ise, görevden alınan ve tutuklu yargılanan yerel yöneticilere yönelik oldu. Demirtaş, “Seçilmiş belediye başkanları ve bürokratların tutuksuz yargılanmaları iç hukukumuzun da gereğidir” diyerek, bu konuda artık somut adımlar atılması gerektiğini ifade etti. 'Toplumu kutuplaştıracak adımlar atılmamalı' Ayrıca Demirtaş, içeride kutuplaşmanın derinleşmemesi gerektiğine dikkat çekerek, siyasi aktörleri “küçük hesaplarla maceracı ve riskli adımlar atmaktan” uzak durmaya çağırdı. Emperyalizmin “bir virüs” olduğunu dile getiren Demirtaş, Türkiye toplumunun ortak bir mücadele ruhuyla hareket etmesi gerektiğini belirtti. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı'nın çağrısıyla TBMM çatısı altında tüm siyasi parti genel başkanlarının katılımıyla bir çalışma toplantısı yapılmasının, hem iç hem dış politikada ortak bir hat oluşturulması için yararlı olacağını önerdi. Açıklamasını Türkiye'nin demokratik geleceğine dair umutlu ifadelerle tamamlayan Demirtaş, “Bu kasırga bir gün elbette dinecek ve bizler bu toprakların kadim halkları olarak burada, bir arada, özgür ve eşit yaşayacağız” sözleriyle çağrısını sonlandırdı. Selahattin Demirtaş’ın 4 maddelik açıklamasının tamamı şu şekilde: İran rejimi uzun yıllardır demokrasi ve insan haklarına tümden kapalı kalmakla, öncelikle kendi yurttaşlarına büyük haksızlık yapıyor. Ancak hiçbir gerekçe, emperyal müdahaleye haklılık kazandırmaz. İran’a yönelik askeri operasyonun durmasını ve müzakere masasına dönülmesini esas almamız gerekir. Fakat görünen o ki, Orta Doğu’ya emperyal müdahaleler, kendilerince sonuç alıncaya kadar durmayacak. Bizim, bölgesel barışı ilkesel olarak savunma ve bunun için yoğun çaba harcamanın yanı sıra, içeride de birliği ve barışı sağlamakta daha hızlı ve cesur hareket etmemiz gerekir. Bu çerçevede; 1- Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı ve PKK’nin fesih kararıyla birlikte silahsızlanma sürecinin herhangi bir tahrik ve provokasyona uğramadan, dengeli ve hızlı şekilde tamamlanması için tüm tarafların özenli düzeyde çaba, cesaret ve feraset gösterebilmesi gerekir. 2- İç cepheyi güçlendirme amacına da adalet duygusunun gelişmesine de hizmet etmediği açık olan siyasi görünümlü yargı tacizlerine kesinlikle son verilmelidir. Ortada bir suç isnadı varsa bunun, tarafsızlığı ve bağımsızlığı sorgulanmayacak başsavcılar, savcılar ve yargıçlar eliyle yürütülmesi için gerekli adımlar atılmalıdır. Seçilmiş belediye başkanları ve bürokratların tutuksuz yargılanmaları iç hukukumuzun da gereğidir ve bu konuda artık somut mesafe kat edilmeli, tahliyeler sağlanmalı, adil bir yargı süreciyle de davalar en hızlı şekilde sonuçlandırılmalıdır. Orta Doğu’daki ateş devasa bir yangına dönüşürken toplumu dışlayacak böylesi tutumlarda ısrar edilmemelidir. 3- Böyle bir dönemde hiç kimse küçük hesaplar yaparak maceracı, riskli ve sonu felakete sonuçlanacak hamleleri aklından bile geçirmemelidir. Unutulmamalıdır ki, emperyalizm bir kazanımdan ziyade bir virandır. Bizler Türkiye toplumunda bu dönem de bir beraber olacağız; özgür, laik, eşitlikçi, adil bir yurttaşlar kervanı gerektirdiğinde Edirne’den Hakkari’ye kadar 85 milyonluk bir halk olarak direneceğiz; ortak vatanımızı, canımız pahasına savunacağız. Kendi iç sorunlarımızı da kendi aramızda, karşılıklı güven çerçevesinde ve 'kardeşlik ruhuyla' çözeceğiz. Bunun dışındaki her arayış sadece felaket getirir. Bu konuda ezberci, öfkeli, intikamcı ve kindar hiçbir yaklaşıma prim vermeyecek, cesur ve samimi olacağız. 4- Orta Doğu yangınının kısa sürede sönmeyeceğini öngörerek kısa, orta ve uzun vadeli bir iç ve dış ortak politika hattının belirlenmesi ve her siyasi grubun bu hattı gönül rahatlığıyla savunabilmesi için Cumhurbaşkanı’nın davetiyle, TBMM’de tüm siyasi parti genel başkanlarıyla bir çalışma toplantısının en kısa zamanda yapılması yararlı olacaktır. Belirttiğim noktaların hiçbiri iç politikada nezakete dayalı demokratik muhalefetle ve iktidarın denetlenmesinin, eleştirilmesinin önünde engel değildir. Birlik ve beraberlik söylemiyle demokrasi dışı yönelimlerin aklanmasıdır esas tehlike. Mazlum doğmuş Türkiye’dir, adil doğmuş Türkiye’dir, barış içinde filizlenmiş Türkiye’dir ve bunun için söyleyecek sözümüz, gösterecek cesaretimiz, dayanışma irademiz olacaktır. Bu kasırga bir gün elbette dinecek ve bizler bu toprakların kadim halkları olarak burada, bir arada, özgür ve eşit yaşayacağız.
 
Geri
Üst