A
Admin
Yönetici
Yönetici
CHP İstanbul İl Yönetimi'nin görevden alınmasının ardından CHP MYK, Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında Genel Merkez'de toplanmıştı.
Kararın ardından Halk TV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özgür Özel'in konuşmasından satır başları şu şekilde:
"Birincisi biz haberdardık, bu 10'ncu denemeydi. 10. denemede tutturdular diye özetleyeyim. Ankara'da 6, İstanbul'da 4 tane dava var. Bu dava, 4 davanın bir bileşimi. Ankara'da da 6 davanın bir bileşimi bir dava yürüyor. Asliye hukuk mahkemelerine başvuruyorlar ve diyorlar ki, işte 'İstanbul İl Kongresi'ni iptal edin' ya da 'CHP'nin kurultayını iptal edin' ve 'Tedbir kararı verin. Yani mahkemeyi daha görmeden, görevdekileri uzaklaştırın'. Bunu bugüne kadar 9 ayrı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin başkanı reddetti.
Sebebi de şu, hatta bunu konunun uzmanı hukukçular, hukukçu arkadaşlarım şöyle anlatıyorlar. 'Bu davada tedbir kararı verilemez. Çünkü doğrudan sonuç doğurur. Şimdi, yönetimin uzaklaştırılmasını talep ediyorsun bir gerekçeyle, daha doğrusu yapılan kongrenin iptalini talep ediyorsun. İptal olursa yönetim uzaklaşacak. Sen bunu yapmadan ilk günden iptal et diyorsun. Bunu 9 mahkeme reddetti. 10'uncuda tutturdular. 11'incisini de bugün bir Akın Gürlek, bir birleştirme kararıyla yapmaya çalışıyor.
Yani o da diyor ki, 'Nihayet tutturdunuz. Sürece ben de vaziyet ediyorum' deyip kendince baş kötü olarak 'Bu kötülükten de benim haberim var. Dolayısıyla en baştakinin haberi var. Sayın Erdoğan'ın talimat ve direktifleriyle biz sizinle uğraşıyorduk. Nihayet bu kadar hukuksuzluğu kabul edebilecek bir asliye hukuk mahkemesi bulduk' deyip zil takıp oynuyor bugün.
"AK PARTİ VE MHP'NİN SİYASETEN ZARAR GÖRECEĞİ BİR SONUÇ DOĞURUR"
Ne sonuç doğuracak? Siyaseten Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, eğer bu kararı onlarla birlikte savunacak olurlarsa, Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyaseten zarar göreceği, muhalefetin ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin birbirine daha sıkı sarılacağı bir siyasi sonuç doğurur bu. Bugüne kadar seçim sonuçlarını yargı yoluyla değiştirmeye çalışmak ne sonuç verdiyse, örneğin İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı ilk seçim iptal olduğu gece, fark 13 bindi. 60 gün sonra yapılan seçimlerde fark 806 bine çıktı. Millet sevmiyor böyle şeyleri. O yüzden siyaseten son derece güçlü olan ve güçlenmekte olan pozisyonumuzu tahkim eder.
Ama hukuken neler olacak? O tartışmanın detaylarını hukukçulara bırakmayı tercih ederim. Ama biz ne yapacağız derseniz, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hukuken yapılması gereken her adımı atacağız. Hukukçu arkadaşlar bakıyorlar. Örneğin, mahkemeye itiraz edilecek elbette. Mahkemenin kararına istinafta itiraz edilecek elbette. Ama bir yandan bu mahkemenin yaptığı bu iş Türkiye'de seçim hukukunu askıya alıyor. Bu açıdan Yüksek Seçim Kurulu'na ve yine bu mahkemenin aldığı karar Türkiye'de, bir asliye hukuk mahkemesi, İstanbul'daki bir asliye hukuk mahkemesi. Bundan önceki bütün asliye hukuk mahkemeleri hep ne yaptı? Gelen davayı 'görevsizlik' dedi, Ankara'ya yolladı. Çünkü siyasi partilerin genel merkezleri Ankara'dadır. İllerin tüzel kişilikleri yoktur. Siyasi partilerin ve onların illerdeki yönetimlerinin aleyhine açılan davalar Ankara'da görülür. Bu en temel kural. Ankara'da böyle bir hakim bulamadıkları için İstanbul'daki bir hakime bu kararı aldırmışlar. Bu durum, hukuk sistemi açısından tamamen bir kanunsuzluk hali olduğu için Anayasa Mahkemesi'ne de bu durum açısından tedbir talebiyle başvuracağız. Bunların hepsini teker teker yaparız.
"BUGÜN BÖYLE BİR AKIL TUTULMASIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Şimdi bu kararı olağan kabul etsek, yani böyle bir kararın alınabilir olduğunu kabul etsek ne olur? Türkiye'deki il, ilçe ve Yüksek Seçim Kurulları'nın yürüttüğü hiçbir seçim bundan sonra kesin değildir. Hani günleri var ve kesinleşiyor ve yazıyor ya 'YSK'nın kararı kesindir ve hiçbir merciye başvurulamaz.' Hatta Anayasa Mahkemesi'ne gidiyorsun o da diyor ki 'YSK kararları kesindir, ben bile bakamam.' O seçim hukukunda günler var, o günler belli ve yıllar sonra bile ortaya çıkabilecek bir 'tam kanunsuzluk' hali varsa bunun da başvuru yeri yine YSK'dır. Yani kesinleşmiş bir kararını YSK'ya örneğin 5 farkla biten bir seçimde oy kullanması kanunen kesin yasak 7 kişi bulursanız YSK bu seçimi 3 yıl sonra da iptal eder ama YSK iptal edebilir. Yoksa ne yaparsınız biliyor musunuz? Bütün asliye hukuk mahkemeleri Yüksek Seçim Kurulu'nun temyiz mercisi olur, hem de süre tanımaksızın. Bugün böyle bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız.
Peki, bunu niye yapıyorlar? Bunu şundan yapıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi'ni durduramadıklarını, Cumhuriyet Halk Partisi'ni birbirine düşüremediklerini, Cumhuriyet Halk Partisi'nin yükselişine engel olamadıklarını, Cumhuriyet Halk Partisi'ni itibarsızlaştırmak için kurdukları bütün planların suya düştüğünü, işlemediğini görüyorlar. Onun için yapıyorlar. Hatta bugün MYK'da bir değerli genel başkan yardımcımız, 'Genel Başkanım demek ki bunlar ekonomiyi de düzeltemeyeceklerini anlamışlar' dedi. Çünkü ekonomiyi düzeltebilecek olsa belki seçimi kazanabilir. 'Biz ekonomiyi düzeltemeyeceğiz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi'ni yenemeyeceğiz. Her şeyi göze alalım ve CHP'yi ortadan kaldıralım.' Böyle bir niyetleri var.
"YÜZÜN TUTUYORSA KAPATMA DAVASI AÇ"
Şimdi Atatürk'ün kurduğu partiyi ortadan kaldırmak sana nasip olur mu? Bu millet savaş meydanlarında kurulmuş partiyi asliye ceza mahkemelerinde sana kapattırır mı? Veya işleyemez hale getirtir mi? Yüzün tutuyorsa kapatma davası aç. Bir onu yapmadılar. Yapsalar şaşırmam. Ama bu parti savaş meydanlarında, Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin birleşmesiyle kurulmuş. Sonradan adını Cumhuriyet Halk Fırkası olarak almış bir parti. Savaş meydanında Atatürk'ün kurduğu partiyi, birinci kongresi Sivas Kongresi olan partiyi, sen Çağlayan Adliyesi'nin asliye hukuk mahkemesinde yok edemezsin, durduramazsın. Ama bu büyük bir özgüvenle, büyük bir inançla söylüyorum, kötülüğün zirve yaptığı ama bizim de mücadele azmimizin zirve yaptığı noktadayız. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi açısından, Türkiye demokrasisi açısından çok ayıplı bir gün olarak görüyorum.
"BUNA TESLİM OLMAYACAĞIZ"
CHP açısından inanın ne kötülükler gördük. Bu da onlardan bir tanesi. Buna teslim olmayacağımızı herkes bilsin. Onun dışında bir dizi karar aldık, ne yapacağız falan merak ettiğiniz, sizin açmak istediğiniz kısımlardan anlatalım. İstanbul'a gideceğim tabii. Yarın ilk önce çok önemli bir işim var benim, o işimin önüne kimse geçemez. Yarın saat 11.00'de Nehir'i kazandığı okuluna kaydettireceğiz. Ferdi'nin kızı sevgili Nehir mimarlık fakültesi kazanmıştı, onu okuluna kaydettireceğim. Velisi olarak o görevimi yapacağım. Ondan sonra da mücadeleye devam edeceğiz.
Diğer tarafı işin şu; yarın akşam Zeytinburnu'nda zaten bir miting planlanmıştı. Bu yapılan büyük haksızlığa karşı, buna tepki gösteren herkesi, bütün İstanbulluları, İstanbul'un bütün demokratlarını Zeytinburnu'na davet ediyoruz. Saraçhane, İBB'ye kayyum atama girişiminin ve direnişin sembolik mekanıydı. Ancak burada il başkanlığı seçimi iptal edilmeye çalışıldığı için bütün ilçeler bizim açımızdan 39 ilçemiz de mücadele alanı ve yarınki Zeytinburnu'ndaki miting alanı değiştirmiyoruz. Bu meseleye de tepki göstereceğimiz, zaten bu mesele de 19 Mart darbe sürecinin son geldiği evredir. Bu mitingimizi yapacağız.
"MAHKEMENİN VERDİĞİ KARAR HUKUKEN DE SİYASETEN DE YOK HÜKMÜNDEDİR"
Bunun yanında tabii mahkemenin verdiği karar hukuken de siyaseten de yok hükmündedir. O mahkemenin verdiği kararın hiçbir tarafını tanımıyoruz. İstanbul il başkanımız zaten MYK karar aldı, il başkanımız da MYK'dan hemen önce orada bekleyen topluluğa MYK'mızın aldığı o kararı da duyurdu, il başkanımız görevinin başındadır ve partimizin kendi içinde yapmış olduğu, yani bizim partimizin kendi iç hukukuyla yapmış olduğu mahalle delege seçimleri var. O seçimlerimizi de tamamlayacağız, sürecimizi sürdürüyoruz. Hatta şu kadarını söyleyeyim, yani 'Niye bugün?' diye sorarsanız, İstanbul'da bu hafta sonu 53 mahallemiz kalmıştı. Şu ana kadar 908 mahalleyi bitirmiştik. Yani İstanbul'un mahalle seçimleri bitti. 14 ilçe kongremizin günü belliydi. Gelecek hafta 14 ilçemizin, sonraki hafta da diğer ilçelerimizin. Yani 2,5 yıl önce yapılan seçimi iptal etmeye uğraşıyorlar. Bir yandan İstanbul'da mahallelerden delegeler seçildi. Onlar ilçelerini yapıp zaten bu süreç tamamlanıyordu. Maksat doğruya erişmek ya da maksat bir seçim süreciyle ilgili bir şey yapmak değil. Maksat CHP'nin kongre takvimini durdurmak. Neyini durduruyorsun? Kongre takvimini biz yürütüyoruz, CHP yürütüyor. Özgür Çelik, İstanbul İl Başkanımızdır. Görevinin başındadır. Görevine devam ediyor.
"GÜRSEL TEKİN'İ PARTİDEN İHRAÇ ETTİK"
İsminden bağımsız olarak atanan kayyum heyetinden görevi kabul edeceğini anladığımız, açıklaması o yönde olan kişiyi partiden ihraç ettik. Ne konuştuğunun bir önemi yok. Şunun açısından söyleyeceğim. Gürsel Tekin partiden istifa ettiğinde ben partiye emeği olan birisinin duygusallıkla partiden istifa etmesinin doğru olmadığını söylemiş, partide kalmasını talep etmiş birisiyim aslında. Yani duygum bu benim. Gürsel Tekin'den bağımsız, teknik bir şey söylüyorum. Kayyumun partinin üyesi olması gerekiyor kanuna göre. CHP'li hiç kimse sarayın kurduğu bu kumpasın bir parçası olamaz. Parçası olanın partiden ilişkisini keseriz. İhraç ettiniz mi? Evet. Kendisini tedbirli şekilde, yani karar alındığı an parti üyeliği sona eriyor, tedbirli şekilde Yüksek Disiplin Kuruluna verdik ve partiden ihraç ettik. Bu Gürsel Tekin olsa olur bir başka isim olsa olur. Bu saray düzeninin bu yargı kumpasına 'Ben görev yaparım' diyen diğer 4 arkadaşın açıklamalarını bilmediğimiz için onlar çok yakın takibimizde olan partililerimiz. Geçmişte ilçe başkanlığı görevleri yapmışlar. Eğer onlar 'Biz görevi kabul ediyoruz' derlerse onlar da ihraç edecek. CHP'nin ne il başkanlığına, ne Genel Merkezine CHP'linin seçmediği biri girebilir."
"CHP'NİN KURULTAYINI İPTAL ETMEYE KALKMAK ÇOK BÜYÜK SİYASİ CESARET İSTER"
"İstanbul İl Kongresi'nin iptal edilip Özgür Çelik'in görevden alınması acaba 15 Eylül'de kurultayla ilgili duruşmada da kurultayın iptal edileceği yönündeki bir işaret midir?" sorusuna Özel, şu yanıtı verdi:
"Hukuken her iki görüşü savunan arkadaşlar da oldu. Siyaseten İstanbul İl Kongresi'ni iptal edenin yarın niyeti CHP'yi karıştırmak olduktan sonra. Baksanıza bir CHP'liyle 'Geç partiliyi yönet' diyor. Bu CHP'liyi birbirine düşürmek, CHP'yi karıştırmak maksadıyla yapılan bir iş oldu. Siyasi bir hamle olduğu kesin. Mahkeme bir takım kararlar aldı, alıyor. O kendi takip etmesi gereken yol haritasını takip ediyor sonuçta. O konuda bir şey diyecek değilim. Hani sayın mahkemeye 'Şunu yapacak, bunu yapacak' diyemem. Ama CHP'nin kurultayını iptal etmeye kalkmak da çok büyük bir siyasi cesaret ister, siyasi gözü dönmüşlük ister ve denemesi bedava. Denemesi bedava ama Saraçhane'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kayyuma teslim etmeyen CHP, bu partiyi de bu partinin binasını da genel merkezini de üyelerinin iradesini de kimseye teslim etmez."
"ONLARIN İCAZETİYLE TOPLANMADIĞIMIZ İÇİN ONLARIN DA İCAZETİYLE DAĞILMIYORUZ"
Özel, "Bu mitingleri daha etkili kılmak veya mitinglerden daha etkili olmak üzere yeni eylem planlarınız var mı? Başka neler yapmayı planlıyorsunuz?" sorunu şöyle yanıtladı:
"Şimdi bu konuda her fikre açığız. Mitinglerimizin birer miting olmadığını, zaten mitinge katılanlar en coşkulu şekilde paylaşıyor. Ben diyorum ki bu bir miting değil. Miting olsaydı yazın ortasında öğrenciler yokken, hava bu kadar sıcakken, millet tatildeyken ne işi var 100 bin kişinin gece burada? Mitinge gelmedik, eyleme geldik diyorum. Ve en çok bu alkış alıyor. Bu bir eylemsellik hali. Yani bunu bir miting olarak nitelemek, mitingin bir teması olur, toplanırsın, dağılırsın. Biz uykumuz geliyor gidip dağılıyoruz. Dağılmayabiliriz de. Akıllarını başlarına toplasınlar. Dağılmayabiliriz de. Bana 'İnsanları sokağa mı davet ediyorsun' dediler. Bir saniye düşünmedim. Çünkü bir süre ezberle ülkeyi yönetmeye alışmış. 'İnsanları sokağa davet edemezsin.' Sokak dediğin yer demokrasi, tepki ve protesto rejimidir. Sen anayasayı askıya almışsın. Sen olmadık işlere kalkışmışsın. Sen İstanbul'un karşısına Başbakan geçirmişsin olmamış, Meclis Başkanı koymuşsun olmamış. En güvendiğin bakanını o alanda koymuşsun olmamış.
İstanbul'u beş yıl yönetmiş. 50 çeşit kumpas kurmuşsun. Üstüne 1 milyon farkla seçtiği kişiye darbe yapmaya kalkarsan, 'Tabii' dedim, 'Sokağa davet ediyorum'. Sokağa çıktık. 7 gün üst üste aynı meydan, aynı otobüs, aynı konuşmacı ve her gün artan kalabalıklarla tarihin en önemli eylemlerini yaptık. Ve İstanbul'u kayyumun elinden aldık. Şimdi bu süreçte biz toplanıyoruz ve biz istediğimiz için dağılıyoruz. Zaten toplanmamızı istemiyorlar. Toplanmamıza yasak getiriyorlar. Biz onların vapurları bağladığı, köprüleri kaldırdığı, metroları durdurduğu gün 1 milyon 200 bin kişi Saraçhane'de olmuşuz. O yüzden onların icazetiyle toplanmadığımız için onların da icazetiyle dağılmıyoruz. İcap ettirdiği gün dağılmamak üzere toplanırız. Tek meydanda değil, çok meydanda toplanırız. 100 binler, 1 milyonlar değil, 10 milyonlar toplanırız."
"Anayasa'yı askıya alan, sandıktan vazgeçen bir iktidar var. Bu iktidarın en önemli mücadelesi enflasyonu dizginlemek. Çünkü başka türlü bu hayat pahalılığı ile sokağa çıkamazlar. Pazara gidemezler, millet yüzlerine tükürüyor. Faizler belli bir noktaya kadar düşmüşken, 19 Mart'ta büyük bir sıçrama oldu ve hala daha toplayamadılar. Bugün benzer bir şeyi göze alıyorlar. Borsa İstanbul yüzde 6 ile dibe çakıldı. Bunu göze alanın, ekonomiyi düzeltme amacı olabilir mi? 1,5-2 saat içinde İstanbul İl Kongresi kararı borsayı yüzde 6 düşürdü. Türkiye'nin önemli bankaları tahtalarını işlemlere kapattı.
Bana diyorlar ki 'Ankara'ya git partinin başında otur.' Bu ne demek? 'Anadolu'yu gezersen seni partinin başından indiririm' demek. Beni tehdit ediyor. Beni partinin başından indirmekle tehdit ediyorlar. Ben de onlara diyorum ki, 'Partinin başında sınırları çizilmiş olarak oturacağıma, mücadelemi yaparım; hadi gelin indirin'. İndirirsen. Millet kimi indiriyor, kimi bindiriyor görürüz. Her türlü darbeye karşı milletin direnme hakkı vardır.
Psikolojik üstünlüğün muhalefette olduğunu biliyorlar ve bunun çoğunluk enerjisine dönüştüğünü de görüyorlar. Bu üstünlük temelini haklılıktan alıyor. Haksız biri üstünlük elde edemez. Millet kimin haklı, kimin haksız olduğunu biliyor. Millet kimin hırsız olduğunu, kimin olmadığını görüyor. 'Belediyeleri silkeleyin' dediklerinde amaçları hizmetleri engellemekti. Buna engel olamayınca bu hizmetleri yapanları alıp içeri attılar. Millet haklı ile haksızı ayırt ediyor. Çatlasalar da patlasalar da biz kazanacağız.
"SANDIĞA KASTEDEN BİR YARGI DARBESİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
Bunlar her şeyi yapmayı göze almış. Gözleri dönmüş bunların. Her şeyi göze almış durumdayız. O yüzden moralimiz en üst noktada. MYK'mızda kararlılık ve güç vardı. Ne MYK'da ne İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik'te bir umutsuzluk görmedim. Çelik, 'Üstesinden geliriz Sayın Genel Başkanım' dedi. Çünkü o görevini mahkemeden değil, bu partinin kuruluş ilkelerinden almış birisi. O yüzden biz CHP olarak, arkamızda meydanlardaki çoğunluk enerjisini psikolojik üstünlükten, ahlaki üstünlükten alıyoruz. Bu insanlara tek talebim, bu çoğunluk enerjisini çoğaltarak devam etmeleri. Başka kurtuluş yok. Rejime kasteden Anayasa değişikliği yapmışlardı. Şimdi sandığa kasteden bir yargı darbesi ile karşı karşıyayız.
"KAYYUM OLMAYI KİM KABUL EDERSE ONU DA PARTİDEN ATACAĞIZ"
Kayyum olmayı kim kabul ederse onu da partiden atacağız. Çünkü CHP'nin bu yargı oyununa alet olacak üyesi olamaz. Gürsel Tekin beni ağır eleştirdi. Nedeni Kadıköy'e belediye başkanı adayı olmak istedi, yapamadık. Sonra bizi ağır şekilde eleştirdi, partiden istifa edeceğini söyledi. O zaman dedim ki: 'İstifa etmesin. Partide emeği var.' Bana o gün o kadar tepki gösteren biri gene de partide kalsın diye gayret gösterdim. Biz buraya baba ocağı diyoruz. Vaktiyle buraya hizmet eden kimseyi kaybetmek ister miyiz? İşte Muharrem İnce. Bütün yaşananlara rağmen 'Ben baba ocağına döneceğim' dedi, döndü. Bu baba ocağında kimse sarayın kayyumluk görevini kabul edemez. Kabul ederse o zaman karşılaşacağı muamele budur.
"DELEGELER NOTERE GİDEREK KONGRE İSTERSE İSTANBUL İL KONGRESİNİ YENİLERİZ 20 GÜN SONRA"
Birincisi, şerefli polisimizi bu iğrençliğe alet etmesinler. İkincisi, onun da şerefi onlara kalır ama böyle bir şeye kalkışacaklarını da zannetmiyorum. Ayrıca, bir dizi kararlarımız da var. İl delegelerimiz bize diyorlar ki, 'Yenileyin İstanbul seçimlerini, görsünler delegenin iradesini'. Bu hafta görülür her bir delege notere gider, 'Seçim istiyorum. Kongre istiyorum.' der. İstanbul İl Kongresini yenileriz 20 gün sonra. İl delegelerimiz kimi istiyorsa yeni il başkanı seçilir. Özgür Çelik o güne kadar görevinin başındadır. O gün de Özgür Çelik yeniden seçilir. Asliye hukuk mahkemesi de aldığı tedbir kararıyla oturur. Yani buna teslim olacak halimiz yok. Seçim hukukunu da yetkili Sarıyer İlçe Seçim Kurulu ve Yüksek Seçim Kurulu yürütür. Asliye hukuk mahkemesi kim oluyor?
Bu yolu bir kere açarsanız Türkiye'de yarın iktidar değişti, geldi bir asliye hukuk mahkemesi, yeni iktidar bunların yaptığı gibi uygun bir hakim buldu, oraya 'MHP'nin kongresini iptal ettim. AKP'nin kongresini iptal ettim.' Hukuk güvencesi diye bir şey yok. Seçimin kesinleşmesi diye bir şey var. Sen bunu yaptığında seçilmiş hiç kimsenin bir garantisi olmuyor.
MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARINA YANIT
Ben Devlet Bey'e 'Bırak AK Parti'yi koalisyon olalım' demiyorum. Demokratikleşmeyle ilgili ihtiyaç duyulursa birlikte adım atalım. AK Parti'nin demokratikleşme amacı olmadığı için MHP'nin böyle bir şeyi varsa 'MHP ile dahi birlikte olabilir' dedim. Devlet Bey bunu sanki 'AK Parti'yi bırak, birlikte siyaset yapalım' gibi algılamak istemiş. Onun üstünden kendince AK Parti ile nikah tazeliyor. Benim bu noktada söyleyeceğim bir şey yok. Benim, topyekun sizin Türkiye'yi getirdiğiniz noktaya itirazım var. Devlet Bahçeli'nin metinlerini yazanları biliyoruz. O yazanın da nasıl bir kuyruk acısı olduğunu da biliyorum. O yazarların Devlet Bey'den ne fırçalar yediklerini de biliyoruz. MHP'yi buralara sürükleyenlerin yarın gerçek bir yargılama oldıuğunda neyle karşılacaklarını da biliyoruz.
Yaşına hürmeten Devlet Bey'e selam verdiğim için bana kızıyorlar. Hatırını sorarım kardeşim, ben bir insanım. Benim siyasetimde insani ilişkilerin önüne geçebilecek bir mevzu yok ama duruşumuzda da bir değişiklik yok.
CHP KOMİSYONDA KALACAK MI?
Komisyonda ne şartlarda ve amaçla olduğumuz ortada. Tarihsel bir tutarlılık içerisindeyiz. Biz yıllardır, 'Kapalı kapılar ardından konuşmayın, Mecliste konuşun' dedik. Bunun yapılması için çalışmalar yürüttük. Arkadaşlarımıza operasyon yapılmasın şartıyla girmedim ki. Bu komisyon 18 Mart gününden önce kurulsaydı girmeyecek miydik? Benim iktidara karşı verdiğim mücadele ayrı bir şey. Meclis milletin yeri. Tayyip Bey beni sarayda bir resepsiyona davet etti. Anıtkabir'de geldi selam verdi, selamını aldım ama saraya çağırdı gitmedim. Meclis AK Partinin, MHP'nin mülkü değil. Komisyona girince onlara katılmış olmuyorsunuz. Milletin verdiği görevi yapmış oluyorsun. Girerken 'Biz burada Anayasa konuşmayız' dedik. 'Terörsüz Türkiye'ye evet ama terörsüz ve demokratik Türkiye' dedik. CHP'nin bu komisyonda olmamasını en çok isteyen kişi Recep Tayyip Erdoğan."
Özgür Özel, Halk TV yayınında, "Doğru bir aday belirleriz, belirlediğimiz adayımız cumhurbaşkanlığı görevini Erdoğan'dan alır. Ekrem Bey zaten içeride, adaylığından korkuyor. Tutuklama gerekçelerinde kaçma şüphesi deniyor. Ekrem Bey kaçsa en sevinecek olan Recep Tayyip Erdoğan. Diplomanın iptaline karşı dava açtık, bir hakim geldi ve doğru soruları sordu. Baktılar bu diploma iptaline karşı yürütmeyi durdurma gelmek üzere, hakimi aldılar sürdüler. Bu kadar hukuk devletinin ayaklar altına alındığı bir süreç olmadı. Ekrem Bey'den korkuyorsan o aday olmasın. Özgür Özel'den korkuyorsan partinin başında olmasın. Al 2 Kasım'a seçim kararını partinin genel başkanlığını bırakırım. Partinin genel başkanı olmamdan bu kadar rahatsızsa 2 Kasım'da seçim yapma kaydıyla ben genel başkanlığı bırakacağım, Ekrem Başkan da aday olmayacak. Hodri meydan. 3 Kasım'da Türkiye'de bayram... Emeklinin de yüzü güler, benim de yüzüm güler. Varsa cesareti istediği şartları sağlayayım diyorum. Anlaşılıyor ki bu partinin başından beni götürmek, Ekrem Başkan'ın adaylığına engel olmak gibi iki temel yaklaşımı var. Seçime kadar genel başkanlığı bırakayım ama otobüsün üstünden inmem, kampanyayı yaparım" ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
"En hukuk tanımaz, en diplomasını hak etmeyen, mesleğine en büyük hakareti eden kişidir Akın Gürlek. Bu açıklamayı yapması için Adalet Bakanlığı'nın 153/1 nolu genelgesine göre HSK'dan izin alması gerekiyor. Almış mı? Diyelim ki almış. HSK'nın 33 nolu genelgesine göre yaptığı açıklama kişilerin suçlu olduğuna ilişkin kanaat uyandıramaz diyor. Açıklaması, 'yüzyılın en büyük yolsuzluk dosyası.' Daha iddianame yazılmamış, yargılama başlamamış, deliller tartışılmamış, tanıklar dinlenmemiş, savunma yapılmamış, mahkeme başkanı ve heyetinin vereceği kararı şimdiden ilan ediyor. Bir an önce iddianameyi çıkar, konuş. Akın Gürlek denen adam diplomasını inkar eden, hukukçu kimliğine hakaret eden birisi.
"YÜZYILIN EN BÜYÜK HAYSİYET CELLATLIĞIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Hemen şoför arkadaşları salsınlar. Ekrem Başkan'ın iki emekçi şoförü bir iftiracının sadece beyanlarıyla delil olmadan tutuklandı. Birisi söylemiş, 'Bunlara Ekrem İmamoğlu şirket kurdurttu.' Bari adamların TC'sini gir de bu kişiler şirket kurdu mu bir bak. Sırf zulüm olsun diye yapıyor. Vaktiyle bir MASAK raporu çıkardı, peçete oldu gitti. Cevdet Yılmaz dün adli yıl açılışında dedi ki, 'Kimse karar alan mahkemeye hakaret etme hakkına sahip değildir.' Bir kişi alkış yapmadı. Neden yapmadı. Herkes biliyor ki Özgür Özel, meydanlara toplanan yüz binler mahkemeye, mahkeme kararına hakaret ediyor değiller. Bir savcının masumiyet karinesini ayaklar altına almasına, suçsuz insanları aileleriyle tehdit etmesine... İtirafçı olanlar açısından mahkeme safhasında başka şeyler yaşanacak. O kadar şirkete el koyuyorlar sonra itirafçı olursan malları geri veririm diyor. Bu kadar düştüler. Yüzyılın en büyük haysiyet cellatlığıyla, yüzyılın en büyük iftira kampanyasıyla karşı karşıyayız. Yüz yıl boyunca unutulmayacak bir büyük saldırının altında yüz yıllık parti.
Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü'nden çıkmış gelmiş herhangi bir siyasetçi değil. AK Parti'nin elinden İstanbul'u almış, İstanbul'u üç kez kazanmış birisini, Atatürk'ün partisini iktidar yapacak birisini içeri attılar. Ekrem İmamoğlu'nun suçu Erdoğan'ı yenme suçudur. Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluk gerekçesi bu suça yeniden teşebbüs edecek olmasıdır. Bunu bilmeyen kendini kandırır. Ekrem İmamoğlu benim babamın oğlu değil. İnsan olarak çok seviyorum ayrı bir şey. Bir kusuru olsa, deriz ki, 'Ettiğini çekecek arkadaş'. Gözümün önünde İmamoğlu'nun bu ülkede CHP'yi iktidar yapacağı güçte birisi olduğunu gördüğüm için böyle bir mücadele veriyorum.
"CUMHUR İTTİFAKI'NIN TEMELLERİNİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDE ATTINIZ"
Devlet Bey ile şunu mu konuşayım o zaman. Bir Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla partisinde kaybettiği iktidarı kazananların, bugünkü iktidarın dümen suyunu girdiğini unutmadık mı diyeyim. Meral Akşener, 900 delegenin desteğini almışken... İzmir Milletvekili olan birisinin, MHP ile mahkeme arasında mekik dokuduğunu, MHP'nin kurultay sürecinin durdurulduğunu, partinin bölündüğünü ve AK Parti ile rejim değişikliğine rıza gösterdiğini mi söyleyeyim. Biz bunu yapmadığımız için eğer partinin başından gideceksek, ben giderim partinin başından. AK Parti 10 yıl daha asgari ücretliyi, emekliyi ezecekse, memura sefalet zamları verecekse, ben bunun karşısında partinin genel başkanı olacaksam, olmaz olsun öyle genel başkanlık, reddediyorum. Denemesi bedava. Bir Asliye Hukuk Mahkemesi düzeni üzerinden AK Parti'ye teslim olmuşlar. Cumhur İttifakı 15 Temmuz günü sokaklarda kuruldu diyorlar. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Cumhur İttifakı'nın temellerini attınız. Hukuk camiası bilmiyor mu bunları. MHP'nin bunun diyetini ödediğini bilmeyen mi var. Bugün yeni bir Asliye Hukuk dümeniyle CHP'ye aynı teklif... Biz o parti gibi davranmayacağımızı gösteriyoruz.
CHP'nin liderine 'Ankara'ya dön, partinin başında otur' dediler. İstanbul'a, Samsun'a, Bayburt'a gitme diyorlar. Bu partiyi kişisel çıkarlar için asla paspas ettirmeyiz. Bu parti öyle bir parti olsaydı darbelerden sonra yeniden ayağa kalkmazdı. Biz başkasına benzemeyiz. Bir arkadan vurmayız hele hele birileri gibi yere düşene asla tekme atmayız. Vuruşacaksak da yüz yüze vuruşuruz. Maalesef arkadan vuranlarla muhatabız.
"YILMAZ TUNÇ, ADALET BAKANLIĞI PORTRESİDİR"
Sayın Tunç, HSK'nın başkanı. Akın Gürlek, HSK'dan izin almadan basın açıklaması yapıyor. Sayın Tunç, bunun altında eziliyor bir şey diyemiyor. Akın Gürlek'in yaptığı her iş, Sayın Tunç'u paspas eden işler. Yılmaz Tunç, Adalet Bakanlığı portresidir. Duvara asmışlar bunu Adalet Bakanı diye. Türkiye'de adaleti Tayyip Erdoğan ile Akın Gürlek yönetiyor. En kötü şekilde yönetiyorlar. Hababam Sınıfı'nda paşanın resmi var ya, onun gibi duruyor. 7 soru sordum, desin ki o sorulardakiler olmadı. Bir tane avukat var, Adalet Bakanlığı'ndan izin almadan sorgulanıyor, bir tane avukat var Adalet Bakanlığı'ndan izin alınıyor. Sorulara cevap vereceğine... Özgür Bey, bu eczacı halinle senin Adalet Bakanı olarak durduğun yerden 10 kat daha fazla neyin ne olduğunu görüyor biliyor.
"MANSUR YAVAŞ, EKREM BEY'İN YENİDEN SİYASET YAPMASININ TEMİNATIDIR"
En doğru adayı, aday göstereceğiz. Bir genel başkan partinin doğal adayıdır, Türkiye'deki siyaset sistemi de Türkiye'deki siyasi gelenek de buna müsait. Geçmişte bunun örnekleri de çok oldu. Parlamenter sistemde partinin genel başkanı milletvekili adayı olur, hangi parti seçimi kazanırsa onun genel başkanına hükümeti kurma görevi verilir. Yeni cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde CHP'nin genel başkanını aday gösterdiği de oldu, göstermediği de oldu. Kendime baştan bir kısıt koydum ve bu kurala uyuyorum. Ben dedim ki, 'Kendi adaylığımı bu partiye dayatmak yerine en doğru adayı belirlemenin teminatı olacağım.' Son ana kadar adayımız İmamoğlu'dur. Ama gazeteci ısrarla soruyor, 'Ya olamazsa...' Bunun üzerine cevap veriyorum. O gün olamazsa en doğru adaya bakılır. Anketlere bakılır. Bir isim kesin kazanıyorsa o isim aday olmalıdır. Ama onu da kendim ilan etmek yerine İmamoğlu'nun adaylığında olduğu gibi, yine toplumsallaştırmak lazım. Birden çok aday kazanıyordur, o zaman sandık kurulur siz karar verin denir topluma. Baktığımızda Mansur Bey, CHP'nin yadsıyamayacağı, yok sayamayacağı bir aday alternatifidir. Buna da yalan atacak halim yok sorulduğunda. Mansur Bey'in kendi işine odaklı gayreti var, toplum tarafından beğeniliyor. Bugünden o güne bir şey söylemek mümkün değil. Ekrem Başkan'ı bırakmayız, ona sahip çıkmak zorundayız. Mansur Bey, Ekrem Bey'in yedeği değil, o Mansur Bey'e de haksızlık olur. Ama Ekrem Bey'in de yeniden siyaset yapmasının teminatıdır hem Mansur Yavaş hem Özgür Özel hem bütün CHP'liler. Ne dayanışmamızı eksik edeceğiz, ne kimseyi şimdiden aday göstereceğiz. Bu kadar şeyin içinde bana çalışmak ve fedakarlık düşer. Seçeneklerden biri genel başkan olunca orada iş değişir. Bir anda işler size doğru döner.
9 şirketin ortalamalarına bakıyoruz. Parti açık ara önde. Ekrem Başkan, 19 Mart meselesinden sonra Tayyip Erdoğan'a karşı açık ara önde. 11 puanlık bir ağırlıklı ortalama ile önde. CHP, neredeyse bazı anketlerde AKP-MHP toplamından fazla. Anket dediğin bir trend meselesi. CHP, 31 Mart seçimlerinden beri yükseliş trendini sürdürüyor. Şu anda da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin saldırıları karşısında gerilemiş değiliz.
"MORALİMİZİ BOZARSAK ONLAR KAZANIR"
Bir kötülük yapmak üzere görevlendirilmiş bir ekip saldırdıkça saldırıyor, saldırmaya devam ediyor. Biz moralimizi bozarsak, enerjimizi düşürürsek onlar kazanır. Toparlanın, teslim olmuyoruz kardeşim. Biz buranın asli sahipleriyiz. Bu bayrağın üzerindeki kırmızı renk şehit kanı, dedelerimizin kanı. Üstüne düşen ay yıldız da muharebe meydanındaki ay yıldız. Biz öyle işine geldi mi düşman donanmasına kırmızı halı serenlerden, sıkıştı mı İngiliz zırhlısıyla kaçanlardan değiliz. Biz, 'Geldikleri gibi giderler' diyen gelenekten geliyoruz. Teslim olmak geleneğimizde yok. Birileri cumhuriyetin kolonlarını kesmeye çalışıyor, biz o kolona çivi çaktırmayanız. Büyük bir mücadelenin içindeyiz. Bugünkü de 10'uncu dalga olsun. Biz direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. Karşımızdakilerin demokrasiden ne kadar nasibini almamış olduklarını herkes görüyor. Biz buna karşı dimdik ayaktayız. Bizim aramızda olmayı hak etmeyenlerle yolu ayırırız."
Kararın ardından Halk TV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özgür Özel'in konuşmasından satır başları şu şekilde:
"Birincisi biz haberdardık, bu 10'ncu denemeydi. 10. denemede tutturdular diye özetleyeyim. Ankara'da 6, İstanbul'da 4 tane dava var. Bu dava, 4 davanın bir bileşimi. Ankara'da da 6 davanın bir bileşimi bir dava yürüyor. Asliye hukuk mahkemelerine başvuruyorlar ve diyorlar ki, işte 'İstanbul İl Kongresi'ni iptal edin' ya da 'CHP'nin kurultayını iptal edin' ve 'Tedbir kararı verin. Yani mahkemeyi daha görmeden, görevdekileri uzaklaştırın'. Bunu bugüne kadar 9 ayrı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin başkanı reddetti.
Sebebi de şu, hatta bunu konunun uzmanı hukukçular, hukukçu arkadaşlarım şöyle anlatıyorlar. 'Bu davada tedbir kararı verilemez. Çünkü doğrudan sonuç doğurur. Şimdi, yönetimin uzaklaştırılmasını talep ediyorsun bir gerekçeyle, daha doğrusu yapılan kongrenin iptalini talep ediyorsun. İptal olursa yönetim uzaklaşacak. Sen bunu yapmadan ilk günden iptal et diyorsun. Bunu 9 mahkeme reddetti. 10'uncuda tutturdular. 11'incisini de bugün bir Akın Gürlek, bir birleştirme kararıyla yapmaya çalışıyor.
Yani o da diyor ki, 'Nihayet tutturdunuz. Sürece ben de vaziyet ediyorum' deyip kendince baş kötü olarak 'Bu kötülükten de benim haberim var. Dolayısıyla en baştakinin haberi var. Sayın Erdoğan'ın talimat ve direktifleriyle biz sizinle uğraşıyorduk. Nihayet bu kadar hukuksuzluğu kabul edebilecek bir asliye hukuk mahkemesi bulduk' deyip zil takıp oynuyor bugün.
"AK PARTİ VE MHP'NİN SİYASETEN ZARAR GÖRECEĞİ BİR SONUÇ DOĞURUR"
Ne sonuç doğuracak? Siyaseten Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, eğer bu kararı onlarla birlikte savunacak olurlarsa, Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyaseten zarar göreceği, muhalefetin ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin birbirine daha sıkı sarılacağı bir siyasi sonuç doğurur bu. Bugüne kadar seçim sonuçlarını yargı yoluyla değiştirmeye çalışmak ne sonuç verdiyse, örneğin İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı ilk seçim iptal olduğu gece, fark 13 bindi. 60 gün sonra yapılan seçimlerde fark 806 bine çıktı. Millet sevmiyor böyle şeyleri. O yüzden siyaseten son derece güçlü olan ve güçlenmekte olan pozisyonumuzu tahkim eder.
Ama hukuken neler olacak? O tartışmanın detaylarını hukukçulara bırakmayı tercih ederim. Ama biz ne yapacağız derseniz, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hukuken yapılması gereken her adımı atacağız. Hukukçu arkadaşlar bakıyorlar. Örneğin, mahkemeye itiraz edilecek elbette. Mahkemenin kararına istinafta itiraz edilecek elbette. Ama bir yandan bu mahkemenin yaptığı bu iş Türkiye'de seçim hukukunu askıya alıyor. Bu açıdan Yüksek Seçim Kurulu'na ve yine bu mahkemenin aldığı karar Türkiye'de, bir asliye hukuk mahkemesi, İstanbul'daki bir asliye hukuk mahkemesi. Bundan önceki bütün asliye hukuk mahkemeleri hep ne yaptı? Gelen davayı 'görevsizlik' dedi, Ankara'ya yolladı. Çünkü siyasi partilerin genel merkezleri Ankara'dadır. İllerin tüzel kişilikleri yoktur. Siyasi partilerin ve onların illerdeki yönetimlerinin aleyhine açılan davalar Ankara'da görülür. Bu en temel kural. Ankara'da böyle bir hakim bulamadıkları için İstanbul'daki bir hakime bu kararı aldırmışlar. Bu durum, hukuk sistemi açısından tamamen bir kanunsuzluk hali olduğu için Anayasa Mahkemesi'ne de bu durum açısından tedbir talebiyle başvuracağız. Bunların hepsini teker teker yaparız.
"BUGÜN BÖYLE BİR AKIL TUTULMASIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Şimdi bu kararı olağan kabul etsek, yani böyle bir kararın alınabilir olduğunu kabul etsek ne olur? Türkiye'deki il, ilçe ve Yüksek Seçim Kurulları'nın yürüttüğü hiçbir seçim bundan sonra kesin değildir. Hani günleri var ve kesinleşiyor ve yazıyor ya 'YSK'nın kararı kesindir ve hiçbir merciye başvurulamaz.' Hatta Anayasa Mahkemesi'ne gidiyorsun o da diyor ki 'YSK kararları kesindir, ben bile bakamam.' O seçim hukukunda günler var, o günler belli ve yıllar sonra bile ortaya çıkabilecek bir 'tam kanunsuzluk' hali varsa bunun da başvuru yeri yine YSK'dır. Yani kesinleşmiş bir kararını YSK'ya örneğin 5 farkla biten bir seçimde oy kullanması kanunen kesin yasak 7 kişi bulursanız YSK bu seçimi 3 yıl sonra da iptal eder ama YSK iptal edebilir. Yoksa ne yaparsınız biliyor musunuz? Bütün asliye hukuk mahkemeleri Yüksek Seçim Kurulu'nun temyiz mercisi olur, hem de süre tanımaksızın. Bugün böyle bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız.
Peki, bunu niye yapıyorlar? Bunu şundan yapıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi'ni durduramadıklarını, Cumhuriyet Halk Partisi'ni birbirine düşüremediklerini, Cumhuriyet Halk Partisi'nin yükselişine engel olamadıklarını, Cumhuriyet Halk Partisi'ni itibarsızlaştırmak için kurdukları bütün planların suya düştüğünü, işlemediğini görüyorlar. Onun için yapıyorlar. Hatta bugün MYK'da bir değerli genel başkan yardımcımız, 'Genel Başkanım demek ki bunlar ekonomiyi de düzeltemeyeceklerini anlamışlar' dedi. Çünkü ekonomiyi düzeltebilecek olsa belki seçimi kazanabilir. 'Biz ekonomiyi düzeltemeyeceğiz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi'ni yenemeyeceğiz. Her şeyi göze alalım ve CHP'yi ortadan kaldıralım.' Böyle bir niyetleri var.
"YÜZÜN TUTUYORSA KAPATMA DAVASI AÇ"
Şimdi Atatürk'ün kurduğu partiyi ortadan kaldırmak sana nasip olur mu? Bu millet savaş meydanlarında kurulmuş partiyi asliye ceza mahkemelerinde sana kapattırır mı? Veya işleyemez hale getirtir mi? Yüzün tutuyorsa kapatma davası aç. Bir onu yapmadılar. Yapsalar şaşırmam. Ama bu parti savaş meydanlarında, Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin birleşmesiyle kurulmuş. Sonradan adını Cumhuriyet Halk Fırkası olarak almış bir parti. Savaş meydanında Atatürk'ün kurduğu partiyi, birinci kongresi Sivas Kongresi olan partiyi, sen Çağlayan Adliyesi'nin asliye hukuk mahkemesinde yok edemezsin, durduramazsın. Ama bu büyük bir özgüvenle, büyük bir inançla söylüyorum, kötülüğün zirve yaptığı ama bizim de mücadele azmimizin zirve yaptığı noktadayız. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi açısından, Türkiye demokrasisi açısından çok ayıplı bir gün olarak görüyorum.
"BUNA TESLİM OLMAYACAĞIZ"
CHP açısından inanın ne kötülükler gördük. Bu da onlardan bir tanesi. Buna teslim olmayacağımızı herkes bilsin. Onun dışında bir dizi karar aldık, ne yapacağız falan merak ettiğiniz, sizin açmak istediğiniz kısımlardan anlatalım. İstanbul'a gideceğim tabii. Yarın ilk önce çok önemli bir işim var benim, o işimin önüne kimse geçemez. Yarın saat 11.00'de Nehir'i kazandığı okuluna kaydettireceğiz. Ferdi'nin kızı sevgili Nehir mimarlık fakültesi kazanmıştı, onu okuluna kaydettireceğim. Velisi olarak o görevimi yapacağım. Ondan sonra da mücadeleye devam edeceğiz.
Diğer tarafı işin şu; yarın akşam Zeytinburnu'nda zaten bir miting planlanmıştı. Bu yapılan büyük haksızlığa karşı, buna tepki gösteren herkesi, bütün İstanbulluları, İstanbul'un bütün demokratlarını Zeytinburnu'na davet ediyoruz. Saraçhane, İBB'ye kayyum atama girişiminin ve direnişin sembolik mekanıydı. Ancak burada il başkanlığı seçimi iptal edilmeye çalışıldığı için bütün ilçeler bizim açımızdan 39 ilçemiz de mücadele alanı ve yarınki Zeytinburnu'ndaki miting alanı değiştirmiyoruz. Bu meseleye de tepki göstereceğimiz, zaten bu mesele de 19 Mart darbe sürecinin son geldiği evredir. Bu mitingimizi yapacağız.
"MAHKEMENİN VERDİĞİ KARAR HUKUKEN DE SİYASETEN DE YOK HÜKMÜNDEDİR"
Bunun yanında tabii mahkemenin verdiği karar hukuken de siyaseten de yok hükmündedir. O mahkemenin verdiği kararın hiçbir tarafını tanımıyoruz. İstanbul il başkanımız zaten MYK karar aldı, il başkanımız da MYK'dan hemen önce orada bekleyen topluluğa MYK'mızın aldığı o kararı da duyurdu, il başkanımız görevinin başındadır ve partimizin kendi içinde yapmış olduğu, yani bizim partimizin kendi iç hukukuyla yapmış olduğu mahalle delege seçimleri var. O seçimlerimizi de tamamlayacağız, sürecimizi sürdürüyoruz. Hatta şu kadarını söyleyeyim, yani 'Niye bugün?' diye sorarsanız, İstanbul'da bu hafta sonu 53 mahallemiz kalmıştı. Şu ana kadar 908 mahalleyi bitirmiştik. Yani İstanbul'un mahalle seçimleri bitti. 14 ilçe kongremizin günü belliydi. Gelecek hafta 14 ilçemizin, sonraki hafta da diğer ilçelerimizin. Yani 2,5 yıl önce yapılan seçimi iptal etmeye uğraşıyorlar. Bir yandan İstanbul'da mahallelerden delegeler seçildi. Onlar ilçelerini yapıp zaten bu süreç tamamlanıyordu. Maksat doğruya erişmek ya da maksat bir seçim süreciyle ilgili bir şey yapmak değil. Maksat CHP'nin kongre takvimini durdurmak. Neyini durduruyorsun? Kongre takvimini biz yürütüyoruz, CHP yürütüyor. Özgür Çelik, İstanbul İl Başkanımızdır. Görevinin başındadır. Görevine devam ediyor.
"GÜRSEL TEKİN'İ PARTİDEN İHRAÇ ETTİK"
İsminden bağımsız olarak atanan kayyum heyetinden görevi kabul edeceğini anladığımız, açıklaması o yönde olan kişiyi partiden ihraç ettik. Ne konuştuğunun bir önemi yok. Şunun açısından söyleyeceğim. Gürsel Tekin partiden istifa ettiğinde ben partiye emeği olan birisinin duygusallıkla partiden istifa etmesinin doğru olmadığını söylemiş, partide kalmasını talep etmiş birisiyim aslında. Yani duygum bu benim. Gürsel Tekin'den bağımsız, teknik bir şey söylüyorum. Kayyumun partinin üyesi olması gerekiyor kanuna göre. CHP'li hiç kimse sarayın kurduğu bu kumpasın bir parçası olamaz. Parçası olanın partiden ilişkisini keseriz. İhraç ettiniz mi? Evet. Kendisini tedbirli şekilde, yani karar alındığı an parti üyeliği sona eriyor, tedbirli şekilde Yüksek Disiplin Kuruluna verdik ve partiden ihraç ettik. Bu Gürsel Tekin olsa olur bir başka isim olsa olur. Bu saray düzeninin bu yargı kumpasına 'Ben görev yaparım' diyen diğer 4 arkadaşın açıklamalarını bilmediğimiz için onlar çok yakın takibimizde olan partililerimiz. Geçmişte ilçe başkanlığı görevleri yapmışlar. Eğer onlar 'Biz görevi kabul ediyoruz' derlerse onlar da ihraç edecek. CHP'nin ne il başkanlığına, ne Genel Merkezine CHP'linin seçmediği biri girebilir."
"CHP'NİN KURULTAYINI İPTAL ETMEYE KALKMAK ÇOK BÜYÜK SİYASİ CESARET İSTER"
"İstanbul İl Kongresi'nin iptal edilip Özgür Çelik'in görevden alınması acaba 15 Eylül'de kurultayla ilgili duruşmada da kurultayın iptal edileceği yönündeki bir işaret midir?" sorusuna Özel, şu yanıtı verdi:
"Hukuken her iki görüşü savunan arkadaşlar da oldu. Siyaseten İstanbul İl Kongresi'ni iptal edenin yarın niyeti CHP'yi karıştırmak olduktan sonra. Baksanıza bir CHP'liyle 'Geç partiliyi yönet' diyor. Bu CHP'liyi birbirine düşürmek, CHP'yi karıştırmak maksadıyla yapılan bir iş oldu. Siyasi bir hamle olduğu kesin. Mahkeme bir takım kararlar aldı, alıyor. O kendi takip etmesi gereken yol haritasını takip ediyor sonuçta. O konuda bir şey diyecek değilim. Hani sayın mahkemeye 'Şunu yapacak, bunu yapacak' diyemem. Ama CHP'nin kurultayını iptal etmeye kalkmak da çok büyük bir siyasi cesaret ister, siyasi gözü dönmüşlük ister ve denemesi bedava. Denemesi bedava ama Saraçhane'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kayyuma teslim etmeyen CHP, bu partiyi de bu partinin binasını da genel merkezini de üyelerinin iradesini de kimseye teslim etmez."
"ONLARIN İCAZETİYLE TOPLANMADIĞIMIZ İÇİN ONLARIN DA İCAZETİYLE DAĞILMIYORUZ"
Özel, "Bu mitingleri daha etkili kılmak veya mitinglerden daha etkili olmak üzere yeni eylem planlarınız var mı? Başka neler yapmayı planlıyorsunuz?" sorunu şöyle yanıtladı:
"Şimdi bu konuda her fikre açığız. Mitinglerimizin birer miting olmadığını, zaten mitinge katılanlar en coşkulu şekilde paylaşıyor. Ben diyorum ki bu bir miting değil. Miting olsaydı yazın ortasında öğrenciler yokken, hava bu kadar sıcakken, millet tatildeyken ne işi var 100 bin kişinin gece burada? Mitinge gelmedik, eyleme geldik diyorum. Ve en çok bu alkış alıyor. Bu bir eylemsellik hali. Yani bunu bir miting olarak nitelemek, mitingin bir teması olur, toplanırsın, dağılırsın. Biz uykumuz geliyor gidip dağılıyoruz. Dağılmayabiliriz de. Akıllarını başlarına toplasınlar. Dağılmayabiliriz de. Bana 'İnsanları sokağa mı davet ediyorsun' dediler. Bir saniye düşünmedim. Çünkü bir süre ezberle ülkeyi yönetmeye alışmış. 'İnsanları sokağa davet edemezsin.' Sokak dediğin yer demokrasi, tepki ve protesto rejimidir. Sen anayasayı askıya almışsın. Sen olmadık işlere kalkışmışsın. Sen İstanbul'un karşısına Başbakan geçirmişsin olmamış, Meclis Başkanı koymuşsun olmamış. En güvendiğin bakanını o alanda koymuşsun olmamış.
İstanbul'u beş yıl yönetmiş. 50 çeşit kumpas kurmuşsun. Üstüne 1 milyon farkla seçtiği kişiye darbe yapmaya kalkarsan, 'Tabii' dedim, 'Sokağa davet ediyorum'. Sokağa çıktık. 7 gün üst üste aynı meydan, aynı otobüs, aynı konuşmacı ve her gün artan kalabalıklarla tarihin en önemli eylemlerini yaptık. Ve İstanbul'u kayyumun elinden aldık. Şimdi bu süreçte biz toplanıyoruz ve biz istediğimiz için dağılıyoruz. Zaten toplanmamızı istemiyorlar. Toplanmamıza yasak getiriyorlar. Biz onların vapurları bağladığı, köprüleri kaldırdığı, metroları durdurduğu gün 1 milyon 200 bin kişi Saraçhane'de olmuşuz. O yüzden onların icazetiyle toplanmadığımız için onların da icazetiyle dağılmıyoruz. İcap ettirdiği gün dağılmamak üzere toplanırız. Tek meydanda değil, çok meydanda toplanırız. 100 binler, 1 milyonlar değil, 10 milyonlar toplanırız."
"Anayasa'yı askıya alan, sandıktan vazgeçen bir iktidar var. Bu iktidarın en önemli mücadelesi enflasyonu dizginlemek. Çünkü başka türlü bu hayat pahalılığı ile sokağa çıkamazlar. Pazara gidemezler, millet yüzlerine tükürüyor. Faizler belli bir noktaya kadar düşmüşken, 19 Mart'ta büyük bir sıçrama oldu ve hala daha toplayamadılar. Bugün benzer bir şeyi göze alıyorlar. Borsa İstanbul yüzde 6 ile dibe çakıldı. Bunu göze alanın, ekonomiyi düzeltme amacı olabilir mi? 1,5-2 saat içinde İstanbul İl Kongresi kararı borsayı yüzde 6 düşürdü. Türkiye'nin önemli bankaları tahtalarını işlemlere kapattı.
Bana diyorlar ki 'Ankara'ya git partinin başında otur.' Bu ne demek? 'Anadolu'yu gezersen seni partinin başından indiririm' demek. Beni tehdit ediyor. Beni partinin başından indirmekle tehdit ediyorlar. Ben de onlara diyorum ki, 'Partinin başında sınırları çizilmiş olarak oturacağıma, mücadelemi yaparım; hadi gelin indirin'. İndirirsen. Millet kimi indiriyor, kimi bindiriyor görürüz. Her türlü darbeye karşı milletin direnme hakkı vardır.
Psikolojik üstünlüğün muhalefette olduğunu biliyorlar ve bunun çoğunluk enerjisine dönüştüğünü de görüyorlar. Bu üstünlük temelini haklılıktan alıyor. Haksız biri üstünlük elde edemez. Millet kimin haklı, kimin haksız olduğunu biliyor. Millet kimin hırsız olduğunu, kimin olmadığını görüyor. 'Belediyeleri silkeleyin' dediklerinde amaçları hizmetleri engellemekti. Buna engel olamayınca bu hizmetleri yapanları alıp içeri attılar. Millet haklı ile haksızı ayırt ediyor. Çatlasalar da patlasalar da biz kazanacağız.
"SANDIĞA KASTEDEN BİR YARGI DARBESİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
Bunlar her şeyi yapmayı göze almış. Gözleri dönmüş bunların. Her şeyi göze almış durumdayız. O yüzden moralimiz en üst noktada. MYK'mızda kararlılık ve güç vardı. Ne MYK'da ne İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik'te bir umutsuzluk görmedim. Çelik, 'Üstesinden geliriz Sayın Genel Başkanım' dedi. Çünkü o görevini mahkemeden değil, bu partinin kuruluş ilkelerinden almış birisi. O yüzden biz CHP olarak, arkamızda meydanlardaki çoğunluk enerjisini psikolojik üstünlükten, ahlaki üstünlükten alıyoruz. Bu insanlara tek talebim, bu çoğunluk enerjisini çoğaltarak devam etmeleri. Başka kurtuluş yok. Rejime kasteden Anayasa değişikliği yapmışlardı. Şimdi sandığa kasteden bir yargı darbesi ile karşı karşıyayız.
"KAYYUM OLMAYI KİM KABUL EDERSE ONU DA PARTİDEN ATACAĞIZ"
Kayyum olmayı kim kabul ederse onu da partiden atacağız. Çünkü CHP'nin bu yargı oyununa alet olacak üyesi olamaz. Gürsel Tekin beni ağır eleştirdi. Nedeni Kadıköy'e belediye başkanı adayı olmak istedi, yapamadık. Sonra bizi ağır şekilde eleştirdi, partiden istifa edeceğini söyledi. O zaman dedim ki: 'İstifa etmesin. Partide emeği var.' Bana o gün o kadar tepki gösteren biri gene de partide kalsın diye gayret gösterdim. Biz buraya baba ocağı diyoruz. Vaktiyle buraya hizmet eden kimseyi kaybetmek ister miyiz? İşte Muharrem İnce. Bütün yaşananlara rağmen 'Ben baba ocağına döneceğim' dedi, döndü. Bu baba ocağında kimse sarayın kayyumluk görevini kabul edemez. Kabul ederse o zaman karşılaşacağı muamele budur.
"DELEGELER NOTERE GİDEREK KONGRE İSTERSE İSTANBUL İL KONGRESİNİ YENİLERİZ 20 GÜN SONRA"
Birincisi, şerefli polisimizi bu iğrençliğe alet etmesinler. İkincisi, onun da şerefi onlara kalır ama böyle bir şeye kalkışacaklarını da zannetmiyorum. Ayrıca, bir dizi kararlarımız da var. İl delegelerimiz bize diyorlar ki, 'Yenileyin İstanbul seçimlerini, görsünler delegenin iradesini'. Bu hafta görülür her bir delege notere gider, 'Seçim istiyorum. Kongre istiyorum.' der. İstanbul İl Kongresini yenileriz 20 gün sonra. İl delegelerimiz kimi istiyorsa yeni il başkanı seçilir. Özgür Çelik o güne kadar görevinin başındadır. O gün de Özgür Çelik yeniden seçilir. Asliye hukuk mahkemesi de aldığı tedbir kararıyla oturur. Yani buna teslim olacak halimiz yok. Seçim hukukunu da yetkili Sarıyer İlçe Seçim Kurulu ve Yüksek Seçim Kurulu yürütür. Asliye hukuk mahkemesi kim oluyor?
Bu yolu bir kere açarsanız Türkiye'de yarın iktidar değişti, geldi bir asliye hukuk mahkemesi, yeni iktidar bunların yaptığı gibi uygun bir hakim buldu, oraya 'MHP'nin kongresini iptal ettim. AKP'nin kongresini iptal ettim.' Hukuk güvencesi diye bir şey yok. Seçimin kesinleşmesi diye bir şey var. Sen bunu yaptığında seçilmiş hiç kimsenin bir garantisi olmuyor.
MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARINA YANIT
Ben Devlet Bey'e 'Bırak AK Parti'yi koalisyon olalım' demiyorum. Demokratikleşmeyle ilgili ihtiyaç duyulursa birlikte adım atalım. AK Parti'nin demokratikleşme amacı olmadığı için MHP'nin böyle bir şeyi varsa 'MHP ile dahi birlikte olabilir' dedim. Devlet Bey bunu sanki 'AK Parti'yi bırak, birlikte siyaset yapalım' gibi algılamak istemiş. Onun üstünden kendince AK Parti ile nikah tazeliyor. Benim bu noktada söyleyeceğim bir şey yok. Benim, topyekun sizin Türkiye'yi getirdiğiniz noktaya itirazım var. Devlet Bahçeli'nin metinlerini yazanları biliyoruz. O yazanın da nasıl bir kuyruk acısı olduğunu da biliyorum. O yazarların Devlet Bey'den ne fırçalar yediklerini de biliyoruz. MHP'yi buralara sürükleyenlerin yarın gerçek bir yargılama oldıuğunda neyle karşılacaklarını da biliyoruz.
Yaşına hürmeten Devlet Bey'e selam verdiğim için bana kızıyorlar. Hatırını sorarım kardeşim, ben bir insanım. Benim siyasetimde insani ilişkilerin önüne geçebilecek bir mevzu yok ama duruşumuzda da bir değişiklik yok.
CHP KOMİSYONDA KALACAK MI?
Komisyonda ne şartlarda ve amaçla olduğumuz ortada. Tarihsel bir tutarlılık içerisindeyiz. Biz yıllardır, 'Kapalı kapılar ardından konuşmayın, Mecliste konuşun' dedik. Bunun yapılması için çalışmalar yürüttük. Arkadaşlarımıza operasyon yapılmasın şartıyla girmedim ki. Bu komisyon 18 Mart gününden önce kurulsaydı girmeyecek miydik? Benim iktidara karşı verdiğim mücadele ayrı bir şey. Meclis milletin yeri. Tayyip Bey beni sarayda bir resepsiyona davet etti. Anıtkabir'de geldi selam verdi, selamını aldım ama saraya çağırdı gitmedim. Meclis AK Partinin, MHP'nin mülkü değil. Komisyona girince onlara katılmış olmuyorsunuz. Milletin verdiği görevi yapmış oluyorsun. Girerken 'Biz burada Anayasa konuşmayız' dedik. 'Terörsüz Türkiye'ye evet ama terörsüz ve demokratik Türkiye' dedik. CHP'nin bu komisyonda olmamasını en çok isteyen kişi Recep Tayyip Erdoğan."
Özgür Özel, Halk TV yayınında, "Doğru bir aday belirleriz, belirlediğimiz adayımız cumhurbaşkanlığı görevini Erdoğan'dan alır. Ekrem Bey zaten içeride, adaylığından korkuyor. Tutuklama gerekçelerinde kaçma şüphesi deniyor. Ekrem Bey kaçsa en sevinecek olan Recep Tayyip Erdoğan. Diplomanın iptaline karşı dava açtık, bir hakim geldi ve doğru soruları sordu. Baktılar bu diploma iptaline karşı yürütmeyi durdurma gelmek üzere, hakimi aldılar sürdüler. Bu kadar hukuk devletinin ayaklar altına alındığı bir süreç olmadı. Ekrem Bey'den korkuyorsan o aday olmasın. Özgür Özel'den korkuyorsan partinin başında olmasın. Al 2 Kasım'a seçim kararını partinin genel başkanlığını bırakırım. Partinin genel başkanı olmamdan bu kadar rahatsızsa 2 Kasım'da seçim yapma kaydıyla ben genel başkanlığı bırakacağım, Ekrem Başkan da aday olmayacak. Hodri meydan. 3 Kasım'da Türkiye'de bayram... Emeklinin de yüzü güler, benim de yüzüm güler. Varsa cesareti istediği şartları sağlayayım diyorum. Anlaşılıyor ki bu partinin başından beni götürmek, Ekrem Başkan'ın adaylığına engel olmak gibi iki temel yaklaşımı var. Seçime kadar genel başkanlığı bırakayım ama otobüsün üstünden inmem, kampanyayı yaparım" ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
"En hukuk tanımaz, en diplomasını hak etmeyen, mesleğine en büyük hakareti eden kişidir Akın Gürlek. Bu açıklamayı yapması için Adalet Bakanlığı'nın 153/1 nolu genelgesine göre HSK'dan izin alması gerekiyor. Almış mı? Diyelim ki almış. HSK'nın 33 nolu genelgesine göre yaptığı açıklama kişilerin suçlu olduğuna ilişkin kanaat uyandıramaz diyor. Açıklaması, 'yüzyılın en büyük yolsuzluk dosyası.' Daha iddianame yazılmamış, yargılama başlamamış, deliller tartışılmamış, tanıklar dinlenmemiş, savunma yapılmamış, mahkeme başkanı ve heyetinin vereceği kararı şimdiden ilan ediyor. Bir an önce iddianameyi çıkar, konuş. Akın Gürlek denen adam diplomasını inkar eden, hukukçu kimliğine hakaret eden birisi.
"YÜZYILIN EN BÜYÜK HAYSİYET CELLATLIĞIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Hemen şoför arkadaşları salsınlar. Ekrem Başkan'ın iki emekçi şoförü bir iftiracının sadece beyanlarıyla delil olmadan tutuklandı. Birisi söylemiş, 'Bunlara Ekrem İmamoğlu şirket kurdurttu.' Bari adamların TC'sini gir de bu kişiler şirket kurdu mu bir bak. Sırf zulüm olsun diye yapıyor. Vaktiyle bir MASAK raporu çıkardı, peçete oldu gitti. Cevdet Yılmaz dün adli yıl açılışında dedi ki, 'Kimse karar alan mahkemeye hakaret etme hakkına sahip değildir.' Bir kişi alkış yapmadı. Neden yapmadı. Herkes biliyor ki Özgür Özel, meydanlara toplanan yüz binler mahkemeye, mahkeme kararına hakaret ediyor değiller. Bir savcının masumiyet karinesini ayaklar altına almasına, suçsuz insanları aileleriyle tehdit etmesine... İtirafçı olanlar açısından mahkeme safhasında başka şeyler yaşanacak. O kadar şirkete el koyuyorlar sonra itirafçı olursan malları geri veririm diyor. Bu kadar düştüler. Yüzyılın en büyük haysiyet cellatlığıyla, yüzyılın en büyük iftira kampanyasıyla karşı karşıyayız. Yüz yıl boyunca unutulmayacak bir büyük saldırının altında yüz yıllık parti.
Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü'nden çıkmış gelmiş herhangi bir siyasetçi değil. AK Parti'nin elinden İstanbul'u almış, İstanbul'u üç kez kazanmış birisini, Atatürk'ün partisini iktidar yapacak birisini içeri attılar. Ekrem İmamoğlu'nun suçu Erdoğan'ı yenme suçudur. Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluk gerekçesi bu suça yeniden teşebbüs edecek olmasıdır. Bunu bilmeyen kendini kandırır. Ekrem İmamoğlu benim babamın oğlu değil. İnsan olarak çok seviyorum ayrı bir şey. Bir kusuru olsa, deriz ki, 'Ettiğini çekecek arkadaş'. Gözümün önünde İmamoğlu'nun bu ülkede CHP'yi iktidar yapacağı güçte birisi olduğunu gördüğüm için böyle bir mücadele veriyorum.
"CUMHUR İTTİFAKI'NIN TEMELLERİNİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDE ATTINIZ"
Devlet Bey ile şunu mu konuşayım o zaman. Bir Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla partisinde kaybettiği iktidarı kazananların, bugünkü iktidarın dümen suyunu girdiğini unutmadık mı diyeyim. Meral Akşener, 900 delegenin desteğini almışken... İzmir Milletvekili olan birisinin, MHP ile mahkeme arasında mekik dokuduğunu, MHP'nin kurultay sürecinin durdurulduğunu, partinin bölündüğünü ve AK Parti ile rejim değişikliğine rıza gösterdiğini mi söyleyeyim. Biz bunu yapmadığımız için eğer partinin başından gideceksek, ben giderim partinin başından. AK Parti 10 yıl daha asgari ücretliyi, emekliyi ezecekse, memura sefalet zamları verecekse, ben bunun karşısında partinin genel başkanı olacaksam, olmaz olsun öyle genel başkanlık, reddediyorum. Denemesi bedava. Bir Asliye Hukuk Mahkemesi düzeni üzerinden AK Parti'ye teslim olmuşlar. Cumhur İttifakı 15 Temmuz günü sokaklarda kuruldu diyorlar. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Cumhur İttifakı'nın temellerini attınız. Hukuk camiası bilmiyor mu bunları. MHP'nin bunun diyetini ödediğini bilmeyen mi var. Bugün yeni bir Asliye Hukuk dümeniyle CHP'ye aynı teklif... Biz o parti gibi davranmayacağımızı gösteriyoruz.
CHP'nin liderine 'Ankara'ya dön, partinin başında otur' dediler. İstanbul'a, Samsun'a, Bayburt'a gitme diyorlar. Bu partiyi kişisel çıkarlar için asla paspas ettirmeyiz. Bu parti öyle bir parti olsaydı darbelerden sonra yeniden ayağa kalkmazdı. Biz başkasına benzemeyiz. Bir arkadan vurmayız hele hele birileri gibi yere düşene asla tekme atmayız. Vuruşacaksak da yüz yüze vuruşuruz. Maalesef arkadan vuranlarla muhatabız.
"YILMAZ TUNÇ, ADALET BAKANLIĞI PORTRESİDİR"
Sayın Tunç, HSK'nın başkanı. Akın Gürlek, HSK'dan izin almadan basın açıklaması yapıyor. Sayın Tunç, bunun altında eziliyor bir şey diyemiyor. Akın Gürlek'in yaptığı her iş, Sayın Tunç'u paspas eden işler. Yılmaz Tunç, Adalet Bakanlığı portresidir. Duvara asmışlar bunu Adalet Bakanı diye. Türkiye'de adaleti Tayyip Erdoğan ile Akın Gürlek yönetiyor. En kötü şekilde yönetiyorlar. Hababam Sınıfı'nda paşanın resmi var ya, onun gibi duruyor. 7 soru sordum, desin ki o sorulardakiler olmadı. Bir tane avukat var, Adalet Bakanlığı'ndan izin almadan sorgulanıyor, bir tane avukat var Adalet Bakanlığı'ndan izin alınıyor. Sorulara cevap vereceğine... Özgür Bey, bu eczacı halinle senin Adalet Bakanı olarak durduğun yerden 10 kat daha fazla neyin ne olduğunu görüyor biliyor.
"MANSUR YAVAŞ, EKREM BEY'İN YENİDEN SİYASET YAPMASININ TEMİNATIDIR"
En doğru adayı, aday göstereceğiz. Bir genel başkan partinin doğal adayıdır, Türkiye'deki siyaset sistemi de Türkiye'deki siyasi gelenek de buna müsait. Geçmişte bunun örnekleri de çok oldu. Parlamenter sistemde partinin genel başkanı milletvekili adayı olur, hangi parti seçimi kazanırsa onun genel başkanına hükümeti kurma görevi verilir. Yeni cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde CHP'nin genel başkanını aday gösterdiği de oldu, göstermediği de oldu. Kendime baştan bir kısıt koydum ve bu kurala uyuyorum. Ben dedim ki, 'Kendi adaylığımı bu partiye dayatmak yerine en doğru adayı belirlemenin teminatı olacağım.' Son ana kadar adayımız İmamoğlu'dur. Ama gazeteci ısrarla soruyor, 'Ya olamazsa...' Bunun üzerine cevap veriyorum. O gün olamazsa en doğru adaya bakılır. Anketlere bakılır. Bir isim kesin kazanıyorsa o isim aday olmalıdır. Ama onu da kendim ilan etmek yerine İmamoğlu'nun adaylığında olduğu gibi, yine toplumsallaştırmak lazım. Birden çok aday kazanıyordur, o zaman sandık kurulur siz karar verin denir topluma. Baktığımızda Mansur Bey, CHP'nin yadsıyamayacağı, yok sayamayacağı bir aday alternatifidir. Buna da yalan atacak halim yok sorulduğunda. Mansur Bey'in kendi işine odaklı gayreti var, toplum tarafından beğeniliyor. Bugünden o güne bir şey söylemek mümkün değil. Ekrem Başkan'ı bırakmayız, ona sahip çıkmak zorundayız. Mansur Bey, Ekrem Bey'in yedeği değil, o Mansur Bey'e de haksızlık olur. Ama Ekrem Bey'in de yeniden siyaset yapmasının teminatıdır hem Mansur Yavaş hem Özgür Özel hem bütün CHP'liler. Ne dayanışmamızı eksik edeceğiz, ne kimseyi şimdiden aday göstereceğiz. Bu kadar şeyin içinde bana çalışmak ve fedakarlık düşer. Seçeneklerden biri genel başkan olunca orada iş değişir. Bir anda işler size doğru döner.
9 şirketin ortalamalarına bakıyoruz. Parti açık ara önde. Ekrem Başkan, 19 Mart meselesinden sonra Tayyip Erdoğan'a karşı açık ara önde. 11 puanlık bir ağırlıklı ortalama ile önde. CHP, neredeyse bazı anketlerde AKP-MHP toplamından fazla. Anket dediğin bir trend meselesi. CHP, 31 Mart seçimlerinden beri yükseliş trendini sürdürüyor. Şu anda da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin saldırıları karşısında gerilemiş değiliz.
"MORALİMİZİ BOZARSAK ONLAR KAZANIR"
Bir kötülük yapmak üzere görevlendirilmiş bir ekip saldırdıkça saldırıyor, saldırmaya devam ediyor. Biz moralimizi bozarsak, enerjimizi düşürürsek onlar kazanır. Toparlanın, teslim olmuyoruz kardeşim. Biz buranın asli sahipleriyiz. Bu bayrağın üzerindeki kırmızı renk şehit kanı, dedelerimizin kanı. Üstüne düşen ay yıldız da muharebe meydanındaki ay yıldız. Biz öyle işine geldi mi düşman donanmasına kırmızı halı serenlerden, sıkıştı mı İngiliz zırhlısıyla kaçanlardan değiliz. Biz, 'Geldikleri gibi giderler' diyen gelenekten geliyoruz. Teslim olmak geleneğimizde yok. Birileri cumhuriyetin kolonlarını kesmeye çalışıyor, biz o kolona çivi çaktırmayanız. Büyük bir mücadelenin içindeyiz. Bugünkü de 10'uncu dalga olsun. Biz direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. Karşımızdakilerin demokrasiden ne kadar nasibini almamış olduklarını herkes görüyor. Biz buna karşı dimdik ayaktayız. Bizim aramızda olmayı hak etmeyenlerle yolu ayırırız."