A
Admin
Yönetici
Yönetici
Bir annenin sesiyle başlar ninnilerin hikâyesi. Belki yorgun bir akşamın ardından bir damla huzur arayışı, belki bir bebeğin gözlerinden taşan uykunun nazlı daveti… Heybem dolup taşar ninnilerle. Her biri bir umut, bir dua, bir sevgi sözü. Ninniler, bir annenin dilinde sevginin en saf hâlidir. Kelimeler bir ritme bürünür, melodilere dönüşür. "Uyu da büyü yavrum" derken, aslında büyüyen sadece çocuk değildir; o sözlerin ardında anne de büyür, sevgiyle, fedakârlıkla. Heybemden dökülen her ninni, bir ömürlük yolculuğun ilk adımlarını taşır. Bazı ninniler kırlarda filizlenmiş gibi ferah, bazıları taş duvarların arasında yankılanmış gibi derin. Ama her biri bir yüreğin sıcaklığını taşır. Ninnilerde bir memleket saklıdır aslında. Rüzgârda savrulan buğday tanelerinin hışırtısı, dereden akan suyun şırıltısı, bir kuşun sabah türküsü… Heybemden ninniler dökülürken çocuklar yalnızca uykuya dalmaz, aynı zamanda hayatın melodisini de duyar. Heybemdeki ninnilerin kimisi eski, kimisi yeni… Kimi büyüklerimizden miras, kimi bizim ellerimizle yoğrulmuş. Ama hepsi bir köprü kurar geçmişle gelecek arasında. Bir nesil, bir diğerine ninnilerle sarılır; sevgiyle, umutla, dualarla. Bazı ninniler sessiz bir dua gibi dudaklardan dökülür: “Allah sabır versin, sağ salim büyüsün yavrum.” Bazılarıysa sevinçle, mutlulukla akar: “Güle güle büyü, şen kahkahaların yankılansın.” Her ninni bir hikâye anlatır, her hikâye bir yaşam vaadi taşır. Bazen düşünüyorum: Heybemden dökülen ninniler sadece bir çocuğun değil, dünyanın da sükûnete ihtiyacı olduğunun bir göstergesi mi? Belki de her insana bir ninni gerek; hayatın kaosunda bir an durup, birinin sevgi dolu sesiyle dinlenmek için… Ve şimdi, heybemdeki son ninniyi alıyorum. Yavaşça mırıldanıyorum. Bir çocuğun huzurla gözlerini kapamasını izliyorum. O uyurken, dünya biraz daha güzel oluyor. Heybem dolmaya devam ediyor; çünkü ninniler asla tükenmez. Günlerden yaz… Bir yaz sıcağında yine yollardayım. Baskil ilçesine bağlı Akuşağı köyüne geldim. Acıkmıştım. Mustafa Genç amca sofrayı kurdu. Yedik, içtik, sohbet ettik, hal hatır sorduk. Derken bahçeye geçtik. Eski bir köy evi… Toprak damlı, cısırlarla çevrili bir avlu. Beşikte nur topu gibi bir kız çocuğu… Annesi ona ninni söylüyor. Ama ilk kez duyduğum ninnilerdi bunlar. Çok hoşuma gitti. Birkaçını dikkatle dinledim, bir de fotoğrafladım. O gün de heybemize ninniler doldurduk dedik ve yola revan olduk... ANADOLU NİNNİSİ Uyu da büyü, nazlı yavrum, Gökten yıldız toplar avcum. Dağlar dile gelir sen uyurken, Bahtın açık olsun her günüm. Dereye su iner şırıl şırıl, Toprağın koynunda sabır saklı. Büyürsün bir fidandan ulu çınar, Kolların gökyüzüne yaslanır. Heybemde masallar, düşler sana, Rüzgârda türküler taşır dağlara. Ay ışığında büyürken uykuların, Anadolu kokar tüm rüyaların. Uyu da büyü, gözüm nuru, Yüreğin sevgiyle dolsun yavrum. Her adımında iz bırak toprağa, Sırtında güneş, yüzünde bahar olsun.