A
Admin
Yönetici
Yönetici
Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU - EGE TELGRAF/ Antalya’nın Kemer ilçesinde, doğanın ve tarihin iç içe geçtiği, turkuazın yeşille buluştuğu bir yer var: Phaselis Koyu. Kalabalık plajların gürültüsünden bunalan, güneşlenirken çam ağaçlarının serinliğini hissetmek isteyenler için adeta bir saklı cennet. Burası sadece denize girilecek bir koy değil; aynı zamanda antik bir kentin yüzyıllardır sakladığı sırları barındıran, her adımda sizi geçmişle bugünün ortasında bırakan eşsiz bir destinasyon. ORMAN YOLUNUN SONUNDA MAVİLİĞİN KALBİ Phaselis’e ulaşmak, sıradan bir yolculuktan çok bir deneyim. Kemer merkezden yaklaşık 20 dakikalık araç yolculuğuyla ulaşılan bu bölgeye, özel aracınızla ya da toplu taşımayla Antik Kent girişine kadar gelebilir, oradan da çam ağaçlarının gölgesinde 30 dakikalık yürüyüşle koya varabilirsiniz. Yürüyüş boyunca yükselen kuş sesleri, toprağın kokusu ve denizden gelen tuzlu rüzgâr eşliğinde doğayla bütünleştiğinizi hissedeceksiniz. Henüz koyu görmeden, huzur dolu bir günün sizi beklediğini anlıyorsunuz. DENİZİN SADELİĞİ, SULARIN BERRAKLIĞI Phaselis Koyu, dalgasız ve sakin deniziyle dikkat çekiyor. Turkuaz renkteki bu eşsiz deniz, hem göz alıyor hem de ruhu dinlendiriyor. Su o kadar berrak ki, denize adım attığınız anda yanınızdan balıklar geçerken onları net bir şekilde görebiliyorsunuz. Sığ yapısı sayesinde özellikle çocuklu aileler için oldukça güvenli olan bu koy, yüzme bilmeyenler için bile adeta bir açık hava spa’sı hissi veriyor. Kalabalıktan uzak, sessiz, dingin bir atmosferde denizin keyfini sürmek isteyenler için tam anlamıyla ideal. TARİHİN SESSİZ TANIKLIĞI: PHASELİS ANTİK KENTİ Deniz keyfinin hemen arkasında sizi bambaşka bir zaman dilimi karşılıyor: Phaselis Antik Kenti. M.Ö. 690 yılında Rodoslular tarafından kurulan bu kent, tarih boyunca Likya ve Pamfilya bölgeleri arasında bir köprü görevi görmüş. Üç farklı limana sahip olması, onu dönemin en önemli ticaret merkezlerinden biri haline getirmiş. Bugün Güney Liman boyunca yürüdüğünüzde, hala liman duvarlarının izlerini görebiliyor; Kuzey Liman’da ise geçmişin izleriyle doğanın bütünleşmesini izleyebiliyorsunuz. Kentin ortasından geçen 24 metre genişliğindeki taş cadde, sizi Roma İmparatoru Hadrian için inşa edilmiş anıtsal kapıya kadar götürüyor. Yol boyunca hamam kalıntıları, agoralar, tiyatro ve su kemerleri, tarihle iç içe bir gün geçirmenizi sağlıyor. Her taş, her kalıntı, yüzyılların ağırlığını sessizce anlatıyor. YERYÜZÜNDEKİ NADİR BİR HAZİNE Phaselis yalnızca tarihiyle değil, ekolojik zenginliğiyle de büyülüyor. Burası, dünyada sadece bu bölgede yetişen “Lathyrus phaselitanus” adlı nadir bir bitkiye ev sahipliği yapıyor. Nisan ve mayıs aylarında meyve veren bu tür, bu antik kentin sadece geçmişine değil, doğasına da ne kadar özel bir alan olduğunu kanıtlıyor. PLAJDAN TİYATROYA, TARİHTEN TURKUAZA Phaselis, Olimpos Beydağları Milli Parkı’nın kalbinde yer alıyor. Bu da demek oluyor ki burada geçireceğiniz bir gün, sıradan bir plaj günü olmayacak. Orman yürüyüşüyle başlayan, antik kentte tarihe tanıklıkla devam eden, sonunda ise turkuaz denizde serinlenen bir deneyim sizi bekliyor. Girişteki otoparktan sonra başlayan bu yolculuk, ziyaretçilerine sadece tatil değil; huzur, merak, keşif ve dinginlik sunuyor. HEM TATİL HEM KEŞİF ARAYANLAR İÇİN Antalya’nın karmaşasından uzak, ancak ulaşımı son derece kolay olan bu eşsiz koy; tekne turlarının uğrak noktası, doğa yürüyüşçülerinin favorisi ve tarihle iç içe olmayı sevenler için benzersiz bir kaçış noktası. Sessizliği, doğallığı, tarihi ve turkuaz deniziyle Phaselis, sadece bir tatil değil, aynı zamanda bir deneyim vadediyor. Eğer siz de “tatil sadece deniz değil” diyorsanız, doğada kaybolup tarihle buluşmak istiyorsanız, Phaselis sizi çağırıyor. Üstelik her mevsim başka bir güzelliğe bürünen bu özel yer, bir defa gidip unutulacak değil, her yıl tekrar ziyaret edilmek istenecek kadar etkileyici.