A
Admin
Yönetici
Yönetici
İzmir’in Karaburun ilçesi, yıllardır Çeşme ve Urla’nın gölgesinde kalmış olsa da aslında en büyük sürprizini en saklı köşesinde saklıyor: Sazak Koyu. Çarşaf gibi masmavi denizi, korunaklı yapısı ve bozulmamış doğasıyla bu koy, Ege’nin en huzurlu rotalarından biri olarak öne çıkıyor. Sabah saatlerinde cam gibi parlayan deniz, öğleden sonra koyu çevreleyen yamaçların gölgesiyle birleşerek bambaşka bir atmosfer yaratıyor.
Sazak yalnızca bir deniz rotası değil, aynı zamanda taşlara sinmiş bir tarihin canlı tanığı. Rum ve Türklerin bir arada yaşadığı yıllardan kalma cami ve kilise kalıntıları, incir ağaçlarının gölgesinde sessizce ayakta duruyor. Boş avlular, definecilerin izlerini taşıyan taş evler ve terk edilmiş bahçeler, koyu gezenlere hem hüzün hem merak katıyor. İzmir’in Kayaköy’ü olmaya aday bu alan, Kültür Bakanlığı tarafından Kentsel Sit Alanı ilan edildi. Bugün hâlâ bakir olan bu coğrafya, bir gün turizmin cazibe noktası hâline gelirse şaşırmamak gerek.
Karaburun’un rüzgârıyla ünlü kıyılarında dalgasız deniz bulmak çoğu zaman zor olurken, Sazak Koyu bu konuda eşsiz bir sığınak. İki yüksek yamacın arasında gizlenen koy, rüzgâr dönse bile korunaklı kalıyor. Sabah saatlerinde berraklığıyla büyüleyen su, öğleden sonra çevredeki yamaçların gölgesiyle serinlemeye başlıyor. Sahil şeridinde şezlong ya da ücretli hizmet yok; ziyaretçiler kendi eşyalarıyla geliyor, bu da koyun sessizliğini koruyan en büyük etken oluyor.
Sazak Koyu’na ulaşım kolay değil, belki de bu yüzden hâlâ gizemini koruyor. Aracını Karaburun’un Parlak Mahallesi civarında bırakıp 15–20 dakikalık yürüyüşe çıkmak gerekiyor. Bu kısa yürüyüş, doğanın içine karıştıkça bir keşfe dönüşüyor. Sessizliğiyle büyüleyen bu yolculuk sonunda ulaştığın manzara ise tüm yorgunluğu unutturuyor. Toplu taşıma imkânı bulunmadığı için koy, daha çok izole bir kaçış arayanların tercih ettiği bir adres hâline geliyor.
Sazak Koyu, yalnızca serinlemek ya da güneşlenmek için gidilen bir sahil değil. Burada geçirilen zaman, bir tür ruh temizliği. Göz alabildiğine mavilik, geçmişten kalan taş evlerin hüznü ve doğanın kucağındaki sessizlik insanı derinden etkiliyor. Çeşme ve Urla’nın kalabalığından kaçıp gerçek anlamda doğayla baş başa kalmak isteyenler için Sazak, belki de İzmir’in en özel cevheri.
Kültür Bakanlığı’nın sit alanı ilanıyla koruma altına alınan bu eşsiz koy, aynı zamanda gelecekte turizme kazandırılması planlanan bölgelerden biri. Şimdilik yalnızca meraklı gezginlerin ve sessizlik arayan ailelerin bildiği bir rota olan Sazak, birkaç yıl içinde çok daha geniş kitlelerin keşfedeceği bir merkez hâline gelebilir. Bu yüzden bugün, henüz kalabalıklar basmadan keşfetmek için en doğru zaman.
Ne Çeşme’nin kalabalığı ne Urla’nın fiyatları… Sazak Koyu, Karaburun’un sakladığı en kıymetli sır. Çarşaf gibi masmavi denizi, sığ girişleri, gölgelik imkânları ve tarihin iç içe geçtiği atmosferiyle burası, yalnızca bir tatil değil, bir yaşam deneyimi sunuyor. Huzuru arayanların yeni rotası artık belli: İzmir’in saklı cenneti Sazak.
TARİHİN İZLERİYLE DOLU BİR KOY
Sazak yalnızca bir deniz rotası değil, aynı zamanda taşlara sinmiş bir tarihin canlı tanığı. Rum ve Türklerin bir arada yaşadığı yıllardan kalma cami ve kilise kalıntıları, incir ağaçlarının gölgesinde sessizce ayakta duruyor. Boş avlular, definecilerin izlerini taşıyan taş evler ve terk edilmiş bahçeler, koyu gezenlere hem hüzün hem merak katıyor. İzmir’in Kayaköy’ü olmaya aday bu alan, Kültür Bakanlığı tarafından Kentsel Sit Alanı ilan edildi. Bugün hâlâ bakir olan bu coğrafya, bir gün turizmin cazibe noktası hâline gelirse şaşırmamak gerek.
ÇARŞAF GİBİ DENİZ VE DOĞAL GÖLGELİK
Karaburun’un rüzgârıyla ünlü kıyılarında dalgasız deniz bulmak çoğu zaman zor olurken, Sazak Koyu bu konuda eşsiz bir sığınak. İki yüksek yamacın arasında gizlenen koy, rüzgâr dönse bile korunaklı kalıyor. Sabah saatlerinde berraklığıyla büyüleyen su, öğleden sonra çevredeki yamaçların gölgesiyle serinlemeye başlıyor. Sahil şeridinde şezlong ya da ücretli hizmet yok; ziyaretçiler kendi eşyalarıyla geliyor, bu da koyun sessizliğini koruyan en büyük etken oluyor.
ULAŞIM BİRAZ ZOR AMA DEĞER
Sazak Koyu’na ulaşım kolay değil, belki de bu yüzden hâlâ gizemini koruyor. Aracını Karaburun’un Parlak Mahallesi civarında bırakıp 15–20 dakikalık yürüyüşe çıkmak gerekiyor. Bu kısa yürüyüş, doğanın içine karıştıkça bir keşfe dönüşüyor. Sessizliğiyle büyüleyen bu yolculuk sonunda ulaştığın manzara ise tüm yorgunluğu unutturuyor. Toplu taşıma imkânı bulunmadığı için koy, daha çok izole bir kaçış arayanların tercih ettiği bir adres hâline geliyor.
SADECE DENİZ DEĞİL, BİR DUYGU
Sazak Koyu, yalnızca serinlemek ya da güneşlenmek için gidilen bir sahil değil. Burada geçirilen zaman, bir tür ruh temizliği. Göz alabildiğine mavilik, geçmişten kalan taş evlerin hüznü ve doğanın kucağındaki sessizlik insanı derinden etkiliyor. Çeşme ve Urla’nın kalabalığından kaçıp gerçek anlamda doğayla baş başa kalmak isteyenler için Sazak, belki de İzmir’in en özel cevheri.

SAZAK KOYU’NUN GELECEĞİ
Kültür Bakanlığı’nın sit alanı ilanıyla koruma altına alınan bu eşsiz koy, aynı zamanda gelecekte turizme kazandırılması planlanan bölgelerden biri. Şimdilik yalnızca meraklı gezginlerin ve sessizlik arayan ailelerin bildiği bir rota olan Sazak, birkaç yıl içinde çok daha geniş kitlelerin keşfedeceği bir merkez hâline gelebilir. Bu yüzden bugün, henüz kalabalıklar basmadan keşfetmek için en doğru zaman.
HUZUR ARAYANLARIN YENİ ROTASI
Ne Çeşme’nin kalabalığı ne Urla’nın fiyatları… Sazak Koyu, Karaburun’un sakladığı en kıymetli sır. Çarşaf gibi masmavi denizi, sığ girişleri, gölgelik imkânları ve tarihin iç içe geçtiği atmosferiyle burası, yalnızca bir tatil değil, bir yaşam deneyimi sunuyor. Huzuru arayanların yeni rotası artık belli: İzmir’in saklı cenneti Sazak.