Nereden Nereye…

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
İsrail’in İran’a yaptığı saldırıdan söz ediyorum. Orta Doğu maalesef kaynayan kazan… savaş, kıtlık, açlık, sefalet… gibi insan yaşamını olumsuz etkileyen ne kadar kavram varsa bölge için kullanabiliriz. Zira bölge tam olarak demokratikleşememiş, akıl ve bilim gelişmemiş, dini temeller dayanak noktası haline getirilerek toplum bir takım yanlış görüşlerin ışığında adeta sindirilmiş noktadadır. Yer altı kaynakları açısından dünyanın göz bebeği sayılan Orta Doğu coğrafyasının değişmeyen talihi maalesef son İsrail, İran sürtüşmesinde yine kendisini göstermiş oldu. Tarihsel süreç içerisinde Orta Doğu bu tarz savaşlara sürekli muhatap olmuş, darbeler almıştır. 1878 yılında imzalanan Berlin Kongresinde, Batılı güçler; bölge hakkında uzun süreli kararlarını vermişlerdi. Bu karar: iktidar değişse bile sürekli genel politika olarak varlığını devam ettirmiştir. Orta Doğu da bulunan ve çoğunluğu Müslüman olan ülkeler, izledikleri ikircikli politikanın bedelini ağır bir şekilde ödemişlerdi. Örnek Olarak yakın dönemde, Irak ve Suriye izledikleri politikaların yanlış olduğunu anladıkları vakit ülke çoktan elden gitmişti. Bölgenin güçlü ve bir o kadar da gizemli ülkesi olan İran’da izlediği yanlış politikaların karşılığını bugün almaktadır. İran 1979 İran İslam Devriminden sonra Şah karşıtı dini bir yönetim kurdu. Bu yönetimle birlikte bölgede kendisini siyasal anlamda islam ülkelerinden önde ve bu ülkelerim hamisi statüsünde görmeye başladı. İslamın Şii mezhebini ön plana çıkaran İran, kendi yaptığı devrimin aynısını diğer islam ülkelerinde de gerçekleştirmeye çalışmıştır. Örneğin: Suriye, Irak, Yemen, Suudi Arabistan, Umman gibi bölgelerde bulunan Şii halkları kışkırtarak bu ülkelerde karışıklıklar çıkarmaya çalışmıştır. Yemen’de bunu başarmış hatta çok kan dökülmesine sebep olmuştur. İslam ülkeleri arasında varlığını güçlü bir şekilde sabitlemeye çalışan İran, bu olumsuz tutumuna ek olarak Batı karşıtı bir politika izlemiştir. Başta ABD olmak üzere karşısında aldığı batılı ülkelere cephe olarak kendisini Asya’ya doğru yöneltmiş, Çin ve Rusya yanlısı bir politika izlemiştir. Bu politik duruş, sahip olduğu çok sayıda petrolü dışarıya satamamasına sebep olmuştur. Çünkü Batı gerek izlenen radikal politikalardan ve gerekse izlenen Asya yanlısı politikadan dolayı ülkeyi bir nevi cezalandırmıştır. Ekonomik anlamda yoksul olan ülke bugün belki kendisinin yarısı nüfusa sahip olmayan İsrail ile savaş haline gelmiştir. Humeyni, 1979 Devriminden sonra Devrim muhafızları adıyla kurduğu örgütlere çok güvenmiş, Hizbullah’ı, Devrimin en büyük başarısı olarak göstermiştir. Fakat görüldüğü kadarıyla İsrail saldırısı karşısında kurulan yerel örgütlerin herhangi bir etkisi görülmemiştir. İsrail, saldırı esnasında mümkün olduğunca stratejik bölgelere hücum ederek savaşın etkisini uzun süreli bırakmaya çalışmaktadır. Bölgede yaşanan bu mücadelenin en büyük sebepleri yaşanan emperyalist mücadele sonucunda artık kaynakların ülkelere yetmiyor olmasıdır. -Bir üçüncü dünya savaşı çıkar mı? - Buna ben ihtimal vermiyorum. Çünkü daha önce yaşanan I. ve II. Dünya savaşları sonucunda elde edilen pratikler ülkelerin hiçte istemedikleri tabloları gün yüzüne çıkarmıştı. Dolayısıyla dış politikada soğuk kanlı olunması gerektiğini, bu noktada dikkatli olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Rasyonel politikalar izlenmelidir. Ancak bu politikalara ek olarak caydırıcı bir askeri gücün olması gerektiği de gün gibi ortadadır. Savaş esnasında İran ve İsrail liderlerinin konuşmalarında hiçbir şekilde mutedil davranılmayacağının belirtmeleri, Orta Doğu’da geri dönülemez ve öngörülemez sonuçlar doğuracaktır.
 
Geri
Üst