A
Admin
Yönetici
Yönetici
ÇOK KÖTÜ BİR KARA DÖNEM YAŞIYORUZ Yukarıdaki sözleri bağnazlığa karşı suskun kalmanın felaketli sonuçlarına kendi öz yaşamı ile tanık olmuş Alman din adamı, Martin Niemoller’e ait. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Ömit Özdağ’ın cezaevine gönderildiği, ülkeye yönetenlere karşı muhalefet eden siyasetçi, gazeteci ve sanatçıların birer kulp takılarak tutuklandığı çok kötü bir kara dönemin yaşandığı ortamda Niemoller’in bu sözleri beyinlerimizde daha çok yankılanıyor. Ülkede adında 'adalet' olan bir parti iktidarında son olarak Gazeteci Fatih Altaylı yaptığı yorumda Osmanlı padişahlarıyla ilgili tarihten örnekler verdiği için tutuklandı. Ülkemizde Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet rejimi yıkıldı da padişahlık dönemi mi başladı? Sayın Recep Tayyip Erdoğan yoksa şu anda ülkemizde Cumhurbaşkanlığı görünümlü padişahlık mı yapıyor? Asil Türk milletini kendisine 'kul olarak mı' görüyor? Ülkemizde padişahlık değil de Cumhuriyet varsa; Neden Altaylı padişahların ölümleriyle ilgili sözlerinden dolayı Cumhurbaşkanına tehdit suçundan alelacele tutuklanıp, cezaevine atılabiliyor. Cumhurbaşkanı Danışmanı Oktay Saral, demokrasinin olduğu hiçbir ülkede olmayacak şekilde Gazeteci Altaylı'ya "Suyun ısınmaya başladı" diye hedef gösteriyor. Saray'dan bu işareti (talimatı) alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Saray'ı memnun edip aferin almak için gerekeni yapıyor. Çünkü o da kendisini Cumhuriyet'in değil de Sarayın Başsavcısı görüyor. Bugün masallarla, hamasi nutuklarla uyutulanlar ne kadar kötü bir kara dönem yaşadıklarını belki de 10-15 yıl sonra farkına varabilecek. “Yaşanan hukuksuzluklara karşı neden sessiz kaldım” diye Martin Niemoller gibi pişmanlık duyacaklar. Tüm baskıların olduğu bu dönemde korkmayarak; hukuksuzluklara karşı sessiz kalmayanlar bunun onurunu ömür boyu yaşayacak. ADALETİN OLMADIĞI ÜLKEYİ BATI NİYE KISKANSIN? Ne yazık ki ülkemizde son yıllarda hukuk kuralları hep ayaklar altına alınıyor. Ülkeyi yönetenlerle aynı düşünmeyen insanlar yaşanan bu durumdan dolayı geleceklerine güvenle bakamıyor. ‘İleri demokrasi getireceğiz’ diye iktidar olanlar maalesef ülkemizde korku imparatorluğu yarattı. Basın özgürlüğünde en geri kalmış devletlerle yarışıyoruz. Olsun ‘Batı bizi kıskanıyormuş(!)’ Adaletin bir kırıntısı bile kalmayan, emeklinin çöpten yiyecek topladığı ülkemizi Batı niye kıskansın? Georges Clemenca ‘Adaletsiz bir ülke mezbahadan başka bir şey değildir’, Daniel Defoe da ‘Adalet haksız olana zulüm gibi gelir’ demişler. Adalet sisteminin temel taşları olan yargıç ve savcılar, duruşmalarda özel cübbeleriyle görev yapar. Bu siyah cübbe, öylesine sıradan bir kıyafet değil, vicdanın ve tarafsızlığın sembolüdür. Yargı, kimseden emir almadığı, bağımsız olduğu için, ‘kimsenin önünde iliklenmesin’ diye cübbenin düğmeleri yoktur. Yargı, kamu hizmeti olduğu için cübbenin cebi de yoktur. 'Kimseden para alınmasın' diye. Ama ne yazık ki, ‘düğmesi olmadığı halde siyasilerin önünde cübbelerini elleriyle iliklemeye çalışan yargı mensuplarını çok sık görmeye başladık.’ FATİH SULTAN MEHMET'İ HAZIR OL AYAKTA BEKLETEN SARI HIZIR EFENDİ Bir tarafta 550 yıl önce Padişah Fatih Sultan Mehmet’i ‘hazır ol’ ayakta bekleten İstanbul Kadısı Sarı Hızır Efendi. Bir tarafta Adalet Bakanını kendi makamına oturtup, onun yanında ‘hazır ol’ ayakta bekleyen Başsavcılar. Bugün ülkemizdeki adalet kavramı ne yazık ki 550 yıl öncesinin gerisinde. Çağdaş hukuk devleti olması gereken Türkiye Cumhuriyeti adalet anlayışında 550 yıl öncesinin gerisine nasıl düştü? Ülkemizde muhaliflere karşı uzunca süredir başlatılan cadı avını yandaş medya kullanılarak; Türkiye’de ‘her şey hukukun kurallarına göre yapılıyor’ diye gösterilmeye çalışıyor. Ama yapanlarda buna inanmıyorlar. Saray’ı ve Adalet Bakanını savunmak için şaklabanlık üstüne şaklabanlık yapıyorlar. Grigory Petrov'un güzel bir sözü var. "Aydınları korkak olan ülkenin, zalimleri cüretkar olur" diye. Masalarda, 'sen ben bizim oğlan'a Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik taslayarak, aydın olduklarını söyleyip; ülkenin bu kötü gidişi için hiçbir platformda tepki vermeyen tatlı su kurnazlarının ülkemizin şu anki durumundan hiç mi kusurları yok? KRALIN KAFASINI 'ARMUT' ŞEKLİNDE ÇİZDİ 1831 yılında Fransa Kralı Louis-Philippe kendini çok iyi hissetmektedir. Tahta geçtiğinde ‘yaşanan siyasi ve ekonomik kargaşa’ yerini refaha ve istikrara bırakmış, atadığı başbakan ve emrindeki yöneticiler oldukça başarılı olmuşlardır. Ülke gezilerinde ‘taşralı orta sınıf tarafından bir halk kahramanı gibi’ karşılanmakta, büyüyen kişisel serveti, karısı ve çocuklarının sevgisi ile Kraliyet Sarayı’nda muhteşem bir hayat sürmektedir. Ancak Louis-Philippe’in huzurunu kaçıran bir şey vardır.1830 sonlarında ‘Charles Philipon adında pek tanınmayan’ bir sanatçı çıkardığı ‘La Caricature’ adlı bir hiciv dergisinde, Kral’ı ‘son derece ahlaksız ve beceriksiz bulduğunu’ yazmış, kralın kafasını ‘armut’ şeklinde çizmiştir. Philipon’un karikatürleri, pek de hoş olmayan bir biçimde Kral’ın şişkin yanaklarını ve çıkık alnını akla getirmektedir. Aynı zamanda Kral için Fransızcada aptal ya da ahmak anlamına gelen ‘poire’ sözcüğünü kullanarak saygısızca davranmaktadır. Kral çok kızar. Derginin çıkmasını engeller ve bütün dergilerin satın alınmasını sağlar. Ancak bu çabalar Philipon’u durdurmaya yetmez. Bunun üzerine karikatürist ‘Kral’ın şahsiyetine hakaret etme’ suçundan mahkemeye çıkarılır. Tıklım tıklım dolu bir salonda konuşan Philipon savcılara: “Benim gibi tehlikeli bir adamı yakaladığınız için teşekkür ederim. Ancak Kral’ı küçültücü harekette bulunan asıl suçluları tutuklamadınız.” der ve devam eder. “Armut biçimindeki her şey bir an önce tutuklanmalı, hatta armutların hepsi tutuklanıp bir hücreye kapatılmalı. Fransa’daki ağaçlarda binlerce armut var, bunların her biri tutuklanmayı gerektirecek bir suç işlemiştir.” Philipon kendisine karşı açılan davayla resmen dalga geçer. O’na göre krala benzeyen tüm armut şekilliler tutuklanmalıdır. Ancak mahkeme heyeti hiç eğlenmiş görünmez. Philipon’a altı ay hapis cezası verir. Philipon ertesi sene armutlu karikatürü yeni bir dergi olan ‘Le Charivari’de tekrar çizer, bu sefer yargılanmadan hapse tıkılır. Kral’ın yüzünü bir meyve biçiminde çizdiği için toplam iki yıl hapis yatar. Saray'ı memnun edebilmek için hukuku ayaklar altına alanlara tavsiye ediyorum. Bugün Türkiye'deki tüm armutları tutuklasınlar(!)