Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 2011/3558 E., 2012/1020 K. sayılı kararı

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
T.C.

Yargıtay

7. Hukuk Dairesi

2011/3558 E., 2012/1020 K.

"İçtihat Metni"


Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı ... ile davalı ... tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında dava konusu 106 ada 3 parsel sayılı 275,85 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydına dayanılarak davalılar ... ve paydaşlarının miras bırakanı ... Kılıçdere adına tespit edilmiştir. Davacı ..., miras yoluyla gelen hakka ve paylaşmaya dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, dava konusu taşınmazın tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... ile davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece; dava ve temyize konu 106 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tespitine esas alınan 28.02.1968 tarih 5 sayılı tapu kaydının taşınmaza uygun olduğu hususunun taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı, tapulu taşınmazların maliki adına tespit edileceği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.

Şöyle ki taraflar arasında ki uyuşmazlık gayrimenkul üzerinde ki mülkiyet hakkına ve muhdesata ilişkindir.

Davacı ... inanç sözleşmesine dayalı olarak taşınmazın tespitine esas alınan 28.02.1968 tarih ve 5 sayılı tapu kaydının tespit maliki adına oluşturulduğunu öne sürmüş, dava dilekçesinde de her türlü delile dayanmıştır.

05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; inanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra taşınmazın mülkiyeti ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

İnanç sözleşmeleri anılan içtihadı birleştirme kararı uyarınca ancak yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan belge olmalıdır.

Yazılı bir belgenin bulunmaması halinde olayın tamamının ispatını yeterli olmamakla birlikte bunun vuukuna delalet edebilecek ve karşı taraf elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin söz konusu olması halinde, inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkün olabilir.

Bunların hiçbirinin olmaması durumunda davacı taraf delilleri arasında yemine de dayanmışsa mahkemece davalıya yemin teklifine ... olduğunun hatırlatılması gerekir.

Bundan ayrı olarak; tüm dosya kapsamından dava konusu taşınmaz üzerinde muhdesat niteliğinde bulunan evin olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19.maddesi hükmüne göre tespitten önce meydana getirilen taşınmaz üzerindeki muhdesatların da tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmesi gerekmektedir.

Hal böyle olunca; inanç sözleşmesine dayananan davacıdan delilleri sorulup saptanmalı, taşınmaz başında keşif yapılarak iddia ve savunma doğrultusunda delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken açıklanan bu olgular gözardı edilerek eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı ... ile davalı ...’nın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde ilgililerine ayrı ayrı iadesine, 21.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
 
Geri
Üst