A
Admin
Yönetici
Yönetici
Benim çocukluğum Çark Caddesi’nde başladı, Kahkahaların kavaklara, çınarlara savrulduğu yıllardı. Sıcacık simit kokusu, bisiklet tekeri tınısı, Ve her köşe başında başka bir hatıra vardı. Ama asıl masal, Hasırcılar’da yazıldı. Toprağın, tozun, soba dumanının içinde, Hayatın en gerçek, en dokunaklı yüzüyle İlk kez orada tanıştık: Fatma ile. O bir kadındı; adı Fatma. Ama biz ona “Deli Fatma” derdik. Şimdi utanarak, biraz da başımı eğerek Özür diliyorum senden, kraliçem. Yanakların elma gibi kıpkırmızıydı, Dişlerin eksikti belki ama gülüşün tamdı. Toprak yer, kum yer, Ağzında hep bir hayal taşırdın. Sanki hep bir şey anlatacaktın, Ama kelimelerin yerine Davranışların konuşurdu. Küfürleri senden öğrendik, Ama masum kalmayı da! Sana herkes gülerdi ama senin gözlerinde Koskoca bir dünya saklıydı. Kasap, keresteci Namık, Mücahit Amca, Cavit Bakkal... Hepsi sana âşıktı "Senin inancına göre" biraz biraz. Sen inandıkça güzelleşirdin, Sen güldükçe biz umutlanırdık. Hâlâ örnek gösterilir özgüvenin. Bugün bizde varsa biraz cesaret, Senin mirasındandır belki de. Berrin Teyzem! Sana sessizce yemek uzatırdı. Ne sana acırdı, ne de küçümserdi… İnsanlığı ondan öğrendik biz. Rahmetle anıyorum onu. Senin gibi, sen de nurlarda uyu. Biz utangaç kızlardık; Dilek, Zeynep ve ben. Ellerimizi nereye koyacağımızı bilemezdik. Azarlanarak, aşağılanarak büyütüldük. “Kız kısmı” işte derlerdi ya, Ondan sebep belki, hep susardık. Bize göre onlara göre asiydik. Ama yine de dimdik durduk. Dantel değil, kitap tuttuk elimizde. Örgü yerine bilezik, yüzük, sigara… Hayallerinizdeki kızlar olmadık belki, Ama kendi hikâyemizi yazdık. Fatma… Ben şimdi senin gibi hissediyorum. Bazen aynaya bakınca, “Oldum Fatma!” diyorum. Özgüvenin kanat oldu bana. Sen haklıydın. Ben de artık haklıyım. Elma yanaklı, deli kraliçem... İyi ki tanıdım seni. Nurlarda uyu. Ve sevgili Çark Caddesi, Hasırcılar... Siz de iyi ki vardınız. Çocukluğumun sesi, soluğu, neşesi, Ve her sokağın ardında kalan gizli şiiri...