A
Admin
Yönetici
Yönetici
CGTN Türk Dış Haberler Servisi Dünya, çok kutuplu güç mücadelesinin giderek silahlı çatışmalara dönüştüğü kritik bir dönemden geçiyor. Ukrayna’da üçüncü yılına giren savaş, Gazze’de derinleşen insani kriz ve İran ile İsrail arasında patlak veren doğrudan askeri çatışma, uluslararası güvenlik mimarisinin temel taşlarının sarsıldığını açıkça ortaya koyuyor. Küresel sistemin böylesine kırılganlaştığı bir atmosferde toplanan NATO, 25-26 Haziran tarihlerinde Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenen zirvede savunma stratejilerini yeniden değerlendirmek yerine, askeri harcamaların daha da artırılması yönünde karar aldı. Lahey zirvesi, NATO’nun “kolektif savunma” anlayışını ileriye taşıdığı iddiasıyla sunulsa da, yapılan açıklamalar ve alınan kararlar, özellikle ittifak dışındaki ülkelerde güvensizlik dalgası yarattı. 2022 Madrid ve 2023 Vilnius zirvelerinde şekillenen caydırıcılık vizyonu bu yıl daha da sertleştirildi. Lahey Bildirisi’nde NATO liderleri, üye ülkelerin savunma harcamalarını gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) en az %2’si seviyesinde tutmasının yetersiz kaldığını vurgulayarak, “bazı ülkelerin %5’lik bir savunma harcaması hedefini benimsemiş olmasını memnuniyetle karşıladıklarını” açıkladı. Bu ifadeler, fiilen %5 seviyesinin yeni standart haline geldiğini gösteriyor. Rusya üzerinden silahlanma dalgası Zirve sonunda yayımlanan bildiride yer alan “Avrupa-Atlantik bölgesine yönelik en büyük tehdit, Rusya Federasyonu’dur” ifadesi ise NATO’nun uzun vadeli güvenlik stratejisinin merkezine Rusya’yı yerleştirdiğini açıkça ortaya koydu. Lahey kararları arasında dikkat çeken bir diğer unsur ise NATO’nun doğu kanadındaki askeri varlığını kalıcı hale getirme planları. Baltıklar, Polonya ve Romanya başta olmak üzere birçok sınır ülkesinde önceden “dönerli” sistemle konuşlandırılan kuvvetlerin kalıcı üs yapısıyla tahkim edilmesi kararlaştırıldı. Buna ek olarak, ileri konuşlu savunma sistemlerinin geliştirilmesi, uzun menzilli silah kabiliyetlerinin artırılması ve siber savunma sistemlerine milyarlarca dolarlık yeni yatırımlar yapılması da zirvede teyit edildi. Çin cephesi: NATO’ya sert tepki ve tek Çin vurgusu NATO Lahey Zirvesi’nde yayımlanan bildiride Çin’e doğrudan bir atıf yer almazken, zirve öncesi ve sırasındaki bazı açıklamalar Pekin’i hedef aldı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, özellikle Tayvan Boğazı’ndaki gerilimlere, Çin’in askeri modernizasyonuna ve Rusya ile yakın ilişkilerine atıf yaparak Çin’i bir güvenlik riski olarak nitelendirdi. Rutte’nin Çin karşıtı ifadeleri NATO’nun Lahey bildirisinde kendine yer bulmazken Çin’in Hollanda Büyükelçiliği yaptığı açıklamada Pekin karşıtı söylemleri “önyargılı, gerçek dışı ve kışkırtıcı” olarak tanımladı. Çinli sözcü, “NATO'nun Çin hakkında yaptığı açıklamalar, Tayvan meselesini çarpıtmakta, Çin’in Ukrayna’daki tutumunu karalamakta ve hayali bir ‘Çin tehdidi’ üretmektedir” ifadelerini kullandı. Çin, ayrıca Tayvan sorununa da değinerek “Tayvan sorunu, Çin’in iç işleridir ve hiçbir şekilde dış müdahaleye açık değildir. Boğazlar arası barışı tehdit eden asıl unsur, Tayvan bağımsızlığını savunan ayrılıkçı güçler ile bunlara dışarıdan verilen desteklerdir.” değerlendirmesinde bulundu. “Gerçekten barış istiyorsanız, Tayvan’ın bağımsızlığını değil Çin’in egemenliğini tanımalısınız” mesajı, diplomatik çevrelerde net bir uyarı olarak okundu. “Çin ne Ukrayna krizinin faili ne de tarafıdır” NATO zirvesinde Rusya-Ukrayna savaşıyla bağlantılı olarak Çin’in adı dolaylı olarak gündeme geldi. Rutte, Çin’in Rusya ile yakın ilişkisine dikkat çekmiş ve Ukrayna savaşında Pekin’in “sorumlu davranmadığını” ima etmişti. Rutte’nin günah keçisi aradığının altını çizen Çin’in Hollanda Büyükelçiliği “Çin, Ukrayna krizinin yaratıcısı değildir. Taraf da değildir. Ateşi körüklemeyiz, bencil çıkarlar peşinde koşmayız. Aksine barış müzakerelerini teşvik ettik ve yapıcı rolümüz uluslararası toplum tarafından takdir edildi.” mesajını paylaştı. Çinli yetkililerin açıklamalarındaki dikkat çeken bir diğer vurgu ise NATO’nun coğrafi sınırları ve işlevine dair eleştirilerdi. Büyükelçilik, NATO’nun kendi ilan ettiği “bölgesel ve savunmacı” karakterle çeliştiğini savunarak “NATO, kendini bölgesel ve savunma amaçlı bir ittifak olarak tanımlıyor. Umarız bu tanıma sadık kalır. Atlantik ile Pasifik birbirine karıştırılmamalıdır.” ifadelerini kullandı. Lahey bildirisinde Pekin yönetimi doğrudan hedef alınmasa da NATO 2022 Madrid Zirvesi’nde yayımlanan stratejik konsept belgesinde, Çin “sistemik rakip” olarak tanımlanmış, Pekin’in “askeri modernizasyonu ve uzay faaliyetleriyle” NATO çıkarlarına meydan okuduğu öne sürülmüştü. 2023 Vilnius Zirvesi’nde ise Çin’in Rusya ile stratejik ortaklığı, “kurallara dayalı uluslararası düzeni baltalayan bir ilişki” olarak nitelenmişti.