İNEĞİ KURT YEDİ, SİSTEMİ NİNE!

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Belki de mesele sadece bir ineğin değil, topyekûn bir sistemin açığa çıkan yarasıdır… Vaktiyle ülkenin en ücrâ köşelerinden birinde, bir tek ineği olan yaşlı bir nine yaşar. Her sabah ineğini götürüp sığırtmaca teslim eder, akşam olunca da ineği sağarak geçimini sağlar. Sığırtmaç, diğer hayvanlarla birlikte bu ineği de merâlarda otlatır; ancak vazîfesine gereken itinâyı göstermez. Hele ninenin ineğine hiç önem vermez, nasıl olsa hesap soranı yoktur diye “Saldım çayıra, Mevlâ’m kayıra!” anlayışıyla hareket eder. Bir gün, ninenin ineği dağda kurt tarafından parçalar. Bunu öğrenen nine çok üzülür; ancak elden bir şey gelmez... Mazlumun âhının şâhı bile sarsacağına inanan nine şöyle seslenir: — Allah, bizi yöneten kralın belâsını versin! Bir ineğime dahî sahip çıkamadı!” diye ilenir, yakarır. Etraftan bunu duyanlar şaşırır; ihtiyar nineyi teskin etmeye çalışırlar ve: — Dağ başında senin ineğini bir kurt parçalayıp yemişse, tâ payitahttaki kralın bunda suçu ne ola, ana? Sen bunun hesâbını çobandan sor, bedduâ edeceksen ona et!” derler. Ancak nine, yanık yürek ve çatlamış dudaklarından, herkesin sustuğu yerden konuşur ve acı gerçeği şu sözlerle dile getirir: — Hayır, hayır! Mesele sizin düşündüğünüzden çok daha derin ve farklıdır. Eğer o kral âdil bir kimse olsaydı, adâletli bir vâli tâyin ederdi. Vâli, âdil bir kaymakamı iş başına getirir, o da kendisi gibi bir muhtar seçerdi. Bu muhtar da köy adına tutulan sığırtmaçta aynı ehliyeti arar; dikkatli ve vazîfesine bağlı olmasına dikkat ederdi. O vakit, inekçiğim kurtlara kolay kolay yem olmazdı!” Anadolu’da derler ki: “Dağına göre dumanı, kalbine göre îmânı, cemaate göre imâmı!” Yani her şeyin yerli yerinde olmalıdır. Düşünmek ve ders çıkarmak bizlere düşer. Yüce Mevlâ, Nisâ Sûresi 58. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmaktadır: “Allah size, emânetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” Peygamber Efendimiz, Mekke’yi fethettikten sonra bâzı görevleri kaldırmış, ancak, Mescid-i Harâm ve su işleri gibi hayati hizmetleri devam etttirmiştir. Mescid-i Harâm’ın anahtarı Abdüddâroğulları’ndan Osman b. Talha’da idi. Hz. Abbas bu görevi talep ettiğinde yukarıdaki âyet nâzil olmuş, anahtar tekrar Osman’a verilmiştir. Bu, emânetin ehline verilmesi ve adâletin tesisi için bir örnektir. Çünkü huzur, bu iki ilkenin sağlanmasıyla mümkündür. Emâneti korumayan ve adâleti gözetmeyen toplumlar; kaosa, zulme ve helâke mahkûmdur. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Münâfığın üç belirtisi vardır: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez, kendisine bir şey emânet edildiğinde hıyânet eder.” Adâlet; yalnızca mahkeme salonlarında değil, her bireyin kalbinde başlamalıdır. Adâlet eşitlik değil; hakkaniyettir. Güçlü haksızsa karşısında, zayıf haklıysa yanında yer almakla sağlanır. Ziyâ Paşa der ki: “Âdil bir insan, adâletin gereğini yerine getirir.” Bu hikâye, adâletin, sorumluluğun ve sistemin işleyişine dâir bir farkındalık sunar. Mîzahın içinde saklı bir hakîkat vardır: İneğin kaybıyla başlayan hadise, aslında toplum düzeninin en küçük ihmalle nasıl sarsıldığını gösterir. Nine sadece bir ineği değil; kaybolan adâleti, göz ardı edilen sorumluluğu arar. “Benim işim değil” diyen her birey, düzenin çözülmesine katkı sunar. Çünkü kaybolan bir inek, aslında kaybolan bir sorumluluğun simgesidir. Bu kıssa, toplumun ve bireyin vicdânına seslenir. Her görev, başkasına devredilemeyecek kadar kıymetlidir. Adâlet ve sorumluluk sadece kişisel erdem değil, toplumsal zorunluluktur. Sonuç olarak, ‘İneği Kurt Yedi, Sistemi Nine’ ifadesi, toplumsal vicdanımıza uzatılan bir aynadır. O aynada görünen ise, sadece bir inek değil; ihmâl edilmiş bir sistemin tâ kendisidir. Âsâr-ı Gönül’ün ifâdesiyle: “Her kayıp, görünmeyen sorunların kapısını aralar. Her birey, kendi yolunu seçer. Adâletin ve sorumluluğun temeli, her birimizin omuzlarındadır. Hayat kısa, her seçim bir adımdır. Bâzen en basit kayıplar, en derin dersleri barındırır. Düşün, sorgula, sorumluluklarını yerine getir. Her şeyin yerli yerine oturması, seninle başlar. Sistemin gücü, bireyin dirâyetindedir. Bu bir inek değil, bir sorumluluk meselesidir. Sistem, bireyde başlar. Her kayıp bir ders verir, Her âh bir iz bırakır, Adâlet, bir sistemle değil; bir insanla başlar. Unutma!” Elbette anlayana, anlamak isteyene… Hâsıl-ı Kelâm: “Ölenler ölümü bilmez; ölüm kalanların hikâyesidir. Yol elif ise, yön bellidir… Herkes kendi tercihiyle, kendi hayatını yaşar... Söz meclise, kıssa ise gönle dokunur... Söz uzar, gönül dolarken lisan susar; vesselâm...! Âsâr-ı Gönül’den selâm ve duâ ile...
 
Geri
Üst