A
Admin
Yönetici
Yönetici
Okullar kapanıyor… Çantalar bir kenara bırakılıyor. Her yıl; kimisi kucağında gururla taşıyor notlarını, kimisi ise başını öne eğmiş, "Acaba ne tepki verecekler?" kaygısıyla yol alıyor. Bir çocuk, karnesini gösterirken sadece notlarını değil, aynı zamanda duygularını, beklentilerini ve ihtiyaçlarını da sergiler. İşte bu noktada en büyük sorumluluk aile bireylerine düşüyor. Çünkü bir karne, çocuğun değil, çoğu zaman sistemin, koşulların, imkanların ve hatta biz yetişkinlerin bir yansımasıdır. Çocuklar hata yapar; çünkü öğrenmenin ilk adımı yanılmaktır. Ancak her hata, bağırmakla, cezalandırmakla, tehdit etmekle karşılık bulursa; çocuklar özgüvenini kaybeder. Bu da kırılan, içe kapanan, başarısızlığı kimliği gibi taşıyan bireyler doğurur. Psikolojik olarak sağlıklı bir çocuk, desteklenen bir çocuktur. Aile; eleştiren değil, anlayan olmalı. Yargılayan değil, yol gösteren olmalı. Notları konuşmadan önce çocuğun ruh haliyle ilgilenmeli. Anne babalara çağrımdır: Karnesini getiren çocuğunuza sarılın. Ona, onun sadece ders başarısından ibaret olmadığını hatırlatın. Eksiklerini birlikte konuşun ama asla sevgiyi pazarlık malzemesi yapmayın. “Bu notlarla tatil mi yapılır?” demek yerine, “Neler zor geldi bu yıl, birlikte bakalım mı?” demeyi deneyin. Unutmayın: Bir çocuk kendini sevilmeye değer hissettiği sürece öğrenmeye, gelişmeye, çabalamaya devam eder. Karneler gelip geçer. Ama çocuklarınızla kurduğunuz ilişki, hayatları boyunca iç sesleri olacaktır. Onlara sevgiyle konuşun ki, kendi içlerinde de sevgiyle büyüsünler. "Bir çocuğun karne günü, sizin sevgiyi koşulsuz sunup sunamadığınızın sınavıdır."