A
Admin
Yönetici
Yönetici
Kadın Platformu'nun“ Kadınların Gözünden İsrail'in İran'a Saldırısı ve Bölgenin Geleceği ” konulu çevrimiçi toplantıya katılan kadınlar, “Ne İsrail ve ABD'nin saldırganlığı, ne de baskıcı molla rejimi" dediler. Bölgedeki kadınların eşit ve özgür olacağı demokratik bir düzen için mücadele etmeye devam edeceklerini dile getirdiler. Hafta sonunda gerçekleştirilen toplantıya, İranlı ve Türkiyeli gazeteciler, insan hakları savunucuları ve akademisyenler konuk olarak katıldı. Toplantıya katılan kadınlar, ABD, İsrail ve müttefiklerinin Ortadoğu'da yıllardır yürüttüğü emperyalist bölüşüm savaşlarına ve radikal dinci, baskıcı tüm rejimlere 'Hayır' dediler. Gazze'deki soykırım, Afganistan'daki "cinsiyet ayrımcılığı", Suriye'de Alevi kadınların kaçırılması ve devam eden Alevilere ve diğer azınlıklara yönelik katliamlar, Türkiye'de kadınların barış talebine kadar pek çok olayın dündeme getirildiği toplantıda, bölgesel kadın egemenliğinin emperyalist çıkar ve stratejiler için araçsallaştırılmasına hep birlikte karşı durmanın sürdürüleceği vurgulandı. Kim ne dedi? İslam Yasaları Altında Yaşayan Kadınlar Ağı üyesi ve siyaset bilimci Mona Tajali; Mahsa Amini'nin ilerlemesi üzerine başlayan protestolar sürecinde rejimin baskısını arttırdığını, İran halkını, özellikle kadınları zapturapt etiketinde çalışmaya devam ediyor, buna rağmen büyük riskleri göze alan özgürlük yanlılarının direnişinin 2022'den bu yana hız kesmeden devam ettiğini belirtti, "Şimdi İsrail saldırısı sivil direnişi durdurdu" dedi. İran İçin Adalet kurucusu Shadi Sadr, "Geçen 10 günde iki ateş arasında tutuldu. Biz aslında 46 yıldan beri bir savaş içindeyiz. İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana demokrasi ve özgürlük mücadelesinde güzel hayatı kaybettik..." diyerek; Uluslararası adalet sistemlerinin merhamet ve insan hakları ihlallerine karşı ne kadar acı ve duyarsız olduklarını gördüklerini, bugün İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının doğal olarak pek çok insanı sevindirdiğini belirtti. Bunun yanında İranlıların İsrail'in Filistin'e karşı yıllardır yürüttüğü soykırım ve işgali dert ettiğini banlatan Sadr, "Aynı taktikler ve yöntemler İran'a karşı da kullanılabileceğine dair şüphe yok. Bu ne savaşta İslam Cumhuriyeti'nin ne de İsrail'in yanında yer alabilirsiniz. Bu bizim savaşımız değil. Ancak sevdiklerimiz iki suçlu devlet tarafından rehin alındığı için bizim savaş halimiz geliyor" dedi. Shadi Sadr sözlerine, bu gidişatı dünyanın ilerici insanlarının ve EŞİK gibi güçlü kadın hareketlerinin durdurulabileceği, uluslararası camianın hem ABD-İsrail'in savaşının durdurulması, hem de iktidardaki rejimin iktidarı terk etmesi için baskılaması, Birleşmiş Milletler'in ise İran'da özgür ve adil seçimlerin yapılmasına ön ayak olması gerektiğini ekledi. Sadr ayrıca, İran'da bulunan ve yüzde 85'inin Şah Rıza Pehlevi'nin ürününün kuracağı geçiş hükümetine ilişkin soru üzerine; bunun üzerine İsrail lobisi tarafından uyumlaştırılmış bir palavra olduğunu iddia ederek, "ABD tarafından İran'a yerleştirilecek bir kukla hükümetini İran halkı kesinlikle desteklemeyecek. 46 yıldır bunun için mücadele ediliyor" ifadesini kullandı. İranlı kadın gazeteci Chista ise çeşitli medya araçlarında kadınlar açısından konuşulmayan taraflarını yazdığını belirterek, "İran'da kadınlar 46 senedir kendilerini işgal altında hissediyorlar; bu bir gerçek; ama yine de bombalar altında kalmak çok başka bir şey. Mesela, son saldırılar nedenile birçok hamile kadının düşük olduğu haberleri ile karşılaşacağım. Kadınlar 'Anne biz öleceğiz mi?' gibi sorulara cevap vermek zorunda kalıyor ve bu ağır duygusal yükü üstleniyor” diye konuştu. İran'da olanların çok büyük bir bölümünün kayıt dışı gündelik işlerde çalıştığını, bunun, bir gün çalışmıyorsa o gün yemek yiyemiyorlar anlamına geldiğini kaydetti. Şu an İran toplumunun çok büyük bir ikilem yaşadığını ve dışarıdan bakanların bunu anlamasının zor olduğunu belirten Chista; son 10 günde konuştuğu bazı insanların “bombalar hükümeti değiştirecekse beni de götürsün sorun yok” dediklerini, bunun anlaşılır olduğunu anlattı. Chista, "Bu ruhu çok iyi anlamakla birlikte "politik açıdan asla anlayamıyorum. Bombalar nasıl olur da daha iyi bir hayata sebep olabilir ki? Özellikle bir ülkenin altyapısını hedefleyerek" dedi. İran'da yıllardır mücadele veren kadınların “Kadın Yaşam Özgürlüğü” sloganını Netenyahu'dan duyunca çok sinirlendiklerini de vurgulayan ve “Bomba atıyor sonra yaşam diyor! Anlamak mümkün değil" diye konuştu. Daha sonra söz alan birçok konuşmacı da EŞİK'in 17 Haziran'da yayımladığı bildiride de vurgulandığı gibi; “İran'a saldıranlar ve saldırıyı destekleyen İslamcı rejimin kadın girişimcilik politikasını kendi işgalci politikalarına meşruiyet kazanmak için kullandığına değinerek Mahsa Amini adını ve Jin Jiyan Azadi (Kadın Yaşam Özgürlük) sloganını savaş suçlusu soykırımcı Netenyahu'nun kullanmsından duydukları rahatsızlıklar dile getirdiler ve ikiyüzlü, eril, dinleri ve mezhepleri siyasi çıkarlar için çalışanlara karşı. tüm dünyada ortak mücadele verilmesinin önemine vurgu yaptılar. Toplantının lolaylaştırıcısı sosyolog ve EŞİK üyesi Dr. Özlem Altıok da “İran'daki Molla rejiminin kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gördüğü, özgürlüğünden mahrum pek çok uygulama olduğu, özgürlükleri için mücadele eden kadınlar ve herkese zulmettiği doğru. Ancak sömürgeci işgalci devletlerin bu durumu ancak kullanılmadığı çok açık” dedi. ABD'nin Taliban'ın Afganistanlı kadınlara uyguladığı baskıyı ülkenin işgalini meşrulaştırmak için kullandığını, derinleşen yoksulluk ve korkunç hak ihlallerinin varlığını vurgulayan Altıok, bombalarla kurulan rejimlerin somutlaştığı HTŞ yönetimindeki Suriye'de kaçırılan Alevi kadınları ve sessiz sedasız süren katliamları, Afganistan'da dünyanın tanığı olduğu en kadın düşmanı Taliban rejiminin hüküm sürdüğünü hatırlattı. Katılımcılar arasında yer alan siyaset bilimci ve hukukçu; Neval Oğan Balkız; Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifinden Feride Eralp; Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Erzurum Milletvekili ve Halkların Demokratik Kongresi'nin eş temsilcisi Meral Danış Beştaş; Cumhuriyet Halk Partisi MYK üyesi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndan sorumlu gölge bakanı Aylin Nazlıaka, gazeteci Hamide Rencüş; Kaos GL ve Kadının İnsan Hakları Derneği'nden Özlem Şen; ve Umudun Kadınları Derneği'nden Şule Sepin bulunduğu ve 100'e yakın kadının söz aldığı toplantı, Av. Hülya Gülbahar'ın konuşmasıyla son buldu. Gülbahar, "Suriye'de Alevi kadınlara yönelik saldırıları, Gazze'deki soykırım ve şimdi de İran'a siviller dahil yapılan saldırıların seyrediliyor olması 21. yüzyılda kabul edilebilir değil. Daha geniş, uluslararası bir toplantıda başka neler yapabileceğimizi konuşalım" dedi.