A
Admin
Yönetici
Yönetici
Dramatik olansa bütün bunların sonucunda Aydın’ın genç, eğitimli, girişimci ruhları artık Aydın için hayal kuramıyorlar, umutlarını göçlerde arıyorlar... İkinci Dünya Savaşı’ndan edinilen en önemli tecrübe “beşeri sermayenin” yani nitelikli insan gücünün paradan üstün olduğu gerçeğidir. Bilindiği üzere 1945’te savaşın mağlubu Almanya deyim yerindeyse taş taş üstünde kalmamasına rağmen onbeş yıl gibi kısa bir sürede nitelikli insan gücüyle tekrar eski gücüne kavuşmuştu. Yine savaşın mağluplarından, iki atom bombasıyla binlerce insanını kaybeden Japonya da nitelikli insan gücüyle sanayide kısa sürede toparlanmıştı. Bunlara 1950 yılında Kuzey Kore ile Güney Kore arasında çıkan savaşı aralarında Türkiye’nin de olduğu Birleşmiş Milletlerin yardımıyla kazanan Güney Kore’nin kısa sürede sanayileşmesini de ekleyebiliriz. Örneklerin bize gösterdiği bir milletin gelişmesinde nitelikli insan sermayesinin paranın önünde geldiği gerçeğidir. Genelde Türkiye’nin özelde Aydın’ın kalkınmasında sahip olduğu nitelikli insan gücünü yeterince değerlendirememesi konusundaki birinci etkendir, denebilir.. Kaldı ki, bir kentin çöküşü yalnız ekonomik verilerle açıklanamaz. Bazen istatistiğin radarına girmeyen daha derin ama güçlü nedenler de vardır. Örnek: Aydın’da sosyal sermayenin çöküşü... Aydın bir zamanlar eğitimli genç nüfusuyla övünüyordu, tarımsal üretimle o gençleri göçten vazgeçirecek entegre sanayiye geçişte atılım yapamayınca Aydın emekli kenti yanında işsizler kenti unvanı da aldı. Bunun bir sonucu dünyanın en verimli topraklarına sahip olan ve o nedenle “dağından yağ, ovasından bal akan yer” olarak tanımlanan Aydın, coğrafyasının bahşettiği bunca avantaja rağmen sosyo-ekonomik olarak gerilikte dip yapan bir havza oldu. 1990’lı yıllarda başlayan ve yakın yıllara kadar devam eden eğitimde Türkiye’de ilk sıralarda yer alan Aydın yetiştirdiği nitelikli gençlere ticaret odaları, Borsa ve Sanayi Odası mentörlük yapamayınca ne yazık ki ekonomisi tarım ve turizme sıkışan bir şehir oldu. Vikipedia’da: “Mentörlük öğretmen eğitiminde deneyimli bir çalışanın, deneyimsiz veya daha az deneyime sahip iş arkadaşlarına mesleki eğitimlerini sağlamak ve uyum süreçlerini desteklemek amacıyla önerilerde bulunduğu sistematik bir ilişki sürecidir, şeklinde tanımlanır. Sonuçta bu nitelikli sermaye gücü ya Aydın’da bir belediyede bir kurumda asgari ücrete talim edecekti ya da gözünü karartan, kendine güvenen iş hayatını yurt içinde ya da kariyerine uygun bir işte, yurt dışında sürdürecekti. Karacasulu bilim insanı Prof.Dr. Halil Sarp (Bilim çalışmalarını İsviçre’de sürdürüyor) Çoğunluk haklı olarak göçü tercih edince asıl kaybeden de Aydın ekonomisi oldu Şansını Aydın’da denemek isteyen az sayıdaki genç de mevcut “Kısır Döngü” engeline takıldılar ve istedikleri OSB’de arsa bulamayınca çareyi başka bölgelere örnek Afyon’a,Tire’ye yatırım yapmakta buldular.. Engelleme sonucu Aydın hem istihdam kaynağından hem de faydalanacağı incir, zeytin, pamuk, kestane bal benzeri kendi ürünlerinin markalaşmasından ve katma değerlerinden oldu. Bu nedenle sosyal sermaye çöküşünün ekonomik sonuçları da büyük oldu. Küçük üreticiler, örneğin “bir ineği, üç tavuğu, bir kuzusu olan masrafını korutmuyor” diyerek sattı. Süt, peynir yumurta ihtiyaçlarını karşılamak için AVM bağımlısı oldular, devamında taşra üretimden koptu, tarım ve hayvancılık çökünce de gençler kentlere akın etti. (Bu gidişle üç beş yıla kalmaz zeytinler toplayan olmayınca başında kalır, tarlalar işleyecek insan bulunamayınca gen kalır yani işlenemez olur.) Bütün bunların arka planında ilk olarak ekonomik şartlar kadar her alanda yetersiz, vizyonsuz belediye başkanlarının kentlerini yeterli altyapıyla yatırımcılara cazip hale getirmemeleri yatar. İkinci bir husus girişimci çıkmamasının arka planında ticaret odalarının, borsaların, verecekleri mentörlük hizmetiyle yatırımcıyı özendirmemeleri vardır. Üçüncü olarak arka planda sanayi odalarının AR-GE çalışmalarına ağırlık vermemeleri, OSB yönetimlerinin uygun fiyata arsa temin etmemeleri ya da üretmemeleri vardır. Bunlara dördüncü olarak ADÜ yönetiminin Ziraat Fakültesi ile çiftçinin, Veteriner Fakültesi ile hayvancılık sektörünün Tekno-Kent ile sanayicinin entegre çalışması konusunda mentörlük hizmetindeki yetersizliği de eklenebilir. Daha da dramatik olansa bütün bunların sonucunda Aydın’ın genç, eğitimli, girişimci ruhları artık Aydın için hayal kuramıyorlar, umutlarını göçlerde arıyorlar. Beyin göçünün doğal bir sonucu olarak: Aydın, “Orta Gelir Tuzağı'nın" ağına düştü ve gizli açık yoksulluk da o oranda derinleşti.. Artık izlenen fiyat politikalarının da bir sonucu tarımda çalışmaktansa özel sektörde ve belediyelerde asgari ücretle çalışmak tercih edilir, hale geldi. Aydın artık yalnızca nitelikli gençlerini kaybetmekle kalmıyor beyin göçü Aydın’ın geleceğini de kemiriyor. Artık yalnız ekonomik kaynaklarımız değil nitelikli insan gücümüz eksildikçe bu zengin topraklarda yoksulluğu besleyen yanlış politikalar, umut tacirleri tarafından Aydın’ın kaderiymiş gibi sür git devam ettirilir. Aydın’ın adı da bereketli toprakları üretken çiftçileriyle değil politikacıların istismar aracı yoksulluğuyla kaçırdığı genç beyinleriyle ve torun sevmek için yol gözleyen ya da valiziyle gurbet yolunu tutan büyük anneler ve büyük babalarla anılır,olur.. Özetle Türkiye’nin bir Almanya, Japonya ya da Kore olamamasında gerek tarihi gerek coğrafi avantajlarına rağmen Aydın’ın yoksullukta dip yapmasında ilk neden beyin göçüdür.