A
Admin
Yönetici
Yönetici
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Eskişehir’deki eski il başkanları Erman Gölet, Abdülkadir Adar ve Recep Taşel, 30 Haziran’da görülecek kurultay davasına, parti içi ayrışmalara ve kongre sürecine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundular. Eskişehir Haber Ajansı’ndan (EHA) Ayşe Kaytan Uçak’a konuşan eski il başkanları, kongre takviminin bir an önce açıklaması ve belediyelerin kongrelere müdahalesinin sona ermesi çağrısında bulundu. Gölet: "CHP kayyumla yönetilemez, parti belediye kapılarından kurtarılmalı" Kurultay davasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gölet, "Kayyuma cesaret edemezler. Ancak yargının geldiği noktada her şey mümkün... Kemal Kılıçdaroğlu’nun kayyum olarak atanması hâlinde görevi kabul edeceğini düşünmüyorum. Ayrıca hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, kayyumla gelen bir ismi kabul etmez. CHP masa başında değil, savaş meydanlarında kurulmuş; Türkiye’nin kurucu partisidir" dedi. Parti içinde kurultayla birlikte başlayan ayrışmalara da değinen Gölet, "Biz ne Özgür Özel’ciyiz ne de Kemal Kılıçdaroğlu’cu. Biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz. CHP, tüm isimlerden ve kişilerden daha büyüktür" ifadelerini kullandı. Partideki kongre sürecine ilişkin de konuşan Gölet şunları söyledi: “Demokrasiyi içselleştirmek genelden yerele doğru olur. Bu kongrede bireylerin değil örgütün sözü geçecek. Ekip olarak çalışmalarımıza başladık. Delege seçimlerinde her iki ilçeden de listelerimizi çıkaracağız. Belediye başkanları, il başkanı, ilçe başkanı, gençlik ve kadın kolları başkanlarının kim olacağına karar veriyor. Bu yanlış yıllardır devam ediyor. Partinin belediye kapılarından kurtarılması gerekiyor.” Adar: "Kongrelerde örgütün sözü geçmeli, belediyelerin değil" CHP’ye kayyum atanacağı yönündeki iddiaları kesin bir dille reddeden eski CHP İl Başkanı Abdülkadir Adar, “Kesinlikle kayyum atanmaz. Bu, iktidar partisinin kendisini kurtarmak için oynadığı düzmece bir oyun. İddialar ipe sapa gelir gibi değil. Ancak beni asıl düşündüren yargının geldiği durum. Çünkü artık kişisel ve taraflı bir yapıya dönüştü. Objektif bir yargıdan söz edemeyiz” dedi. Parti içerisindeki gruplaşmalara da değinen Adar, bu durumunun CHP tarihinde sıkça yaşandığını belirtti. Adar, “Bu durum Cumhuriyet Halk Partisi’nde eskiden beri vardır. Kaybeden hiçbir zaman kaybettiğini kabul etmez. Ancak bir seçim yapılmışsa, o sonuca itibar etmek gerekir. Önce parti içinde itibar edeceksiniz ki başkalarına söz hakkı tanımayacaksınız” diye konuştu. Adar, CHP’deki kongre sürecinin sağlıklı yürütülmesi için zamanında yapılması gerektiğini ve belediyelerin seçimlere müdahil olmaması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Kongreler zamanında yapılmalı. Aksi halde ani seçim durumlarında kongreye gidilmeye çalışılıyor ve bu tür sıkıntılar ortaya çıkıyor. Belediyeler kendi işini yapmalı, örgütler ise partinin gerçek üyeleriyle süreci yürütmeli. Son kongrelerde bunu yaşadık. Büyük ölçüde belediye çalışanları delege oluyor. Bunlar tesadüf değil. Belediyeler tamamen bu işin dışında kalmalıdır. Politikalarını, makamlarını kullanarak yapmamalıdır. Sol’da politikaya1983’te SODEP’i kurarak başladım. Her dönemde de delegeye ne kadar yakın olan aday varsa seçimi o kazanıyordu. Delegeyi sadece seçimden seçime hatırlayan değil, delege ile her problemde iç içe olan insanlar kazanıyordu. Parti o zaman tabana oturuyordu.” Taşel: “25 yıldır Yılmaz Hoca kimi işaret ettiyse onu seçtik” Tartışmalı kurultay süreci ve kayyum iddialarına tepki gösteren eski CHP İl Başkanı Recep Taşel, “Bu süreç, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurumsal kimliğine yönelik açık bir saldırıdır. Parti içinde kaos yaratmaya ve CHP’yi dizayn etmeye yönelik AK Parti’nin planlı bir oyunudur. Belki içeriden de değirmene su taşıyanlar var ama bu durum en çok AK Parti’nin işine geliyor. Birlik ve beraberlik görüntümüz zedeleniyor” dedi. Özellikle sosyal medya üzerinden yapılan hakaretlere dikkat çeken Taşel, “Troller aracılığıyla Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik ağır hakaretler yapılıyor. Bu tutum, partiye büyük zarar veriyor. Bu yaşananlar, CHP’yi bölmeye dönük organize bir çalışmanın parçası” ifadelerini kullandı. Kongre sürecinin bir an önce başlatılması gerektiğini vurgulayan Taşel, “Bana göre tek çıkış yolu var: Cumhuriyet Halk Partisi, mahallelerden başlayarak kongre sürecini hızla başlatmalıdır” dedi. Belediyelerin parti örgütü üzerindeki etkisini eleştiren Taşel, şu ifadeleri kullandı: "Belediyeler, partinin kurumsal kimliği üzerinde maddi ve manevi olağan üstü güçleriyle tahakküm kuruyorlar. Belediyelerin güçlü iradesi kongreleri belirliyor. Belediyeleri ne işi var; gençlik kolları, kadın kolları, il ve ilçe yönetici belirmede. Belediyeler işini yapsın. Halka hizmet etsin. Bürokratlar siyasetten ne anlar. Bürokrat halka hizmet etmek zorundadır. Belediye başkanı, partililiğini inkar etmeden tam tersine partisinin ideolojisini, uygulamalarıyla halka eşit hizmet sunarak göstermelidir. Kalkıp partinin iç işleyişine müdahale ederse… Eskişehir’de yaşadığımız problemi bütün Türkiye’de yaşar olduk. Bunlar partiyi aşağıya çekiyor. Bunların hepsi partiye zarar veriyor. Bu konunun çözümü noktasında hazırlayıp Genel Merkez’e sunduğum raporlar da var. Belediyelerin üzerinden iktidarın hedefleniyor olmasını onaylıyorum ancak belediye başkanlarına milletvekili adaylarını belirleme yetkisinin verilmesine yüksek sesle itiraz ediyorum. Bir milletvekili kentte geliyor, ilk önce uğramasını gerek yer il örgütüdür. Önce belediyeye gidiyor. Belediye başkanı milletvekillerini, belediye meclis üyelerini belirliyor. Demokrasi bunun neresinde. O zaman örgütler neden çalışıyor. Her şeyi siz belirleyecekseniz, o zaman partinin tapusunu da alın. Belediyeler yerini bilecek. Kendilerini merkeze koymadan örgütün teamüllerine uyum sağlayacaklar. Gönüllerin de tabi ki bir aslan yatacaktır. Aleni destek vererek, iş-güç ve ekonomik koşullar sağlayarak tahakküm kurmamalıdır. Partinin bir hiyerarşisi olmalıdır. Kurultay en büyük organdır. Hiçbir belediye başkanı kurultay iradesi ya da kongre iradesinin üzerinde değildir. Biz, 25 yıldır Yılmaz Hoca (Yılmaz Büyükerşen) kimi işaret ettiyse onu seçtik. Anti demokratik, doğru bulmuyorum. Neden ön seçim yapmadık? Altılı masada kime kaç milletvekili verildiğinden daha çok biz kendi adaylarımız için neden ön seçim yapmadık. Seçme seçilme hakkını kullanamayan partili neden mahalle mahalle ırgat gibi çalışsın. Genel Merkez neden aldığı hazine yardımlarından örgüte destek olmuyor. Örgüt güçsüz olunca belediyeye gidiyor. Olmaz böyle bir şey… Belediyeler siyaseti finanse etmemeli. Tüm Türkiye’nin sorunu bu... Bugün yaşanan sorunların temelinde bu yatıyor. Herkes gelip il başkanına başvuru yapacağına gidip Yılmaz Hoca’nın kapısında kuyruk oluyor. Demokratik bir partide bu yaşanmaz. Bunu Yılmaz Hoca’yı eleştirmek için söylemiyorum. Usulün yanlışlığını anlatmak istiyorum. Bana 29 tane aday adayı müracaat etti. İçlerinde 2 tane arkadaş Yılmaz Hoca’ya gitmedi. Büyümüzdür, saygınlığı var ama siyaset bu değil. Siyaset örgütten, mahallerden başlar. Tabandan yukarıya işler.”