A
Admin
Yönetici
Yönetici
Küresel piyasalarda 2025 yılının ikinci çeyreği itibari ile özellikle hizmet sektöründen kaynaklanan toparlanma sinyalleri olsa da genel belirsizlikler hala güçlü bir şekilde devam ediyor. S&P Global’in Mayıs 2025 tarihli Küresel PMI raporuna göre, büyüme hizmet sektörüyle sınırlı kalırken, imalat sektöründeki daralma gelişmekte olan ülkeler açısından risk oluşturmaya devam ediyor. Türkiye ise mevcut makroekonomik koşullar altında, yüksek enflasyona ve sıkılaşan finansman ortamına rağmen büyümek zorunda olan ekonomilerin başında geliyor. Çünkü mevcut dinamikler, büyümeyi ertelemenin hem finansal kırılganlıkları hem de sosyal maliyeti artıracağına işaret ediyor. S&P Global tarafından derlenen PMI Endeksi, Mayıs ayında 51,2 seviyesine yükselerek üst üste dördüncü ayda da büyüme bölgesindeki seyrini sürdürdü. Ancak bu genel büyüme verisi, detaylara inildiğinde sektörel ayrışmaları gözler önüne seriyor. Dünya ekonomisinin büyük bölümünde, ekonomik toparlanmanın temelinde hizmet sektörü yer alırken, imalat sanayi aynı dönemde küresel ticaret savaşları söylemlerinin de etkisi ile son sekiz ayın en sert daralmasını yaşadı. Gelişmiş ekonomilerde büyüme, özellikle hizmet faaliyetleriyle desteklenmeye devam ederken; gelişmekte olan ülkeler, 2025 yılı içinde ilk kez bu ivmenin gerisinde kaldı. Bu tablo, küresel arz zincirlerinde hâlen kırılganlıkların devam ettiğini ve jeopolitik belirsizliklerin üretim üzerinde baskı yarattığına işaret ediyor. Türkiye’ye baktığımızda; İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI verisi Mayıs ayında 47,2 seviyesine gerileyerek sektörün daralma bölgesindeki seyrini sürdürdüğünü ortaya koydu. Bu değer, Mart ve Nisan aylarındaki 47,3’lük seviyelerin de altında kalarak daralmanın hızlandığını gösterdi. İmalat sanayindeki bozulma böylece 14. aya taşındı ve kronikleşmeye başladı. Yeni siparişler, Mayıs ayında da belirgin bir yavaşlama ile üst üste 23. ayda da gerilemeye devam etti. Talep yetersizliğinin üretim planlamasını ve kapasite kullanımını doğrudan etkilediği bu dönemde, firmalar, zayıflayan sipariş akışı nedeniyle üretim hacmini, istihdam seviyesini ve satın alma faaliyetlerini azaltma yönünde aksiyon almaya devam ediyor. Bu eğilim, yalnızca geçici bir daralmaya değil, beklentilerin zayıf olması nedeniyle ileriye dönük planların da sınırlı kalmasına sebep oluyor. Üretim sürecinde ise maliyet artışları, zayıf talep koşulları nedeniyle fiyatlara tam olarak yansıtılamıyor. Bu durum, üreticileri hem maliyet baskısı hem de zayıflayan fiyatlandırma gücü altında daralan marjlarla çalışmaya zorluyor. Finansman tarafında ise yüksek faiz ortamı, özellikle KOBİ’ler açısından ciddi bir engel oluşturuyor. Üretimi destekleyecek yatırım ve işletme sermayesi kredilerine erişimin daralması, sektörde nakit akışı yönetimini zorlaştırırken, ölçek ekonomisine ulaşamayan firmaları daha kırılgan hale getiriyor. Ortaya çıkan tablo, reel sektörün hem maliyet hem de finansman açısından ciddi baskı altında olduğunu gösteriyor. Talep zayıf, maliyetler yüksek, finansmana erişim ise her geçen gün daha da sınırlı hale geliyor. Yüksek enflasyon ortamında özel sektörün ayakta kalabilmesi için nominal gelirlerin korunması ve artırılması büyük önem taşıyor. Ancak bu da doğrudan ekonominin genel büyüme performansına bağlı olduğundan; büyüme, sadece firmalar için değil, ülke ekonomisinin geneli için stratejik bir zorunluluk haline geliyor. Şirketler büyümeden uzaklaştıkça sabit giderlerin baskısı artıyor, kârlılıklar eriyor, nakit akışları bozuluyor ve finansal yapılar zayıflıyor. Büyüme, yalnızca satışların değil, şirket bilançolarının da sağlıklı kalmasının temel koşulu olarak öne çıkıyor. Makro düzeyde ise büyümenin sürdürülebilirliği, Türkiye’nin dış finansmana erişimi açısından hayati bir önem taşıyor. Dış borç çevirme oranı yüksek olan bir ekonomi olarak Türkiye'nin büyüme performansı, ülkenin kredi notlarını ve risk primini doğrudan etkiliyor. Sürdürülebilir büyüme olmadan Türkiye’nin finansal güvenilirliğini artırması ve yatırımcı güvenini kazanması oldukça güç görünüyor. 2025'in ortasında bulunduğumuz bu süreçte, dünya ekonomisindeki kırılgan dengeler Türkiye için hem risk hem de fırsat barındırıyor. Enflasyonun ve faizlerin yüksek seyrettiği bir ortamda, üretimi sürdürebilmek, istihdamı koruyabilmek ve finansal yapıları sağlıklı tutabilmek için büyümenin sürekliliği büyük önem taşıyor. Bu nedenle karar vericilerden reel sektör temsilcilerine kadar tüm aktörlerin, mali disiplin ile büyümeyi aynı anda gözeten, üretimi ve finansmanı birlikte planlayan bir perspektifle hareket etmesi gerekiyor. Aksi takdirde, büyümenin ertelenmesi yalnızca bugünü değil, geleceğinde riske atılmasına neden olur. Ekonomik veri takvimi 16 Haziran 2025, Pazartesi Çin Sanayi Üretimi (Aylık-Yıllık) 16 Haziran 2025, Pazartesi Çin İşsizlik Oranı 16 Haziran 2025, Pazartesi Türkiye Cari İşlemler Dengesi 17Haziran 2025, Salı Japonya Faiz Oranı 17Haziran 2025, Salı Türkiye Tarım ÜFE (Aylık-Yıllık) 17Haziran 2025, Salı ABD Perakende Satışlar (Aylık-Yıllık) 17Haziran 2025, Salı ABD Sanayi Üretimi (Aylık-Yıllık) 18 Haziran 2025, Çarşamba Japonya Dış Ticaret Dengesi 18 Haziran 2025, Çarşamba İngiltere TÜFE (Aylık-Yıllık) 18 Haziran 2025, Çarşamba Euro Bölgesi Cari İşlemler Dengesi 18 Haziran 2025, Çarşamba ABD Fed Faiz Oranı 19 Haziran 2025, Perşembe İngiltere Faiz Oranı 19 Haziran 2025, PerşembeTürkiye Faiz Oranı 20 Haziran 2025, Cuma Japonya E (Aylık-Yıllık) 20 Haziran 2025, Cuma Almanya ÜFE (Aylık-Yıllık) Ekonomi ve finans sözlüğü Baz etkisi:Bir verinin artış ya da azalış oranı hesaplanırken, karşılaştırma yapılan önceki dönemdeki sıra dışı (çok düşük veya çok yüksek) değerlerin, bugünkü değişimi olduğundan farklı göstermesine denir. Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK):Kurumların ellerindeki alacakları (örneğin tüketici kredileri, konut kredileri ya da ihracat alacakları gibi) teminat göstererek ihraç ettikleri menkul kıymetlerdir.