Zorlu ekonomik koşullar otomotiv sektörünü frenliyor…

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Son yıllar otomotiv sektörü açısından genel olarak durağan geçerken, üretim ve ihracat tarafında az da olsa pozitif ayrışan göstergeler dikkat çekiyor. Ancak bu sınırlı iyimserlik, sektörün üzerindeki baskıların azalmasına yetmiyor. Yüksek faiz oranları, artan maliyetler, iç pazardaki talep daralması ve finansmana erişimde yaşanan zorluklar, özellikle yerli üreticiler ve bayiler için ciddi sorunlar yaratıyor. Tüm bu tabloya rağmen, otomotiv sanayii hem teknolojik dönüşüme ayak uydurmaya çalışıyor hem de ihracat sayesinde ayakta kalma mücadelesini sürdürüyor. Yeni yatırımlar, vergi politikaları ve tüketici eğilimleri ise sektörün gelecekte nasıl bir yol haritası çizeceğini belirleyecek en önemli başlıklar arasında yer alıyor. 2025 yılı mayıs ayı verilerine göre, toplam üretim geçtiğimiz yılın aynı ayına kıyasla yüzde 1,7 oranında artarken; yılın ilk beş aylık döneminde ise yüzde 1,4’lük bir düşüş kaydedildi. Sektörün dış ticaret verileri incelendiğinde, aynı dönemde toplam otomotiv ithalatı yüzde 7,3 artış gösterirken, toplam ihracat ise yüzde 5,3 oranında yükseldi. Aynı dönemde üretimde pozitif ayrışan segment ise ticari araç kategorisi oldu. Minibüs üretimi ise yüzde 120,5 oranındaki artış ile rekor kırdı. Bu veriler, otomotiv sektörünün üretim ve pazar dengelerinde yaşanan kırılmalara rağmen bazı segmentlerde hala dirençli kaldığını gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde mayıs ayı sonu itibarıylatrafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı 32 milyon 182 bin 121 oldu.Mayıs ayında trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre yüzde 9,4 artarken, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9,5 azaldı. Sektörün ihracat performansı dikkate değer. 2025 yılı Ocak-Mayıs döneminde toplam üretimin yüzde 73’üne denk gelen 440 bin 221 adet araç yurt dışına gönderildi. Bunun 253 bin 291 adedini otomobiller oluştururken, otomobil ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,1 azaldı. Döviz kurunun seyri ise, sektörü çift yönlü etkiledi. Bir yandan ihracat gelirlerini sınırlı tutarken diğer yandan ithal girdilerin maliyetleri daha stabil seyrederek üretim maliyetlerinin kontrollü olmasını sağladı. Bununla birlikte diğer girdi fiyatları artışları sektörün kâr marjını daralttı. Yurt içinde ise otomotiv pazarında geçtiğimiz yıllara kıyasla farklı bir tablo hâkim. Özellikle ikinci el satışlar, yılın ilk yarısında adeta durma noktasına geldi. Yüksek faiz oranları ve süregelen enflasyonist ortam, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmaların finansal yapılarını doğrudan etkiliyor. Kredi maliyetlerinin yükselmesi hem bireysel alımların azalmasına hem de şirketlerin yatırım ve işletme sermayesi finansmanında zorlanmasına neden oluyor. Bu tablo, üretim süreçlerinde baskı yaratıyor ve sektörün yeni çözümler üretmesini zorunlu kılıyor. Bununla birlikte, son günlerde kamuoyunda taşıt alımlarında Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranlarında artış beklentisi yeniden gündeme gelmiş durumda. Olası bir ÖTV artışı hem sıfır araç hem de ikinci el araç pazarında talep daralmasına neden olabilir. Zaten yüksek enflasyon ve krediye erişimdeki zorluklar nedeniyle ertelenen bireysel alımlar, vergi yükünün artmasıyla birlikte daha da ötelenebilir. Bu durum hem iç pazarda satışların düşmesine hem de planlanan üretim adetlerinin tekrar değerlendirilmesine yol açabilir. ÖTV artışının sadece tüketiciyi değil, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmaları da doğrudan etkilemesi muhtemel görünüyor. Stok yönetimi, fiyatlandırma politikaları, bayi yapılanmaları ve yatırım kararları gibi pek çok unsur bu gelişmeden etkilenebilir. Tüm bu gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde; Türkiye otomotiv sektörü gerek küresel ekonomik zorluklar gerekse yurt içindeki finansal ve düzenleyici baskılar arasında denge kurmaya çalışıyor. Önümüzdeki dönemde, istikrarlı bir makroekonomik yapı, öngörülebilir vergi politikaları, yeşil dönüşüm ve elektrikli araçlara yönelik teşvikler, sektörün büyüme potansiyelini belirleyecek en kritik unsurlar olacak. Aksi takdirde, sektörde büyümenin yavaşlaması, yatırımların ertelenmesi ve rekabet gücünün zayıflaması gibi risklerle karşı karşıya kalınabilir. Bu nedenle, otomotiv sektörü hem politika yapıcılar hem de özel sektör açısından stratejik bir öncelik olarak ele alınmalı; kısa vadeli vergi gelirleri hedeflerinden ziyade uzun vadeli sanayi politikaları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ekonomik veri takvimi 23 Haziran 2025, Pazartesi Almanya İmalat Sektörü PMI (Öncü) 23 Haziran 2025, Pazartesi Euro Bölgesi İmalat Sektörü PMI (Öncü) 23 Haziran 2025, Pazartesi ABD İmalat Sektörü PMI (Öncü) 23 Haziran 2025, Pazartesi ABD İkinci El Konut Satışları 24 Haziran 2025, Salı Türkiye Kapasite Kullanım Oranı 24 Haziran 2025, Salı ABD Cari İşlemler Dengesi 25 Haziran 2025, Çarşamba ABD Yeni Konut Satışları 26 Haziran 2025, Perşembe ABD Kişisel Harcamalar 26 Haziran 2025, Perşembe ABD GSYH (Final) 27 Haziran 2025, Cuma Japonya TÜFE (Aylık-Yıllık) 27 Haziran 2025, Cuma Japonya İşsizlik Oranı 27 Haziran 2025, Cuma Türkiye Ekonomik Güven Endeksi 27 Haziran 2025, Cuma Euro Bölgesi Ekonomik Görünüm Endeksi 27 Haziran 2025, Cuma Çin Cari İşlemler Dengesi Ekonomi ve Finans Sözlüğü Reel kesim güven endeksi:Reel sektör temsilcilerinin ekonomiye dair beklenti ve değerlendirmelerini yansıtan bir göstergedir. İktisadi Yönelim Anketi kapsamında yöneltilen çeşitli sorulara verilen yanıtlar bir bütün olarak analiz edilerek oluşturulur. Yatırım Anketi:Sanayi sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin mevcut yatırım eğilimlerini, gelecek döneme ilişkin yatırım planlarını ve bu yatırımların amaçlarını belirlemek üzere yılda iki kez yapılan bir ankettir. Aynı zamanda, işletme yöneticilerinin yatırım kararlarını etkileyen faktörler hakkında da görüşleri alınır.
 
Geri
Üst