YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME BÜYÜK GENEL KURULU KARARI IŞIĞINDA İCRA TAKİBİNDE MÜKERRERLİK

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Av. Eda Nur Erdoğan Mustafa Topal GİRİŞ Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.01.2023 tarihli kararıyla[1] icra takiplerinde mükerrerliğe (derdestliğe) ilişkin problemler hakkında çeşitli çözümler getirilmiştir. Zikredilen karar esas itibariyle İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 45’inci ve 167’nci maddelerine nasıl bir anlam yükleneceğine ilişkindir. Daha açık bir ifadeyle, İİK m. 45 çerçevesinde bir borcun aynî teminat türü olan rehinle güvence altına alınması halinde başvurulabilecek yegâne takip yolu, kural olarak, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiptir. Bununla birlikte, aynı maddenin üçüncü fıkrasıyla İİK m. 167 hükmüne yapılan atıf ve m. 167/1 hükmü çerçevesinde, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapma zorunluluğuna dair kuralın bir istisnasına işaret edilmiştir. Bu istisna kapsamında alacaklı hem rehinle teminat altına alınmış hem de kambiyo senedine bağlanmış bir alacağı için rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yahut kambiyo senetlerine özgü haciz[2] yoluyla takip yapabilir. Bu noktada yargı uygulamasında ortaya çıkan ve zikredilen içtihadı birleştirme kararı ile çözümlenen problem, alacaklının tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla bir yandan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe diğer yandan ise kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe başvurma imkânının bulunup bulunmadığıdır. İçtihadı birleştirme kararı ile bu problem olumsuz yönde çözülmüş ve “Rehinle teminat altına alınmış ve ayrıca kambiyo senedine de bağlanmış alacağın tahsili amacıyla, borçlu aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile aynı anda ve sıra gözetilmeksizin hem rehnin paraya çevrilmesi yolu ile, hem de kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayacağı…” sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmaya temel olan içtihadı birleştirme kararında ayrıca, icra hukukunun hangi kurumuyla karşı konulabileceği konusu da incelenmiştir. Çalışmada, takdim edilen içtihadı birleştirme kararının temel alınması suretiyle Yargıtay dairelerinin de kararları ışığında mükerrer (derdest) bir icra takibine ne suretle karşı konulabileceği ve tercih edilecek görüşün sonuçları üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda hemen ifade edilmesinde fayda olan bir husus, içtihadı birleştirme kararının esas itibariyle çalışma konusu özelinde tali bir nitelik taşıdığıdır. Ne var ki içtihadı birleştirme kararlarının sonuç itibariyle bağlayıcı gücü ve gerekçeleri itibariyle açıklayıcı etkisi nedeniyle, daire kararlarından ziyade içtihadı birleştirme kararı merkezli bir inceleme yapılması tercih edilmiştir. I. GENEL OLARAK İCRA TAKİBİNDE MÜKERRERLİK Derdestlik, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 114/1-ı hükmü çerçevesinde aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olması şeklinde ifade edilmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndan farklı olarak[3] HMK m. 114/1-ı hükmünde derdestliğe olumsuz bir dava şartı olarak yer verilmiştir. Bu çerçevede, derdestliğin esas itibariyle medeni usul hukukuna ait bir kavram olarak somutlaştığı söylenebilir. Bununla birlikte medeni usul hukuku bakımından olumsuz bir dava şartı olan derdestlik, icra hukukunda da görünüm kazanabilir. Bu noktada öncelikli olarak değinilmesinde fayda olan terminolojik bir husus bulunmaktadır. Uygulamada icra takibinde derdestlik kavramı, yerleşik bir ifadeyle, mükerrerlik kavramıyla ifade edilmektedir. Böylelikle, icra takiplerinin mükerrer olmasıyla kastedilen, aslında medeni usul hukuku açısından olumsuz bir dava şartı olan derdestliğin icra hukukundaki görünümünden ibarettir. Nitekim Yargıtay da her iki kavramı eş anlamlı olacak şekilde kullanmaktadır. Örneğin, Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 26.03.2024 tarihli bir kararında[4] “Somut uyuşmazlığın incelenmesinde… Hatay İcra Müdürlüğünde başlatılan takip düştükten sonra Bursa İcra Müdürlüğünde başlatılan takip derdest (mükerrer) değildir” açıklamasına yer verilmiş ve kavram birliğinin bulunduğuna işaret edilmiştir. Terminolojiye yönelik bu açıklama sonrasında, icra takiplerinde mükerrerliğin hangi durumda meydana geleceği sorusunun cevabına, alışmanın merkezine alınan içtihadı birleştirme kararı aracılığıyla ulaşılabilir. Karar metninde “…devam etmekte olan bir icra takibi mevcut iken aynı alacaklının aynı borçluya karşı aynı alacak sebebiyle ikinci icra takibini başlatmasıyla…” icra takiplerinde mükerrerliğin meydana geleceği ifade edilmiştir. Bu çerçevede, davalar açısından aşina olunan derdestlik tanımı, icra takipleri açısından da aynı unsurların bulundurulması suretiyle yapılmıştır. İcra takibinde mükerrerlik, tıpkı içtihadı birleştirme kararında somutlaşan kurguda olduğu gibi, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip arasında meydana gelebilir. Ne var ki bu ihtimal, icra takibinde mükerrerlik açısından yegâne ve mutlak ihtimal değildir. Bu bağlamda, söz konusu iki takip yolu dışında kalan takip yolları arasında da mükerrerlikten söz edilebilir. Örneğin, genel haciz yoluyla takip ile genel haciz yoluyla takip veya kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yahut genel haciz yoluyla takip ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip arasında, icra takibinde mükerrerliğin yukarıda takdim edilen şartlarını da taşıması kaydıyla, mükerrerlik söz konusu olabilir. Bu yön itibariyle içtihadı birleştirme kararında, icra takibinde mükerrerliğin ortaya çıkabileceği ihtimallerden yalnızca birinin esas alındığı söylenebilir. II. MÜKERRER İCRA TAKİBİNE KARŞI KONULMASI İÇİN TERCİH EDİLECEK HUKUKİ İMKÂN A. ÖDEME EMRİNE İTİRAZA İLİŞKİN KARARLAR Yargıtay’ın mükerrer icra takibine karşı konulması için tercih edilecek hukuki imkâna yönelik kararları farazi olarak iki döneme ayrılarak incelenebilir. Söz konusu dönemsel ayrım, Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin içtihat değişikliğine gidildiğini ifade ettiği kararları esas alınarak yapılmıştır. Bu çerçevede Yargıtay’ın içtihat değişikliği öncesinde verilen ve birinci dönem kapsamında nitelendirdiğimiz bazı kararlarında, mükerrer icra takibiyle karşılaşan borçlunun, ikinci takibe ödeme emrine itiraz ederek karşı koyması gerektiğini ifade edilmiştir. Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 06.06.2014 tarihinde verilen bir kararında[5] “İK'nun 62. maddesi uyarınca, takibin şekline göre her türlü itirazın icra dairesine bildirilmesi zorunludur. Borçlunun mükerrer takibe ilişkin borca itirazını da 7 gün içinde icra dairesine bildirmesi gerekmekte olup, icra dairesi yerine icra mahkemesine başvurması hukuki bir sonuç doğurmaz” ifadeleri kullanılarak icra takibinde mükerrerliğin ödeme emrine itiraz edilerek ileri sürüleceğine işaret edilmiştir. Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 17.02.2015 tarihinde verilen bir başka kararında[6] “mükerrerlik itirazı borca itiraz niteliğinde olup, takip şekline göre İİK'nun 62. maddesi gereğince ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük sürede icra müdürlüğüne yapılması zorunludur” ifadeleri kullanılmış ve 2014 yılında verilen kararda ifade edilen aynı husus, farklı bir biçimde aktarılmıştır. Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 17.12.2015 tarihinde verilen bir diğer kararında[7] da aynı sonuca ulaşılmış ve icra takibinde mükerrerliğin bulunması halinde borçlunun, ödeme emrine itiraz etmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Kararda konuyla ilgili olarak “takibin mükerrer olduğu hususu takip şekli itibarı ile İİK'nun 62. maddesi uyarınca yasal 7 günlük sürede borçlu tarafça icra dairesine yapılması gereken borca itiraz niteliğinde olup, mahkemece bu hususun re'sen gözetilmesi mümkün değildir” ifadeleri kullanılmıştır. Yine, Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 09.03.2016 tarihinde verilen bir kararında[8] “İİK'nun 62/1. maddesi uyarınca; genel haciz yolu ile yapılan ilamsız icra takiplerinde borçlu, icra takibinin şekline göre her türlü itirazını, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 7 günlük sürede icra dairesine bildirmeye mecburdur. Derdestlik itirazı icra dairesine yapılması gereken bir borca itirazdır” şeklinde açıklama yapılmıştır. Benzer şekilde, Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 06.11.2017 tarihinde verilen bir kararında[9] mükerrer icra takibi niteliğini taşıyan genel haciz yoluyla takibe karşı ödeme emrine itiraz edilerek karşı konulmuştur. Alacaklı tarafından itirazın kaldırılması talebinin ileri sürülmesi üzerine incelemeyi gerçekleştiren ilk derece mahkemesince itirazın kaldırılması kararı verilmiştir. Karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine temyiz incelemesini gerçekleştiren Yargıtay “alacaklı tarafından borçlu hakkında yapılmış bir icra takibi mevcut iken, bu takibin iptaline ilişkin karar kesinleşmeden ya da anılan takipten feragat edilmeden aynı senede dayanılarak bu kez genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibine başlandığı, borçlunun da takibin şekline göre icra müdürlüğüne başvurusunda bu durumu itirazen bildirdiği, dolayısıyla derdestlik itirazının yerinde olduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, derdestlik nedeniyle itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken…” ifadeleriyle, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu tespitinde bulunarak bozma kararı vermiştir. İlgili kısmı aktarılan kararın çalışma konumuz açısından önem teşkil eden noktası, icra takibinde mükerrerlik iddiasının ödeme emrine itiraz yoluyla ileri sürülmüş ve itirazın kaldırılması yargılamasına konu edilmiş olmasıdır. Bu bağlamda, bir anlamda üstü örtülü şekilde de olsa, Yargıtay ilgili kısmı alıntılanan bu kararında da icra takibinde mükerrerlik iddiasının ödeme emrine itiraz edilmesi suretiyle ileri sürüleceğini kabul etmiştir. Keza, Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 01.02.2021 tarihinde verilen bir kararında[10] da yukarıda takdim edilen kararlarda yer alan ifadelere yer verilmiş ve “Mükerrerlik iddiası borca itiraz niteliğinde olup, bu itirazın genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde İİK.nun 62/1.maddesi uyarınca, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde icra müdürlüğüne yapılması gerekir. İcra müdürlüğü yerine icra mahkemesine yapılan itiraz fuzuli olup bir hukuki sonuç doğurmaz” sözleriyle, icra takibinde mükerrerlik iddiasının ödeme emrine itiraz yoluyla ileri sürüleceği belirtilmiştir. Nihayet, Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 26.01.2023 tarihli kararında[11] ilamsız icra takibinde mükerrerlik iddiasının hukuki niteliği itibariyle borca itiraz olarak değerlendirilmesine yönelik ilk derece ve bölge adliye mahkemesi kararları hukuka uygun bulunmuştur. B. ŞİKÂYETE İLİŞKİN KARARLAR Bir üst başlıkta açıklanan farazi dönemsel ayrım çerçevesinde, birinci dönem içinde verilen bir kısım kararlarda icra takibinde mükerrerlik iddiasının şikâyet yoluyla ileri sürülmesi gerektiği de kabul edilmiştir. Daha açık bir ifadeyle, Yargıtay bir üst başlıkta takdim edilen ve icra takibinde mükerrerlik iddiasının ödeme emrine itiraz yoluyla ileri sürülebileceğini kabul ettiği kararlarının yanı sıra, aynı dönemde ve benzer tarihlerde verilen bazı kararlarında, aynı iddianın İİK m. 16 hükmü çerçevesinde şikâyet yoluyla ileri sürülmesini de kabul etmiştir. Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 29.09.2014 tarihinde verilen bir kararında[12], ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipler arasında mükerrerliğin meydana geldiği iddiasıyla şikâyet yoluna başvurulmuştur. İlk derece mahkemesince şikâyetin reddine karar verilmiş, karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay, “Samsun 6. İcra Müdürlüğü'nün 2013/7865E sayılı takip dosyasının mükerrer takip olması nedeniyle iptaline karar verilmesi gerekirken, şikayetin reddine karar verilmesi isabetsiz olup…” ifadeleriyle, mükerrer takibin iptalinin şikâyet yoluyla sağlanabileceğini teyit etmiştir. Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 31.10.2017 tarihinde verilen bir başka kararında[13] “…şikayet dilekçesinde ileri sürülen, şikayetçi hakkında daha evvel aynı ipoteğe dayalı olarak ... 25. İcra Müdürlü'ğünün 2012/3266 E. sayılı takip dosyasından yapılmış takip olduğuna ilişkin iddianın değerlendirilmemesi yerinde olmayıp, ... 25. İcra Müdürlüğü'nün 2012/3266 E. sayılı dosyası ile aynı ipoteğe dayalı olarak yapılan takip mevcut iken, aynı şikayetçi hakkında aynı ipotekten dolayı başlatılan şikayete konu takibin mükerrer olduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece mükerrer takip nedeni ile takibin iptali gerekir ise de…” denilerek şikâyet yoluyla mükerrer takibin iptal edilebileceği belirtilmiştir. Benzer şekilde, ilamlı icraya ilişkin olarak, Yargıtay 12’nci Hukuk Dairesinin 24.09.2018 tarihinde verilen kararında[14], “Takibin mükerrer olduğu yönündeki şikayet ilamlı icra takibinde ilama aykırılık nedeni içinde değerlendirilmelidir. Bu nedenle anılan başvuru İİK'nun 16/2. maddesine göre süresiz şikayete tabidir” denilmiş ve şikâyet yoluna başvurulması gerektiği kabul edilmiştir. Yukarıda ilgili kısımları alıntılanan kararlarda benimsenen sisteme benzer şekilde, Yargıtay 8’inci Hukuk Dairesinin 02.05.2013 tarihli[15], 08.05.2014 tarihli[16] ve 12.05.2016 tarihli[17] kararlarında da icra takibinde mükerrerliğin şikâyet yargılamasına konu edilebileceği ifade edilmiştir. Şikâyet yoluna başvurulması gerekliliğine ilişkin kararlar, bir üst başlıkta takdim edilen kararlarla birlikte değerlendirildiği takdirde dikkat çekici olan temel nokta, yakın tarihlerde verilen kararların bir kısmında itiraz, diğer bir kısmında ise şikâyet yoluna başvurulması gerektiğinin kabul edilmiş olmasıdır. İlk bakışta, birinci dönem içinde verilen ve örnek olarak takdim edilen bu kararlar arasında çelişkinin bulunduğu kanaati uyanabilir. Oysa Yargıtay’ın birinci dönem içinde verilen kararlarında da uygulama dinamikleri çerçevesinde kurgulanan bir sistem bulunmaktadır. Yargıtay, icra takibinde mükerrerliğin ilamsız icra takibiyle ortaya çıktığı hallerde mükerrerlik iddiasının ödeme emrine itiraz edilmesi, ilamlı icra takibiyle ortaya çıktığı hallerde ise şikâyet yoluna başvurulması suretiyle ileri sürülmesini kabul etmiştir. Zira ilamlı icranın gündeme geldiği ve borçluya icra emrinin tebliğ edildiği durumlarda, ilamsız icrada olduğu gibi ödeme emrine itiraz kurumunun işletilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda borçlunun mükerrerlik iddiasını ileri sürmek bakımından sahip olduğu yegâne enstrüman şikâyettir. Birinci dönemde verilen kararlar bakımından takip yolunun esas alınması suretiyle yapılan ayrım, ikinci döneme geçiş olarak nitelendirdiğimiz içtihat değişikliği ile bugün için anlamını yitirmiştir. Zira Yargıtay’ın 02.05.2023 tarihinde verilen kararında[18] içtihat değişikliğine gidildiği açıkça ifade edilmiştir. Karar kapsamında “Borçlu hakkında başlatılan icra takibinin devamı sırasında, aynı alacağa dayalı olarak aynı borçlu hakkında yeni bir takip başlatılmasının usulsüz olduğuna dair iddia, takip hukukunda mükerrerlik şeklinde nitelendirilmiş olup, medeni usul hukukundaki karşılığı ise derdestliktir. 1086 sayılı HUMK’nın 187/1-4 ve 194. maddelerindeki düzenlemede derdestlik, ilk itiraz olarak nitelendirilmiş iken, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesi ile 114/1-ı maddesinde yapılan düzenleme ile derdestlik, dava şartı haline getirilmiştir. Dava şartının takip hukukundaki karşılığı ise takip şartıdır. HMK’daki değişiklikte değerlendirilerek, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.01.2023 tarih ve 2021/2 E. - 2023/1 K. sayılı kararı ile; alacaklının tercih hakkını ilk başlatılan takip türünden yana kullanmış olduğu durumda, aynı borca ilişkin olarak yeni başlatılan takibin mükerrer olacağından bahisle ikinci takibin iptali gerektiğine ve bu hususun süresiz şikayete tabi olduğuna karar verilmiştir. Bunun üzerine Dairemizce ilamsız icra takiplerinde, mükerrerlik iddiasının borca itiraz olduğu yönündeki kabulde değişikliğe gidilerek, aynı alacağa dayalı olarak mevcut bir takip varken yeni bir takip başlatıldığına dair iddianın, takip şartı olarak değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak mükerrer takibin iptali talebinin icra mahkemesine şikayet yolu ile getirileceği, söz konusu şikayetin ise süresiz olarak incelenebileceği sonucuna varılmıştır” açıklamaları getirilmiş, icra takibinde mükerrerlik iddiasının, derdestliğin dava şartı olmasından da hareketle, takip şartı olarak değerlendirileceği kabul edilmiş ve takip yolundan bağımsız olarak şikâyet yoluna başvurulması gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay’ın bu karardan sonraki tarihlerde verilen kararlarında da aynı yaklaşım sergilenmiştir[19]. İlgili kısmı alıntılanan kararda ayrıca, çalışmanın merkezine oturtulan içtihadı birleştirme kararına da atıf yapılmıştır. III. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ İcra takibinde mükerrerlik (derdestlik), çalışmada takdim edilen içtihadı birleştirme kararı ve Yargıtay’ın ikinci dönem kararları çerçevesinde bugün için takip şartı olarak değerlendirilmekte ve mükerrerlik iddiasının şikâyet yoluyla ileri sürülmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu noktada, HMK m. 114/1-ı hükmü çerçevesinde dava şartı olan derdestliğin icra hukukunda da takip şartı olarak görünüm kazanması ve alacaklı tarafından başvurulan takip yolundan bağımsız olarak şikâyet yargılamasıyla denetlenmesinin yerinde bir tercih olduğu söylenebilir. Keza, dava şartlarının kamu düzeninden olmasından hareketle, mükerrer takip yapıldığı iddiasının da kamu düzeninden kabul edilmesi ve şikâyet yoluna herhangi bir süreye bağlı olunmaksızın başvuru imkânının sağlanması da HMK’da öngörülen sistemle uyum içindedir. Bu noktada ileri sürülmesi muhtemel bir eleştiri, icra dairesinin pratik olarak takibin mükerrer olup olmadığını denetleme imkânının bulunmaması ve bu nedenle şikâyet yolunun işletilmemesi gerektiği olabilir. Ne var ki aynı eleştirinin davalar açısından da ileri sürülmesi mümkündür. Kaldı ki bu, salt fiili duruma yönelik bir argüman olarak değerlendirilebilir. İcra takibinde mükerrerlik iddiası, paraya çevirme aşamasından önce meydana gelen bir hukuka aykırılık olması itibariyle esasen ihalenin feshi yargılamasında ileri sürülmesi muhtemel bir fesih nedeni olmamalıdır. Ne var ki bu hukuka aykırılığın kamu düzenine ilişkin kabul edilmesi, yapılan bu tespiti değiştirmeye elverişlidir. Daha açık bir ifadeyle, dava şartının icra hukukundaki görünümü olarak ele alınan ve takip şartı olarak nitelendirilen mükerrerlik iddiasının kamu düzenine ilişkin olma vasfı, takibin her aşamasında takibin iptalini sağlamaya elverişli bir şikâyet sebebi olarak kendini gösterir. Böylelikle, mükerrer takip dosyası üzerinden gerçekleştirilen ihale, takibin mükerrer olduğu iddiasıyla başlatılan bir ihalenin feshi yargılaması sonucunda feshedilebilir. Av. Eda Nur Erdoğan Mustafa Topal --------------- [1] YİBBGK, 20.07.2023, E. 2021/2, K. 2023/1 (RG, 16.07.2023, S. 32250). [2] İİK m. 167/1 hükmü çerçevesinde, rehinle teminat altına alınmış olsa dahi kambiyo senedine bağlanmış bir alacak için kambiyo senetlerine özgü iflâs yoluyla takip yapılması da mümkündür. Ancak çalışmanın cüz’i icra hukuku ekseninde kalması hedeflendiği için çalışmada salt kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip imkânı üzerinden açıklamalar yapılmıştır. [3] Derdestlik, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 187’nci maddesinin dördüncü bendinde ilk itiraz olarak düzenlenmiştir. [4] Yargıtay 12HD, 26.03.2024, E. 2022/13387, K. 2024/2900. [5] Yargıtay 12HD, 06.06.2014, E. 2014/13494, K. 2014/16501. [6] Yargıtay 12HD, 17.02.2015, E. 2014/34192, K. 2015/3100. [7] Yargıtay 12HD, 17.12.2015, E. 2015/18287, K. 2015/32039. [8] Yargıtay 12HD, 09.03.2016, E. 2015/30242, K. 2016/6941. [9] Yargıtay 12HD, 06.11.2017, E. 2016/22996, K. 2017/13698. [10] Yargıtay 12HD, 01.102.2021, E. 2020/5295, K. 2021/845. [11] Yargıtay 12HD, 26.01.2023, E. 2022/10917, K. 2023/549. [12] Yargıtay 12HD, 29.09.2014, E. 2014/15777, K. 2014/22592. [13] Yargıtay 12HD, 31.10.2017, E. 2016/21670, K. 2017/13353. [14] Yargıtay 12HD, 24.09.2018, E. 2018/11450, K. 2018/8580. [15] Yargıtay 8HD, 02.05.2013, E. 2013/2821, K. 2013/6453. [16] Yargıtay 8HD, 08.05.2014, E. 2013/18501, K. 2013/8943. [17] Yargıtay 8HD, 12.05.2016, E. 2016/1495, K. 2016/8746. [18] Yargıtay 12HD, 02.05.2023, E. 2022/10392, K. 2023/2986. [19] Örneğin bkz. Yargıtay 12HD, 15.01.2024, E. 2023/2397, K. 2024/333; Yargıtay 12HD, 14.03.2024, E. 2023/5445, K. 2024/2483; Yargıtay 12HD, 07.11.2024, E. 2024/3828, K. 2024/9384.
 
Geri
Üst