HAYAT SENİ SINADIĞINDA SEN KİMSİN?

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Bu senin hikâyen. Seçimini sen yapacaksın…

Hayatın seni ne kadar zorladığı değil, senin o zorluklara nasıl tepki verdiğin önemlidir. Çünkü bâzen, kaynar su yalnızca bir testtir. Asıl mesele senin neye dönüştüğündür…


Hayatın her safhasından sürekli şikâyet eden, her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız yaşar. Hayat ona göre çok kötüdür ve sürekli savaşmaktan, mücâdele etmekten yorulmuştur. Bir problemi çözer çözmez karşısına bir yenisi çıkmaktadır.

Kızının şikâyetlerini dinleyen aşçı baba, ona değerli bir hayat dersi vermek için mutfağa yönelir. Kızını mutfağa götürerek üç ayrı cezveyi suyla doldurur ve ateşe koyar. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye patates, diğerine yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini bırakır. Daha sonra kızına tek kelime etmeden beklemeye başlar. Kızı, olup biteni anlayamadan merakla izler ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekler. Ancak sabırsızlığı artar, sorularla babasının sessizliğini bozmaya çalışır. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermez. Bir süre sonra, babası cezvelerin altındaki ateşi söndürür. Birinci cezveden patatesi çıkarır ve bir tabağa bırakır. İkincisinden yumurtayı çıkarır. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşaltır ve kızına dönerek:

— Ne görüyorsun?” diye sorar. Kızı:

— Patates, yumurta ve kahve!” diye alaylı bir cevap verir.

— Daha yakından bak bir de!” der baba.

— Patatese dokun.” Kız denileni yapar ve patatesin yumuşamış olduğunu söyler.

— Aynı şekilde, yumurtayı da incele.” der. Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını görür. Son olarak, kahveden bir yudum almasını ister. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayılır. Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştır.

— Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?” der. Babası, her üçünün de aynı kaynar suyla sınandığını ancak bu sınav karşısında her birinin farklı tepki verdiğini açıklar.

Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştür. Yumurta ise çok kırılgandır; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı korumaktadır. Ama kaynar suda kalınca, yumurta sertleşir, katılaşmıştır. Kahve çekirdekleri ise diğerlerinden tamamen farklıdır. Kaynar suyun içinde sadece kendileri değişmekle kalmamış, suyu da dönüştürerek bambaşka, yepyeni bir şey ortaya çıkarmışlardır. Baba:

— Sen hangisisin kızım? Zorluklarla karşılaştığında nasıl tepki verirsin? Patates gibi yumuşayıp ezilir misin? Yumurta gibi kalbini mi katılaştırırsın? Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin?” diye sorar kızına. Peki, biz hangisiyiz?

Hayatın akışı içerisinde her birimizin yaşadığı zorluklar, acılar, çile ve kederler, maddi ve mânevi sıkıntılar olması mukadderdir. Çünkü bu dünya, adı üstünde, “imtihan dünyası”dır.

Sezâi Karakoç der ki: “Anlamak, zahmetli bir iştir; emek, dikkat ve samimiyet ister. Oysa yanlış anlamak kolaydır; biraz cehalet, biraz da kötü niyet yeterlidir.” Elbette hiçbirimiz zorluklarla karşılaşmayı arzu etmeyiz. Ancak mü’minler olarak biliriz ki, hayatın güzel anları kadar, sıkıntılı zamanları da dünya imtihanımızın birer parçasıdır. Müslüman Yüce Mevlâ’nın: “Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek mutlaka oranın halkını, (peygambere başkaldırdıklarından ötürü Allah’a) yönelip yalvarsın yakarsınlar diye dert ve sıkıntıya uğratmışızdır.” (A‘râf/94) mesajını hayatına rehber edinmelidir.

Bir önceki âyetlerde inkâr edenlerin karşılaştığı sıkıntılar anlatılmaktadır. Bu âyette, söz konusu musîbetlerin birer örnek olduğu, aslında her devirde, kendilerine peygamberler gönderilen bütün toplumların, hastalık veya yoksulluk gibi bâzı sıkıntılara mâruz bırakıldığı bildirilmektedir. Sıkıntıların ardından ise sağlık ve bolluk verilmektedir. Bütün bunların amacı, inkâr ve isyandan vazgeçerek insanların Allah’a (cc) yönelmelerini sağlamak, Allah’ı (cc) tanıyıp O’na (cc) şükretmeleri için imkânlar hazırlamaktır. (diyanethaber) Ne güzel söyler Cahit Zarifoğlu;

“Sevmek;

Söylemek değil,

Unutma.!

Sessizce alıp yüreğine koymaktır.

Beklemek lâzım;

Gönlü hoş tutanı,

Gönülde yer bulanı,

Başka gönülde gözü olmayanı...

Kıymet bilen insanlara zaafım var,

Onlar incili kaftan,

Gerisi ise yamalı fistan...!”
der.

Eşini kaybettikten sonra gözlüklerini bir kenara bırakır yaşlı adam... Nedenini soranlara:

— Ondan sonra dünyada bakmaya değer hiçbir şey kalmadı...” der. Hayatın bize öğrettiği en önemli şeylerden biri, kalplerin gerçek anlamda birbirini bulmasının ne kadar kıymetli ve nâdir olduğudur. Oscar Wilde der ki; “İnsanın kendiyle yüzleşmeye yüzü yoksa, başkalarının hatalarıyla oynar durur.” Bırakın başkalarının hatalarıyla oynamayı da; “Gerçek mücâdele, insanın kendi içindeki eksikleriyle yüzleşmesidir. Bilgelik, dışarıyı değiştirmeden önce iç dünyayı dönüştürmekle başlar.” sözünün hâdiseyi nasıl noktaladığına bakın. O hâlde yeniden soralım: Hayatın kaynar suyunda kim olacaksın?

Âsâr-ı Gönül de der ki:

“Acı gerçekler, bâzen yoklukla, bâzen acıyla yüzleştiğimizde açığa çıkar. Asıl mesele, başımıza gelenler değil, onlarla nasıl baş ettiğimizdir. Hayatın kaynar suyu seni nasıl sınarsa sınasın, mesele o suda neye dönüştüğündür. Patates gibi yumuşayıp dağılmak mı? Yumurta gibi sertleşmek mi? Yoksa kahve gibi, bulunduğun ortamı güzelleştirmek mi? Seçim senin… Zorluklar kaçınılmazdır; ama dönüşüm senin elindedir.

Acınızı herkese göstermeyin. Çünkü; ateşinize kimin odun atacağını bilemezsiniz.

Sözün özü, her zorluk bir ders taşır, her sıkıntı bir fırsat barındırır.

Hayat, sâdece gözle görülenin ötesinde de anlamlar taşır.”


Elbette anlayana, anlamak isteyene...

Hâsıl-ı Kelâm!

“Ölenler Ölümü Bilmez, Ölüm Kalanların Hikâyesidir. Yol Elif İse, Yön Bellidir... Herkes Kendi Tercihiyle, Kendi Hayatını Yaşar... Söz Meclise, Kıssa Herkese… Söz Uzar, Kesmek Gerektir Vesselâm!”

Âsâr-ı Gönül’den selâm ve duâ ile...
 
Geri
Üst