A
Admin
Yönetici
Yönetici
Elim bir kaza sonucu kaybettiğimiz, Türkiye’nin içini yakan bir cenaze töreni ile sonsuzluğa uğurladığımız Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, sosyal medyada sağlığında yaptıkları ile yer almaya devam ediyor. Bir görüntüde miniklerle haşır neşir, bir görüntüde gençlerle, diğerinde yaşlılarla ve her daim engellilerle. Görevde kaldığı bir yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede dokunduğu kişi sayısı dokunmadığından daha fazla. Uğurlama töreni bunu tüm Türkiye’ye ispatladı zannımca. Yazılarımı takip eden okurlarım belki tahmin edecekler belki de bu sivri dilli yine kimi kalemine saracak diye merak edecekler. Bazılarının kaza bazılarının da ihmal sonucu ölüm olarak gördüğü acı kayıpla ilgili yorum değil amacım. Volkan Konak’ın ölümü sonrası olduğu gibi Ferdi Zeyrek’le ilgili iğrenç başlık atan, insanın sinirleriyle oynayan yandaş gazeteyi Allah’a havale ederek hastane süreci ve sonrasındaki uğurlama töreninde siyasetçilerin gösterdiği insani duyguların, taziye paylaşımlarının naifliği tüm ülkeyi düşünen akıl izan sahibi insanları olduğu gibi beni de çok sevindirdi. Necip Türk Milleti’nin başka milletlerde olmayan hasleti harekete geçti diye düşünüyorum. BÜTÜN PARTİLERDEN Acının sahibine olan saygı, empati ve merhamet duyguları sağdan soldan ortadan yandan bütün partilerden gelen başsağlığı mesajlarıyla iki üç gün de olsa yaşanan duygu ikliminin memleketimin bütün hücrelerine nüfus etmesini kayıp sonrası teselli olarak kabul ettim. CHP Genel Başkanı’nın tüm süreç boyunca ve kabirde arkadaşım dediği bir insanı uğurlarken sergilediği insani tavır, ‘Erkekler ağlamaz, siyasetçiler gülmez, vakarını korur’ gibi bence miadı dolmuş bütün tabuları yıkmıştır. SALÇALI EKMEK Cenaze başında yaptığı ve zaman zaman hıçkırarak ağladığı konuşma töreni izleyen yüzbinleri olduğu gibi televizyon başındaki milyonları da gözyaşlarına boğmuştur. Lütfen millet olarak fabrika ayarlarımıza dönelim. Sonu hep mutlu biten, iyilerin kazandığı Yeşilçam filmlerini yeniden çevirelim. Kapıların kilitlenmediği, bir bardak suyun, bir parça salçalı ekmeğin komşu teyzemiz tarafından istenilmeden verildiği, cenaze evine tencere tencere yemeklerin götürüldüğü, komşunu kaybettiği için bir hafta yas ilan edildiği ve televizyonların bile açılmadığı anne ve babaların evlatlarına her zaman hayır dua ettiği günlere. Elektrik kesintilerinde gaz lambalarıyla ders yapmaya çalıştığımız günlere kadar gidip elinden telefonu alınınca sudan çıkmış balığa dönen, bir süre sonra saldırgan bir tutum izleyen şimdiki nesli, ‘Düşünmek, üretmek’ gibi ağır bir vazife ile karşı karşıya bırakmak değil amacım. Ancak Millet olarak bütün iyi özelliklerimizi kaybetmenin dayanılmaz ağırlığını dile getirmek amacım. Aileden başlayan, televizyon ve sosyal medya ile devam eden şiddet eğiliminin, yabancı hayranlığının, tüketim çılgınlığının, üretmenin mutluluğunu tadamamanın bir süre sonra güzel ülkeme yapacaklarını düşünmek bile istemiyorum. Gelin siz bu kardeşinizi dinleyin. Çocuklarınızı fanus içerisindeki bir balık, kafesteki bir kuş, ya da saksıdaki bir çiçek gibi değil, memleketimizin her an ihtiyaç duyacağı yarınlarımızı gözü kapalı teslim edeceğimiz birer nefer gibi yetiştirin.