A
Admin
Yönetici
Yönetici
Önce Gazze’de insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından birine imza atan sonrasında Lübnan’ı yerle bir eden ve Suriye’de başkent Şam’a 20 km kadar yaklaşan Siyonistler şimdi de İran’a fiilen saldırıyor. Arzı Mevud hayalleri doğrultusunda Yeşaya Kehaneti’ni gerçekleştirmek için önüne çıkan her engeli yıkmayı kafaya koyan Siyonistlerin -Allah muhafaza- İran’ı da geçmeleri durumunda hedef tahtasına Türkiye’yi koyacağı bir hakikat olarak ortada duruyor. Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın dile getirdiği gibi İran’dan sonra hedef Türkiye olacak. İnandıkları Mesih’i yeryüzüne getirme adına gözlerini karartan Siyonistlere bir ders verilmesi gerekiyor. Ve bugün bu dersi verecek ender aktörlerden biri olarak İran duruyor. Peki İran neyin bedelini ödüyor? İran’ı birçok konuda eleştirebilirsiniz ancak Kudüs davasındaki samimi rolünü sorgulayamazsınız. İsmail Heniyye, Yahya Sinvar, Salih Aruri ve daha birçok ismin müteşekkir olduğu İran bugün Filistin davasına verdiği desteğin bedelini ödüyor. Öyle ya… İran bugün Filistin’i canı pahasına desteklemese, diğer birçok bölge ülkesi gibi ABD’nin sözünden dışarı çıkmasa ve İsrail ile sıcak ilişkiler gütse bugünkü hale düşer miydi? Hal böyleyken İran’ın İsrail ile olan mücadelesine tiyatro diyenlere de acınası bir gülümsemeyle bakıyorum. Gazze’nin ayakta alkışladığı, Yemen’in dualarla andığı, halkının her türlü bedeli ödediği, ülkesinde tek bir ABD üssü bulundurmayan İran, İsrail’e karşı tiyatro oynuyor ama yakışıksız ithamlarla İran’a saldıranlar en büyük cihadı yapıyor. Gerçekten acınası… Ben Ehl-i Sünnet bir Müslümanım. Ve inancımın gereği olarak da adaletli olmalı ve vicdan ilkeleri çerçevesinde hareket etmeliyim. Dediğim gibi Ehl-i Sünnetim ve Ehl-i Sünnet olmanın temel gereklerinden birini de ABD ve İsrail’e karşı savaşmak olduğunu görüyorum. İşte bu yüzden de İsrail’e karşı savaşında tüm benliğimle İran’ın yanında yer alıyorum. Cenab-ı Allah, İran’ın yardımcısı olsun.