A
Admin
Yönetici
Yönetici
Sorun da bellidir, sorunu yaratanlar da, çözümsüzlüğün yegane sebebi de bellidir buna sebep olanlar da, suçlular da bellidir masumlar da, suçluları destekleyenler de bellidir masumları haksız cezalandıranlar da, çözümden kaçanlar da bellidir çözümü kabul edenler de, hem tarihleri da bir bir bellidir Sayın Guterres. BMGK gadimici beşleri ve siz de onların emir kulu olarak çözümden değil çözümsüzlükten yanasınız, öyle göstermelik güya çözüm aramaları iş ola toplantılar çözümsüzlüğü sadece uzatmak içindir.
Eski Genel Sekreter Kofi Annan, Referandumdan sonra gerçekleri içeren raporunu Konseye sunduğunda çevirip bakmadılar bile, tozlu raflara koydular. Raporda Kıbrıs Türk Halkına yapılan haksızlıklara son verilmesi gerektiği belirtilmekteydi. Lakin 5 ağanın hoşuna gitmedi, bir süre sonra da Sayın Annan görevini tamamladı, ama doğruları göstererek. Emir kulu olarak beşlinin çıkar çemberini yırtıp gerçeklerin ve haklı tarafın yanında yer almayı değil, maalesef eli kanlıların, darbecilerin soykırımcıların tarafını yeğlediniz. Tekrar sorayım, BM’de var mı Rumlardan müteşekkil bir Cumhuriyet kaydı??? Ne yazık ki 62 senedir süren bu adaletsizliğe siz de alet oldunuz, 186 sayılı rezalet karar 737 aydan beri BM’nin KARA LEKESİDİR. Buldunuz mu Kıbrıs Türk Halkının 1963-74 yılları arası herhangi bir suçunu????
Şu an 19 Temmuz 2025, saat 13.30. Tam 51 sene önce bu saatlerde takriben 300 nüfuslu Mağusa-Sakarya Türk semti onlarca Tank, top, havan, ağır makineli tüfeklerle ve yüzlerce Rum çapulcu tarafından 70-80 metre mesafeden kuşatılmıştık. Ben de bu bölgede idim. Hiç mevzimiz yoktu, bir tek dolu torbamız bile yoktu, ablukaya alındıktan sonra haliyle bölgemizi insanlarımızı, kadın çocuk yaşlılarımızı savunmamız için mevzi yapmak için kum torbalarını doldurmamız lazımdı. Daha beş on torba doldurmadan sözde BM Barış Gücüne ait iki araba tarlalardan tozu dumana katarak geldi ve önümüzde durdu. 8-10 silahlı BG askeri arabadan iner inmez bağıra çağıra bize geldi ve torbaları tekmeleyip kasaturayla parçalamaya başladılar. Biz şok olduk, halbuki biz zannettik bizi ablukaya alan Rumları uzaklaştıracaklar yahut tarlada orta yerde araya girecekler. O an gözlerimiz doldu, ne büyük acımasızlık, Adaletsizlik, duyarsızlık, insafsızlık ve insansızlık diye.
Komutanları, Rum çapulculara bir saniye dönüp baktı ve tekrar bize siz mevzi yapamazsınız deyiverdi. Bizimle epey dalaştılar itişip kakıştık da sonunda istedikleri oldu, torbalarımızı parçalayıp siktirip gittiler Guterres efendi. Bizi de öylece bıraktılar, tanklar silindir gibi üzerimizden geçsin diye. Ertesi gün savaşın ilk günü ayni BG komutanı geldi silahları teslim edelim, teslim olalım diye, Rumlar göndermiş, Rumlar büyük taarruza geçeceklermiş dedi. Asla kabul etmedik, komutan sinirli ayrılırken ‘ HEPİNİZİ ÖLDÜRECEKLER’ deyip defoldu. Aha bay Guterres, klasik BM Barış Gücü!!!!! Son derece adilane ve tarafsız görev!!!! Helal olsun!! Bu bizzat yaşadıklarımdan bir örnek. Refakat ettiği Türk hastalar Hastaneye götürülürken barikatlarda Rum çapulcular BG’nün elinden alınıp katledildiler, onlarcası.
BM’nin rezil oluşu itibarının yerlerde süründüğü Kıbrıs’la sınırlı değil. İşte canlı örnekleri hem daha gaddarcaları, Orta Doğuda yaşanan soykırımlar, saldırılar, açlıktan ölen yüzlerce binlerce çocuk bebe, kadın yaşlı, genç masum insanlar. Daha önce de size hitaben yazdım, istifa ediniz, öncülük ediniz, bu vahşetlere soykırımlara ortak olmayınız, yeni bir dünya düzeni kurulması için. 186 sayılı Hukuk dışı taraflı karar ortadan kalkmadan yahut değişiklik yapılmadan Kıbrıs sorunu çözüme asla kavuşmaz. Hele bu saatten sonra ve yabancı emperyal güçler bütün güçleriyle gelip üsleriyle Güneye çöreklenince, demir atınca çözüm hiç olmaz, olsa olsa daha büyük savaş olur, öyle değil mi bay Hristodulidis, büyük savaş alanı Waterloo gibi mesela. Öyle yeni kapılar açma, şarkılar söyleme, algı operasyonları vs olmaz. ENOSİS hayali durduğu sürece hiç olmaz. Bakınız, EOKA- Yunan Cuntasının Cumhuriyete birlikte yaptıkları ikinci büyük darbede yer alanların ödüllendirilmesi gündemde, lütfen bu ayrıntıları atlamayın, görmezden gelmeyin bay Guterres.
Kıbrıs için çözüm adına yapılması gereken saldırgan darbecilerin eline verdiğiniz oyuncağı geri almaktır, kümesteki tavukları teslim ettiğiniz tilkilerden kurtarmaktır, mükafatı suçlulara değil haklılara vermektir, cezaları masumlara değil suçlulara darbecilere saldırganlara vermektir. Hepiniz ve tüm dünya Kıbrıs Türk Halkına büyük bir özür borçludur, tabii adada katliamları durduran adada 51 yıldır asayişi sağlayan Türkiye’ye de. Yahu, adı BM Barış Gücü olarak 3 ayda adada barışı ve düzeni sağlayacak diye geldi, 186 kararı da 3 aylık içindi. Neler oldu neler, ta da ikinci büyük darbe oldu, bu da büyük savaşa sebep oldu. Ama tilkiler hala kümesin sahibi, korunur kollanırlar!! Bu ikinci darbe şu ana göre 51 yıl 5 gün önce. Yarın 20 Temmuz, Hak ve Adaletin, Barışın, asayişin müjdesini veren gün, zulmün soykırımın Adaletsizliğin sonunun başladığı gün.
BMGK beşli gadimici ağalar kendi çıkarlarını gözeterek 4 Mart 1964’te aldıkları güya 3 aylık 186 sayılı karardan buraya 61 sene 5 ay geçti. Hukuk dışı siyasi bu taraflı kararın ne kadar büyük bir yanlış olduğu aradan geçen yıllardan belli. Buna ilaveten BM’nin sunduğu Referandum dahil çözüm planları, bu kararın suçlu tarafa büyük avantaj sağlaması sebebiyle son anda dahi planları RET etmelerinde bir sakınca görmedikleri ortada olduğu halde ve çözüm bir EVET sözüne kalmışken, adeta topun doksandan dönmesi gibi insanlar golü alkışlamak için ayağa kalkmışken küllü suyu gibi dibe oturmaları misali çözümler gerçekleşmemiş ve ne yazık ki koskoca dünyanın önde gelen emperyal güçlerinin çözümsüzlüğün sebebini bilmezden gelerek önce 3 aylık sürelerle sonra 6 aylık sürelerle ve daha sonrasında bir yıllık sürelerle habire uzatmalara gitmeleri aşikar etmiştir ki, beşli ekip yanlıştan dönmeyi değil yanlışı sürdürmenin dolayısıyla çözümsüzlüğü devam ettirmenin daha uygun olduğuna hükmetmiş olacaklar ki, Kıbrıs sorununun yaratıcılarına altın tepside sundukları Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağı olan Türk Halkının haklarını da darbeci saldırgan tarafa vererek tüm Kıbrıs’ın sahibi ve meşru yönetimi imiş gibi kabul görmesine fırsat vermekle hem haksız tarafı desteklemek öte yandan da masum tarafı cezalandırmakla, gayet açık ve sarih olan Kıbrıs sorunu konusunda tarihinin en büyük yanlışına imza atmıştır.
Kıbrıs sorununu yaratanlar olarak Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit ortağı Rumlar ve sözde garantör Yunanistan, malum adaletsiz karar sayesinde Kıbrıs Cumhuriyetine iki ayrı tarihte yaptıkları askeri darbeleri örtme fırsatı yahut bunları yaptıkları için olsa gerek bir bakıma dünya indinde avantaj sağladıkları bir ortam içinde olmaları, bunda beş emperyalin büyük desteklerine paralel hareket etmek zorunda olan diğer ülkelerin desteğini de bu suretle aldıkları ortada. Baksanıza, Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974’te başladı yalanını dünyanın gözüne baka baka rahatça söylemektedirler hiç utanmadan sıkılmadan.
BMGK’nin 186 kararından mada diğer bir yüz karası da yarım asırdan fazla bir süredir yapılan güya çözüm müzakerelerinde sonuca ulaşılamamasıdır. Kararlar aldılar hep masum Türk tarafı aleyhine, baskılar hep Türk tarafına. Referandumda dümbür düdük ettiler AB de beraber. Hayır diyen taraf ceza alacak evet diyen mükafat alacak. Tam tersi oldu, hayır diyen Rumlar bir hafta sonra AB’ne üye alındılar hem de tüm Kıbrıs adına güya. Halbuki, 1959-60 Kıbrıs Antlaşmalarında hem BM kayıtlarında sadece Rumlardan oluşan herhangi bir Cumhuriyet yoktur. Adamlar, 186 kararına sebep zaten kronikleşti Türk ortağı kabul etmezler, Kıbrıs’ta varlık olarak da kabul etmezler, kimseyle de konuşmasın diye engellerler bu sahtekar darbeci çeteciler. 1963-74 yılları 11 yılda Türklere neler yaptılar bir çırpıda unuttular unutturdular, ağucuk oldular masum zavallılar. Hep mal mülklerinin arkasına saklanırlar.
Rumlar, Türklere daha evvel üç defa yaptılar hem katlederek hem devletten kovarak hem 103 köyden göç ettirerek, sorgusuz sualsiz. Rumlar kendi kafalarından bir kere zarar gördüler, ama Türkler kendi kafalarından değil Rumların sayesinde zararla gördüler, hem de ne zararlar, hem de yıllarca ve hala daha. Bizim için ne masum öldürülen insanlarımızın, ne mal mülkümüzün, ne çektiğimiz ezgilerin cefaların korkuların, endişelerin hesabını ne soran oldu ne arayan. Rahmetli Denktaş Baba her zaman sorardı, duymazdan gelirlerdi, usandırdın hep ayni mesele derlerdi. Eeee başka mesele yok ki yalan mı söylesindi gerçekler dururken?
Ama bizim taraftan algı operasyonlarıyla maddiyatla öyle kendilerine çalışan hatırı sayılır sayıda işbirlikçiler peydahladılar, avukatlıklarını yaparlar, onlardan daha fazla. Her türlü bilgiyi de ulaştırırlar, aşikar halde Milli Manevi değerlerimize saldırırlar sıkılmadan. Ha sahi, bir ara BRT arşivinin Rumlarda olduğu söylendi, az çok bunu yapan bilinir da Tapudan kimler acaba? Var mı araştıran, bu işle uğraşan? Denir ki AKEL’in kapısında hem başkan Hristodulidis’in kapısında sıra bekleyen çokmuş. Sayın Guterres, hastalık belli, önemli olan reçetenin doğru yazılması, bunu sağlamalısınız, hasta iyileşir, dünya Adalete ve Barışa ancak böyle ulaşabilir.
YAŞASIN 20 TEMMUZ MUTLU BARIŞ HAREKATI. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE. YURTTA SULH CİHANDA SULH.
Eski Genel Sekreter Kofi Annan, Referandumdan sonra gerçekleri içeren raporunu Konseye sunduğunda çevirip bakmadılar bile, tozlu raflara koydular. Raporda Kıbrıs Türk Halkına yapılan haksızlıklara son verilmesi gerektiği belirtilmekteydi. Lakin 5 ağanın hoşuna gitmedi, bir süre sonra da Sayın Annan görevini tamamladı, ama doğruları göstererek. Emir kulu olarak beşlinin çıkar çemberini yırtıp gerçeklerin ve haklı tarafın yanında yer almayı değil, maalesef eli kanlıların, darbecilerin soykırımcıların tarafını yeğlediniz. Tekrar sorayım, BM’de var mı Rumlardan müteşekkil bir Cumhuriyet kaydı??? Ne yazık ki 62 senedir süren bu adaletsizliğe siz de alet oldunuz, 186 sayılı rezalet karar 737 aydan beri BM’nin KARA LEKESİDİR. Buldunuz mu Kıbrıs Türk Halkının 1963-74 yılları arası herhangi bir suçunu????
Şu an 19 Temmuz 2025, saat 13.30. Tam 51 sene önce bu saatlerde takriben 300 nüfuslu Mağusa-Sakarya Türk semti onlarca Tank, top, havan, ağır makineli tüfeklerle ve yüzlerce Rum çapulcu tarafından 70-80 metre mesafeden kuşatılmıştık. Ben de bu bölgede idim. Hiç mevzimiz yoktu, bir tek dolu torbamız bile yoktu, ablukaya alındıktan sonra haliyle bölgemizi insanlarımızı, kadın çocuk yaşlılarımızı savunmamız için mevzi yapmak için kum torbalarını doldurmamız lazımdı. Daha beş on torba doldurmadan sözde BM Barış Gücüne ait iki araba tarlalardan tozu dumana katarak geldi ve önümüzde durdu. 8-10 silahlı BG askeri arabadan iner inmez bağıra çağıra bize geldi ve torbaları tekmeleyip kasaturayla parçalamaya başladılar. Biz şok olduk, halbuki biz zannettik bizi ablukaya alan Rumları uzaklaştıracaklar yahut tarlada orta yerde araya girecekler. O an gözlerimiz doldu, ne büyük acımasızlık, Adaletsizlik, duyarsızlık, insafsızlık ve insansızlık diye.
Komutanları, Rum çapulculara bir saniye dönüp baktı ve tekrar bize siz mevzi yapamazsınız deyiverdi. Bizimle epey dalaştılar itişip kakıştık da sonunda istedikleri oldu, torbalarımızı parçalayıp siktirip gittiler Guterres efendi. Bizi de öylece bıraktılar, tanklar silindir gibi üzerimizden geçsin diye. Ertesi gün savaşın ilk günü ayni BG komutanı geldi silahları teslim edelim, teslim olalım diye, Rumlar göndermiş, Rumlar büyük taarruza geçeceklermiş dedi. Asla kabul etmedik, komutan sinirli ayrılırken ‘ HEPİNİZİ ÖLDÜRECEKLER’ deyip defoldu. Aha bay Guterres, klasik BM Barış Gücü!!!!! Son derece adilane ve tarafsız görev!!!! Helal olsun!! Bu bizzat yaşadıklarımdan bir örnek. Refakat ettiği Türk hastalar Hastaneye götürülürken barikatlarda Rum çapulcular BG’nün elinden alınıp katledildiler, onlarcası.
BM’nin rezil oluşu itibarının yerlerde süründüğü Kıbrıs’la sınırlı değil. İşte canlı örnekleri hem daha gaddarcaları, Orta Doğuda yaşanan soykırımlar, saldırılar, açlıktan ölen yüzlerce binlerce çocuk bebe, kadın yaşlı, genç masum insanlar. Daha önce de size hitaben yazdım, istifa ediniz, öncülük ediniz, bu vahşetlere soykırımlara ortak olmayınız, yeni bir dünya düzeni kurulması için. 186 sayılı Hukuk dışı taraflı karar ortadan kalkmadan yahut değişiklik yapılmadan Kıbrıs sorunu çözüme asla kavuşmaz. Hele bu saatten sonra ve yabancı emperyal güçler bütün güçleriyle gelip üsleriyle Güneye çöreklenince, demir atınca çözüm hiç olmaz, olsa olsa daha büyük savaş olur, öyle değil mi bay Hristodulidis, büyük savaş alanı Waterloo gibi mesela. Öyle yeni kapılar açma, şarkılar söyleme, algı operasyonları vs olmaz. ENOSİS hayali durduğu sürece hiç olmaz. Bakınız, EOKA- Yunan Cuntasının Cumhuriyete birlikte yaptıkları ikinci büyük darbede yer alanların ödüllendirilmesi gündemde, lütfen bu ayrıntıları atlamayın, görmezden gelmeyin bay Guterres.
Kıbrıs için çözüm adına yapılması gereken saldırgan darbecilerin eline verdiğiniz oyuncağı geri almaktır, kümesteki tavukları teslim ettiğiniz tilkilerden kurtarmaktır, mükafatı suçlulara değil haklılara vermektir, cezaları masumlara değil suçlulara darbecilere saldırganlara vermektir. Hepiniz ve tüm dünya Kıbrıs Türk Halkına büyük bir özür borçludur, tabii adada katliamları durduran adada 51 yıldır asayişi sağlayan Türkiye’ye de. Yahu, adı BM Barış Gücü olarak 3 ayda adada barışı ve düzeni sağlayacak diye geldi, 186 kararı da 3 aylık içindi. Neler oldu neler, ta da ikinci büyük darbe oldu, bu da büyük savaşa sebep oldu. Ama tilkiler hala kümesin sahibi, korunur kollanırlar!! Bu ikinci darbe şu ana göre 51 yıl 5 gün önce. Yarın 20 Temmuz, Hak ve Adaletin, Barışın, asayişin müjdesini veren gün, zulmün soykırımın Adaletsizliğin sonunun başladığı gün.
BMGK beşli gadimici ağalar kendi çıkarlarını gözeterek 4 Mart 1964’te aldıkları güya 3 aylık 186 sayılı karardan buraya 61 sene 5 ay geçti. Hukuk dışı siyasi bu taraflı kararın ne kadar büyük bir yanlış olduğu aradan geçen yıllardan belli. Buna ilaveten BM’nin sunduğu Referandum dahil çözüm planları, bu kararın suçlu tarafa büyük avantaj sağlaması sebebiyle son anda dahi planları RET etmelerinde bir sakınca görmedikleri ortada olduğu halde ve çözüm bir EVET sözüne kalmışken, adeta topun doksandan dönmesi gibi insanlar golü alkışlamak için ayağa kalkmışken küllü suyu gibi dibe oturmaları misali çözümler gerçekleşmemiş ve ne yazık ki koskoca dünyanın önde gelen emperyal güçlerinin çözümsüzlüğün sebebini bilmezden gelerek önce 3 aylık sürelerle sonra 6 aylık sürelerle ve daha sonrasında bir yıllık sürelerle habire uzatmalara gitmeleri aşikar etmiştir ki, beşli ekip yanlıştan dönmeyi değil yanlışı sürdürmenin dolayısıyla çözümsüzlüğü devam ettirmenin daha uygun olduğuna hükmetmiş olacaklar ki, Kıbrıs sorununun yaratıcılarına altın tepside sundukları Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağı olan Türk Halkının haklarını da darbeci saldırgan tarafa vererek tüm Kıbrıs’ın sahibi ve meşru yönetimi imiş gibi kabul görmesine fırsat vermekle hem haksız tarafı desteklemek öte yandan da masum tarafı cezalandırmakla, gayet açık ve sarih olan Kıbrıs sorunu konusunda tarihinin en büyük yanlışına imza atmıştır.
Kıbrıs sorununu yaratanlar olarak Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit ortağı Rumlar ve sözde garantör Yunanistan, malum adaletsiz karar sayesinde Kıbrıs Cumhuriyetine iki ayrı tarihte yaptıkları askeri darbeleri örtme fırsatı yahut bunları yaptıkları için olsa gerek bir bakıma dünya indinde avantaj sağladıkları bir ortam içinde olmaları, bunda beş emperyalin büyük desteklerine paralel hareket etmek zorunda olan diğer ülkelerin desteğini de bu suretle aldıkları ortada. Baksanıza, Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974’te başladı yalanını dünyanın gözüne baka baka rahatça söylemektedirler hiç utanmadan sıkılmadan.
BMGK’nin 186 kararından mada diğer bir yüz karası da yarım asırdan fazla bir süredir yapılan güya çözüm müzakerelerinde sonuca ulaşılamamasıdır. Kararlar aldılar hep masum Türk tarafı aleyhine, baskılar hep Türk tarafına. Referandumda dümbür düdük ettiler AB de beraber. Hayır diyen taraf ceza alacak evet diyen mükafat alacak. Tam tersi oldu, hayır diyen Rumlar bir hafta sonra AB’ne üye alındılar hem de tüm Kıbrıs adına güya. Halbuki, 1959-60 Kıbrıs Antlaşmalarında hem BM kayıtlarında sadece Rumlardan oluşan herhangi bir Cumhuriyet yoktur. Adamlar, 186 kararına sebep zaten kronikleşti Türk ortağı kabul etmezler, Kıbrıs’ta varlık olarak da kabul etmezler, kimseyle de konuşmasın diye engellerler bu sahtekar darbeci çeteciler. 1963-74 yılları 11 yılda Türklere neler yaptılar bir çırpıda unuttular unutturdular, ağucuk oldular masum zavallılar. Hep mal mülklerinin arkasına saklanırlar.
Rumlar, Türklere daha evvel üç defa yaptılar hem katlederek hem devletten kovarak hem 103 köyden göç ettirerek, sorgusuz sualsiz. Rumlar kendi kafalarından bir kere zarar gördüler, ama Türkler kendi kafalarından değil Rumların sayesinde zararla gördüler, hem de ne zararlar, hem de yıllarca ve hala daha. Bizim için ne masum öldürülen insanlarımızın, ne mal mülkümüzün, ne çektiğimiz ezgilerin cefaların korkuların, endişelerin hesabını ne soran oldu ne arayan. Rahmetli Denktaş Baba her zaman sorardı, duymazdan gelirlerdi, usandırdın hep ayni mesele derlerdi. Eeee başka mesele yok ki yalan mı söylesindi gerçekler dururken?
Ama bizim taraftan algı operasyonlarıyla maddiyatla öyle kendilerine çalışan hatırı sayılır sayıda işbirlikçiler peydahladılar, avukatlıklarını yaparlar, onlardan daha fazla. Her türlü bilgiyi de ulaştırırlar, aşikar halde Milli Manevi değerlerimize saldırırlar sıkılmadan. Ha sahi, bir ara BRT arşivinin Rumlarda olduğu söylendi, az çok bunu yapan bilinir da Tapudan kimler acaba? Var mı araştıran, bu işle uğraşan? Denir ki AKEL’in kapısında hem başkan Hristodulidis’in kapısında sıra bekleyen çokmuş. Sayın Guterres, hastalık belli, önemli olan reçetenin doğru yazılması, bunu sağlamalısınız, hasta iyileşir, dünya Adalete ve Barışa ancak böyle ulaşabilir.
YAŞASIN 20 TEMMUZ MUTLU BARIŞ HAREKATI. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE. YURTTA SULH CİHANDA SULH.