A
Admin
Yönetici
Yönetici
Nihat AK-EGETELGRAF/Bir zamanlar milyonlarca gencin hayalini süsleyen üniversite kapıları artık eskisi gibi heyecanla çalınmıyor. Yükseköğretim Kurumları Sınavı(YKS)'ye 3 ayrı oturum halinde hafta sonunda gerçekleşecek. 2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) başvuran aday sayısı, geçen yıla göre yaklaşık 540 bin kişi azalarak 2 milyon 580 bin 640’a geriledi; bu, yüzde 17,3’lük dramatik bir düşüş anlamına geliyor. Sınava katılacak adayların en genci 15, en yaşlısı ise 81 yaşında. Toplam adayların 1 milyon 375 bin 389’unu kadınlar, 1 milyon 185 bin 260’ını erkekler oluşturuyor. Yaklaşık 1 milyon kişi ise bu sınava ilk kez katılacak. Uzmanlar, milyonlarca gencin artık sadece diploma değil, aynı zamanda güvenli ve sürdürülebilir bir gelecek arayışında olduğunu vurguluyor. UMUTLAR TÜKENİYOR Türkiye’de üniversitelere olan ilginin her geçen gün düştüğünü vurgulayan VELİDER İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, “2024 yılında YKS’ye 3 milyon 120 bin 870 aday başvururken, bu sayı 2025’te 2 milyon 580 bin 640’a gerilemiştir. Yaklaşık 2,5 milyon öğrenci açısından Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), bir üst eğitim kurumuna geçişin yanı sıra iş ve kariyer imkânı açısından da büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda bu sınav, eğitim sisteminin son basamağı olarak çocukluk ile yetişkinlik, eğitim ile iş hayatı arasındaki çizgide önemli bir geçiş noktasıdır. Her yıl sınava başvuran öğrenci sayısında önemli bir düşüş gözlemlenmektedir. Bu durum, öğrencilerin umutlarını YKS’ye değil, daha hızlı iş bulabileceklerini düşündükleri alanlara yönlendirdiklerini göstermektedir. Türkiye’de sınava giren öğrencilerin en iyi ihtimalle ilk 100 bini iş bulma potansiyeli olan üniversitelere yerleşebilmektedir. Geri kalan milyonlarca öğrenci ise ne yazık ki eğitim sisteminin “geri dönüşüm kutusuna” atılmaktadır. Eğer bir eğitim sistemi, çocuklarına kariyer ya da istihdam sağlayamıyorsa, o sistem doğru bir eğitim sistemi değildir. Sadece üniversiteyi hedef göstermek ama mezun olan gençlere bile iş imkânı sunamamak, bu sistemin geçici çözümlerle ve siyasi angajmanlarla yönetildiğinin bir göstergesidir” ifadelerini kullandı. GELECEKSİZ ÜNİVERSİTE Akademik donanım, bilimsel üretim ve kariyer planlaması açısından küresel standartlara dayanan sağlam bir temele oturan eğitim kurumlarına ihtiyaç olduğunu belirten Başkan Kalafat, “Türkiye’nin her iline üniversite açma iddiasıyla kurulan, çoğu zaman liselere benzer yapılar taşıyan yükseköğretim kurumları, ülke açısından eğitim seviyesini yükselten birer unsur olmaktan çıkmıştır. Bu kurumlar, küçük kentlerde ekonomiyi canlandıran yapay birer araç haline gelmiş, aynı zamanda gençlerin 2 ila 5 yıl arasında sürecek “geleceksizlik” dönemini uzatmanın ötesine geçememiştir. Dünya genelinde yükseköğretim; akademik donanım, bilimsel üretim ve kariyer planlaması açısından küresel standartlara dayanan sağlam bir temele oturmaktadır. Oysa ülkemizde üniversiteler hâlâ bir tür "İşsizlik sigortası" olarak görülmeye devam etmektedir. Bu nedenle, eğitim sistemimizin sıfırdan başlayarak yeniden inşa edilmesi, istihdam ve bilimin ışığında yeniden yapılandırılması hayati bir sorumluluktur. Bir ülkenin yapabileceği en büyük yatırım, çocuklarına ve gençlerine yapacağı yatırımdır. Bu yatırım yapılmazsa, kısa ve orta vadede dünyanın gerisinde kalmak kaçınılmaz olacaktır” dedi. EĞİTİM KURUMU CEZBETMİYOR Günümüzde gençlerin üniversitelerden somut bir beklentisinin kalmadığını belirten Hürriyetçi Eğitim Sen İzmir İl Başkanı Adnan Sarısayın, “Bu yıl Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) dikkat çeken en önemli detaylardan biri, sınava başvuran aday sayısındaki ciddi düşüştür. Geçen yıla göre sınava giren aday sayısı yaklaşık 540 bin kişi azalmıştır. Bu azalma, yalnızca bir istatistikten ibaret değildir; aynı zamanda gençlerin üniversiteye ve yükseköğretim sistemine olan güveninin giderek zayıfladığını göstermektedir. Maalesef gençlerimiz artık üniversiteden ne somut bir beklenti ne de güçlü bir umut taşımaktadır. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, ekonomik koşulların giderek ağırlaşmasıdır. Türkiye’de yaşam maliyetleri son yıllarda ciddi şekilde artmıştır. Üniversite eğitimi almak isteyen bir öğrencinin karşılaşacağı masraflar yalnızca okul harçlarıyla sınırlı değildir. Barınma (yurt veya ev kiralama), ulaşım, beslenme, kırtasiye ve kitap masrafları gibi temel ihtiyaçlar dahi, pek çok aile için karşılanması güç bir ekonomik yük haline gelmiştir. Özellikle büyük şehirlerde eğitim görmek isteyen öğrenciler için bu yük katlanarak artmaktadır. Öte yandan sınav sürecinin kendisi de ciddi bir maliyet unsuru haline gelmiştir. Öğrenciler, YKS’ye hazırlanmak için özel derslere, etüt merkezlerine, kurslara ve kaynak kitaplara yönelmektedir. Ancak bu desteklerin fiyatları birçok aile için karşılanamayacak seviyelere ulaşmıştır. Bu da öğrencilerin sınava yeterince hazırlanamamalarına ve dolayısıyla sınava başvurmaktan vazgeçmelerine neden olmaktadır” şeklinde konuştu. ROTALARDA DEĞİŞİM Son yıllarda Türkiye’deki üniversite eğitiminin artan maliyeti nedeniyle gençleri alternatif çözümler bulma çabasına girdiğini vurgulayan Başkan Sarısayın, “Yurtdışındaki üniversiteler, hem daha uygun maliyetli olmaları hem de daha yüksek eğitim kalitesi sunmaları nedeniyle giderek daha fazla tercih edilir hale gelmiştir. Özellikle Avrupa ülkelerinde sunulan devlet destekli programlar, burs olanakları ve uluslararası öğrenciler için düzenlenen düşük harç ücretleri, Türkiye’deki eğitim masraflarıyla karşılaştırıldığında daha cazip bir tablo ortaya koymaktadır. Birçok öğrenci ve ailesi, Türkiye’de üniversite okumak için yapılacak masrafların, örneğin kira, yurt, ulaşım, yemek, kitap ve diğer yaşam giderlerinin, bazı Avrupa ülkelerinde alınabilecek kaliteli bir eğitimle aynı seviyede ya da daha fazla olduğunu fark etmektedir. Üstelik yurtdışındaki üniversiteler, daha modern müfredatlar, gelişmiş laboratuvar ve araştırma imkânları, uluslararası geçerliliği olan diplomalar ve mezuniyet sonrası küresel istihdam olanakları gibi avantajlar da sunmaktadır. Yurtdışında okuyan öğrenciler, sadece akademik bilgi değil; dil becerisi, kültürel birikim ve uluslararası çevre edinme gibi çok yönlü kazanımlar elde etmektedir. Bu da onları, mezuniyet sonrası iş piyasasında daha rekabetçi hale getirmektedir. Türkiye’deki gençlerin önemli bir kısmı artık üniversiteyi yurt dışında okuma fikrine daha sıcak bakmakta, bu yönde araştırmalar yapmakta ve fırsatları değerlendirmeye çalışmaktadır. Bu durum, Türkiye’deki yükseköğretim sistemine duyulan güvenin zayıfladığının da açık bir göstergesidir” diye konuştu.