Ceza Genel Kurulu’nun 2024/200 E., 2025/140 K. sayılı kararı

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2024/200 E., 2025/140 K.

"İçtihat Metni"



İtirazname No : 2023/135912


KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 3. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 174-552


I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5 ile TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.12.2017 tarihli ve 84-245 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 15.02.2018 tarih ve 174-552 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5 ile TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.12.2017 tarihli ve 84-245 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 15.02.2018 tarih ve 174-552 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 17.12.2020 tarih ve 9671-6657 sayı ile; hükmün 2. bendindeki "5. maddesi" ibaresinin çıkarılması ve yerine "5/1. maddesi" ibaresinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 29.12.2023 tarih ve 135912 sayı ile; "Bylock hesabının örgütsel bir amaca yönelik olarak kullandığına ilişkin eksik araştırma ile karar verildiği,

Bank Asya kayıtları yönünden örgütsel saikle yapıldığına ilişkin yeterli delil bulunup bulunmadığı,

Etkin pişmanlık müessesesi yönünden ise, soruşturma ve kovuşturma aşamasında konumuna uygun bilgi veren sanık hakkında makul bir indirim yapılıp yapılmayacağı hususlarına ilişkindir.

1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yüksek Daire'nin yerleşik içtihatlarına göre, terör örgütüne üyeliğin delili olarak kabul edilebilmesi için ByLock programının örgütsel faaliyetlerde örgütsel gizliliğin sağlanması amacıyla hesabın oluşturulması ve/veya kullanılması gerektiği, sanık savunmasında özetle, örgütsel amaçla kullanmadığını, sadece bir kez dini içerikli mesaj geldiğini, cevap vermediğini, iletişim kurmadığını ve bir hafta telefonunda kaldıktan sonra sildiğini beyan etmiş olması karşısında, ilgili birimlerden iletişim verilerini de kapsayan ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme raporunun dosyaya kazandırılması, sanığı ekleyen ve eklenen kişilerin tespit edilmesi halinde haklarında soruşturma ve kovuşturma olup olmadığı, bu kişiler haklarında açılmış bir dava varsa ifade örneklerinin Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde dosyaya ibrazı sağlanarak CMK'nın 217. maddesi gereğince sanık ve müdafiine okunup, bu kişilerin tanık olarak dinlenmesi, sonucuna göre de sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken yetersiz belgelere dayanılarak eksik inceleme ile karar verilmesi,

2-Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 03/02/2020 tarih ve 2020/4986, 2020/664 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, sanığın ‘faizsiz olduğu için anılan bankayı tercih ettim’ biçimindeki savunmaları da nazara alındığında;

Somut dosyada sanığa ait anılan Bankadaki hesap hareketlerine ilişkin bankacı bilirkişiler ... ve ... tarafından hazırlanan 27/04/2017 tarihli raporda; sanığın 121.... nolu hesapta 391 adet hesap hareketinin olduğu, bunların katılım hesabı açma, kart borcu ödeme, katılım hesabı temdit ve döviz alım ve diğer bankacılık işlemlerini kapsadığı ve 2016 yılına kadar işlemlerim devam ettirildiği tespit edildiği, 29/05/2015 tarihinde BDDK tarafından bankaya tamamen el koyularak TMSF'ye devredildiğinde, devlet bankayı batırıyor algısı oluşturmak için örgüt liderinin ‘paranızı bankadan çekin’ talimatı verdiği, sanığın ise bu çağrıya uymadığı gibi aksine bankacılık işlemlerine devam ettiği, sanığın parasını Bank Asyadan çekmeyerek, bu talimatın tersine hareket ettiği, keza 2016 yılı Temmuz ayına kadar bankayı kullanmaya devam ettiği, bununla birlikte başka bankadan kredi çekip mezkur bankaya yatırma gibi bir işleminin de bulunmadığı, dolayısı ile sanığın örgütsel kasıtla hareket ettiğini gösterir olağanüstü bir bankacılık işleminin bulunmadığı, bankacılık eylemlerinin örgütsel faaliyet anlamında şüphede kaldığı, kişisel yarar için de kullanmış olabileceği gözetilmeden karar verilmesi,

3-Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 12.05.2015 tarih, 2015/1426 E. 2015/1292 K. 26.10.2015 tarih, 2015/1565-3464 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; TCK’nın 221/4. fıkrasının 2. cümlesinden yararlanabilmek için; failin yakalandıktan sonra bilgisi ölçüsünde örgüt içerisindeki konumuyla uyumlu şekilde kendisinin ve diğer örgüt üyelerinin eylemleri, örgütün yapısı ve faaliyetleriyle ilgili yeterli ve samimi bilgi vererek suçtan pişmanlığını söz ve davranışlarıyla göstermesi gerekmektedir. Bu bilgi maddenin üçüncü fıkrasında aranan, örgütü çökertecek nitelikteki bilgi değildir. Verilen bilginin önemi cezanın belirlenmesinde dikkate alınmalıdır.

TCK’nın 221/4. fıkrasının 2. cümlesi kapsamında etkin pişmanlıkta bulunulduğunun kabulü halinde bu suçtan dolayı verilecek cezada 1/3’ten 3/4’e kadar bir indirim yapılacağı öngörülmektedir. Buna göre belirlenen cezadan en az 1/3, en fazla 3/4 oranında bir indirim yapılacaktır. Bu iki sınır arasında yapılacak indirim, verilen bilginin niteliği, örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ya da diğer örgüt mensuplarının tespiti ile ilgili olmak üzere elverişlilik derecesi, ceza soruşturması ya da kovuşturmasının hangi aşamasında etkin pişmanlıkta bulunulduğu gibi kıstaslar nazara alınarak mahkeme tarafından takdir ve tayin edilecektir.

Somut dosyada, sanık soruşturma aşamasında örgütsel eylemlerini anlatmış, kendisine bylock yükleyen kişiyi teşhis etmiş, örgüt ile irtibatlı kişiler hakkında bilgi vermiş, pişmanlık hükümlerinin hakkında uygulanmasını talep etmiş, kovuşturma aşamalarında da önceki ifadesinde sebat etmiştir. Sanığın suçun aydınlatılmasına katkıda bulunduğunun ve samimi olarak pişmanlık duyduğunun anlaşılması karşısında, hukuki durumunun 5237 sayılı Kanunun 30. maddesinin birinci fıkrası kapsamında tartışılması ve sonucuna göre anılan Kanunun 221. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerekirken karar yerinde tartışmasız bırakılarak karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 20.02.2024 tarih ve 10-2217 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın Bylock kullanımına ilişkin eksik araştırma ile karar verilip verilmediği, Bank Asya kayıtları yönünden örgütsel saikle hareket ettiğine ilişkin yeterli delil bulunup bulunmadığı ve sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.12.2023 tarihli itirazından sonra Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan nüfus kayıt örneğine göre 16.07.2024 tarihinde sanığın öldüğünün anlaşılması karşısında bu hususun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre sanığın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 16.07.2024 tarihinde öldüğü anlaşılmıştır.

V. GEREKÇE

A. Ön Soruna İlişkin Değerlendirmeler

TCK'nın "Sanığın veya hükümlünün ölümü" başlıklı 64. maddesi;

"Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.

(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur." şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü gibi TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği; hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.

Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi hâlinde kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölüm, ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.

Suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, fakat ortada suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.

Öte yandan 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun "Adlî sicil bilgilerinin silinmesi" başlıklı 9. maddesinin ikinci fıkrasında ilgilinin ölümü üzerine adli sicil bilgilerinin, aynı Kanun'un "Adlî sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi" başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise ilgilinin ölümü üzerine adli sicil ve arşiv bilgilerinin tamamen silineceği hüküm altına alınmıştır.

Gelinen aşamada itiraz yoluna başvurulmasına ilişkin esaslar ve başvuru amaçları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz tarihinden sonra hükümlünün ölmesi durumunda nasıl bir karar verilmesi gerektiği üzerinde de durulmalıdır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, CMK'da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. CMUK’u 322/4. maddesi; "Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir." biçiminde iken, CMK’nın 308. maddesi; "Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz." şeklinde düzenlenmiştir. 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 99. maddesiyle de, CMK’nın 308. maddesine;

"2- İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.

3- Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir." şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmiştir.

01.06.2024 tarihinde yürürlüğe giren 7499 sayılı Kanun'un 37. maddesiyle de, CMK’nın 308. maddesinin 1. fıkrasındaki "otuz gün" ibaresi "bir ay" şeklinde değiştirilmek suretiyle madde son şeklini almıştır.

Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Savcıları, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanırlar.

İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yoluna başvurusunu itirazname denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itiraz üzerine incelemeyi dosya üzerinden yapar ve düşme sebebi varsa davanın düşmesine karar verir. İtiraz nedenlerini yerinde görmezse itirazı reddeder, yerinde görürse, kararı ıslah eder. İtirazın reddedilmesi hâlinde Ceza Dairesinin kararı konusunda bir karar vermesi gerekmez (Nur Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım, 19. Bası, İstanbul 2020, s. 956).

CMK’nın olağanüstü kanun yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi de bulunmaktadır. Kanun yollarının ortak amacı, temyiz edilen kararların hukuka ve maddi gerçeğe uygunluğunun denetlenmesi olup Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararların da temyiz incelemesinin kapsamı gözetilerek gerek maddi gerekse muhakeme hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulabileceğinde bir tereddüt bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, kanun yolu davası açabilmek için korunan hukuki yararın ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun yolu başvurusunun temel şartlarından biri karardan zarar görme şartıdır (Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara, 2021, s. 894-899). Olağanüstü kanun yollarının genel amacı, kesin hükmün otoritesinin ancak çok ciddi boyutta hukuka aykırılıkların bulunması hâlinde hukuk düzenince kabul görmeyerek ortadan kaldırılmasıdır. Yargısal kararın güvenirliği ve hukuki kesinlik ilkeleri de dikkate alındığında, ancak hukuki yararın bulunması kaydıyla olağanüstü kanun yollarına başvurulabileceği kabul edilmelidir.

B. Ön Soruna İlişkin Değerlendirme

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, sanık hakkında Bylock kullanımına ilişkin eksik araştırma ile karar verilip verilmediği, Bank Asya kayıtları yönünden örgütsel saikle hareket ettiğine ilişkin yeterli delil bulunup bulunmadığı ve etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi ve bu yolla içtihat birliğinin sağlanması amacını taşıdığı, ancak sanığın itiraz tarihinden sonra ölmesi nedeniyle ceza mahkûmiyeti ve mahkûmiyete bağlı tüm sonuçlar ortadan kalkacağı için yalnızca sanık açısından sonuç doğuracak olan hükmün, maddi ceza hukuku veya muhakeme hukukuna uygun olup olmadığının denetlenmesinde hukuki bir yarardan söz edilemeyeceği, müsadereye ilişkin herhangi bir yargılama veya hükmün de bulunmaması sebebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusunun kalmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ön sorun yönünden reddine karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 
Geri
Üst