A
Admin
Yönetici
Yönetici
Her yaz olduğu gibi, bu yıl da ülkemizin dört bir yanından yükselen alevlerin acı haberi yüreklerimizi yakıyor. Orman yangınları sadece ağaçları değil, içinde yaşayan binlerce canlının da yaşamını alıp götürüyor. Alevlerin sardığı her bölge, sadece yeşil dokunun değil, aynı zamanda geleceğimizin de kül olduğunu bize hatırlatıyor. Yangınların ardından kalan siyah toprak, yok olan ekosistem ve gökyüzüne karışan is kokusu, yaşadığımız bu büyük felaketin sessiz çığlığı oluyor. İklim değişikliği, artan sıcaklıklar, uzun süren kuraklıklar, düşük nem oranı ve sert rüzgarlar orman yangınlarını tetikleyen doğal faktörlerin başında geliyor. Ancak Türkiye’deki yangınların çoğu insan kaynaklı. İhmal, dikkatsizlik, bilinçsizce yapılan piknikler, tarlada yakılan anızlar, söndürülmemiş sigara izmaritleri, hatta kasıtlı çıkarılan yangınlar, hepsi bu büyük yıkımın başlıca sebepleri arasında. Ne yazık ki, birçok orman yangını insan eliyle çıkıyor. Bazı bölgelerde rant uğruna çıkarılan yangınlar, orman alanlarını turistik tesis ya da tarım arazisine dönüştürme amacı güdebiliyor. Bu tür yangınlar sadece doğaya değil, hukuka da ihanettir. Unutmamak gerekir ki, anayasa gereği ormanlık alanlar daraltılamaz ve yanan alanlar yeniden ağaçlandırılmak zorundadır. Ancak yasal zorunluluklara rağmen, bazı bölgelerde bu kuralların ihlal edildiğine dair endişeler de mevcuttur. Bir orman yangını yalnızca ağaçların yanması değildir. Aynı zamanda orada yaşayan kuşlar, böcekler, memeliler ve daha sayısız canlı türü de alevlerin içinde hayatını kaybeder. Yangından kurtulan canlılar ise yaşam alanlarını kaybederek başka bölgelere göç etmek zorunda kalır. Ekosistemin dengesi bozulur, toprak verimliliğini yitirir, su kaynakları kurur, hava kalitesi düşer. Bu etkiler yıllar boyunca hissedilir ve doğal dengenin yeniden kurulması on yıllar alabilir. Peki Yangınlarla Mücadelede Ne Yapılmalı? Orman yangınlarını önlemek ve etkisini azaltmak için hem bireysel hem de kurumsal düzeyde alınması gereken birçok önlem vardır: * Eğitim ve Farkındalık: Halkın bilinçlendirilmesi, yangınların önlenmesinde en etkili yollardan biridir. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayanların, çiftçilerin ve tatilcilerin bu konuda eğitilmesi şarttır. * Denetim ve Cezalar: Ormanlara girişlerin kontrollü hale getirilmesi, anız yakma ve açık ateş kullanma gibi faaliyetlerin sıkı şekilde denetlenmesi gerekir. Caydırıcı cezalar uygulanmalıdır. * Erken Uyarı Sistemleri ve Teknoloji Kullanımı: Uydu sistemleri, drone’lar ve yapay zekâ destekli yangın tespit sistemleri sayesinde yangınlar daha erken fark edilip müdahale edilebilir. * Hızlı Müdahale Kapasitesinin Artırılması: Yangına ilk müdahale süresi çok kritiktir. Orman Genel Müdürlüğü’nün araç, ekipman ve personel kapasitesi sürekli olarak güçlendirilmelidir. * Gönüllü Orman Savunma Ekipleri: Vatandaşların katılımıyla oluşturulacak yerel gönüllü ekipler, ilk müdahale ve yangın öncesi gözetim faaliyetlerinde etkili olabilir. Ormanlar bizim nefesimizdir. Onları korumak, sadece çevrecilik değil, insanlık görevidir. Unutulmamalı ki doğa intikam almaz; sadece insanlara yaptıklarını hatırlatır. Bugün yanan ormanlar, yarın susuzluk, kıtlık, sıcak hava dalgaları ve yaşanmaz kentler olarak karşımıza çıkacaktır. Her felaketten sonra yeniden başlamak mümkündür. Ancak bu kez sadece fidan değil, bilinç de dikilmelidir. Eğer toplum olarak doğaya saygı duyar, onu korumayı görev bilirsek, çocuklarımıza soluyacakları temiz bir hava, sığınacakları serin gölgeler ve yaşanabilir bir ülke bırakabiliriz. Ormanlar sadece ağaç değildir. Orman; yaşamdır, umuttur, gelecektir. Ve bu geleceği hep birlikte korumalıyız.