A
Admin
Yönetici
Yönetici
Bir bayramı daha geride bıraktık. Bayram deyince yaşı müsait olan pek çok büyüğümüzün, 'Nerede o eski bayramlar?!...' diye iç geçirdiğini duyar gibiyim. Bayramlar değişmedi. Bayramı inancına, gelenek görenek ve kültürüne göre kutlayan Anadolu insanı da değişmedi. Kim değişti biliyor musunuz? Bizler değiştik. Gözü kapıda olan büyüklerimizi göz ardı ederek, toplumundan kopan, sözde sınıf atlayan(!), kültüründen, gelenek ve göreneklerinden uzaklaşan, bayramda otellere, turlara giderek kendini elit zanneden, yabancılaşmış azınlık değişti. Manevi bağların, komşuluk ilişkilerinin ve toplumsal dayanışmanın simgesi olan eski bayramlar, bayramlarda otellere ve turlara giden yeni nesiller için birer hatıra haline gelirken, bayramı bayram gibi yaşayan çocuklarımızın çok şanslı olduğunu hatırlatmakta yarar var. Çocukluğunda, kırmızı rugan ayakkabılarına sarılıp yatan çocuklar, kaynaşmayı pekiştirmek adına karşılıklı alınan bayram hediyeleri, söz konusu elit kesim için bir anlam ifade etmiyor belki ama, Ancak, Anadolu’nun büyük çoğunluğu, özellikle ülkemizin pek çok köşesinde insanlarımızın millî ve manevî bağları sıklaştırıp huzur içinde birbirini kucaklamaya devam etmesi, milli birlik ve bütünlüğümüz için çok şey ifade ediyor. Mesela, siz hiç mendil içinde bayram parası ve şeker aldınız mı? Eskiden bayramlarda, ince düşünceli insanlar çocukları utandırmamak için, harçlık ve şekerleri mendil içerisinde verirlerdi. Eskiden hazır tatlılar, pastaneler günümüzdeki kadar yaygın olmadığı için, evlerde hamurlar yoğrulur, yufkalar açılır ve baklavalar, börekler yapılır, sarmalar sarılırdı. Gelecek olan misafir önemsenir, ikramda kusur etmemek, misafiri iyi karşılamak için herkes gücü yettiğince en iyi hazırlığı yapmaya çalışırdı. Bayram ziyaretleri yapılırdı. Bayram ziyaretleri için önceden haber verilmezdi. Önce büyüklerden başlanılarak, çat kapı gidilirdi. Bayram sohbetleri yapılırdı. Özellikle mahalle bakkalından çikolata alınır; yine mahalle kolonyacısından kolonya alınır ya da esans doldurulurdu. Bayramda fırınlar ekmek çıkarmaz; fırınlar çalışmazdı. Tek bir Bayram gazetesi çıkardı. Fırıncılar, gazeteciler gibi, toplumun tüm kesimleri bayram tatili yaparlardı. Büyükler evlerinde misafir bekler, küçükler ziyaret için ev ev gezerlerdi. Bayramlar tatil değildi; tatile gitmek yerine büyüklere ziyaretlere gidilirdi. Eskiden şehirlerde, bayramın 2.3. ya da 4. Günlerinde paryam kutlamalarının yapıldığı panayırlar olurdu. Özellikle çocukların daha çok eğlenmesi için yapılan panayırlarda salıncaklar, dönme dolaplar, çeşitli oyunlar olurdu. En büyük mutluluk konsol oyunları, bilgisayarlar, akıllı telefonlar değil; mahalleye gelen salıncaklara binmekti. Bayram mesajı diye bir kavram yoktu. Hele akıllı telefonlarla kameralı görüşme yapma fikri hiç yoktu. Eskiden, bayramlaşmanın tek yolu bayram ziyareti ve el öpmekti. Tüm aile bireylerinin bir araya geldiği bayram yemekleri olurdu. Bu yemekler aile bağlarının güçlenmesi için birer fırsattı. Bayramlara özel radyo televizyon programları olurdu. Demek ki, büyüklerimizin “nerede o eski bayramlar” diyerek iç geçirmelerinde haklılık payları çokmuş.