A
Admin
Yönetici
Yönetici
Fakat zamanla halifelik makamının durumu tartışma konusu olmaya başlamıştır. Bilhassa Cumhuriyetin kurucu ideolojisi ile halifenin varlığı ve temsil ettiği değerlerin biribirine zıtlık teşkil ettiği iddia edilmiştir. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın eski silah arkadaşlarının sık sık halifeyi ziyaretleri, bu makama karşı duyulan şüpheleri artırmıştır. Diğer yandan Hint Müslümanları’nın lideri olan Ağa Han ve Emir Ali tarafından gönderilen mektubun meçhul bir şekilde basına sızdırılması ve mektubun içeriğinde halifelik makamı ile ilgili yer alan sözler, tartışmaları iyice alevlendirmiştir. Neticede 3 Mart 1924 günü kabul edilen 431 sayılı kanunla halifelik kaldırılmış ve Osmanlı ailesinin yurt dışına çıkarılmasına karar verilmiştir. Dönemin İstanbul Valisi Haydar Bey ve Emniyet Müdürü Saadettin Bey, Dolmabahçe Sarayı’na giderek kararı Halife Abdülmecit Efendi’ye bildirmişlerdir. İlk başta direnen halife, zor kullanılacağı tehdidinin ardından çaresizce ülkeyi terk etmek durumunda kalmıştır. Abdülmecit’in ayrılmasından hemen sonra diğer saray erkanı da ülkeyi terk ederek yurt dışına çıkarılmıştır. Abdülmecit ile birlikte hanedan üyesi ve hizmetlilerden oluşan 234 kişi Türkiye’yi terk etmiştir. Yurt dışına çıkarılan bu kişilerin ülke dışında yaptıkları faaliyetler, Ankara Hükümeti tarafından yakından takip edilmiştir. Türk Hükümeti, bunların hareketlerini takip ederken bilhassa o kişilerin gönderildikleri ülkelerde bulunan büyükelçilikleri kullanmıştır. Hanedan üyelerinin hangi şartlarda hayatlarına devam ettikleri, kimlerle ne gibi yazışmalarda bulundukları gibi çeşitli istihbarat bilgilerini rapor haline getiren büyükelçiler, bunları Ankara’ya göndermişlerdir. Ankara’ya gelen raporlara bakıldığında Osmanlı Hanedan mensuplarının durumlarının oldukça kötü olduğu anlaşılmaktadır. Büyük çoğunluğunun maddi zorluklar yaşadığı, bulunduğu yere alışamadığı veya ayak uyduramadığı görülmektedir. Sefalet içinde bulunan ve her defasında yurda dönüş için izin talep eden hanedan üyelerinin bu istekleri yetkililer tarafından kabul edilmemiştir. Osmanlı Hanedan mensuplarını yurda dönüş için umutlandıran gelişme 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelişi olmuştur. Zira Tek Parti döneminde suratlarına kapatılan kapıların artık açılacağını ümit eden hanedan üyeleri yurda dönüş taleplerini yinelemeye başlamışlardır. Bu talepler nihayet kabul görmüş ve Başbakan Adnan Menderes’in teşvikiyle hanedan üyelerinin affedilmesi için düğmeye basılmıştır. “Mevcut rejimin artık iyice yerleştiği” düşüncesiyle 16 Haziran 1952 günü çıkarılan kanunla hanedan üyelerinin kadınlarının yurda dönüşüne izin verilmiştir. Bu karar ile ilgili olarak en doğru tespiti kanunun kabul edildiği günün ertesinde yani 17 Haziran 1952 tarihinde Milliyet Gazetesinde yazdığı bir yazı ile İsmail Hami Danişment yapmıştır: “Tarihi müesseseler bir saç teline benzetilebilir. İnsanın başından düşen bir saç teli bir daha yerine dikilemeyeceği gibi tarihi hayatını ikmal edip yıkılmış bir müessesenin de bir daha yerine gelme imkanı yoktur. İşte bundan dolayı Osmanlı saltanatı artık tarihi bir hatıradan başka bir şey değildir”. Danişment’in de ifade ettiği gibi Demokrat Parti ve Menderes Hükümeti’nin izlemiş olduğu bu tutum, tarihe ve tarihi şahsiyetlere karşı gösterilen insani bir davranış olarak nitelendirilmelidir.