Söyletme Beni Gâmım Var

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Dünyada hiç kimse baki değil, herkes vadesi gelince öldü, vadesini bitirmeyenler de sırası gelince ölecek. Nitekim nice sultanlar, nice cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar öldü. Bunlar yaptıklarıyla anılacak, hayırlı hizmet edenler hayırla, hayırsız hizmetlere tevessül edenler de yerilerek hatırlanacaktır. Unutmamak gerekir ki: “Dünya oyun ve oynaştan ibarettir” (Ankebût/64) ve “Her canlı ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân/185)

Demek ki ölümden kurtuluş yoktur. O zaman aklı başında olanlar, milletin lehine çalışanlar, devleti çalmayanlar, ahlak ölçüleri içinde yaşayanlar hüsnü kabul görecek, aksini yapanlar da lanetle anılacaklardır. Zira makamlar gelip geçicidir. Onun için önemli olan, gök kubbede hoş seda bırakmaktır.

Bu husus, her mesleğin icrasında dikkate alınmalıdır. Onun için hiç kimse makamına güvenerek gayrı meşru fiillerin peşinde koşmasın, makamların imkânlarını şahsına, gönüldaşına, partidaşına, karındaşına tevdi etmek yanlışlığına düşmesin. Hiçbir zaman, milletini çalanların, millet evlatlarını katledenlerin affedilmesi için kararlara tevessül etmesin. Makamlarına güvenerek yanlış kararların peşinde yorulmasın. Eninde sonunda hesap günü gelecek, o zaman herkes sorgulanacak. Sorgulama sonucunda alacağı notla ya cennete gidecek ya da cehennemi boylayacak.

O zaman böbürlenerek yürüyenler, onlarca araçla trafiğe çıkanlar bunun hesabını verebilecekler mi? Kâşanelerde, saraylarda, konaklarda hayat sürenler de bunların hesabını verebilecekler mi? Ayrıca milleti soyanlara arka çıkanların, haksız kazanç kapılarını açanların, vatandaşına reva görmediği imkânları bunlara havale edenlerin durumu da pek feci olacaktır.

Milletin bütünlüğüne zarar vermek için konuşanlar, birliğimizi bozacak olan girişimlerde bulunanlar, PKK katillerini af için projeler üretenler, şahsi veya siyasi menfaatleri için milleti rahatsız edici nutuklar atanlar ve buna rağmen milliyetçi olduğunu söyleyenler, bunlara itimat edilebilir mi?

Siyasi hayatı boyunca memleket lehine icraatı bulunmayanların sözüne itibar edilebilir mi? Önce açılım diye söze başlayanlara, şimdi de ‘Terörsüz Türkiye’ sloganı atanlara, milletin oluru olmaz, olamaz da. Çünkü bunların varlığı ülkenin yönetimi için zarardır. Bunların sözüne itibar edilebilir mi?

Bunlardan ne başbuğ ne de mücahit çıkmaz. Çünkü bunların sadece yerinde kalmak için konuşup durmaktan ve milleti manipüle etmek için gayret göstermekten öte faydalı yönleri yoktur.

Bu yeni oluşan koalisyondan da hayırlı iş beklemek safdilliktir. Zira bunların derdi millet değil, kendi geleceğini sağlama gayretidir. Milletin kahır ekseriyeti efsunlandığı için mankurtlaşmış, gerçekleri göremiyor, bir başka ifade ile gaflet içinde uyumaktadır.

Konuşanların sözüne değil, icraatlarına bakmak gerekir. Zira:

Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz.

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.


(Ziya Paşa)

Maalesef münafık kişiler, hırsızlar, arsızlar, hayâsızlar, riyakârlar, mürai siyasiler daima kuzu postuna bürünür, bunların aldatmaları ziyadedir. Onun için bunları siyasetin içinde görmekteyiz.

Yıllardan beri bütün vaatlere rağmen ülkenin ekonomisini bir türlü düzeltemeyenlerden, işçiye, memura, bağ-kurluya nefes aldıramayanlardan, milli savunma sanayisi hariç tüm fabrikalarımızı özelleştirmek suretiyle satanlardan bir başka ifade ile sanayileşme meselesini çöpe atanlardan dış politikada zafer beklemek, ‘Terörsüz Türkiye’ diyenlere güvenmek, aklın alacağı iş midir? Şehitlerin ve ailelerinin âhını alanlardan hayırlı sonuçlar beklenilebilir mi?

Denir ki: “Hazer et sûret-i hakdan görünen katilden.” Çünkü şer olandan, batıl olandan hayır gelmez. Onun için açılımlardan da hayır gelmez. Unutmamak gerekir ki:

Ne denlû cehd edersen bir murâde

Nâsîb olmaz mukadderden ziyâde.


Yine denir ki: “Eğrilerle doğru sözleşmek hata, yanlış yolda olanlarla suhulet ahmaklıktır.” Zira onların sözüne itimat safdilliktir. Görüntülerine de iltifat edilmez.

Bu konuda Mahmud Ekrem der ki:

Lâ’net o merd-i muhteşem-î bî-fazilete

İkbâl-i dehri vâsıta-i imtiyâz eder


Yani gelip geçici bir bahtiyarlık için, kendini diğer insanlardan üstün gören, lüks ve gösteriş düşkünü faziletsizlere iltifat etme, sonra çok yorulursun.

Sonuç olarak Sultan Veled’in dediği gibi:

Takrir edemem derd-i derûnum elemim var

Allah’ı seversen beni söyletme, gâmım var


Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 17.07.2025
 
Geri
Üst