A
Admin
Yönetici
Yönetici
“Güçlü Kanıt” filminin (Dead to Rights) gerçekleştirdiği gişe hasılatı ilk hafta sonunda dünya çapında rekor kırdı. Ünlü Amerikan dergisi "Variety" buna dikkat çekti. Film 7 Ağustos'tan itibaren Avustralya, Yeni Zelanda, ABD, Kanada, Malezya ve Singapur dahil olmak üzere çok sayıda ülkede gösterime girecek. Rusya, Güney Kore, İngiltere, Almanya, Fransa’da da gösterim hazırlıkları sürüyor. Bu durum, “Güçlü Kanıt” filminin etkisinin daha fazla ülke ve bölgeyi kapsayacağı anlamına geliyor. Filmin piyasaya sürülmesinden sonra yoğun ilgi görmesinin ana nedeni, filmin tarihsel bir adaleti sanatsal bir perspektiften araştırmasında yatıyor. İnternet kullanıcıları, tarihin verdiği derslerin unutulmaması gerektiğini savunuyor. Bu görüş aynı zamanda filmin daha değerli hâle gelmesini sağlıyor. Film eleştirmenlerine göre film, Çinli yapımcıların devlet sınırları aşan tarih, insan doğası ve adalet hakkındaki derin düşüncelerini aktarıyor. Dünyanın Faşizme Karşı Savaşı’nın zaferini anarak tarihi hatırlamak, kin ve nefreti teşvik etmek değildir. Bu, İkinci Dünya Savaşı tarihine doğru bir bakış açısını ortaya koymak, dünyayı barışla beslemek, savaş suçlarına karşı çıkmak ve uluslararası toplumu tarihi gerçekleri korumak için bir fikir birliği oluşturmaya teşvik etmek için bir uyarı özelliği taşıyor. TARİHE DOĞRU YAKLAŞMAK İkinci Dünya Savaşı tarihine zamanın süzgecinden geçerek doğru bakış açısı ile yaklaşmak nasıl başarılabilir? Uzmanlara göre, savaştan sonra 80 yıl süren sınamalardan geçerek oluşturulan bir tarih bilinci olmalı, tarihi gerçekleri savunarak, adaleti ve barışçıl kalkınmayı teşvik etmeli. Yani, nesnel tarihsel gerçeklere ve İkinci Dünya Savaşı tarihine kapsamlı ve adil bir bakış açısına dayanmalı. İkinci Dünya Savaşı tarihine doğru bir bakış açısını teşvik etmek, tarihsel gerçeklere saygı duymaya, adil bir konumu savunmaya, tarihi inkâra ve çarpıtmaya karşı çıkmaya, saldırganlık savaşının çarpıtılmasına, tahrif edilmesine veya yüceltilmesine karşı çıkmaya ve tarihi bir rehber olarak alarak uluslararası sistemi korumaya yansır. İkinci Dünya Savaşı tarihine doğru bir bakış, yalnızca savaş sonrası uluslararası düzenin temel taşı değil, aynı zamanda insan vicdanının somutlaşmış halidir. Şu anda, İkinci Dünya Savaşı'nın gerçek tarihi, bazı kişiler tarafından kasıtlı çarpıtılmaktadır. Tarihçilere göre, bu çarpıtılmış tarihsel anlatının tehlikeli özelliği vardır. Örneğin, “Altı Yıllık İkinci Dünya Savaşı Teorisi”, Çin halkının 14 yıllık zorlu ve olağanüstü direniş savaşını yok saymayı ve “Batı merkeziyetçiliği" kışkırtmayı hedefliyor. Bunlar, Çin halkını sistematik olarak küçümsemeye çalışıyor, Japon saldırganların “kurban” olduğunu iddia ediyor. Daha da endişe verici olan bazı kötü niyetli şahsiyetler, savaş sonrası düzeni yıkmak ve jeopolitik oyunu ilerletmek için sözkonusu teori ve iddiaları ideolojik silah haline getirmeye çalışıyor. SAĞ DUYULU BEKLENTİLER Siyasi olarak sağa kayma ve muhafazakârlığın arttığı ortamda, Japonya'daki revizyonist tarih görüşü yaygın hale geldi. Buna rağmen, insanlar, İkinci Dünya Savaşı tarihine doğru görüşü sürdürme yanlısı aktif gücün ortadan kalkmadığını da gördüler. Daha önce, bazı Japon medya organlarında yer alan haberlere göre, muhafazakâr kesimin baskısıyla, Japonya Başbakanı Ishiba Shigeru, savaşın 80. Yıldönümü konuşması yapmamayı tercih etti. Ancak Shigeru, bu haberi yalanladı. Nagoya Belediye Başkanı Ichiro Hirosawa basına verdiği demeçte, Çin’in Nanjing kenti ile değişimi yeniden düzenlemek istediklerini açıkladı. Nanjing Katliamı hakkındaki görüşleri sorulduğunda Hirosawa, "Bu inkar edilemez bir gerçektir.” diye konuştu. Nagoya şehrinin savaşın 80. yıldönümü vesilesiyle Çin ile ilişkileri iyileştirmeyi tercih etmesi, Çin-Japon dostluğuna yönelik beklentileri ortaya koydu. ÇİN’İN ÖDEDİĞİ BEDEL İkinci Dünya Savaşı'nda, Doğu'daki ana savaş alanı olarak Çin, en uzun süre savaştı ve en büyük bedeli ödeyerek, Dünyanın Faşizme Karşı Savaşı’nın nihai zaferine silinmez bir katkı yaptı. Tarihi hatırlamak aynı zamanda gerçeği mercek altına almaktır. Bugünün uluslararası düzeninin ana hatları, İkinci Dünya Savaşı süreci ve onun başarıları ile yakından bağlantılıdır. Eğer uluslararası toplum adalete bağlı kalacak ve onu koruyacaksa, Dünyanın Faşizme Karşı Savaşı’nda kazanılan zaferin meyvelerini sağlam bir şekilde korumalı ve bu savaşın tarihini çarpıtan, hatta Nazi ideolojisini ve militarizmini yücelten her türlü eyleme kararlılıkla direnmeli ve karşı çıkmalı. Ancak bu şekilde tarih, bir bölünme kaynağı değil, barışı korumak için bir güç haline gelebilir. “FOTOĞRAFLAR SOLABİLİR, TARİH KALIR” İkinci Dünya Savaşı tarihine doğru bakışı savunma da nesillerden nesillere devam ettirilmeli. Tarihin o döneminin tanıkları yok oluyor ve tarihin gerçeğini miras alma görevi genç nesillere düşüyor. Bu tarihe doğru bakışı savunmak sadece kayıplara gösterilen bir saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı sorumluluktur. Bu tarihi hafızanın kararlı şekilde taze tutulması gerçeklerin kök salmasını sağlar ve herhangi bir gücün saldırganlık tarihini süslemeyi engeller. Bu, gelecek nesillerin de sorumluluğudur. “Güçlü kanıt” mesajı net: "Fotoğraflar solabilir, ancak tarih kaybolmaz." İkinci Dünya Savaşı tarihine nasıl bir bakış açısıyla yaklaşılacağı, insanlığın vicdanını test etmenin ve savaş sonrası uluslararası düzeni savunmanın aracı haline geldi. İnsanlık tarihten gelen nefreti sürdürmek değil, gelecek nesillerin kucaklaşması göreviyle karşı karşıya. İkinci Dünya Savaşı’nı doğru şekilde değerlendiren tarih anlayışı bir aynadır; doğruları ve yanlışları, insanların yönelimlerini yansıtırken, aynı zamanda gelecekte uluslararası toplumun sahip olması gereken ruhu ve gelişimin koordinatlarını da belirleyebilir.