A
Admin
Yönetici
Yönetici
RTE rejiminin hedefi, şeriatçı ve faşist ideolojinin rehberliğinde ve de emperyalistlerin güdümünde Yeni Türkiye’yi kurmak! Bu hedef için, Kürtleri yönetmek yani Israil gibi yukarıdan aşağıya anti demokratik şekilde bir devletin bölgede inşası, temel öneme sahip! Uluslaşma ile devletleşmeyi karıştıranlar için acı gerçekler ise kapıda bekliyor. Bunun için çıkartılacak son infaz yasası ve adli düzenlenmelere baktığımızda gelecekteki acıları-hayal kırıklıklarını ve Kürt halkı arasında yükselecek olan isyanın ilk belirtilerini Tülay Hatimoğluları'nın şu sözlerinde görüyoruz: “Talep ettiğimiz neredeyse hiçbir şey bu kanun tasarısı içine girmemiştir.” Günaydın! Ayrıca RTE’nin muhalefeti etkisiz kılma operasyonunu, onun iktidar hırsının, her şeyin önüne geçtiğinin bir göstergesi olarak okumak gerekir. Çünkü CHP, Kürt sorununun emperyalistler tarafından çözülmesine karşı değildir. Ama buna rağmen Erdoğan, muhalefeti dağıtma operasyonu ile Kürtlere operasyonu bir arada yöneterek tehlikeli bir oyuna girmiştir. Diğer yanda Bahçeli, ezen ve sömüren sınıfların çıkarlarını bu konuda: İmamoğlu mahkemesi bir an önce sonuçlanmalıdır. diyerek doğrudan dile getirmiş bulunuyor. Çünkü o, Kürtlerin, CHP’nin sürdürdüğü mücadelenin etkisine girmekte olduğunu, ayrıca gericiliğin kalelerinde de yarıklar açıldığını ortağına anlatmak istiyor. Yeni CHP yönetiminin yönettiği muhalefetin giderek kitleselleşmiş ve rejimin pisliklerini alenen teşhir eder hale gelmiş olması, rejim kurucuları tarafından endişeyle izlenmektedir. Bu sonuç, açıktır ki RTE’nin muhalefeti düzenleme ve zayıflatma operasyonunda ki taktik hatalarının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Muhalefeti zayıflatayım derken onu bir dev haline getirmiştir. Mutlaka patronları (Trump ve devlet içindeki oligarşi) tarafından uyarılacaktır. ABD-Trump yönetiminin ülkemiz için planlayıp tasarladığı, İslamcı Yeni Cumhuriyeti kurabilmek adına, rejim, suça bulaşmışların öncülüğünde cansiperane mücadele vermektedir. RTE, Trump’tan aldığı güvenle ve devlet aygıtlarının kontrolüyle, Kürt hareketini ve bazı Marxist grupları en azından tarafsızlaştırmış, yöneticileri bloke etmiş ve onları ‘yetmez ama evet’ dondurucusuna atıp orada bekletmektedir. İşte bu güven sarhoşluğuyla, muhalefetle oyun içinde oyun oynamakta ve İmamoğlu operasyonundan sonra CHP’yi etkisizleştireceğini düşündüğü yeni bir adıma hazırlanmaktadır. Peki, bu oyun nedir? Ve nasıl sonuçlanacaktır? KILIÇDAROĞLU SAHNEYE DAVET EDİLECEK GİBİ GÖZÜKÜYOR RTE, CHP’ye yapacağı büyük bir operasyon ile muhalefeti dağıtacağını umuyor. Hâlbuki CHP, Avrupa’da etkin olan reformist emperyalistlerin Türkiye temsilcisi olarak, rejime değil, sadece RTE’ye karşı muhalefet sürdürmektedir. Bu nedenle; RTE’nin CHP operasyonu rejimin diğer yöneticileri tarafından yeterli desteği bulmuyor. Diğer yandan bu burjuva muhalefet, var olan ekonomik yıkımdan ve iktidarın tutarsızlıklarından güç almış da olsa, rejimin demokratik olarak değiştirileceğini gösteren ciddi veriler sunmuyor. Çünkü bunun için RTE yerine İmamoğlu’nun konması değil, daha demokratik bir Türkiye programı gerekmektedir. CHP’nin bunu yapması emekçilerin çıkarları açısından önemli bir kazanım olacaktır fakat CHP’nin muhalefeti daha çok Padişahı değiştirmeyi amaçlayan Osmanlı muhalefetine benziyor. RTE’nin tasarladığı plan ise şu: CHP’nin 2023 kongresini iptal ederek partinin başına Kılıçdaroğlu’nu yani eski yönetimi getirmek. Maksat CHP içinde sosyal medya aracılığıyla çatışan kindar taraftarları karşı karşıya getirmek ve zayıflamak! Her ne kadar bu operasyonu Ö. Özel, “sonuç değil süreç odaklı” olarak açıklamış fakat onun hesaba katmadığı bir nokta bulunuyor: Diktatörler gitmemek için patronlarına rağmen her çılgınlığı yaparlar! Bu nedenle konuyu iki bölümde ele alıp analiz edelim: 1-Operasyonun yapılmasının önündeki engeller ve 2-Eğer yapılırsa muhtemel olacaklar. 1- Bu çılgın proje için en az 100 milyar dolarlık, enflasyonu baskılama rezervi gerektiğini uzmanlar dile getiriyor. Bu da İmamoğlu operasyonu için harcanan 60 milyar dolarla birlikte, Türkiye’nin ekonomik bunalımına ve de emperyalist sisteme domino etkisi gösterecek bir krize neden olabilir. Zaten RTE de bunu düşünerek CHP ile ilgili mahkeme hazırlığını 30 Haziran'a veya temmuz ayına ertelemiş bulunuyor. Yaz ayında turizm gelirlerinin olması operasyonun ekonomik ayağı için gerekli bir adım. Ayrıca muhalefet eylemlerinin omurgasını oluşturan şehirli kesimlerin tatile gideceği ayların seçilmiş olması da bir taşla iki kuş vurma isteğini taşıyor olabilir. Fakat CHP yönetiminin eylem planlamasını turistik alanlarda ve kırsal bölgelerde yoğunlaştırarak bu yaz engelini aşabilme ihtimali mevcut. Ve daha da önemli olanı, bu eylemler içinde komünistlerin (devrimcilerin) kitleselleşme tehlikesi bulunmaktadır. Bu gelişme ise: emperyalistler açısından kırmızı çizgidir ve RTE’nin patronlarından göreceği bu kırmızı kart, operasyonun ertelemesini getirebilir. 2- Eğer her şeye rağmen CHP’nin başına eski yönetim yani Kılıçdaroğlu getirilirse, onun tavrı birçok şeyi belirleyecektir. Yani Kılıçdaroğlu görevi kabul edip yönetimi yeni yönetime devrederse, bilmeliyiz ki RTE’nin bir geleceği olmayacağı gibi, Kılıçdaroğlu’nun da kitleler önündeki saygınlığı tartışılmaz olacaktır. Yok, bu adımı atmayıp, görevi bir fırsat olarak değerlendirir ve bu yönde bir adım atarsa hem Kılıçdaroğlu’nun hem de CHP’nin geleceği İmamoğlu-Özel ekibinin alacağı tavra bağlı olarak şekillenecektir. Çünkü operasyon sonucu, RTE kazanmış gözükecek, muhalefet hareketi moral olarak ivme kaybedecek fakat yaşanan ekonomik kriz daha da derinleştiği için, kitleler bu operasyonu Erdoğan-Kılıçdaroğlu ortaklığı olarak okuyacaktır. Dolayısıyla da Özel-İmamoğlu grubu, muhalefeti CHP ismi olmadan da tek başlarına götürecek bir saygınlığa ulaştıkları için, kitle hareketlerini hızlandırarak (bunun için diğer muhalif partilerden destek alarak elbette) bu tehlikeyi atlatabileceklerdir. Bu durumda RTE rejiminin kökünden sarsılacağını öngörebiliriz. Çünkü İmamoğlu-Özel ve milliyetçi liderler, ellerinde CHP örgütü olmadan da kitleleri ayağa kaldırabilirse, bu, devlet bürokrasisini etkileyecektir. Bu da sersemletilmiş olan tek adam rejiminin, herhangi bir genel seçimde eskisi gibi hile yapma avantajı ve otoritesinin olmayacağı anlamına gelmektedir. Sonuçta; ülkemizde devrimin nesnel koşulları oluşmaktadır. Yani yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istememekte ve yönetenlerin de eskisi gibi yönetemedikleri bir Türkiye tablosu giderek oluşmaktadır. Fakat devrimin öznel koşulları neredeyse sıfır noktasındadır. Yani proletaryanın ve devrimcilerin herhangi bir siyasi ve kitlesel örgütlü bir gücü bulunmamaktadır. Bu nedenle siyasi sahnede yine burjuvazinin iki kanadı yani gerici-faşist ve reformist-milliyetçi kanadı yer alacaktır. Fakat devrimci taktik: Faşist-Şeriatçı rejimin devrilmesi için, mevcut muhalefetin içinde kitlelerle birlikte olmaktır.