Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/193 E., 2024/220 K. sayılı kararı

A

Admin

Yönetici
Yönetici
T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/193 E., 2024/220 K.


"İçtihat Metni"




MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/45 E., 2021/284 K.

KARAR : Davanın kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21.12.2020 tarihli ve

2020/3433 Esas, 2020/4488 Karar sayılı BOZMA kararı


1. Taraflar arasındaki muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:


I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili kooperatifin davalı ... ve arkadaşları tarafından 1998 yılında kurulduğunu, dava dışı arsa sahibi ... ile düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, ortakların verdikleri aidatlarla inşaata başlanıldığını, davalı ...'nin arsa sahibinden, sözleşmeden doğan haklarını devretmesi için muvafakatnâme aldığını, arsanın bir kısmını kooperatife devrettiğini, bir kısmını ise ilk önce uhdesinde bıraktığını, daha sonra kooperatif ile sözleşme yaptığını, buna göre arsa sahibinin alacağı daireler dışında kalan bağımsız bölümlerin müteahhit kooperatif ile hissesi oranında ...’ye ait olmasının kararlaştırıldığını, yönetim kurulunca yetkilendirilen ...'nin kat irtifakını kooperatif yerine kendi adına kurdurduğunu ve bir kısım akrabaları ile davalının da aralarında bulunduğu üçüncü kişilerle anlaşarak kooperatiften mal kaçırmak ve haksız kazanç sağlamak amacıyla toplam elli beş daireyi genel kurul kararı olmadan muvazaalı olarak sattığını, dava konusu daireyi satın alan davalının kooperatife hiç ödeme yapmadığını, kooperatife üye de olmadığını, davalının tapu kayıtlarına güvenerek bu daireyi satın aldığının kabul edilemeyeceğini, bağımsız bölümlerin kooperatif ortağı adına tahsisli olduğunu, yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek İstanbul ili Kartal ilçesi 2. Bölge Samandıra Köyü, Müderris sırtında kaim 11 pafta, 1485 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili kooperatif adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı ... usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiş; duruşmada alınan beyanında ise; kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan haklarını kooperatife devrettiğini ancak tapuda işlem yapılmadığını, kat irtifakı kurulması sırasında bağımsız bölümleri hissesi oranında adına kaydettirdiğini, dava dışı ...'dan kooperatif inşaatları için borç para aldığını, buna karşılık daireyi devrettiğini belirterek davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.

6. Davalı ... vekili, müvekkilinin davalı ... ve kooperatifle ilişkisinin bulunmadığını, daireyi tapu kaydına güvenerek satın aldığını, inşaat mahallinde bulunduğu iddia edilen levhaya göre malik belirlemesinin makul ve hukuki olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

7. Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.11.2010 tarihli ve 2007/38 Esas, 2010/830 Karar sayılı kararı ile; davalının taşınmazı satın alırken ödediği bedelin dairenin değerinin çok altında olması nedeniyle tapu kaydından kuşkulanması gerektiği, satış bedelinin düşük olmasının tek başına muvazaaya delalet etmeyeceği ancak objektif kanıt niteliğinde olduğu, davalı kooperatifin tabelasının inşaat yerinde görülecek bir yerde mevcut olduğu, inşaatın bir kooperatif inşaatı olması nedeniyle davalının tapu kaydının nasıl oluştuğunu araştırması gerektiği, bu konuda kendisine düşen özen görevini yerine getirmediği ve iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu ....lu dairenin davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı Tasfiye Hâlinde Demirli Demirkent Konut Yapı Kooperatifi adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 13.03.2012 tarihli ve 2011/2757 Esas, 2012/1918 Karar sayılı kararı ile;

“…Dava, borcun devralınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Taşınmazların aynına ilişkin davaların taşınmazın tapu siciline kayıtlı bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerektiği 6100 sayılı HMK'nun 12.maddesinde hüküm altına alınmıştır. Taşınmazın aynına ilişkin davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılması hakkındaki bu yetki kuralı, kamu düzenine ilişkin olup kesindir. Bu nedenle, mahkeme yetkili olup olmadığını kendiliğinden gözetmek zorundadır.

Somut olayda, davacının tescilini istediği taşınmazın İstanbul, Kartal ilçesi sınırları içerisinde bulunduğu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'ndan kaynaklanmadığından, bu kanunun 17.maddesinin uygulama alanı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davayı görmeye Kartal mahkemeleri yetkilidir. Mahkemece, yetkili olmadığı gözetilmeksizin davaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

10. Mahkemece bozma ilâmına uyularak mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde dosyanın yetkili Kartal Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

11. İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.12.2013 tarihli ve 2013/323 Esas, 2013/512 Karar sayılı kararı ile; davacı kooperatiften daire satın alan davalının gerçekte böyle bir alım satımı amaçlamadığı, yapılan satışın gerçek bir satış olmadığı ve muvazaalı olarak yapıldığı, bu nedenle satış işleminin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı Tasfiye Hâlinde Demirli Demirkent Konut Yapı Kooperatifi adına tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

13. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 28.02.2018 tarihli ve 2015/11755 Esas, 2018/1435 Karar sayılı kararı ile;

‘‘…Dava, muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.

Mahkemece davalılar arasındaki satım ilişkisinin muvazaalı olduğu, yapılan satışın gerçek bir satış olmadığı kanaatine vararak davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.

Davacı ... Demirken Konut Yapı Kooperatif üzerine geçirilmesi gereken davaya konu E Blok 8 nolu bağımsız bölümün davalı ... e satıldığını, davalı borçlu ile aralarındaki sözleşme gereğince devredilen dava konusu gayrimenkulün davacı kooperatif adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Somut olayda, İstanbul İli, Sancaktepe İlçesi, 7292 ada, 1 parselde bulunan .... nolu bağımsız bölüm davalı ... Demir tarafından 27.11.2000 tarihinde dava dışı ...'a, ...'dan da 26.05.2006 tarihinde davalı ...’e satım akdi ile devredilmiştir.

Mahkemece, davalılara arasında muvazaanın olması, yapılan satışın baştan beri batıl olması gerekçesi ile dava kabul edilmişse de, davalılar arasındaki muvazaanın nasıl gerçekleştiği açıklanıp gerekçelendirilmemiştir. Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden kooperatif yönetici olan davalı ... hakkında Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2006/36212 Hazırlık Nosu ile suç duyurusunda bulunulduğu anlaşıldığından mahkemece bu soruşturmanın akıbeti de araştırılarak dava dışı ... ile aralarındaki hukuki ilişkide irdelenip davalı ...'ın hangi gerekçe ve delillerle kötü niyetli olduğunun tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde herhangi bir gerekçe yazılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir…’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı

14. İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.11.2019 tarihli ve 2018/418 Esas, 2019/448 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda, (Kapatılan) Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/36212 soruşturma dosyasında, en son 26.07.2007 tarihinde işlem yapıldığı, onun dışında herhangi bir işlem yapılmadığı, davalı ...'nin kooperatifin eski başkanı olduğu ve kooperatife ait birçok taşınmazı uhdesine geçirmek suretiyle üçüncü şahıslara devrettiği, devirlerin iptali ile ilgili olarak kooperatif yetkililerince birçok dava açıldığı ve kooperatif lehine sonuçlandığı, davalı vekilinin 26.06.2008 havale tarihli ve "bağımsız bölümün önünde herhangi bir kooperatif levhasının olmadığını, Demirli İnşaat Levhalarının varlığını gördüğünü, arazi üzerinde başkaca inşaatların olduğunu ufak tefek başkaca uyarı levhası gibi vs levhaların bulunduğunu, bunların diğer kat irtifaklı. birimlerin önünde olduğunu, binalaların ... tarafından tamamlanacağını, etraftan da aynı bilgilerin verildiğini..." belirten dilekçesi dikkate alındığında, davalının satın alırken taşınmazın bulunduğu bölgede araştırma yaptığı, yapmış olduğu bu araştırmada kooperatif ile davalı ... hakkında açılan davaları duymamasının mümkün olmadığı, ayrıca davalının dava tarihindeki değeri 115.000,00 TL olan bir taşınmazı 5.000,00 TL gibi çok düşük bedelle satın aldığı, yapılan satışın gerçek bir satış olmadığı, bu nedenle muvazaa olgusunun gerçekleştiği, davalının tapuya güvenen iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı Tasfiye Hâlinde Demirli Demirkent Konut Yapı Kooperatifi adına tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı

15. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

16. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21.12.2020 tarihli ve 2020/3433 Esas, 2020/4488 Karar sayılı kararı ile;

“…Dosyadaki bilgi ve belgelerden; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de, bozmanın gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

Şöyle ki; dosya kapsamında yalnızca eski 2006/36212 numaralı soruşturma dosyasından bir kısım evrak bulunmakta olup, bozma ilamında akıbetinin araştırılması istenilen ve dosyaya gelen Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 10/05/2019 tarihli cevabi yazıda yeni 2008/4569 soruşturma numarası alan (eski soruşturma numarası 2006/36212) soruşturma dosyası mahkemece dosya içine alınıp incelenmemiştir. Ayrıca Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bozma ilamında davalılar arasındaki muvazaanın nasıl gerçekleştiği, davalılar ile dava dışı ... arasındaki hukuki ilişkinin de irdelenip davalı ...’in hangi nedenler ve deliller ışığında iyiniyetli kabul edilmediğinin açıklanıp gerekçelendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi istenildiği halde; mahkemece bozma ilamında yer alan bu hususlarda hiçbir değerlendirme yapılmaksızın, sadece bölgede araştırma yapan davalı ...’in davacı kooperatif tarafından açılan ve kooperatif lehine sonuçlanan davaları duymamasının mümkün olmadığı ve taşınmazın dava ve satış tarihindeki değerleri arasındaki fark nedeniyle satışın muvazaalı olarak yapıldığının kabulü ile bozmanın gereği yerine getirilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerektirmiştir…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

17. İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.12.2021 tarihli ve 2021/45 Esas, 2021/284 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, yolsuz tescil neticesinde taşınmazı edinen davalının iyiniyet ilkesinden faydalanamayacağı, tapu kaydı yolsuz olan dava konusu taşınmazın kısa aralıklarla ve düşük bedellerle el değiştirdiğinin de sabit olduğu, bu nedenle yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu, davalı ...’nin yöneticisi olduğu kooperatifte başka taşınmazları muvazaalı bir şekilde devrettiğinin de pek çok yargı kararı ile kesinlik kazandığı, benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanmasının hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin bir gereği olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

18. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.


II. UYUŞMAZLIK

19. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin eldeki davada, mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin yerine getirilip getirilmediği, yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre dosyada yer alan bilgi ve deliller ile hüküm kurulup kurulamayacağı noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

20. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

21. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 18 inci [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 19 uncu] maddesinde; “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır. Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz.” hükmü ile genel muvazaa kurumu düzenlenmiştir. Bilindiği üzere “tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile gerçek durumu onlardan gizleyerek kendi gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşmalarına” muvazaa ve bu şekilde yapılan işlemlere de “muvazaalı işlemler” denilir. Başka bir anlatımla muvazaa; “açıklanan beyanlarının gerçek maksatlarına uymadıklarını bildikleri hâlde, tarafların kastettikleri durumdan başka bir ilişkide kendilerini anlaşmış gibi göstermeleri hâli (7.10.1953 tarihli ve 1953/8 Esas, 1953 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı), tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla kendi gerçek iradelerine uymayan haksız eylem niteliğinde anlaşmalarıdır.” Muvazaalı bir hukuki işlemden bahsedebilmek için; tarafların iradeleri ile beyanları arasında isteyerek oluşturulmuş bir uygunsuzluk, üçüncü kişileri aldatmak (muvazaa) niyeti, taraflar arasında gizli işlemi yaratan muvazaa sözleşmesi bulunmalıdır.

22. Muvazaa, mutlak muvazaa ve nispi muvazaa gibi çeşitli türlere ayrılır. Tarafların gerçekte bir işlem yapmayı düşünmemelerine rağmen, sırf üçüncü kişilere karşı onları aldatmak amacıyla, işlem yapmış gibi gözükmek için, görünürde bir işlem yapmalarına “mutlak muvazaa” denir. Nispi muvazaada ise; taraflar aralarında yaptıkları bir sözleşmeyi kendi iç iradelerine uymayan ve dışarıya karşı yaptıkları başka bir işlemle gizlerler. Diğer bir anlatımla, nispi muvazaada taraflar görünürdeki işlem arkasında gerçek iradelerine uygun olmayan gizli bir işlem yaparlar. TBK’nın 19 uncu maddesi ile sadece nispi muvazaa düzenlenmiş olup, bu maddede mutlak muvazaa hükme bağlanmamıştır (Fikret, Eren: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 370).

23. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı ...’nin davacı kooperatifin eski başkanı olduğu, İstanbul ili Sancaktepe ilçesi Samandıra mahallesi 7292 ada 1 parselde bulunan ....lu bağımsız bölümün davalı ... tarafından 27.11.2000 tarihinde dava dışı ...'a, ...'dan da 26.05.2006 tarihinde davalı ...’e satım akdi ile devredildiği, davacı kooperatifin davalı ... ile aralarındaki sözleşme gereğince devredilen taşınmazın adına tesciline karar verilmesini talep ettiği, mahkemece davalılar arasındaki satım ilişkisinin muvazaalı olduğu, yapılan satışın gerçek bir satış olmadığı kanaatine vararak davanın kabulüne karar verildiği, Özel Dairece “…Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden kooperatif yönetici olan davalı ... hakkında Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2006/36212 Hazırlık Nosu ile suç duyurusunda bulunulduğu anlaşıldığından mahkemece bu soruşturmanın akıbeti de araştırılarak dava dışı ... ile aralarındaki hukuki ilişkide irdelenip davalı ...'ın hangi gerekçe ve delillerle kötü niyetli olduğunun tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde herhangi bir gerekçe yazılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle eksik incelemeden dolayı hükmün bozulduğu, mahkemece bozma kararına uyularak davalının iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Daire tarafından, mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozmanın gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle hükmün bozulduğu anlaşılmaktadır.


24. İlk derece mahkemesi kararının temyizi üzerine karar Özel Dairenin 21.12.2020 tarihli ve 2020/3433 Esas, 2020/4488 Karar sayılı kararı ile bozulmasından sonra yapılan yargılamanın 10.05.2019 tarihli celsesinde, ilk derece mahkemesince "Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 28.02.2018 tarih, 2015/11755 E ve 2018/1435 K sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildi…" şeklinde ara kararı ile bozma kararına uyulmasına karar verilmiş ve davanın kabulüne yönelik hüküm tesis edilmiştir.

25. Burada "usul hukuku" ile ilgili ortaya çıkan sorun bozma kararının taraflara duruşmada tebliği ile ilk derece mahkemesince "bozma ilamına uyulmasına" ilişkin ara karar oluşturulmasına karşın, bu hukuki sonucun aksine bir karar verilmesinin hukuken mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

26. Bilindiği üzere bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka usuli kazanılmış hak denilir. Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar.

27. "Bir mahkemenin Temyiz Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir, meğer ki bu aykırılık sadece bozma kararında gösterilen bir usul kaidesine ilişkin bulunsun ve son kararın neticesini değiştirecek bir mahiyet arz etmesin. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli müktesep hak yahut usule ait müktesep hak denilmektedir. Usul Kanunumuzda bu şekildeki usule ait müktesep hakka ilişkin açık bir hüküm konulmuş değilse de Temyizin bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar gayesine dahi ermek üzere kabul edilmiş bulunması bakımından usule ait müktesep hak müessesesi; usul kanununun dayandığı ana esaslardandır ve amme intizamıyla da ilgilidir.

Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu ve yahut kanun gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir. Buna aykırı karar verilmesi, usul ve kanuna uygunluktan uzaklaşılması manasına gelir ki, böyle bir netice asla kabul edilemez" (09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).

28. Aynı ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.01.2017 tarihli ve 2015/9-463 Esas, 2017/137 Karar; 24.09.2019 tarihli ve 2015/21-3903 Esas, 2019/920 Karar; 09.05.2019 tarihli ve 2019/19-256 Esas, 2019/537 Karar ve 08.06.2021 tarihli ve 2021/(21)10-421 Esas, 2021/695 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

29. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen "usuli kazanılmış hak" olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulununun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 19 Karar; 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 Esas, 2010/54 Karar sayılı kararları).


30. Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki, Kuru : Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6. B, İstanbul 2001, s 4738 vd).

31. Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.

32. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda, davalı ... vekilinin temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı sonrasında ilk derece mahkemesinin bu karara uyması ile davalı ... yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Burada usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, mahkemece bozma kararının gereklerinin yerine getirilmesi gerekir.

33. Bu kapsamda mahkemece, davalılar arasındaki muvazaanın nasıl gerçekleştiğinin açıklanıp gerekçelendirilmediği, kooperatifin eski başkanı olan davalı ... hakkında Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 10.05.2019 tarihli cevabi yazısında belirtilen 2008/4569 (eski soruşturma numarası 2006/36212) soruşturma dosyasının dosya içine alınıp incelenmediği, Özel Daire bozma kararında davalılar arasındaki muvazaanın nasıl gerçekleştiği, davalılar ile dava dışı ... arasındaki hukuki ilişkinin de irdelenip davalı ...’in hangi nedenler ve deliller ışığında iyiniyetli kabul edilmediğinin açıklanıp gerekçelendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi istenildiği hâlde; mahkemece bozma kararında yer alan bu hususlar hakkında hiçbir değerlendirme yapılmaksızın, sadece bölgede araştırma yapan davalı ...’in davacı kooperatif tarafından açılan ve kooperatif lehine sonuçlanan davaları duymamasının mümkün olmadığı ve taşınmazın dava ve satış tarihindeki değerleri arasındaki fark nedeniyle satışın muvazaalı olarak yapıldığı kabul edilerek bozmanın gereği yerine getirilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verildiği görülmektedir.

34. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelere göre davalılar arasında gerçekleşen muvazaanın kanıtlandığı, davalının iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olmadığı, yapılan incelemenin yeterli olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

35. Hâl böyle olunca, ilk derece mahkemesince bozma kararına uyulmakla gerçekleşen usuli kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken, direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.


IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
 
Geri
Üst