İzmir’e 90 dakika: Çam gölgesiyle serinleyen, turkuaz cepleriyle büyüleyen sessiz gün kaçamağı

A

Admin

Yönetici
Yönetici
Pelin PEKEDİS - EGE TELGRFAF/ İzmir’den yaklaşık 90 dakikalık bir yolculukla ulaşılan Demircili Koyu, aslında şehre bu kadar yakın olmasına rağmen şaşırtıcı derecede bakir ve sessiz kalmış bir sahil. Arabayla yolculuk sırasında asfalt yoldan saptığında karşına çam ağaçları çıkıyor; kıvrılan dar yolların ardından denizin mavi perdesi açılıyor. İlk adımda hissettiğin şey, şehrin gürültüsünün çoktan geride kaldığı ve doğanın kendi sesine kavuştuğun.

ÇAM GÖLGESİNİN ALTINDA SERİN BİR GÜN


Demircili’nin en karakteristik yanı, çam ağaçlarının sahile kadar inmiş olması. Yazın en sıcak gününde bile gövdelerinin altına uzandığında ferah bir nefes alıyorsun. Bu ağaçlar koy boyunca küçük gölgelik cepler oluşturuyor. Sabah erken gidenler kamp sandalyelerini kurup bu serin alanları kapıyor. Yanında kitabın, termosunda kahven varsa gün boyunca buradan kalkmana gerek kalmıyor. Güneşin altında kavrulmadan bütün günü geçirmenin en güzel yolu, işte bu doğal gölgelikler.

TURKUAZ CEPHANELİK: DENİZİN AKVARYUMU


Koyun denizi ilk bakışta insanı şaşırtıyor. Kayalık ve kumlu alanların yan yana uzanması sayesinde denizin rengi sürekli değişiyor. Bir yerde masmavi, birkaç metre ilerideyse neredeyse şeffaf bir turkuaz cep açılıyor. Şnorkelle suyun altına daldığında küçük balık sürülerinin çakıllar arasında dolaştığını görebiliyorsun. Deniz kestaneleri, yosunların arasına saklanan yengeçler ve taşların üzerinde gezinen minik canlılar, burayı tam bir akvaryuma dönüştürüyor. Görünürlük sabah erken saatlerde çok yüksek; suya maskeyle bakmak bile yeterli oluyor.

ERKEN GELENİN ÖDÜLÜ


Demircili’de günün ritmi farklı işliyor. Sabah erken gelenler çamların altındaki gölgeli alanlarda yer kapıyor, öğlene kadar denizin ve serinliğin tadını çıkarıyor. Öğleden sonra gelenlerse çoğunlukla gölgeleri bulamıyor ama bu sefer de deniz onlar için bir sığınak oluyor. Uzun uzun yüzmek, kayalıkların arasında dolaşmak ya da sadece suyun serinliğinde vakit geçirmek, geç gelenlere özel bir huzur bırakıyor. Burada kural basit: kim erken giderse gölgeyi, kim geç giderse suyu kapıyor.

SESSİZLİĞİN KORUNDUĞU NADİR KOYLARDAN


Demircili Koyu’nu özel kılan bir başka unsur da ticari işletmelerin yokluğu. Burada yüksek müzik çalan beach club’lar, kalabalık şezlong sıraları ya da pahalı giriş ücretleri yok. Plaj tamamen doğal; yanına yiyeceğini, içeceğini alıp geliyorsun. Küçük bir piknik sofrası kuran da var, sadece bir havlu serip tüm günü denizde geçiren de. Bu sadelik, sahili hem uygun fiyatlı hem de huzurlu bir kaçış noktası yapıyor.

DOĞA VE YILDIZLARLA GECE KAÇAMAĞI


Bazı ziyaretçiler için Demircili yalnızca gündüz kaçamağı değil. Çamların altına kamp kuranlar, geceyi yıldızların altında geçiriyor. Şehir ışığından uzak olduğundan, gökyüzü burada çok daha parlak görünüyor. Geceleri dalgaların sesiyle uyumak, sabah güneşin doğuşunu turkuaz suya bakarak karşılamak, bu koyun sunduğu ayrıcalıklardan biri.

Demircili Koyuuu


YAKIN ROTALAR VE GÜNÜBİRLİK KEŞİF


Demircili Koyu’na gelmişken sadece denizle yetinmek istemeyenler için çevrede güzel rotalar var. Urla merkezine 20 dakika mesafede olman, günü farklı tatlarla süslemeyi mümkün kılıyor. Urla’nın meşhur balık restoranları, şarap bağları ve küçük sanat atölyeleri bu sahil keyfine kültürel bir dokunuş katıyor. Dilersen akşamüzeri Sığacık’a uğrayıp kale içindeki pazarda dolaşabilir, el yapımı ürünlerden sepetini doldurabilirsin.

BİR GÜN YETMEYEN BİR SAHİL


İzmir’den sadece 90 dakikada ulaşılan Demircili Koyu, doğallığıyla, çam gölgesinin serinliğiyle ve turkuaz cepleriyle herkesi büyülüyor. Burada geçirdiğin bir gün, hem bedeni hem ruhu dinlendiriyor. Şehirden kaçıp kalabalık beach club’ların gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler için burası gerçek bir vaha. Kısacası, Demircili Koyu yalnızca bir gün kaçamağı değil; tekrar tekrar dönmek isteyeceğin bir huzur adresi.
 
Geri
Üst