A
Admin
Yönetici
Yönetici
Evimin önünde çam, zeytin, portakal ağaçları… Bastıran sıcağa eşlik eden ağustos böceklerinin senfonisi… Geçmişin huzurunu anımsatan görüntüler ve sesler… Eskiden yaz denince akla gelen huzur çok geride kaldı. Havalar ısınmaya başladı mı bir kâbusa uyanıyoruz artık: Yangın. Ne geçim sıkıntısı ne haksızlık, hukuksuzluk… Yangın deyince içim bir başka yanıyor. “Ciğerlerimiz yanıyor!” diye haykırırken bile bencilliğimiz giriyor devreye… Mesele memleketin ciğerleri kadar yanan başka canlar… Bize emanet edilenler… Koruyamadıklarımız… Yolda izmarit atanlardan tutun, tedbirsizliğin, düşüncesizliğin her türlüsü… Ben gerine gerine dolaşan, hatasıyla övünen bu cehaletten bıktım usandım. Yalnızca bu mu ya? Bu yaz başka yazlara benzemezcesine daha başlamadan yordu bizi. Daha ne olduğunu anlayamadan gözaltına alınanlar, gözaltından salınanlar, tutuklananlar… Sofrasından ormanına kadar memleket yangın yeriyken ağız dalaşından bıkıp usanmayan siyasiler… Üzerinden yıl geçmeden tahliye edilen bebek katili vicdansızlar… Hayvanat bahçesinden kaçan aslanın tarladaki çiftçiye saldırması ve ardından “Hayvanat bahçesinden kaçan aslan etkisiz hâle getirildi” türünde “Hayvanlar zalim ve biz bu zulme savaş açtık” alt metniyle okunabilecek manşetler… Valla burada masum olan iki can varsa biri tarlasında her şeyden habersiz işinde gücünde olan çiftçi, diğeri aslan. Hayvanı anavatanından Antalya’da bir alana hapseden zalimler, sonra muhafaza edemeyip kaçıran iş bilmez tedbirsizler, üstüne üstlük iğneyle uyutmak yerine öldüren caniler ve “Etkisiz hâle getirildi.” diye manşet atan art niyetliler bu hafta insanlığımızı sorgulattılar. Yahu bir de emeklilere verilen 2 kuruşluk refah payından söz etmeden geçmeyeyim. Eskiden olsa trajikomik derdim, ancak trajik kavramına da eklense komik denecek kısmı kalmadı bu işlerin. Birilerinin eğlendiği kesin ama o kesim biz değiliz. Ve hepinizin bildiği, yaz yaz bitmez daha ne mevzular… En büyük sorunumuz artık her şeyi biliyor, görüyor olmamıza rağmen yetkililerin çözüm üretme becerisinden yoksun, halk bir konudan yakınınca onların halktan daha fazla yakınıp durumdan şikâyetçi olmaları. Çözüm üretebilecek olanların da “kifayetsiz muhterisler” yüzünden çözüm alanlarına girememeleri… (Kifayetsiz muhteris: Bir alanda yetersiz olduğu halde çok hırslı olduğu için o alanla ilgili mevkiyi elinde tutan, elinde tutmaya devam edebilmek için de çevirmediği dümen kalmayan kimseler için kullanılan söz. Son zamanlarda ülkemizde çokça görüldükleri için uzaklarda aramanıza gerek yok, yakınlarda bir yerlerde bu tarz mevki makam sahipleri illaki vardır.) Sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi durumlar böyle… Kendi adıma geçen haftanın gündeminden çok yoruldum, çok… Biraz kafamı dinlemem lazım. Çam ağaçlarına bakan penceremin önündeki koltuğuma oturdum. Ağaçların ve onlar üzerindeki türlü canlının varlığına şükretme vakti… Klimamı hafif ayarda açıp sevgili ev arkadaşım, pisiciğim İyu’yla biraz dinlenme zamanı… Ve duamızı da eksik etmeyelim dilimizden: Allah’ım bizlere haksız olanla olmayanı ayırma feraseti ve haksızlıkların karşısında dik durma gücü versin. Bu haftamız geçen haftayı aratmayacak ferahlıkta olsun.