A
Admin
Yönetici
Yönetici
Modern çağın temposu arttıkça bedenimiz ve ruhumuz tempoya ayak uydurmaya çalışırken zorlanmaya başlıyor. Sabah gözlerimizi açar açmaz telefona bakmak, yolda giderken kahve içmek, öğle yemeğini bilgisayar başında izlemek ve gece saatlerinde telefon ekranlarına bakmak…Günümüz insanının normal olarak düşündüğü bu yaşam biçimi sağlığımız için büyük bir tehdit içeriyor. İşte bu noktada karşımıza yeni bir terim çıkıyor. “Slow living” yani “yavaş yaşam” Yavaş yaşam temelde hayatın her noktasında bilinçli bir yavaşlamayı öne çıkarıyor. Yemeği hızlı hızlı tüketmek yerine tadını çıkararak yemek, kısa yürüyüşleri alışkanlık yapmak, dijital aralar vermek, doğayla temas kurmak…Bu akım sadece ruhsal bir sakinlik sağlamıyor aynı zamanda bilimsel olarak birçok sağlık sorununa karşı koruyucu bir etki hazırlıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda stres düzeyi düşen bireylerde bağışıklık sisteminin güçlendiği ortaya çıkarken aynı zamanda uyku kalitesinin artış gösterdiği ve kalp hastalıklarının da azaldığı görülüyor. Yavaş yaşam sayesinde zihinsel yorgunluğun azaldığı da ayrı bir gerçek ve bununla birlikte depresyon belirtilerinin hafiflediği de görülmekte. Yavaş yaşamak sadece bir tercih olarak görülmemekte aynı zamanda sağlık gerekliliği haline gelmiş durumda. Toplum olarak hızlı yaşam başarıyla doğru orantılı olarak görülse de bu anlayışı sorgulamanın zamanı geldi hatta geçti bile…Her anı verimli geçirmek ya da sürekli üretmeye çalışıp koşturmak uzun vadede hayatımızdan birçok şeyi götürüyor. Aslında yavaşlamak hiçbir şeyi kaçırmak anlamına gelmemekle birlikte aksine hayatı gerçekten yaşamak anlamına da geliyor diyebiliriz. Yavaş yaşam anlayışı özellikle pandemi sonrası dünyada daha fazla dikkat çekmeye başladı. İnsanlar evde geçirdikleri zamanla birlikte hayatlarının ritminin daha çok farkına vardı. Kimi insanlar toprakla meşgul olurken kimisi kitaplara döndü kimisi sadece durup dinlenmenin hayattaki değerini anladı. Kısacası yaşanılan bu süreç hızlı yaşamın sürdürülebilir bir şey olmadığını aktardı. Peki yavaş yaşam nasıl mümkün? Küçük ama sürekli alışkanlık değişiklikleriyle mümkün olan yavaş yaşama sabah 5 dakika erken uyanıp sessizce kahve içmekle başlayabilirsiniz. Trafikte müzik dinlemek yerine derin nefes alarak gün içinde buna devam edebilirken yoğun iş temposunda gözlerini birkaç dakika dinleyerek hayatı yavaşlatabilirsiniz. Bu birkaç nokta belki küçük görünebilir ama uzun yıllardır yorduğumuz beynimiz ve zihnimiz için büyük etkiler taşır. Yavaş yaşamı bir moda akımı olarak görmekten ziyade insanın doğasına dönüşünün ifadesi olarak görmek gerekiyor. Yaşadığımız yorucu hayatın içerisinde muhteşem doğanın ritmini yakalamak için bazı şeyleri yavaşlatmak geri adım değil en doğru yerde atılmış nokta atışı bir atış olarak görülebilir. Belki de hızlı hayatımızda aradığımız tüm her şeyi koşturarak değil de durup dinleyerek ve bakarak elde etmek mümkündür!