İki arkadaştan Filistin anıları...

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Filistin’de olanları, hepimiz aynı duygularla yaşıyoruz. Aradan uzun yıllar yıl geçti, Türkiyeli devrimcilerin Filistin’e bakışları, genel anlamda değişmedi. ‘68 Kuşağından bu yana, hem kaçıp korunma hem eğitim hem de uluslararası dayanışma için devrimciler kaçak olarak Filistin’e gittikleri, orada birçok zorluk ve sıkıntılarla (hatta işkencelerle de) karşılaştıkları halde, İslami gruplardan lider konumunda kimseyi görmediklerini biliyoruz. Buradan, klavye başından “giderim, gidelim” demek kolay. Greta Thumberg ve arkadaşları, dünyanın öbür ucundan, tutuklanma pahasına giderken, burada, Meclis mikrofonlarından bile, ahkâm kesenler duruyor durduğu yerde… Bir yıldan biraz daha önce doğanın kucağına yatırdığımız İlhami Aras, aynı örgütün önde gelenlerinden Ümit Savaş, 12 Eylül sonrası gittikleri Filistin’i ve tabii, ora(lar)da yaşadıklarını anlatıyorlar. Kurucularından olduğu Kurtuluş (sonrasında, Türkiye ve Kuzey Kürdistan Kurtuluş Örgütü) tarafından gönderildiği Filistin üzerine ilk günden, İlhami Aras’ın tuttuğu notlar “Filistin Günlükleri” belge anlamında, gerekli ve yararlı. Ümit Savaş da aynı şekilde, aynı nedenlerle Filistin’e gönderilmiş ama o, notlar tutmak yerine belleğine işlediği anılarını; kızının ölümünden (çok acı, çok zor, dayanmak da öyle, ama yazmak, orada içinde hissettiği, gözyaşlarına da yol açan özlemi de tabii, bir görevdi) sonra kaleme almış. Bugün günlerden pazar, kâtipler yazı yazar Filistin Günlükleri, “İlhami Aras kullanmayı çok sevdiği kareli defterlere, Filistin’de geçen yaklaşık iki yılını ‘Günlük’ olarak kaydetmiş. Bu ‘günlük’ ağırlıklı olarak kendine yönelik hatırlatıcı notlar. Buna rağmen, doğal önderlerinden biri olduğu ‘Kurtuluş’ örgütü militanlarının, taraftarlarının, sempatizanlarının ve dönemle ilgilenen siyasetçi ve araştırmacıların merak ve heyecanla okuyacağı bir metin olarak karşınızda durduğuna inanıyoruz” cümleleriyle başlıyor. Anılar, ister sözlü tarih niteliğinde yazılsın ister nehir söyleşi olarak yapılsın isterse roman kurgusuyla kaleme alınsın, sadece bugün yaşayanlar için değil, gelecekte de birçok şeyi anlatacak, aydınlatacaktır. İlhami Aras, kendisi için de olsa notlar almış, günlük yazmış… Oysa oraya zorunlu olarak giden onlarca gruptan yüzlerce insan da günlük tutsaydı, belki de bugün Filistin sorunu değil ama Suriye sorunu doğmazdı bile… Giderek bir avuç kalan ve dört bir yandan (denizden bile) abluka alınmış Filistin, sanki o günlerde de kaynayan kazanmış. Aras, örgütsel notlara ağırlık vermiş, konumu ve/veya görevi gereği… Ama biliyoruz ki, İlhami Aras, örgütlülüğünü hiç yitirmediği gibi herkese, kelimenin tam anlamıyla herkese yardımcı, hatta önder olan biriydi. Ondan; özlem, duygu, beklenti, muhabbet gibi herkesin içinde debelendiği şeyleri yazmasını kimse beklemiyordu (defterleri, notları, yazdıkları arasında vardıysa merak heyecan ve umutla yayımlanmasını bekliyoruz). Bütün savaş(lar) çok kalleşçe Aras, günlüklerinin -ki, gün sektirmemiş, muhakkak yazmış, fırsat ve zaman bulamamışsa durumu not etmiş- birçok yerinde, üzerinde özenle durduğu “birlik” çalışmalarından söz etmiş. Kimlerle, hangi şartlar altında, nasıl çaba harcadığı apaçık görünüyor. Savaşın o şiddetine üstü kapalı olarak da değinmemesi, yaşamadığından değil; savaşın “kalleşçe” olmasından… Ümit Savaş, “Kelebekler Sessiz Uçar” adını verdiği, “Filistin’de Savaşmış Bir Devrimcinin Anıları”nda, “Deniz Gezmiş sayesinde denize dal”dığını yazıyor. Deniz’le değil ama kardeşi Hamdi’yle iyi arkadaş, evlerine gidip geliyor… Doğal olarak da, ondan, onların düşüncelerinden, hedeflerinden etkileniyor. Gerek şehirde gerekse okul sıralarında yaşadıklarını anlatırken (örneğin, Aynur Sertbudak’ın öldürülmesinin yaşattığı travma ve benzerleri) duygularını da aktarıyor. Hepimiz (buradaki hepimiz, artık emeklilik çağında olanlardır, ama daha gençler okuyarak, dinleyerek, izleyerek öğrendi) biliyoruz, 1974’ten 12 Eylül’e yaşananları -sonrasında yaşananlar da az değil aslında. Almanya’da gazetecilik okumuş olmanın etkisi kendini hissettiriyor, cümleleri düzgün, kısa ve anlamlı Ümit Savaş’ın. Yaşadıklarını aktarırken, hem bilgi veriyor hem duyguları yansıtıyor, ayrıntıya boğ(ul)madan. Akıcı anlatımı kolay okunuyor. Memlekette bıraktığı eşi ve kızını, bir türlü eline geçmeyen mektuplarını, ulaşanları da nasıl bir duygusallıkla anlatıyor. Filistin’de yaşananlar hepimizi derinden etkiliyor ya, Savaş’ın anlattığı 40 yıl önce de pek farklı değilmiş. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Abu Amman (Yaser Arafat), fraksiyonlar, İsrail’in (bugün de sürdürdüğü) sivilleri bile hedef alan saldırıları o zaman da yaşanıyormuş. O zaman da evleri hedef alan roketler atılıyor, sokaklarda insanlar kurşunlanıyormuş. İsrail’in, zaten sıkış(tırıl)mış Filistin’e karşı teknolojik üstünlüğüyle askeri sivil hedef demeden, hastaneleri, okulları bombalaması, zorlu koşullarda yaşamayı daha da güçleştiriyor. Ümit Savaş, kendi kızıyla özdeşleştirdiği, Filistinli küçük Ayşe için nasıl üzüldüğünü, onu o cehennemden kurtaramadığı için kendine nasıl da kızdığını kendimiz yaşamışçasına hissediyor, hüzünleniyoruz. Sınırdan birkaç kez geçince… Sabra Şatilla katliamının ardından Filistin’den çıkıp, Sednaya Hapishanesinde gördükleri işkenceden sonra memlekete döndüklerini, ama yolunun bir kez daha –ama bu kez Kongre için- Suriye’ye gittiklerini anlatıyor. İstanbul’da yaşananlar, yıllar öncesinden çok farklı değildir; barınma ağırlıklı, beslenme ve iş (yani para) bulma sorunu hep gündemdedir. Savaş’a Filistin’e gönderilirken verilen sözler tutulamamıştır. Sorunlar alabildiğine artmış, yılgınlık artmıştır. Bir şeyler yapılmalıdır, onun için de kongreye gidip derdini anlatması gerekir. Özellikle “başlarının çaresine bakması istenen -eşleri içeride ya da kaçak- kadınların sorunlarının çözülmesi gerekir. Kadınlardır, belki de örgütü, kaçakları ve tabii, çocukları en çok taşıyan. Kadınlar, sadece “yukarıdan” bir talep varsa göze görünür. Sınırı kaçak geçiş bir önceki kadar kolay olmamıştır, gerçi önceki de zorludur, ama bu kez sorunlar daha bir çoktur, rehber de yoktur yanlarında… Tüm bunların yanı sıra, bizde pek anlatılmayan ASALA içindeki düşünce ayrılığıyla birlikte yaşananlar var. ASALA’yla mücadele adı altında, devletin halka propaganda yaparken kendini kandırdığını öğreniyoruz. Ümit Savaş’ın, Filistin ve Suriye’de güven ilişkisi temelinde kurduğu iletişim bazı sorunları aşmak için yeterli olacak mıdır? Filistin Günlükleri İlhami Aras Derlem Yayınları Nisan 2025, 143 s. Kelebekler Sessiz Uçar Ümit Savaş Notabene Yayınları, 2025, 245 s.
 
Geri
Üst