SOSYAL MEDYA ADALETİ

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Günümüzde akıllı cihazlara erişim imkanı olan her vatandaşın sosyal medya aktörü olması kaçınılmaz bir gerçektir. Dünya üzerinde yer alan birçok ülkenin milli servetinden daha fazla sermayeye, maddi güce sahip olan sosyal medya platformları dünya genelinde milyonlarca kullanıcıya sahiptir. Ülkemizde özellikle X, İnstagram, TİKTOK, Facebook vb. sosyal medya platformlarının milyonlarca kullanıcısı bulunmakta ve her gün, her dakika, her saniye kullanıcılar bir konu hakkında görüşünü, duruşunu, eleştirisini, öfkesini, isteğini ve kendi iç dünyasında kurmuş olduğu mahkemenin sonucunu takipçileriyle paylaşmaktadır. Yapılan paylaşımlar kimi zaman kişinin adını gizleme ihtiyacı duymadığı hesaplardan kimi zamanda anonim hesaplar üzerinden yapılmakta ve paylaştığı anda hitap ettiği takipçi sayısına bağlı olarak binlerce etkileşim almaktadır. Bunun doğal sonucu olarak herhangi bir topluluğa hitap eden ve/veya kitleyi hedef alan hesaplar sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanarak legal ve/veya illegal amaçlarına ulaşabilmek, gerektiği zamanda düşüncelerini empoze edebilmek, kitleyi yönlendirebilmek için çaba sarf etmektedir. Hedeflenen kitleye ulaşabilmenin çok kolay ve masrafsız olması sebebiyle sosyal medyanın bu gücü yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medya aktörü olmanın kolay ve masrafsız olması, ülkemiz özelinde sosyal medyanın önem arz ettiği yerlerden birisinin de toplumsal olaylara karşı insanların kendi iç dünyasında kurmuş olduğu mahkemenin sonuçlarını takipçileri ile özgürce (!) paylaşmalarına sebebiyet vermektedir. Örnek olarak, güncelliğini hala koruyan Marmaray’da yaşanan ve bir kişinin burnunda kırık meydana gelecek şekilde yaralanmasına sebebiyet veren talihsiz hadisede sosyal medyanın gücünü kullanan toplum adaletinin tabiri caizse topal bir hüküm verdiği gösterilebilir. MARMARAY HADİSESİNDE SOSYAL MEDYA MAHKEMESİNİN HÜKMÜ TEK TARAFLI MI? 30.05.2025 tarihinde Marmaray’da iki çocuklu bir babanın 18 yaşında bir genç kız ile trene binme esnasında yaşamış olduğu hadise sonrası yine taraflarla herhangi bir bağı bulunmayan iki erkek şahıs tarafından darp edilmesi sonrasında burnunda kırık meydana gelecek şekilde yaralanması, yumruk atan şahıslardan birisinin tutuklanması sosyal medyada adeta infiale sebebiyet verdi. Birçok sosyal medya platformunda hadiseye ilişkin görüntüler binlerce kez paylaşıldı, yorumlandı ve taraflar sadece elde olan görüntüleri vicdan süzgecinden geçirerek kendi mahkemelerinde ve adalet sistemi düzeninde taraflar lehine ve/veya aleyhine hüküm verdi. Bu hadise sonrasında maddi gerçeği araştırma gayreti içerisinde olmayan binlerce sosyal medya aktörünün ortaya çıktığı herkesin malumudur. Olay tazeliğini korurken doğrudan hadise ile bağlantılı taraflar hakkındaki düşüncelerimizi değiştirecek nitelikte yeni bilgiler gün yüzüne çıktı ve burnu kırılan erkek şahsın trene binerken sorun yaşamış olduğu yolcu ile münakaşasını devamlı hale getirdiği, sürekli söylendiği, kadın yolcunun kendisine cevap vermemesine rağmen psikolojik baskı altına aldığı iddia edildi. Hatta kadın yolcunun başörtüsüne dahi hakaret nitelikli ifadeler sarf ettiği iddia edildi. Yeni bilgiler eklendikten ve yaşanan talihsiz hadiseye güncellemeler yapıldıktan sonra sosyal medyada kurulan hükümlerin bir kısmı revize edildi ve burnu kırılan adamın aslında çokta masum olmadığı ifade edilmeye başlandı. Bu durum toplumumuz özelinde sosyal medyanın gücünü değerlendirdiğimizde maddi gerçek noktasında çokta sağlıklı sonuçlar elde edemediğimizi, gerçekten taraflar hakkında karar verecek makamları dahi anlık olarak etkilediğimizi göstermiştir. Burnu kırılan şahsa karşı 5237 Sayılı TCK m.86 ve m.87 hükümlerinden bahsederken sosyal medyada da yayılan yeni gelen güncel bilgiler sonrası aslında burnu kırılan şahsın da tartışmış olduğu kadın yolcuya karşı TCK m.125’te yer alan hakaret suçunu işlemiş olabileceğini düşünmeye başladık. GEÇ GELEN ADALET ZULÜM DE OLSA SOSYAL MEDYA ADALETİNİN GECİKMESİNİN HAYIR OLDUĞU KANAATİNDEYİZ. Ülkemiz özelinde güncelliğini koruyan Marmaray hadisesi üzerinden sosyal medyanın gücüne ve yine sosyal medya adaletinin etkilerine değindiğimiz bir değerlendirme yazısı kaleme aldık ve sosyal medya aktörlerinden birçoğunun aslında maddi gerçeğe ulaşma amacı içerisinde olmadığını, gerçekten taraflar hakkında karar verecek olan makamların da ülkemiz vatandaşları olduğu dikkate alındığında her ne kadar hukukun uygulayıcısı olsalar da sosyal medya paylaşımlarından etkilenme ihtimallerinin olduğu izahtan varestedir. Sonuç olarak sosyal medyada açık ve/veya gizli profillerden yapılan paylaşımların herhangi bir süzgeçten geçmediği dikkate alındığında aslında paylaşımların maddi gerçeğe ulaşılmasından ziyade maddi gerçeğe giden yolları daha çetrefilli hale getirdiği, kimi zaman toplumda infiale sebebiyet vererek kişiler hakkında haksız tedbirlerin uygulanmasına sebebiyet verdiği görülmektedir. Öyle ki incelemiş olduğumuz yazıda burnu kırılan şahsa yumruk atan kişinin her ne kadar davranışını tasvip etmesek de başkaca bir güvenlik tedbiri ile soruşturma sürecini geçirmesi mümkün iken sosyal medya da kişinin belki de haksız tahrik altında bu fiili işlediği gözetilmeden yine sosyal medyada yargılanması sonrası tutuklanmasının kişinin hürriyetini doğrudan etkilemesi sebebiyle hak kaybına sebebiyet verme ihtimalinin de göz önüne alınması gerekmektedir. Maddi gerçeğe ulaşabilmek için karar verici yargı makamlarının lehe ve aleyhe olan tüm delilleri birlikte değerlendirmesi neticesinde ortaya çıkan adaletin beklenmesi daha sağlıklı olup SOSYAL MEDYA ADALETİNİN GECİKMESİN HAYIR OLDUĞU kanaatindeyiz. Av. Ali Alper TÜFEKCİ
 
Geri
Üst