Ceza Genel Kurulu’nun 2024/300 E., 2025/141 K. sayılı kararı

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2024/300 E., 2025/141 K.

"İçtihat Metni"



KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 3. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 718-914


I. HUKUKÎ SÜREÇ

Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan davada yapılan yargılama sonucunda sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine ilişkin Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.11.2019 tarihli ve 364-362 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Van Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 24.09.2020 tarih ve 718-914 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bu hükmün de Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 21.11.2023 tarih ve 19645-9077 sayı ile; "…Öğretmen olarak görev yapan sanığın tanık beyanlarına göre örgüte müzahir evlerde kaldığı, ev abiliği yaptığı ve örgütsel sohbetler verdiğinin anlaşılması karşısında sanığın örgüt hiyerarşisine girmek suretiyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk oluşturan eylem ve faaliyetlerinin bulunduğunun anlaşılması karşısında mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraatine karar verilmesi kanuna aykırı" olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 28.12.2023 tarih ve 103868 sayı ile; "Öğretmen olan sanığın örgüte müzahir bekar evinde ev abiliği yaptığı, bu kapsamda örgütsel içeriği tespit edilemeyen dini sohbetler verdiği, kendi savunmasına göre 17/25 Aralık 2013 sürecinden sonra tanık ...'nın anlatımına göre 2013 Mayıs ayı MİT tırları hadisesinden sonra göre içinde bulunduğu örgütün gerçek yüzünü gördüğü ve örgütten ayrılacağını evdekilere söylediği, onlara da ayrılma tavsiyesinde bulunduğu ve 2014 yılı içinde de tayini çıktıktan sonra da evden ayrıldığı, bu tarihten sonrasına dair herhangi bir eyleminin tespit edilemediği, sanığın BYLOCK kullanmadığı ve kod adı almadığı anlaşılan somut olayda, örgütün gerçek yüzü ortaya çıktıktan sonra kısa bir zaman diliminde örgütle bağını kopardığı anlaşılan sanığın, konumu ve kişilik özelliklerine göre o tarihe kadar içinde bulunduğu örgütün gerçek amacını bildiğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, içinde bulunduğu örgütün bir iyilik ve ahlak hareketi olduğu zannıyla hareket ederek esaslı bir hataya düştüğü ve silahlı terör örgütü suçu yönünden kastının bulunmadığı kabul edilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 16.04.2024 tarih ve 7-5267 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Sanığın Bank Asya’da 24.01.2014 tarihinde ilk kez hesap açtırdığı, hesapta herhangi bir parasal hareketin bulunmadığı,

FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu tespit edilen ve operasyonel hat olarak tabir edilen başkasının üzerine kayıtlı bulunan hat/hatlar üzerinden örgüt üyeleri ile iletişim sağlayan ve ... ilinde infaz koruma memurları ve zabıt kâtiplerinden sorumlu düzeyde faaliyet gösteren şahıslardan örgütte mahrem imam olan... kod isimli ...'in örgütsel amaçlı olarak kullandığı 0545 xxxxx 64 numaralı hat ile sanığın kullandığı 0544 xxxxx 50 numaralı hat arasında 22.11.2013 ve 26.11.2013 tarihlerinde iki adet görüşme kaydı bulunduğunun tespit edildiği,

Anlaşılmıştır.

Tanık ..., 2013 yılı Nisan ayında kâtip ve gardiyanlar ünite sorumlusu olan... kod isimli şahsın Bitlis'ten bir grup arkadaşın geleceğini belirtip onları Batman'da ve Hasankeyf'te gezdirmesini isteyerek masrafların sonra verileceğini söylediğini, grubun Bitlis'teki infaz koruma ve kâtip ünitesinden kişiler olduğunu geldiklerinde anladığını, grupta ... olarak bildiği sanığın da bulunduğunu,

Tanık ..., 2012 yılı Mayıs ayında ... Adliyesinde zabıt kâtibi olarak göreve başladığını, 2013 yılı başında ... isimli şahsın önerdiği cemaat memur evinde kalmaya başladığını, 2013 yılı Eylül sonuna kadar sanığın da kendisiyle birlikte bu evde kaldığını ve ev abisi olduğunu, ilk başlarda kendisini ... ismiyle tanıtan sanığın gerçek isminin ... olduğunu öğrendiğini, sanığın akşamları evdekilere FETÖ kitapları ve risaleleri okutturup ayrıca FETÖ sohbet ve vaaz videoları izlettiğini, ev cemaatinden örgüte yardım adı altında herhangi bir talebinin olmadığını, o dönem Bitlis ilinde cemaatin memur evlerinden sorumlu olduğunu düşündüğü ... isimli şahsın ayda bir eve geldiğini ve sohbetler bittikten sonra en son ev abisi sanık ...'le bir süre özel görüştükten sonra evden ayrıldığını, ...'ın zaman zaman esnaf ya da iş adamı olduğunu düşündüğü şahıslara da bu evde sohbet verdiğini, şahısların geleceği gün sanık ...'in misafir geleceğini söylediğini ve kendilerinin de salonu bu kimseler için bırakıp odalarına çekildiklerini, 2013 yılı Mayıs ayı gibi özellikle MİT Tırları meselesinden sonra sanığın kendilerini salona toplayıp "Arkadaşlar bunlar dini bir cemaat değil, siyasi bir yapı, bunlar siyasete burunlarına sokuyor, benim sizlere tavsiyem bu yapıdan çıkın kurtulun, başınıza bela alacaksınız, ben tayin isteyip bunlardan kaçıp kurtulacağım, benim akrabam AK Parti'den belediye başkanı, o yüzden bunlar yüzünden akrabalarımla düşman olamam." şeklinde konuşma yaptığını ve 2013 yılı Haziran ayında Gaziantep'e tayin olduğunu,

Tanık ..., 2012 yılında infaz koruma memuru olarak Bitlis E Tipi Cezaevine atandığını, beraber çalıştığı....'nin önerisiyle katılmayı kabul ettiği dinî sohbetlere 2013 yılı içerisinde 4-5 defa gittiğini, bekâr öğrenci evlerinde gerçekleştirilen bu sohbetlerde sohbet abiliğini sanığın yaptığını, sanığın kendisini Bitlis ilinde matematik öğretmeni olarak tanıttığını, yine bu sohbetlerde adını ... olarak bildikleri şahsın da sohbet abiliği yaptığını, sohbet esnasında dinî konuların konuşulduğunu, sohbet abisinin Risale-i Nur ve Fethullah Gülen'e ait kitapları okuduğunu, 17-25 Aralık olaylarından sonra iç yüzünü gördüğü bu yapıdan ayrıldığını,

Tanık ..., 2009 yılında ... Adliyesinde zabıt kâtibi olarak göreve başladığını, 2012 yılında adliyede göreve başlayan yeni zabıt kâtiplerinden tanık ..., ... A. ve tanık ...'nın 2013 yılı bahar ya da yaz aylarında bir gün "Bir arkadaş var, cemaattendir, biz görüşüyoruz, sen de görüşmek ister misin?" şeklindeki önerileri üzerine sanıkla tanıştığını, öğretmen olduğunu öğrendiği sanıkla iki ya da üç kez görüştüklerini, fuar alanı yakınındaki öğrencilerin kaldıkları bir eve gidip ..., ... ve ... ile birlikte sohbete katıldıklarını, sohbeti sanığın yaptığını, Kur'an ve risale okunduğunu, kendilerine de bir hafta sonraki sohbet için belli surelerin ezberlenmek üzere ödev olarak verildiğini, iş yoğunluğu nedeniyle sanığın telefonla aramasına ve iş arkadaşlarının haber vermesine rağmen 2013 yılı yazından yıl sonuna kadar iki ya da üç defa sohbete gittiğini, sanık aradığında müsait olmadığını söylediğini, 2013 yılı sonunda iş arkadaşlarından sanığın başka bir yere tayin olduğunu öğrendiğini, 2014 yılı başından sonra bir daha sohbetlere katılmadığını, katıldığı sohbetlerden bir ya da ikisine ... olarak bildiği şahsın da iştirak ettiğini ve sohbet başladıktan sonra gelip risale okuyarak yorum yaptığını, sanığın ... için "En üstteki budur, bölge sorumlusudur." diye söz ettiğini,

Tanık ..., 2012 yılı Mayıs ayında ... Adliyesinde zabıt kâtibi olarak göreve başladığını, iş arkadaşı tanık ...'nın ... ismiyle tanıştırdığı sanığın "Bizim bazen sohbetlerimiz olur, çağırsak gelir misin?" dediğini, ilk başta geçiştirdiğini, ilerleyen süreçte bir gün tanık ...'nın sohbete gideceğini söylediğini, beraber fuar tarafında bir daireye gittiklerini, kapıyı sanığın açtığını, sanığın Risale-i Nur ile ilmihalden birkaç dinî konu okuduğunu, bu şekilde sanığın yaptığı sohbetlere iki veya üç kere gittiğini, sohbetlerin tarihinin 2013 yılının Temmuz veya Ağustos ayları olabileceğini, bu tarihten sonra sohbetlere katılmadığını, 2013 yılının sonlarında sanığın tayininin çıktığını öğrendiğini,

Beyan etmişlerdir.

Sanık soruşturmada, 2003-2007 yıllarında... Üniversitesi matematik öğretmenliği bölümünde okuduğunu, mezun olduktan sonra bir dönem ...’da ücretli öğretmenlik yaptığını, 2008 yılında KPSS ile Muğla PTT’ye atandığını ve Bodrum PTT’de görevlendirildiğini, bir yıl sonra askere gidip döndüğünde aynı yerde çalışmaya devam ettiğini, 2012 yılında KPSS puanıyla Bitlis ili ... Ortaokuluna öğretmen olarak atandığını, 2013 yılı Aralık ayında evlendiğini ve eş durumundan 2014 yılının Ocak ayında Gaziantep’e tayin olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini, tanık ...’ün ifadesinde anlattığı Batman gezisini kendisinin değil, .../...’ın planladığını, o dönemde bu gezinin örgütsel olduğunu düşünmediğini, bahse konu yapının içinde olan ... isimli şahsın Bitlis merkezde... Sitesinde bulunan ve adliyede çalışan ..., ... ve ... isimli şahısların kaldıkları eve kendisini dinî sohbet için çağırdığını, bundan sonra da on beş yirmi gün aralıklarla birkaç kez bu evde birkaç kez de ...’ın evinde onun düzenlediği dinî sohbetlere katıldığını, 2013 yılının Ekim ya da Kasım ayında ev sıkıntısı yaşadığını ve kalacak başka yer bulamadığından... Sitesindeki bu evde bir ay kadar kaldığını, ....’nın ifadesi okunup sorulduğunda, bahse konu evde kaldığını ve ...’ın bahsettiği gibi evde kalanlara sohbet verip risale okuduğunu, 2012 yılının Eylül ayında Bitlis’e kendisi gibi yeni atanan öğretmen arkadaşlarıyla ev tuttuklarını, yaklaşık dört ay kadar bu evde kaldıklarını, bu evdeki ... ve... isimli şahısların zaman zaman eve gelen ... isimli şahısla görüştüklerini, bu şahsın yapıdan olduğunu anladığını, ...’in zaman zaman bu evde sohbet düzenlediğini, 2013 yılı Mart ayı civarında ...’in kendilerini .../... isimli şahısla tanıştırdığını, .../...’ın yapıda Abi statüsünde olduğunu anladığını, ...’ın daha sonra kendisini belirli aralıklarla adliye personeliyle tanıştırmasından şahsın adliye personelinden sorumlu olduğunu anladığını, .../...’ın düzenlediği sohbetlerde adliye personeliyle tanıştırmasından ötürü kendisini yapının adliye kısmına sorumlu olarak dâhil etmek istediğini fark ettiğini, .../...’ın sohbetlerde kendisine yardımcı olup olamayacağını sorduğunda Allah rızası için yardımcı olacağını söylediğini, .../...’ın 2013 yılı Mart-Nisan aylarında kendisini sürekli olarak adliyede çalışan şahıslarla farklı zamanlarda sohbet, çay, yemek gibi diğer organizasyonlarda tanıştırdığını, bu şahısların .../...’ın yaptığı dinî sohbetlere katıldıklarını, sohbetlerin sabit bir tarih aralığının olmadığını, duruma göre 10-15 günde bir bu şahısların katılımıyla 2013 yılının Mart ayından 2013 yılının Kasım sonu Aralık başına kadar devam ettiğini, kendisinin de bu sohbetlere katıldığını, sohbetlerde .../... bulunduğu zaman sohbeti bizzat onun yaptığını ve kendisinin dinleyici olduğunu, .../... katılmadığı zamanlarda ise sohbeti kendisinin yaptığını, yapı içerisinde herhangi bir üst düzey sorumluluğunun bulunmadığını, yapının herhangi bir örgütsel faaliyetinde yer almadığını, 17-25 Aralık sürecinden sonra da yapı ile bağını tamamen kopartarak bir daha hiç kimseyle görüşmediğini,

Sorguda, 17-25 Aralık süreci öncesinde sohbetlere katıldığını, dinleyici olduğunu, ancak daha sonra ters düştüğü bu cemaatten ayrıldığını, suç işleme kastının bulunmadığını,

Duruşmada, tanıkların beyanlarını kabul ettiğini, ancak bu beyanlarda eksiklik bulunduğunu, zira kendisinin hiç kimseyi sohbete çağırmadığını, sohbet de vermediğini, sohbetlere sadece dinleyici olarak katıldığını, 2012 yılının Eylül ayından 2014 yılının Ocak ayına kadar Bitlis ... Ortaokulunda öğretmenlik yaptığını, bu tarihler arasında kendisini sohbetlere üniversitede çalışan ... isimli şahsın çağırdığını, bu sohbet grubunda farklı mesleklerden insanlar olduğunu, müsait oldukça sohbetlere haftada bir katıldığını, 17-25 Aralık sürecinden önce yapıyı dinî bir cemaat olarak bildiğini, 17-25 Aralık sürecinden sonra bu şahıslarla irtibatını kestiğini, ... kod isimli ... ile görüşmediğini, HTS kayıtlarında adı geçen şahısla neden görüşmelerinin çıktığını anlamadığını,

Savunmuştur.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı, 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararları ile bu suçların temyiz incelemesiyle görevli Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3-2017/3 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;

Örgüt üyesi; örgütün amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi, örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemedeki ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibarıyla süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Vesile Sonay Evik, "Cürüm İşlemek İçin Örgütlenme", Prof. Dr. Çetin Özek Armağanı, Galatasaray Üniversitesi, 1. Basım, İstanbul 2004, s. 383 vd).

Örgüt üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin suç işlemek amacı olması aranır (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku, Özel Kısım, s. 263-266; Uğur Alacakaptan, "Genel Olarak ve Bazı Suçlar Bakımından Cürüm İşlemek İçin Örgüt (Teşekkül) Meydana Getirme Suçu", Prof. Dr. Çetin Özek Armağanı, Galatasaray Üniversitesi, 1. Basım, İstanbul 2004, s. 28; İzzet Özgenç, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 280).

Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 21/1). Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz (TCK madde 30/1). TCK’nın "Hata" kenar başlıklı 30/1. maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleştiği durumlarda, sanığın kasten hareket ettiğinden bahsedilemeyecek ve somut olayda tipik eylem gerçekleşmiş olsa da CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat kararı verilecektir.

Hata (yanılma); kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması hâlinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi durumunda ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu hâlde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.

FETÖ/PDY terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanında büyük bir kesimce böylece algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce erişinceye kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından, suç tarihine bakılmaksızın hata savunmalarına itibar edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de; terör örgütü olduğunu bilmeksizin içinde yer alan veya yardım eden sanıklar yönünden mensup olduğu ya da yardım ettiği yapının anayasal düzeni zorla değiştirme, Anayasa'ya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı veyahut exante bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibarıyla kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyup koymadığı ve bu bağlamda TCK’nın 30/1. maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.

Öte yandan Anayasa’nın 138/1 ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38 ve AİHS’nin 6/2. maddelerinin sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (Metin Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.

Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup, silahların eşitliği ve yüzyüzelik ilkeleri çerçevesinde usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına istinad eden kabule göre;

Bitlis'te öğretmen olan ve örgüte müzahir bekar evinde ev abiliği yaparak aksi kanıtlanamayan savunmasına göre örgütsel içeriği tespit edilemeyen dini sohbetler veren ve fakat örgütün, nihai amacını alenen de ortaya koyduğu sansasyonel eylemlerinden sonra evde kalanlara bu gerekçelerle örgütten ayrılacağını söyleyerek onlara da ayrılmalarını telkin eden, nihayet 2014 yılı içinde tayini çıktıktan sonra evden ayrılan, bu tarihten sonra örgütle irtibatı ve herhangi bir faaliyeti tespit edilemeyen sanığın, mensup olduğu yapının anayasal düzeni zorla değiştirmeyi, Anayasa'ya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı ve exante bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibarıyla kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyduğu görülmekle, TCK’nın 30/1. maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata kurumundan faydalanması gerektiği ve silahlı terör örgütü suçu yönünden kastının bulunmadığı gözetilmelidir.

Bu itibarla, sanık hakkında verilen beraat kararı isabetli olduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 21.11.2023 tarihli ve 19645-9077 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Van Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince verilen 24.09.2020 tarihli ve 718-914 sayılı usul ve kanuna uygun hükmün ONANMASINA,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
 
Geri
Üst