A
Admin
Yönetici
Yönetici
3- Üçüncü Belde-i Naciye Kudüs ve Mescid-i Aksa’dır. Malum, Mescid-i Aksa Filistin toprakları içinde bulunan Kudüs’ün hudutları dâhilindedir. Müslümanların kalbinde daima bir Kudüs vardır. Müslümanlara göre hiçbir şehir, Kudüs kadar kutsal olmamıştır. Bunun birçok sebebi vardır: · Peygamberler şehridir. Vahyin indiği, Hz. İsa’nın görev yeridir. Allah’ın Hz. Meryem’e lütufta bulunduğu mekândır. · İlk kıbledir. Ayrıca Mi’rac olayının merkezidir. Nitekim: “Kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan, kendisine bir takım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. O işitir ve görür.” (İsrâ/1) · Kudüs şehri, Kâbe ve Hz. Muhammed (sav)’in kabrine giden yolun, aynı zamanda anahtarıdır. · Filistin’in başşehridir. Onun için Kudüs, benzeri olmayan manevi bir medeniyete sahiptir. · Bazı tarihçilere göre Hz. Davut’un kabri buradadır. · Enes ibn-i Malik der ki: “Cennet Kudüs’e hasrettir, Kudüs’ün Muallâk Taşı Cennet’ten çıkmadır ve dünyanın göbeğidir.” · Tabiilerden ve mücahitlerden büyük bir kısmı Kudüs’te toprağa verilmiştir. · Mescid-i Aksa inanç merkezi ve Peygamber efendimiz için ilk kıble olarak seçilmiştir. · Osmanlı döneminde şehirde ilmi yaymak için okullar inşa edilmiştir. Ayrıca türbelerin ve camilerin inşa edildiği yerdir. · Kudüs, İslami inanca göre, kutsal bir topraktır. Neticede Kudüs, Mescid-i Aksa ile şereflendi. Böylece Müslümanların vazgeçilmezi haline geldi. Oranın İslam diyarı olmaktan çıkarılması için, Haçlı Savaşlarının hedefi oldu. Müslümanların Mescid-i Aksa ile tanışmaları Hz. Ömer döneminde oldu. Daha sonra Selâhaddin Eyyûbî zamanında yeniden hayat buldu. (Ancak Selâhaddin Eyyûbî’nin kabri Suriye’dedir, bir vesile ile ziyaret ederek, Fatiha okuyabildik.) Bugün gerek Kudüs ve gerekse Mescid-i Aksa, Yahudilerin tecavüzü altındadır. Buna rağmen, İslam dünyası(!) tavrını koyamamakta, bir nevi Yahudilerin taşkınlıklarına teşne olmaktadır. Yazıklar olsun… Unutmamak gerekir ki; “Korkunun ecele faydası yoktur.” 4- Dördünce Belde-i Naciye, Diyarbakır şehrimizdir. Diyarbakır, ülkemiz hudutları içinde bulunan bir şehrimizdir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerimizin süsü ve aynı zamanda can damarıdır. Merkez, tarihi surlarla çevrilidir. Aynı zamanda bugün ile gelecek arasında bir köprü görevi yapmaktadır. Bu şehir: “Asurlulardan Urartulara, Merdlerden Perslere, Romalılardan Bizanslılara, Mervanilerle Selçuklulara, Artuklular, Eyyubiler, Akkoyunlular ve Osmanlı İmparatorluğuna kadar birçok medeniyetin izlerini taşıyan bir şehirdir.” Onun için, bu medeniyetlerin izlerini taşıyan bir nevi tarih atlası gibidir. Bugün Diyarbakır, ulaşım yollarının kavşak noktasında bulunmaktadır. Buraya hava yolu, demir yolu ve karayoluyla ulaşılmaktadır. Bugün tüm güzellikleri taşıyan modern bir şehir görüntüsü vermektedir. Ayrıca hemen belirtelim ki, ziyadesiyle tarihi eserlere de sahiptir. Diyarbakır, bir zamanlar, Hurriler, Mitaniler ve Asurlular, Helen ve Romalılar, Bizanslılar, Abbasiler, Mervaniler, Büyük Selçuklular, İnaloğulları ve Nisanoğulları, Artuklular, Akkoyunlular ve Osmanlılar dönemini yaşayan kadim bir şehirdir. Maddi güzellikleriyle anılan Diyarbakır, diğer taraftan maneviyatın da tüm zenginliklerine sahiptir. Nitekim Hz. Ömer döneminde, Diyarbakır’ın Müslümanlar tarafından alınışı sırasında şehit düşen sahabelerin kabristanları buradadır. Ayrıca Hz. Süleyman da burada medfundur. 27 sahabe Diyarbakır’ı şereflendirmektedir. Diğer taraftan Hz. Elyesa peygamber, Hz. Zülkifl peygamber de Diyarbakır’ı manevi açıdan süslemektedir. Ayrıca Nebi Ömer (İbni Pir-i Can), Nebi Hürmüz, Nebi Hallak, Nebi Harun gibi zatların maneviyat rüzgârları da buradan yayılmakta, Diyarbakırlıları nefeslendirmektedir. Geçmişte olduğu gibi, günümüzde adları bilinen ve edebiyatımızda iz bırakan Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Arif, Ziya Gökalp gibi şahsiyetler Diyarbakırlıdır. Sayıları ziyade olan tarihi camilere, konaklara, hanlara, medreselere sahiptir. Yani geçmişi zengin, tarihi eserlerle süslü bir şehrimizdir. Bugün Diyarbakır, doğu bölgemizin parlak yüzüdür. Yiyecekleri lezzetli ve meşhurdur. İnsanları son derece mültefit ama kavruktur. İkram sever, misafirperverdir. Lokmasını paylaşmasını bilir, saygılıdır. Henüz modaya, defilelere teslim olmamış, maneviyatları yüce ve pazarlıksızdır. Kulakları ezanda, gözleri de bayraktadır. Diyarbakırlılar “Müminler ancak kardeştir” (Hucurât/10) ve “Bölünmeyin, parçalanmayın sonra devletiniz elden gider” (Enfâl/46) ayetlerine inanan insanlardır. Onun için gönül gönüle, kucak kucağa, ayrıştırmadan, ötekileştirmeden birlikte yaşamalıyız. Çünkü Müslümanlar olarak, bizler saydığımız dört Belde-i Naciye’nin âşıklarıyız. Sonuç olarak Allah’ın: “İşte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve Rabbiniz de benim! Artık hep bana (sığınıp) korunun)” buyruğunu yerine getirmeliyiz. Ayrıca makalelerimizde kaleme alınmayan ŞAM ve ŞANLIURFA’nın bilahare kaleme alınacağını belirtmek isteriz. Bu vesile ile yarın idrak etmeye başlayacağımız Kurban Bayramımız mübarek olsun. Rahman ve Rahim, Kadir ve Muktedir, Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz. Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 05.06.2025 Not: İstifade Edilen Kaynaklar: 1- Dr. Ekrem Keleş, Umre Rehberi, 6. Baskı, 2012 2- Acar Tarlak, Kudüs Tarihi Belge Tercüme, 1988 3- Diyarbakır Gezi Rehberi, 2019