Ne Foça ne Dikili! Çakıl tabanı, akvaryum kadar berrak: Aile dostu koy seni bekliyor

A

Admin

Yönetici
Yönetici
İrem Buse KIRKKAYALI - EGE TELGRAF/ Sabahın ilk ışıkları vurduğunda su öyle bir berrak ki, sanki camdan bakıyorsun; su yüzeyi tamamen transparan, etraftaki çakılları tek tek seçiyorsun. Şnorkel şart zira gasp edilen her nefes, içinde küçük balık sürülerini görmekle kıymetleniyor. Sonra derinlik öyle hızlı artıyor ki; birkaç adım sonra karanlık maviye geçiş başlayıveriyor, çocuk oynamaktan ziyade suyun bir macera vadisine dönüştüğünü fark ediyor. Şezlong yok ama doğal gölgelik cepler var; ceviz rengi çakıl taşlarının arasında irili ufaklı gölgelikler, ağaç dallarının kıvrımları… Bir örtü serilsin, ailen otursun; gölge sessizliğiyle birleşince bir nefes alırsın. Deniz ayakkabını giymezsen çakıllar bir anda seni hatırlatıyor ama o da hoş; ayakların kırılmasın ama hatırlansın.

SUYU NEDEN CAM GİBİ?


Palamutbükü’nün suyu, sadece berrak değil, görünürlüğü o kadar yüksek ki deniz yatağında bile birkaç metre ileriyi görmenin yarattığı güven hissi apayrı. Bu berraklık, Datça’nın batı ucu sakinliğini doğayla buluşturur; rüzgârsız günlerde bile dalgadan uzak sular göl hareketi gibi sakin. Çakıl tabanı hem güzel hem güvenli bir giriş sağlar; ayağını yere bastığında suyun dokusuyla irtibata geçiyorsun. Bu onlarca yıldır korunmuş yapı, gelenlere bir nevi “güvenli cennete iniş” havası verir.

AİLELER İÇİN NEDEN UYGUN?


Burada çocukların birlikte yüzüp oynayabileceği, derinliğin erken geldiği rahat bir alan var. Çakıl taşlarının altında gizlenen küçük midyelere rastlamak, o küçük maceraların sebebi oluyor. Denizin içine ışığı bölen çakıllar, çocuklu aileler için inan var, güven hissi veriyor. Ayrıca bölgedeki tesislerde (örneğin restoran-cafélerde) şezlong ve şemsiye hizmetleri genellikle yemekten sonra ücretsiz sunuluyor yani hem konfor hem bütçe dostu bir rota.

TARİH VE KÖY DOKUSU İÇ İÇE


Palamutbükü’nü yalnız denizle düşünme. Bahçelerinde badem ve zeytin ağaçlarının hışırtısı, akşamüstü bir mutluluk kabarcığı gibi sahile taşıyor. Kimi işletmelerin terasında rakı-balık sohbeti ya da Ahmet Usta’nın balık ekmeği, günün doruk notası gibi. Ve üzerine bir de Knidos Antik Kenti kısa bir yolculukla ekleniyor; tarihi taşlar, denizin çağrısıyla dolan bir yürüyüş…

Akkum Plajı


NE ZAMAN GİDİLMELİ?


Yazın yüksek sezonda bile burası Dar caddenin sıkışıklığından uzak; geniş sahil sayesinde sıkışık his oluşmuyor. Sabah erken saatlerde su daha cam gibi, sıcak ama hareket az; öğleden sonra gölge biraz beliriyor. Eylül tatili düşünüyorsan, su hâlâ sıcak ama kalabalık yok; fotoğrafı o tam “film sahnesi” duygusuyla yakalıyorsun.

HUZUR DOLU SAHİL SENİN!


Foça’yla Dikili’yle yarışacak bir koy arıyorsan, burada etmiyorsun; çünkü burası başka frekans çalıyor. Cam gibi su, çakıl taban, hızlı derinleşme, şnorkelli keşif, doğal gölgelikler, aile huzuru… Hepsi bir arada. “Neden buraya henüz kimse gelmemiş” hissiyle bakan insanlara, şu an sessiz sedasız bekleyen bir cennetin varlığını hatırlatan bir rota. Palamutbükü’nün tüm bu parçalarını bir araya getirdim. İstersen şimdi sırada “en yakın konaklama” ya da “en iyi kahvaltıcı ve gün batım noktası” gibi bir mini rehber çıkarabilirim. Merak ettiren ne varsa, devam edelim.
 
Geri
Üst