A
Admin
Yönetici
Yönetici
“Selâmlaşma, tebrikleşme, dostluk gösterme vb. bir amaçla el sıkışma, tokalaşma” anlamlarına gelen güzel bir kelime musâfaha. En çok ihtiyacımız olan hâl şimdilerde bu olsa gerek. Karşı tarafa gönülden seslenmek. İnsan soyunun, her bakımdan, tüm yönleriyle din, gelenek, kültür, hayata bakış, ideoloji ve siyaset zemininde insana yakışan hâlleri azalıyor mu? Ne dersiniz? Kaç kişi, yolda yürürken, içinden gelerek hiç tanımadığı bir şahsa selam veriyor? Verse de karşı taraf bu selamı nasıl karşılar? İş arkadaşlarımızla selamlaşıyor muyuz? Gelin, birlikte düşünelim. İnsanların neyi, nasıl anlayacağını bilemiyorsunuz. Dolayısıyla herkes kendi âleminde yaşıyor. Bireysel hayatların küçük dairesinde ve içimize çekilerek hayat sürmeye çalışıyoruz. Eksiliyor, yarım kalıyor ve siniyoruz. Oysa insan, âlemini sürekli genişleterek ömrünü sürdürür. Âlemin genişlemesi algının, hayalin, tefekkürün ve hayata bakışın da genişlemesi, derinleşmesi anlamına gelir. Şimdi küçülen bir varlık değil midir insan? Nereye gidiyor, kabuğuna çekilmek mi bunun adı? Doğrusu anlamak zor. Oysa bir musâfaha ile atılan bir adım sanki bin arşın gibi gelecektir. Bir topluluğa girince orada bulunanlara verilen bir selam ve oradakilerle kucaklaşmak ne güzel bir enerji akışına vesile olur. Ön yargıları kırmak, sıcak bir temas kurmak ve karşı tarafa güven vermek insan ilişkilerinin vazgeçilmezidir. Kimin ihtiyacı yoktur bunlara? Her birimiz bir sırdaşa, yoldaşa ihtiyaç duymaz mıyız? Ya yüz yüze ya da telefonda konuşarak, dertleşip sohbet etmek ne güzeldir. Hayatın hayhuyu içerisinde ihmal edilen dostlar, bağı zayıflayan dostluklar artıyor. İnsan, diğeri ile temas edince kendini hatırlar, duyularını aktarır. Aksi hâlde mağaraya çekilir gibi hayattan kendini tecrit eden kişi sosyalleşemez, iletişimsiz kalır. İnsan, insanla vardır; insanla huzur bulur. İnsanın dili de düşüncesi de böyle böyle gelişir. İnsanın yükselmesi, yücelmesi, kültür oluşturması ancak böyle gerçekleşir. Çağın sel gibi üstümüze gelen sorunlarına karşı mücadele veren insanın yardımına kim koşar? İnsan; kime dayanır, kimden güç alır? En yakınımızdan, yanı başımızda duranlardan başlayarak etrafımıza bakalım. Kim var etrafımızda? Şöyle hesapsız bir biçimde bizimle olanlar… Zamanın acıtan, kanatan, yalnızlaştıran ve hepimizi cendereden geçiren şartları karşısında sabır ve metanetle durmak. Zor! Oysa ömür, ışık hızıyla geçiyor. Miadı doluyor, dökülüyor ne varsa. Biz, dönüp dolaşıp hanemize çekiliyoruz. İnsanın neşesi ve hüznü yüzünden okunur. Elbette okumayı bilenler için böyledir. Musâfaha ile kalbinin yüzü okunur insanın. Fark bu. Sadece insanın insanla musâfahası değil, insanın diğer canlılarla musâfahası da gerekli. Evet, insan âlemde ne varsa onunla bağ kurabiliyor. Binaenaleyh musâfahanın merkezi insan, insanda da kalptir. Zira kalp sevginin de merkezidir. Kalp cemal aynasıdır da. Oradan başlar en güzel hareket, oradan başlar yansıma. Bir ışığın hâlesi misali. Buyurun musâfahaya! En yakından başlayarak adım atalım. Tebrik edelim, selam verelim; hâl hatır soralım. Benden sana zarar gelmez; esenlik diliyorum gönlüne, diyelim. Diyelim ki âlemi güzelleştirelim. Ne dersiniz? Yoksa tükeniyoruz, huzursuzluk bulutları gökyüzünde yayılıyor. Bir kelime, bin gönlün kapısını açmaya yeter, yeter ki kalpten bir musâfaha yapalım. Çiçekler bile daha güzel açacak, inanalım.