A
Admin
Yönetici
Yönetici
Başlık bile ilk bakışta oldukça tuhaf ve ayrıksı duruyor değil mi?!.. Bu bir spekülatif sorudan ziyade, konuya dair Paşinyan’a bağlı üst düzey kadrolardan sızan haberlere istinaden tesadüf olmayacak şekilde seçildi. Bu yöndeki söylenti veya duyumların ne derece gerçeklikle bağdaştığı, mümkün olup olmadığı noktası bir tarafa, böyle bir başlık atmak için bölgemizde son yıllarda gerçekten de epeyce gelişmeler oldu ve oluyor. Güney Kafkasya ve etrafında olup bitenlere dışarıdan bakan ve olayları yüzeysel izleyen birisi, “Paşinyan nere Nobel barış ödülü nere” ve dahası onu bu ödüle layık görmek “Türkiye’nin nesine” sorusunu sorabilir. Halbuki Ermenistan başbakanının gerçek manada ne denli barış yanlısı olduğu tartışmasından bağımsız, kendisinin attığı pek çok politik ve jeopolitik adımın Türkiye’nin işine geldiği gelinen noktada pek çok kişinin üzerinde uzlaşabildiği bir gerçeklik halini almış durumda. Karabağ Savaşı’ndaki yenilgiyi siyaseten ve diplomatik olarak kabul etti Nikol Paşinyan, ülkesindeki aşırılık yanlısı ve militarizm taraftarı kesimlerin Azerbaycan ile yeniden bir savaş konusundaki ısrar ve baskılarına daha fazla dayanamayarak 2020 yılında Bakü’ye savaş ilanına yeşil ışık yakmak zorunda kalmıştı. Ancak gene aynı Paşinyan, Türkiye desteğindeki Azeri Ordusu’nun hızlı ve stratejik karakterdeki ilerleyişi karşısında daha fazla ısrar etmeyerek Dağlık Karabağ Ateşkes Anlaşmasını imzalamıştı. Ancak daha da önemlisi Paşinyan, yakın çevresinden olsun olmasın, ülkede Karabağ dâhil ilgili 7 kazadan Ermeni Ordusu’nun çekilmesine ayak direyenlere, savaşın de facto sonuçlarına rağmen bunu politik olarak kabul etmeye uzak ara yanaşmayan kesimlere inat, söz konusu bölgelerden çekileceklerini, buraların Azerbaycan toprağı olduğunu kabul ettiğini defalarca dile getirmek suretiyle Ermeni Ordusu’nun işgalci ve gayri meşru pozisyonunu kabul etmiş ve hem Ankara hem de Bakü’nün tezlerine fiilen epeyce yaklaşmıştı. Bunun yanı sıra Ermenistan Başbakanı harbi askeri ve siyasi açılardan kaybettiklerini de bizzat dile getiriverdi sayısız defa. İlham Aliyev ve Tayyip Erdoğan ile arası aslında hiç de kötü değil Ermenistan lideri Paşinyan, hemen olmasa da savaştan bir iki yıl sonra İlham Aliyev ile pek çok platformda bir araya gelmeye başladı. Daha ziyade Rusya’nın öncülük ve arabuluculuk ettiği organizasyonel toplantı ve etkinliklerde zar zor ve istemeye istemeye yan yana gelir gibi görüntüler sergilemesine rağmen, bir takım gayri resmi buluşma ve görüşmelerde hem Aliyev ile hem de Tayyip Erdoğan ile arasının hiç de fena olmadığı net olarak görüldü ve görülüyor. Paşinyan hakkında eleştirel anlamda her şey söylenebilir ancak kesin olan bir şey var ki; kendisi onlarca yılın ardından bölgesel-tarihsel realiteyi, Ermenistan’ın Karabağ ve işgal edilen diğer bölgelerle alakalı haksız tarafta olduğunu önce fiilen sonrasında da açıktan ve resmen kabul eden ilk Ermeni lider oldu ve en önemlisi ise, ülkesinde tarihi olarak savaş, işgal ve Türkiye ile düşmanlıktan yana ve bu konuda ısrarlı muhafazakâr, sertlik ve aşırılık yanlısı geleneksel askeri-siyasi ve bürokratik elitler karşısında direnebildi ve de bütün bunlara karşın halen iktidarını koruyor. Ancak Paşinyan’ın Türkiye’nin Transkafkasya hinderlantındaki siyasi ve jeopolitik tez ve çıkarlarına yaklaştıran gelişmeler kendisinin Karabağ Savaşı’nın sonuçlarına dair aldığı poziyon ile sınırlı kalmadı. Kolektif Güvenlik İşbirliği Teşkilatı’nda çıkma niyetini ilan ettiler Nikol Paşinyan yönetiminin dolaylı da olsa Türkiye’nin bölgede işine gelen yönlerinden birisi, Batı ile Rusya Federasyonu arasında kendince bir denge kurma isteği ve yönelimi oldu. Ermenistan tarihsel olarak tartışmasız Rusya ile birlikte hareket eden bir ülke olmasına karşın, özellikle Paşinyan’ın iktidara gelmesinden sonra yakın tarihinde hiç olmadığı kadar Batı kolektif iktidarına meyleden, adeta ona pas veren bir çizgiye geçti. Üstüne üstlük resmen ve göstere göstere olmasa da Rusya’dan da kısmen uzaklaşmaya başladı. Paşinyan iktidarındaki Ermenistan’ın son yıllarda en belki de en çok beklenmeyen hareketlerinden birisi, ülkenin bir süredir üyesi olduğu ve Rusya’nın liderlik ettiği askeri ittifak olan “Kolektif Güvenlik İşbirliği Teşkilatı”ndan çıkma niyetini ilan etmesi oldu. Ermenistan Başbakanı bir yandan örgütün toplantı ve buluşmalarına zoraki de olsa iştirak etmeye devam ededursun, bu niyetini çoktandır gizlemiyor. Bunun da ötesinde, organizasyonun kendisinin katılmadığı pek çok zirvesi oldu. Türkiye Rusya’ya birçok bakımdan son yıllarda ne kadar yakın olursa olsun, askeri-stratejik olarak bu durum yöredeki dengeler açısından haliyle kendi lehine gelişiyor. Nikol Paşinyan’ın aynı anda birden fazla sandalyeye oturma diplomasisi Ermenistan mevcut başbakan ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) gene tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar yakınlaşmış, aradaki tüm olumsuz nüanslara ve değişen koşullara karşın Amerika ile geleneksel ittifak halinde olan Türkiye açısından bu durum; önceki, tersi statükoya kıyasla daha arzu edilir bir gelişme olarak yorumlanabilir. Dünya’daki en büyük Amerikan büyükelçiliğinin Erivan’da olması örneği bahsi geçen bağlamda elbette yegâne örneği teşkil etmiyor. Ermeni yönetimi gene epeydir NATO ile de az çok flört halinde bir ülke. Buna rağmen ülke Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nda dahi “diyalog partneri” statüsünde gözükebiliyor. BRICK konusunda ise mevcut Ermeni hükümetinin hiç de istekli olmaması, daha önceki dönemlerden devralınan ve deyim yerindeyse ittire kaktıra sürdürülen üyelikler bir tarafa, Rusya ve Çin merkezli Avrasya paktında yer almak istemeyişinin en dolaysız göstergesi olarak kabul edilmeli. Ne olursa olsun Nikol Paşinyan ile beraber Ermenistan’ın gerçek anlamda aynı anda birden fazla sandalyeye oturmaya çalıştığını görüyoruz. Rusya ile ABD öncülüğündeki Batı arasındaki yalpalama bunun en bariz misali. “Ermeni Tehcir’ini temel gündemlerinden birisi olmaktan çıkardılar Karabağ ihtilafında en son yaşanan nihai savaşta Türkiye’nin ortaya koyduğu net tutuma rağmen Nikol Paşinyan yönetimi Türkiye Cumhuriyeti ile karşılıklı ilişkilerin kesilmesinden tam 13 yıl sonra Moskova’da yeniden masaya oturdu. Taraflar ilk etapta özel temsilcileri üzerinden de dahi olsa bir araya gelebildiler ve Ermenistan Türk ürünlerine getirdiği yasağı kaldırma kararı alırken, her iki ülke de 2020’de kesilen doğrudan uçuşları yeniden başlatmaya karar verdi. Bu arada Nikol Paşinyan İdaresi, Ermeni diplomasinin ilişkilerin normalleştirilmesi ve ideal seviyeye yükseltilmesi için olmazsa olmaz nitelikteki tarihsel şartı olan “tehcir”i tanıma şartını gündeme getirmeyecek gibi gözüküyor. Gerçekten de Paşinyan iktidara geldiği andan itibaren bu konu sanki donmuş misali, yeni Ermeni idaresinin klasik gündeminden çıkıverdi. Bu da kaçınılmaz olarak Türkiye’nin Paşinyan yönetimine belirli sınırlarda bir sempatiyle bakmasını beraberinde getirdi. İşte tüm bunlardan ötürü Paşinyan hakikaten günün birinde “Nobel Barış Ödülü”ne aday olacaksa, destek veren ülkelerin başında Türkiye’nin olması çok da sürpriz olmayabilir…