Gece ağrıları ve şişlik: Kemik tümörlerinin belirtilerine dikkat

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
VM Medical Park Gebze Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Özgür Erdoğan, kemik tümörleriyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Erdoğan, kemik tümörünü, “Kemik dokusunda anormal hücre çoğalması sonucu oluşan iyi huylu (benign) ya da kötü huylu (malign) kitlelerdir” şeklinde tanımladı. Tümörlerin en sık diz çevresi (femur ve tibia uçları), pelvis, omurga ve kol-bacak kemiklerinde görüldüğünü söyledi. GECE AĞRILARI, ŞİŞLİK VE KIRIKLAR DİKKAT ÇEKİYOR Kemik tümörlerinin başlangıçta belirti vermeyebileceğini belirten Doç. Dr. Erdoğan, “Ancak zamanla özellikle gece artan kemik ağrısı, şişlik, hareket kısıtlılığı ve sebebi açıklanamayan kırıklarla kendini gösterebilir. İleri evrelerde kilo kaybı, halsizlik ve bazı tümörlerde ateş, terleme gibi sistemik şikayetler de görülebilir” dedi. YAŞ GRUPLARINA GÖRE TÜMÖR TİPLERİ DEĞİŞİYOR Kemik tümörlerinin yaş dağılımına da değinen Erdoğan, şunları aktardı: “Osteosarkom ve Ewing sarkomu gibi kötü huylu kemik tümörleri genellikle 10–20 yaş arası çocuk ve ergenlerde görülürken, kondrosarkom gibi kıkırdak kökenli tümörler 30–60 yaş arası yetişkinlerde daha yaygındır. 60 yaş sonrası ise kemiklere başka organlardan yayılan metastatik tümörler sık görülür. Li-Fraumeni sendromu ve retinoblastom gen mutasyonları gibi genetik yatkınlıklar da riski artırır.” TANI SÜRECİ BİRÇOK AŞAMADAN OLUŞUYOR Doç. Dr. Erdoğan, tanının nasıl konduğunu şu sözlerle özetledi: “Tanıda ilk basamak röntgen çekimidir. Tümörün kemikte oluşturduğu erime veya yoğunlaşma alanları bu yöntemle tespit edilebilir. Manyetik rezonans (MR) tümörün boyutunu ve yumuşak dokuya yayılımını gösterirken, bilgisayarlı tomografi (BT) kemik yapılarını daha detaylı inceler. Kemik sintigrafisi ile tüm vücut taranarak yayılım olup olmadığı araştırılır. Kesin tanı ise biyopsi ile konur. Kan testlerinde alkalen fosfataz (ALP) yüksekliği gibi bulgular, osteosarkomda yardımcı olabilir.” ERKEN TANI HAYATİ ÖNEMDE Erken teşhisin tedaviye etkisine dikkat çeken Erdoğan, “Osteosarkom ve Ewing sarkomu gibi agresif tümörlerde, erken tanı ile 5 yıllık sağkalım oranı yüzde 70–80'e çıkabilirken, ileri evrelerde bu oran yüzde 20'lere kadar düşebilmektedir. Ayrıca erken tanı ile metastaz riski azalır, daha az agresif tedavi yöntemleri yeterli olabilir ve uzuv kaybı yaşamadan cerrahi yapılma şansı artar” ifadelerini kullandı. TEDAVİ YÖNTEMLERİ TÜMÖRÜN TİPİNE GÖRE BELİRLENİYOR Tedavi süreciyle ilgili Erdoğan şu bilgileri verdi: “Tedavi planı tümörün türüne, yayılımına ve hastanın genel sağlık durumuna göre multidisipliner bir kurul tarafından belirlenir. Cerrahi tedavi, tümörlü dokunun temiz sınırlarla çıkarılmasını amaçlar. Uzuv koruyucu cerrahiler öncelikli tercih edilirken, gerekli durumlarda amputasyon yapılabilir. Kötü huylu tümörlerde kemoterapi ameliyat öncesi (neoadjuvan) veya sonrası (adjuvan) uygulanabilir. Ewing sarkomu gibi radyosensitif tümörlerde radyoterapi de tedaviye dahil edilir. Hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi, özellikle dirençli ya da metastatik tümörlerde alternatif yöntemler olarak gündemdedir. İyi huylu tümörlerde ise takip, radyofrekans ablasyon veya kriyoterapi gibi minimal girişimsel yöntemlerle de başarılı sonuçlar alınabilir.” İYİLEŞME SÜRECİ TEDAVİYE GÖRE DEĞİŞİYOR Tedavi sonrası süreç hakkında bilgi veren Erdoğan, “Cerrahi sonrası 6–12 haftalık bir iyileşme süreci olurken, kemoterapi ve radyoterapinin yan etkileri zamanla azalır. Fizyoterapi ile hareket kabiliyeti ve kas gücü yeniden kazanılır. Psikolojik destek, özellikle genç hastaların tedavi sürecini daha sağlıklı atlatmalarında büyük rol oynar. Erken evrede teşhis edilen ve tümör tamamen çıkarılan hastalar, yaşam kalitesini büyük ölçüde koruyarak normal hayatlarına dönebilmektedir. Ancak düzenli kontroller, ilk 5 yıl içerisinde daha sık yapılmalıdır” diye konuştu.
 
Geri
Üst