Dört Belde-i Naciye – 1

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
DÖRT BELDE-İ NACİYE – I – Bunlardan birincisi MEKKE-İ MÜKERREME, ikincisi MEDİNE-İ MÜNEVVERE’dir. Diğeri MESCİD-İ AKSA, sonuncusu da DİYARBAKIR’dır. 1- Malum, Mekke-i Mükerreme’de Kâbe-i Mazzama bulunmaktadır. Burası Hac vazifesi sebebiyle Müslümanların bir araya geldiği, Allah’a yakarışların Arş-ı Âlâya yükseldiği yerdir. Hz. İbrahim’in inşa ettiği beyt burada bulunmakta, Safa ile Merve arasındaki ‘say’ ibadeti burada ifa edilmektedir. Ayrıca Hacerülesved taşı da aynı mekânda, Kâbe’nin bir köşesinde yer almaktadır. Diğer taraftan Mina, Müzdelife ve Arafat gibi hayırlı mekânlar da aynı beldededir. Keza Hudeybiye, Ci’râne Mescidi gibi mekânlara da sahiptir. İnsanlar bu mekânlarda Allah’a kulluk görevlerini yerine getirme yarışında terlemektedirler ancak büyük bir haz içindedirler. Bu mekânların her birinde yapılan ibadetler, huzura, gönül rahatlığına vesiledir. Bu mekânlar Müslümanların kucaklaştığı alanlardır. Manevi duyguların şahlandığı mekânlardır. Ayrıca belirtelim ki Kâbe-i Muazzama Müslümanların cem olduğu en önemli yerdir. Diğer taraftan Ashab-ı Güzin olanların kabirleri de buralardadır. Bu zat-ı muhteremlerle birlikte bu mekânlar insanlara inşirah vermekte, ayrıca ahireti de hatırlatmaktadır. Diğer taraftan sadece Müslümanların kabul edildiği, Müslümanların dışında gayrı Müslimlerin kabul edilmediği yerlerdir. Cennetü’l Muallâ Kabristanı da Mekke hudutları içindedir. Güzide sahabelerin mezarları burada cem olmuş gibidir. Peygamberimizin oğulları Kasım ve Abdullah, Ebû Tâlib ve Abdülmuttalib, Hz. Hatice Validemiz de bu kabristanda medfundur. 2- Medine-i Münevvere’ye gelince: Hemen belirtelim ki, Medine’de peygamberimizin mescidini ziyaret, sıradan bir ziyaret değildir. Ziyaretin önemine ışık tutması açısından, Allah’ın buyruğunu hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz: “Ey iman edenler! Sesinizi peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinizi bağırdığınız gibi, peygambere yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşuna gidiverir.” (Hucurât/2) Nâbî der ki: Sakın terk-i edepten, Kûy-ı mahbûb-ı Hüdâdır bu Nazargâh-ı İlâhîdir, Makam-ı Mustafa’dır bu. Bu makamlarda bulunan Müslümanlar, indi ve keyfi bir anlayış içinde olamazlar. Çünkü bu şehirde Hz. Peygamberimiz medfundur. Ona saygı, bizim için bir vecibedir. Peygambere duyulan özlem, O’nun getirmiş olduğu tüm değerlere hasrettir. Ayrıca hikmet kapısına duyulan özlemdir. Onun için her adım atışımıza, her cümle kuruşumuza dikkat etmemiz manevi bir mecburiyettir. Adım atarken bile sessiz atmaya çalışmalıyız. Zira bu mekânlarda edep dışı hareketlere geçit verilmez. Malumdur ki, Medine-i Münevvere peygamberin kokusu ile nefeslenmektedir. Ayrıca Cennetü’l Bâki Kabristanı Medine’dedir. Sahabelerin kısmı azamisi de bu kabristandadır. Hz. Peygamberin eşlerinden ikisinin mezarı Mekke’de, diğerlerininki Medine’dedir. Peygamberimizin oğlu İbrahim, Osman b. Affan, Abdurrahman b. Avf, Ebû Hüreyre, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’in kesik başı bu mezarlıkta yatmaktadır. Mâide Suresi 105’de: “Hepinizin dönüşü Allah’adır. O size ne yaptığınızı haber verecektir” buyrulmaktadır. Malum, Kubâ Mescidi, Kıbleteyn Mescidi, Uhud Şehitliği, Hendek Savaşının yapıldığı alan da Medine-i Münevvere’nin hudutları içerisindedir. Ayrıca Mescid-i Cuma da aynı yerdedir. Mîkât Mescidi de Medine’yi süsleyen eserlerdendir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere insanların uğrak yerleridir. Müslümanların nefeslendiği mekânlardır. Bu mekânlarda edep dışı davranışlar asla onaylanmaz. Zira bu mekânlar, din-i mübini payidar kılmak için şehit olan insanlarla doludur. Can derdine düşmeden, başa gelen Allah’tandır diyerek harp alanlarında şehit olan insanların manevi ruhaniyetlerini taciz edecek davranışlara asla iltifat edilmez. Bu mekânlar şehitlerin kokusu ile doludur. Bu mekânlar Allah rızasının kazanılması için can feda edenlerin bulunduğu yerlerdir. Bu topraklar, manevi pencerelerin açıldığı alanlardır. Bu mekânlar fedakârlıkların zirve yaptığı yerler ve manevi yolculuğun tamamlandığı yerlerdir. Bu mekânların tarihi geçmişi ayrı bir makale konusudur. Bizim maksadımız, alanlara değer katan güzide yerleri görmek, tarihe düşürdükleri izleri bilmektir. Manevi coğrafyayı öğrenmektir. Azmin bereketini anlamaktır. Maneviyatın rüzgârlarını hissetmek için yürümektir. Allah deyip geleceğe hazırlanmaktır. Münafıklardan, riyakârlardan, mürailerden uzak durmak, müminlerle kucaklaşmaktır. Rahman ve Rahim, Kadir ve Muktedir, Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz. “Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.” Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 02.06.2025 Not: Diğer iki belde-i naciyemiz gelecek makalemizde inşallah.
 
Geri
Üst