A
Admin
Yönetici
Yönetici
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/152 E., 2024/371 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/218 E., 2021/297 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 21.05.2021 tarihli ve
2020/11104 Esas, 2021/6729 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki sigorta başlangıç tarihinin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davalı .... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... ile Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı ile davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalılardan Dörtel Giyim Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (Dörtel Giyim Ltd. Şti.) merkez şubesinde 01.01.1981 tarihinde işçi olarak çalışmaya başladığını, aynı tarihli işe giriş bildirgesinin Kuruma verildiğini ancak davalı tarafın prim ödememesi sebebi ile bu tarihin hizmet başlangıç tarihi olarak kabul edilmediğini ve emekliliğe hak kazanamadığını ileri sürerek müvekkilinin sigortalılık başlangıç tarihinin 01.01.1981 olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... (Kurum/SGK) vekili; bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için işe giriş bildirgesi verilmesinin yeterli olmadığını, fiilen çalışması, işyerinin mevcut ve yasa kapsamında olması gerektiğini, yapılan tetkiklerde tespiti talep edilen döneme ilişkin Kurum nezdinde herhangi bir kayıt bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı gösterilen Dörtel Giyim Ltd. Şti’ye çıkartılan tebligat iade edilmiş, Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Dörtel Tekstil A.Ş.) tarafından verilen 27.10.2015 tarihli dilekçede dava dilekçesinde belirtilen adreste Dörtel Giyim Ltd. Şti’nin faaliyet göstermeyip Dörtel Tekstil A.Ş’nin bulunduğunun belirtilmesi üzerine davacı vekili tarafından müvekkilinin çalıştığı işverenin doğru isminin Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. olduğu, dava dilekçesindeki maddi hatayı bu şekilde düzelttiklerine ilişkin 21.10.2016 tarihli beyan dilekçesi verilmesinin ardından Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde; davacının müvekkiline ait işyerinde hiçbir zaman çalışmadığını belirterek davanın taraf sıfatı yokluğundan reddini savunmuş, Mahkemece davacıya ait 01.01.1981 tarihli işe giriş bildirgesinin getirtilmesi üzerine yapılan incelemede davacı adına bildirimin Dörtel Fermuar Sanayi A.Ş. işyerinden yapıldığının belirlenmesinden sonra davacı vekili 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 124 üncü maddesi gereğince davalının Dörtel Fermuar Sanayi A.Ş. olduğuna dair 25.05.2017 tarihli dilekçe vermiştir.
3. Davalı Dörtel Fermuar Sanayi A.Ş. davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 21.03.2018 tarihli ve 2016/710 Esas, 2018/122 Karar sayılı kararı ile; davacı adına işe giriş bildirgesinin işveren tarafından Kuruma verildiği ancak prim ödenmediğinden hizmetten sayılmadığı, dinlenen bordro tanıklarının davacının çalışma iddiasını doğruladıkları gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya ait işyerinde 01.01.1981 tarihi itibarı ile 1 (bir) gün süreyle asgari ücretle çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
B. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Bölge Adliye Mahkemesinin Birinci Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.05.2019 tarihli ve 2019/1056 Esas, 2019/1055 Karar sayılı kararı ile; Ticaret Sicil Memurluğunun 01.11.2016 tarihli yazısına göre davalı şirketin 27.04.1987 tarihli olağan genel kurul kararı ile tasfiye kapanışı yaparak 28.08.1987 tarihinde sicilden terkin edildiğinin bildirildiği, sigorta başlangıcının tespiti davalarında işverene husumet yöneltilmesinin gerekli olmadığı davacı tarafa hatırlatıldıktan sonra tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin ihyası için tasfiye memurluğu ile Ticaret Sicili Müdürlüğüne husumet yöneltilerek dava açılması için davacı tarafa uygun bir süre verilmesi, dava açıldığı takdirde bu dava sonucunun beklenmesi, tüzel kişiliğin yeniden ihyası hâlinde yöntemince ve usulüne uygun taraf teşkili sağlanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 16.09.2019 tarihli ve 2019/155 Esas, 2019/289 Karar sayılı kararı ile; davacı vekili davalı şirket aleyhine açtıkları davayı takip etmeyeceğini beyan ettiğinden davalı .... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davalı Kurum yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.10.2020 tarihli ve 2020/827 Esas, 2020/1348 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum ile Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...506 sayılı Kanun'un 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanunun 79/10 maddesi kapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Ancak, hizmet tespiti davalarında işverene husumet yöneltilmesi zorunlu iken sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davalarında işverenin hasım gösterilmesi zorunlu değildir. Buna rağmen, işverenin davalı olarak gösterildiği durumlarda artık taraf sıfatı oluştuğundan hakkında hizmet tespiti davalarında olduğu gibi hüküm kurulması gerekmektedir. Bu itibarla, davada taraf olarak gösterilen Dörtel Tekstil Örme San Tic. A.Ş’ye tebiligat yapılmasına ve husumet yöneltilmiş olmasına rağmen adı geçen şirketin karar başlığında yer almaması isabetsiz olduğu gibi işveren olmadığı dosya kapsamı ile belirgin olan bu şirket hakkında herhangi bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir.
Açıklanan nedenlerle, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dilekçesinde davalının Dörtel Giyim Ltd. Şti. olarak yanlış yazıldığı belirtilerek doğru işverenin Dörtel Tekstil A.Ş. olduğuna dair açıklamanın maddi hata olarak kabul edildiği, ardından gelişen aşamalarda Dörtel Tekstil A.Ş'nin de işveren olmadığı anlaşılmakla 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinin uygulanması talebi üzerine husumetin Dörtel Fermuar A.Ş'ye yöneltildiği, dolayısıyla Mahkemece karar verildiğinde davada davalı olarak Dörtel Fermuar A.Ş. ile Kurumun yer aldığı, açıklanan sebeple Dörtel Tekstil A.Ş'nin karar başlığında yer almaması yönünde yapılan işlemde hata bulunmadığı, davalı olmayan hakkında karar da verilemeyeceğinden bozma ilâmının bu yönden yerinde olmadığı ve direnme kararı verilmesi gerektiği ancak 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinin son fıkrası gereği bu şirket dosyada bir dönem taraf olmakla eksik olarak görülebilecek tek hususun vekâlet ücreti takdir edilmemesi olduğu gerekçesiyle kısmen direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı ile davalı Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; Dörtel Giyim Ltd. Şti’nin ve Dörtel Tekstil A.Ş’nin davada taraf sıfatının kalmadığını, Dörtel Tekstil A.Ş’nin mahkeme kararına karşı yaptığı bir istinaf başvurusu da olmadığını, dolayısıyla taraf sıfatı ve temyiz hakkı bulunmayan ve işveren olmadığı belirgin olan bu şirket lehine vekâlet ücretine karar verilmesinin hatalı olduğunu, açıklanan nedenle kararın on üçüncü bendinde yer alan "ilgili firma kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden tarife gereği takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ilgili firmaya verilmesine" şeklindeki hükmün karardan çıkartılmasına ve kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Kurum vekili; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemelerin yeterli olmadığını, tespiti talep edilen döneme ilişkin Kurumda herhangi bir kayıt, bordro, durum tespit tutanağı, müfettiş raporu ve prim ödemesine rastlanmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti istemli eldeki davada Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin davada taraf olup olmadığı, Mahkemece bu şirkete karar başlığında yer verilerek hakkında hüküm kurulmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce direnme kararının usulüne uygun olup olmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesi
2. Değerlendirme
1. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün neleri kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Buna göre;
"(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir".
2. Anılan düzenlemeye göre bir mahkeme kararında, tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
3. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır.
4. Diğer taraftan kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olması gerektiği gibi kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde zahiri gerekçe (görünürde gerekçe) olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır.
5. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
6. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile bu yönde düzenleme içeren 6100 sayılı Kanun hükümleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
7. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesi ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler bulunmaması ile mümkündür.
8. Gerek ilk derece mahkemesi gerekse bölge adliye mahkemesi bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verildikten sonra da ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir.
9. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay Dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiğinden o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımlara kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde yer vermelidir.
10. Bu genel açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince bozma sonrası yapılan 03.11.2021 tarihli duruşmada "1-Yargıtay 10 HD nin 21.05.2021 tarih 2020/11104 esas 2021/6729 kararı ile ilgili kararın dörtel tekstil a.ş nin karar başlığında yer almaması ile ilgili kısmına uyulmasına, karar verildi, açık yargılamaya devam olundu." şeklinde ara karar kurulmuş, hüküm fıkrasında ara karara uygun biçimde önceki hükümde kısmen direnildiği belirtilerek karar başlığında "İlgili" olarak gösterilen Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. lehine vekâlet ücreti takdir edilmesine rağmen kararın gerekçesinde Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin karar başlığında yer almaması yönünde mahkemece yapılan işlemde hata bulunmadığı, bozma kararının bu noktadaki bozma gerekçesine karşı direnme kararı verildiği belirtilmek suretiyle önceki hükümde kısmen direnilmesi yönünde hüküm tesis edilmiştir. Görüldüğü üzere direnme kararının hüküm fıkrası ile gerekçesi arasında meydana gelen uyumsuzluk nedeniyle çelişki oluşmuştur. Bu hâli ile ortada Hukuk Genel Kurulunca esastan incelenebilecek, Anayasal ve yasal düzenlemelerin öngördüğü biçimde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümü ve buna uyumlu hüküm fıkrası içeren direnme kararı bulunduğunun kabulü mümkün değildir.
11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında ön sorunun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
12. Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan Anayasal ve yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek hüküm fıkrası ile gerekçe arasındaki çelişki giderilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere kararın usulden bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Davacı vekili ile davalı Kurum vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca usulden BOZULMASINA,
Davacı ve davalı Kurum vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.07.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/152 E., 2024/371 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/218 E., 2021/297 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 21.05.2021 tarihli ve
2020/11104 Esas, 2021/6729 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki sigorta başlangıç tarihinin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davalı .... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... ile Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı ile davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalılardan Dörtel Giyim Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (Dörtel Giyim Ltd. Şti.) merkez şubesinde 01.01.1981 tarihinde işçi olarak çalışmaya başladığını, aynı tarihli işe giriş bildirgesinin Kuruma verildiğini ancak davalı tarafın prim ödememesi sebebi ile bu tarihin hizmet başlangıç tarihi olarak kabul edilmediğini ve emekliliğe hak kazanamadığını ileri sürerek müvekkilinin sigortalılık başlangıç tarihinin 01.01.1981 olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... (Kurum/SGK) vekili; bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için işe giriş bildirgesi verilmesinin yeterli olmadığını, fiilen çalışması, işyerinin mevcut ve yasa kapsamında olması gerektiğini, yapılan tetkiklerde tespiti talep edilen döneme ilişkin Kurum nezdinde herhangi bir kayıt bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı gösterilen Dörtel Giyim Ltd. Şti’ye çıkartılan tebligat iade edilmiş, Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Dörtel Tekstil A.Ş.) tarafından verilen 27.10.2015 tarihli dilekçede dava dilekçesinde belirtilen adreste Dörtel Giyim Ltd. Şti’nin faaliyet göstermeyip Dörtel Tekstil A.Ş’nin bulunduğunun belirtilmesi üzerine davacı vekili tarafından müvekkilinin çalıştığı işverenin doğru isminin Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. olduğu, dava dilekçesindeki maddi hatayı bu şekilde düzelttiklerine ilişkin 21.10.2016 tarihli beyan dilekçesi verilmesinin ardından Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde; davacının müvekkiline ait işyerinde hiçbir zaman çalışmadığını belirterek davanın taraf sıfatı yokluğundan reddini savunmuş, Mahkemece davacıya ait 01.01.1981 tarihli işe giriş bildirgesinin getirtilmesi üzerine yapılan incelemede davacı adına bildirimin Dörtel Fermuar Sanayi A.Ş. işyerinden yapıldığının belirlenmesinden sonra davacı vekili 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 124 üncü maddesi gereğince davalının Dörtel Fermuar Sanayi A.Ş. olduğuna dair 25.05.2017 tarihli dilekçe vermiştir.
3. Davalı Dörtel Fermuar Sanayi A.Ş. davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 21.03.2018 tarihli ve 2016/710 Esas, 2018/122 Karar sayılı kararı ile; davacı adına işe giriş bildirgesinin işveren tarafından Kuruma verildiği ancak prim ödenmediğinden hizmetten sayılmadığı, dinlenen bordro tanıklarının davacının çalışma iddiasını doğruladıkları gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya ait işyerinde 01.01.1981 tarihi itibarı ile 1 (bir) gün süreyle asgari ücretle çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
B. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Bölge Adliye Mahkemesinin Birinci Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.05.2019 tarihli ve 2019/1056 Esas, 2019/1055 Karar sayılı kararı ile; Ticaret Sicil Memurluğunun 01.11.2016 tarihli yazısına göre davalı şirketin 27.04.1987 tarihli olağan genel kurul kararı ile tasfiye kapanışı yaparak 28.08.1987 tarihinde sicilden terkin edildiğinin bildirildiği, sigorta başlangıcının tespiti davalarında işverene husumet yöneltilmesinin gerekli olmadığı davacı tarafa hatırlatıldıktan sonra tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin ihyası için tasfiye memurluğu ile Ticaret Sicili Müdürlüğüne husumet yöneltilerek dava açılması için davacı tarafa uygun bir süre verilmesi, dava açıldığı takdirde bu dava sonucunun beklenmesi, tüzel kişiliğin yeniden ihyası hâlinde yöntemince ve usulüne uygun taraf teşkili sağlanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 16.09.2019 tarihli ve 2019/155 Esas, 2019/289 Karar sayılı kararı ile; davacı vekili davalı şirket aleyhine açtıkları davayı takip etmeyeceğini beyan ettiğinden davalı .... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davalı Kurum yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.10.2020 tarihli ve 2020/827 Esas, 2020/1348 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum ile Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...506 sayılı Kanun'un 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanunun 79/10 maddesi kapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Ancak, hizmet tespiti davalarında işverene husumet yöneltilmesi zorunlu iken sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davalarında işverenin hasım gösterilmesi zorunlu değildir. Buna rağmen, işverenin davalı olarak gösterildiği durumlarda artık taraf sıfatı oluştuğundan hakkında hizmet tespiti davalarında olduğu gibi hüküm kurulması gerekmektedir. Bu itibarla, davada taraf olarak gösterilen Dörtel Tekstil Örme San Tic. A.Ş’ye tebiligat yapılmasına ve husumet yöneltilmiş olmasına rağmen adı geçen şirketin karar başlığında yer almaması isabetsiz olduğu gibi işveren olmadığı dosya kapsamı ile belirgin olan bu şirket hakkında herhangi bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir.
Açıklanan nedenlerle, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dilekçesinde davalının Dörtel Giyim Ltd. Şti. olarak yanlış yazıldığı belirtilerek doğru işverenin Dörtel Tekstil A.Ş. olduğuna dair açıklamanın maddi hata olarak kabul edildiği, ardından gelişen aşamalarda Dörtel Tekstil A.Ş'nin de işveren olmadığı anlaşılmakla 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinin uygulanması talebi üzerine husumetin Dörtel Fermuar A.Ş'ye yöneltildiği, dolayısıyla Mahkemece karar verildiğinde davada davalı olarak Dörtel Fermuar A.Ş. ile Kurumun yer aldığı, açıklanan sebeple Dörtel Tekstil A.Ş'nin karar başlığında yer almaması yönünde yapılan işlemde hata bulunmadığı, davalı olmayan hakkında karar da verilemeyeceğinden bozma ilâmının bu yönden yerinde olmadığı ve direnme kararı verilmesi gerektiği ancak 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinin son fıkrası gereği bu şirket dosyada bir dönem taraf olmakla eksik olarak görülebilecek tek hususun vekâlet ücreti takdir edilmemesi olduğu gerekçesiyle kısmen direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı ile davalı Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; Dörtel Giyim Ltd. Şti’nin ve Dörtel Tekstil A.Ş’nin davada taraf sıfatının kalmadığını, Dörtel Tekstil A.Ş’nin mahkeme kararına karşı yaptığı bir istinaf başvurusu da olmadığını, dolayısıyla taraf sıfatı ve temyiz hakkı bulunmayan ve işveren olmadığı belirgin olan bu şirket lehine vekâlet ücretine karar verilmesinin hatalı olduğunu, açıklanan nedenle kararın on üçüncü bendinde yer alan "ilgili firma kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden tarife gereği takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ilgili firmaya verilmesine" şeklindeki hükmün karardan çıkartılmasına ve kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Kurum vekili; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemelerin yeterli olmadığını, tespiti talep edilen döneme ilişkin Kurumda herhangi bir kayıt, bordro, durum tespit tutanağı, müfettiş raporu ve prim ödemesine rastlanmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti istemli eldeki davada Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin davada taraf olup olmadığı, Mahkemece bu şirkete karar başlığında yer verilerek hakkında hüküm kurulmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce direnme kararının usulüne uygun olup olmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesi
2. Değerlendirme
1. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün neleri kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Buna göre;
"(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir".
2. Anılan düzenlemeye göre bir mahkeme kararında, tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
3. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır.
4. Diğer taraftan kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olması gerektiği gibi kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde zahiri gerekçe (görünürde gerekçe) olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır.
5. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
6. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile bu yönde düzenleme içeren 6100 sayılı Kanun hükümleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
7. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesi ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler bulunmaması ile mümkündür.
8. Gerek ilk derece mahkemesi gerekse bölge adliye mahkemesi bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verildikten sonra da ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir.
9. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay Dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiğinden o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımlara kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde yer vermelidir.
10. Bu genel açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince bozma sonrası yapılan 03.11.2021 tarihli duruşmada "1-Yargıtay 10 HD nin 21.05.2021 tarih 2020/11104 esas 2021/6729 kararı ile ilgili kararın dörtel tekstil a.ş nin karar başlığında yer almaması ile ilgili kısmına uyulmasına, karar verildi, açık yargılamaya devam olundu." şeklinde ara karar kurulmuş, hüküm fıkrasında ara karara uygun biçimde önceki hükümde kısmen direnildiği belirtilerek karar başlığında "İlgili" olarak gösterilen Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş. lehine vekâlet ücreti takdir edilmesine rağmen kararın gerekçesinde Dörtel Tekstil Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin karar başlığında yer almaması yönünde mahkemece yapılan işlemde hata bulunmadığı, bozma kararının bu noktadaki bozma gerekçesine karşı direnme kararı verildiği belirtilmek suretiyle önceki hükümde kısmen direnilmesi yönünde hüküm tesis edilmiştir. Görüldüğü üzere direnme kararının hüküm fıkrası ile gerekçesi arasında meydana gelen uyumsuzluk nedeniyle çelişki oluşmuştur. Bu hâli ile ortada Hukuk Genel Kurulunca esastan incelenebilecek, Anayasal ve yasal düzenlemelerin öngördüğü biçimde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümü ve buna uyumlu hüküm fıkrası içeren direnme kararı bulunduğunun kabulü mümkün değildir.
11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında ön sorunun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
12. Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan Anayasal ve yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek hüküm fıkrası ile gerekçe arasındaki çelişki giderilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere kararın usulden bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Davacı vekili ile davalı Kurum vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca usulden BOZULMASINA,
Davacı ve davalı Kurum vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.07.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.