A
Admin
Yönetici
Yönetici
Ekonomik kriz derinleşiyor. Asgari ücret açlık sınırının altında, emekli maaşı ise temel ihtiyaçları karşılamaktan çok uzak. Enflasyonun yüksek seyrettiği bu ortamda, vatandaşın elinde avucunda kalan son kuruşla pazara, markete gitmesi bile artık lüks haline geldi.
Ancak ne acıdır ki bu zorlu süreçte bile vicdan değil, kar hesapları öne çıkıyor. Özellikle zincir marketlerin tutumu kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık yaratıyor. Temel gıda ürünlerinden temizlik malzemelerine kadar birçok kalemde, aynı anda, benzer oranlarda yapılan fiyat artışları, adeta vatandaşla alay edercesine gerçekleşiyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in yaptığı açıklama, bu rahatsızlığın kurumlar düzeyinde de hissedildiğini gösterdi. Palandöken’in “Marketler fiyat birlikteliği yaparak piyasanın dengesini bozuyor” çıkışı, aslında sokaktaki vatandaşın sessiz feryadının yüksek sesle dile getirilmiş haliydi.
Serbest piyasa ekonomisi; rekabetin, şeffaflığın ve tüketici lehine gelişmelerin önünü açması gereken bir modeldir. Ancak gelin görün ki zincir marketler arasında yaşanan bu “görünmez uyum”, yani aynı anda gelen zamlar, bu sistemin açıkça suiistimal edildiğini ortaya koyuyor.
Fiyatlar, arz-talep dengesine göre değil; adeta arka odalarda yapılan kar planlamalarına göre belirleniyor. Bu durum yalnızca vatandaşın cebini yakmıyor, küçük esnafı da rekabet edemez hale getiriyor. Oysa rekabet, tüketiciyi korumak için vardır. Bugün ise tüketici ne rekabetten faydalanabiliyor ne de hakkını arayabiliyor.
Yetkili kurumlar, özellikle Rekabet Kurumu ve Ticaret Bakanlığı, bu konulara yalnızca şikayet olduğunda müdahil olmamalı. Proaktif, sürekli ve şeffaf bir denetim mekanizması şart. Zincir marketlerin fiyat politikaları anbean izlenmeli, haksız kazanç elde edenlere caydırıcı ve örnek teşkil edecek cezalar uygulanmalıdır. Cüzi cezalarla bu sorunun önüne geçilemeyeceği artık çok net ortada.
Market rafları artık lüks vitrinlere dönüşmüş durumda. Birkaç yıl önce 100 liraya dolan torbalar, bugün 500 lirayla bile dolmuyor. Süt, yumurta, ekmek gibi en temel ihtiyaçlar dahi “hesap kitap” konusu olmuşsa, burada sistemsel bir arıza var demektir.
Bu noktada sadece zincir marketlere değil, bu zinciri kırmayan, kırmak istemeyen yetkili mercilere de çağrıda bulunmak gerekiyor. Halk, ay sonunu değil, haftayı zor getiriyor. Birileri hala büyüme rakamlarıyla övünüyorsa, gelip bir akşamüstü market kuyruğuna girsin de gerçeği görsün.
Vicdanı olan herkesin bu düzene karşı çıkması gerekiyor. Zincir marketler artık vatandaşa zincir vuruyor. Serbest piyasa adı altında yapılan bu tekelleşmeye, sessiz kalınmamalı. Tüketicinin korunması, sosyal devlet anlayışının bir gereğidir. Denetimler artırılmalı, cezalar ağırlaştırılmalı ve en önemlisi bu düzenin mağduru olan vatandaş artık korunmalıdır.
Çünkü bu sessizlik, sadece cepleri değil, vicdanları da yoksullaştırıyor.
Ancak ne acıdır ki bu zorlu süreçte bile vicdan değil, kar hesapları öne çıkıyor. Özellikle zincir marketlerin tutumu kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık yaratıyor. Temel gıda ürünlerinden temizlik malzemelerine kadar birçok kalemde, aynı anda, benzer oranlarda yapılan fiyat artışları, adeta vatandaşla alay edercesine gerçekleşiyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in yaptığı açıklama, bu rahatsızlığın kurumlar düzeyinde de hissedildiğini gösterdi. Palandöken’in “Marketler fiyat birlikteliği yaparak piyasanın dengesini bozuyor” çıkışı, aslında sokaktaki vatandaşın sessiz feryadının yüksek sesle dile getirilmiş haliydi.
Serbest piyasa ekonomisi; rekabetin, şeffaflığın ve tüketici lehine gelişmelerin önünü açması gereken bir modeldir. Ancak gelin görün ki zincir marketler arasında yaşanan bu “görünmez uyum”, yani aynı anda gelen zamlar, bu sistemin açıkça suiistimal edildiğini ortaya koyuyor.
Fiyatlar, arz-talep dengesine göre değil; adeta arka odalarda yapılan kar planlamalarına göre belirleniyor. Bu durum yalnızca vatandaşın cebini yakmıyor, küçük esnafı da rekabet edemez hale getiriyor. Oysa rekabet, tüketiciyi korumak için vardır. Bugün ise tüketici ne rekabetten faydalanabiliyor ne de hakkını arayabiliyor.
Yetkili kurumlar, özellikle Rekabet Kurumu ve Ticaret Bakanlığı, bu konulara yalnızca şikayet olduğunda müdahil olmamalı. Proaktif, sürekli ve şeffaf bir denetim mekanizması şart. Zincir marketlerin fiyat politikaları anbean izlenmeli, haksız kazanç elde edenlere caydırıcı ve örnek teşkil edecek cezalar uygulanmalıdır. Cüzi cezalarla bu sorunun önüne geçilemeyeceği artık çok net ortada.
Market rafları artık lüks vitrinlere dönüşmüş durumda. Birkaç yıl önce 100 liraya dolan torbalar, bugün 500 lirayla bile dolmuyor. Süt, yumurta, ekmek gibi en temel ihtiyaçlar dahi “hesap kitap” konusu olmuşsa, burada sistemsel bir arıza var demektir.
Bu noktada sadece zincir marketlere değil, bu zinciri kırmayan, kırmak istemeyen yetkili mercilere de çağrıda bulunmak gerekiyor. Halk, ay sonunu değil, haftayı zor getiriyor. Birileri hala büyüme rakamlarıyla övünüyorsa, gelip bir akşamüstü market kuyruğuna girsin de gerçeği görsün.
Vicdanı olan herkesin bu düzene karşı çıkması gerekiyor. Zincir marketler artık vatandaşa zincir vuruyor. Serbest piyasa adı altında yapılan bu tekelleşmeye, sessiz kalınmamalı. Tüketicinin korunması, sosyal devlet anlayışının bir gereğidir. Denetimler artırılmalı, cezalar ağırlaştırılmalı ve en önemlisi bu düzenin mağduru olan vatandaş artık korunmalıdır.
Çünkü bu sessizlik, sadece cepleri değil, vicdanları da yoksullaştırıyor.