Nerede o eski günler??

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Vallahi bizi öyle ettiniz, öyle bir hale getirdiniz ki, korku endişe dolu, gelecek ve yaşam güvencesi olmayan, barut ve ölüm kokan tehlikeli sokakları, insan haklarının kaybolduğu, kıtlığın parasızlığın işsizliğin sefilliğin kol gezdiği dönemlerde, bir dilim ekmeği bölüşürdük, düşeni kaldırırdık, yardımlaşma ve dayanışma, birlik ve beraberliğin hat safhada idi. EOKA tedhiş örgütünün ölüm saçan saldırılarının, İngiliz sömürge idaresinin sirenleriyle sürekli sokağa çıkma yasaklarının ardından, 1963’te tekrar başlayan Rum saldırıları, insanlık dışı muameleleri, katliamları, kabus dolu ölüm dolu O karanlık günleri, 11 yılın sonundaki savaşın unutulmaz sıkıntı endişe ve zorluklarını; şimdi kavuştuğumuz özgürlüğe, Vatanımızda Bayrağımızın gölgesinde Anavatanımızın güvencesinde, geçmişte hayal bile edemediğimiz bir yaşam düzeyine sahip olmamıza rağmen, geçmişi özler duruma geldik, getirdiniz. 1955 Nisan ayında ENOSİS amaçlı EOKA terör örgütünün silahlı faaliyete geçmesinin sonrasında adadaki diğer karma köyler gibi biz de köyümüz Aysergi’den Mağusa’ya göç etmek zorunda kaldık. Zaten 10-11 aileydik, takriben 50 nüfus. Mağusa’da viranelere, doğal mağaralara, mazgallara, tarihi kiliselere, kapısız, penceresiz sıvasız bitmemiş evlere yerleştik diğer köylü göçmenler de. İlkel bir hayat, lakin dayanışma yardımlaşma en üst seviyede, şikayet hiç olmadı. Çocuk olarak 4-5 kişiydik, okula kayıt olduk. Türkiye Kızılay yardımları gelmeye başladı, bunlarla idare ederdik. Elektrik yok, su, tuvalet, yatak, masa, sandalye vs yok, ocak islim. Lamba arabacı feneri. Sonra çadırlar geldi, Çifte Mazgal karşısına kale dışı çadır kent kurduk, yüzden fazla çadır, şimdiki Serbest Liman olduğu yere. 1960 ortasına kadar çadırda. Bu yılda Kıbrıs ortaklık Cumhuriyeti de kuruldu. Cumhuriyet kurulmadan önce sömürge döneminde neredeyse her gün Mağusa kale içinde eylemler nümayişler yapılırdı, ilk okul ve orta okulda iken hepimiz katılırdık, bağırma çağırma, pankart taşıma vs. Başı Namık Kemal Lisesi ve Liman İşçileri çekerdi. Ne ateşli öğrenciler ve insanlarımız vardı, birlik beraberlik içinde. Geceleri duvarlara yazı yazardık, Kara Çete, 9 Eylül, Volkan gibi. Kadınlarımız da nümayişlerde hep en öndeydiler. Annem, babam, ablam NKL öğrenci yurtlarının ilk aşçıları idi 4 yıl. Bu açıdan ben yurtta ve diğer büyük öğrencilerden çok şeyler öğrendim, örnek aldım. Cevdet Paşaoğlu, Süleyman Mormenekşe’li, Mulla Ali, Hikmet Geçitkale’li, Hasan Ahmet, Altan abi (Polis Kumandanı Osman beyin oğlu) kızı Sevcan, Naim Komutan, Aydın Pekri, Zahir, Emir Hoca, Şakir abi, Ali Osman (Galatyalı) Halil Hoca (Boltaşlı), Sayman kardeşi Ergün Demirciler, Teoman Ersöz, Firdevs Hocanım, Meral İrfan Nadir, Asil Nadir, Hüseyin Akansoy, Mehmet Erdoğan vs. Türkiye sevdası Türkiye özlemi zirvedeydi. Gerçekten çok zor dönemlerdi 1960 öncesi, hem Rumlara hem İngiliz’e karşı. Ekonomik durum çok kötüydü. Biz 12-15 yaşlarında arkadaşlar, Sultan Kıraner, Hasan Nihat, Selim Suphi, Yıldıray GAAMBER, Gökhan Noyan, Teoman Sırrı, Erdoğan Kenan, Erdal Musa, Alper Hilmi (Kaptan) boğazdan denize girer yüzerek liman karşısında adalara giderdik, bir şeyler götürür yerdik, akşama kadar kalır balık avlardık, deniz ürünü binnez çıkarırdık. Nümayiş olacağı gün denize gitmez Namık Kemal Meydanında hazır olurduk, hepsine de katılırdık. Nevzat ( number one ) dayı davuluynan en önde. 28 Ocak çatışmalarını da yaşadık Mağusa Kapısında. Ben bu günleri asla unutmam, arkadaşlarımı da, bu uğurda mücadele eden büyüklerimi da. Ayni ruh ve ayni birlik beraberlik 1963’ten sonra 1974 ve sonrasına kadar sürdü. Demokrasiye geçiş olduktan sonra zaman ilerledikçe birlik beraberlik yardımlaşma dayanışma yavaş yavaş erozyona uğradı. Dış güçler, Rum komşu içimize sızmaya başladı, zayıf halkalar ortaya çıktı, işbirliklerini şu veya bu şekilde meydanı da boş bulunca kolayca geliştirdiler. Şimdi bütün Milli ve Manevi değerlerimize, Devletimize, Anavatanımıza, dinimize imanımıza korkunç saldırılar serbestçe yapılmakta. Halbuki, 1960’lı yıllarda Mücahit arkadaşlarıma sürekli, birlik beraberliğimizin ne kadar güzel olduğunu ve hiçbir ülkede böyle olmadığını ve kimsenin bunu yıkamayacağını, bu şekilde mutlak surette nere gitse gelse kazanacağımızı söylerdim. Evet sonuçta kazandık kazanmasına da ne var ki elimizde tutamıyoruz, neredeyse yarı nüfusumuz suyu bizim değirmene değil karşı tarafın değirmenine taşır. İşte, bu cihetten bunları görmektense keşke geçmiş geri gelse derim, o birlik beraberlik ruhu, yardımlaşma dayanışma ruhu. En azından bir bütün olduğumuzu, parçalanmış olarak değil, BİR BİRİMİZİN KUYUSUNU KAZARAK DEĞİL. ANAVATANIMIZA HAKARET EDEREK DEĞİL, İHANETİ GÖREREK DEĞİL. NEREDE O ESKİ GÜNLER?????
 
Geri
Üst