Eğlenceyle Gelen Tehlike

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Yaz mevsimi kapıyı çalmışken, çocuklar karnelerini bekliyor, gençler planlarını yapıyor, anne babalar ise belki de “oh” diyebilmek için geri sayıma geçmiş durumda. Tatil denince hepimizin aklına dinlenmek, eğlenmek, rahatlamak geliyor. Gelmeli de. Zira aylarca süren okul, sınav, iş stresi bir yerde durmalı. İnsan kendini yenilemeden, moralini tazelemeden ayakta kalamaz. Ancak bu dinlenme ve eğlenme sürecinin bir başka yüzü var ki, çoğumuz ya görmezden geliyoruz ya da farkında bile değiliz: Bağımlılık tuzağı. Yeşilay Genel Başkanı Mehmet Dinç’in son açıklamaları, işte tam da bu noktada, hepimize bir ayna tutuyor. Özellikle yaz dönemlerinde, bağımlılık endüstrisinin sahaya daha yoğun bir şekilde indiğini söylüyor Dinç. Ne yazık ki haklı. Tatil bölgeleri, eğlencenin merkezine konumlanan kimi mekânlar, “özgürlük” kisvesiyle çocuklarımızın, gençlerimizin ellerinden tutup onları bağımlılığın tam ortasına bırakabiliyor. Alkolün, madde kullanımının, ekran bağımlılığının, kumarın… Adını siz koyun. Eğlence ile zehri yan yana koyup “tatil bu, gençtir yapar” diye meşrulaştırmak, sadece bir gaflet değil; geleceğe işlenmiş büyük bir suç. Dinç’in söylediği gibi, bu mesele sadece anne babaların omuzlarında kalacak kadar küçük değil. Bu, topyekûn bir sorumluluk. Bir çocuğun elindeki sigarayı sadece ailesine bağlayamayız. Bir gencin gece yarısı sokakta ne içtiği, ne izlediği, neye maruz kaldığı bizi ilgilendirmiyorsa, yarın onun göz göre göre kayboluşuna da yalnızca “kader” diyemeyiz. Toplum olarak gözümüzü açmamız gerekiyor. Çocukları ve gençleri risklerden korumak, onların bağımlılık geliştirmemesi için elimizdeki tüm imkânları seferber etmek, lüks değil; bir zorunluluk. Belediyelere, sivil toplum kuruluşlarına, okul yönetimlerine, mahalle muhtarlarına, komşulara, esnafa… Kısacası hepimize iş düşüyor. Bağımlılıkla mücadele, sadece billboardlara konulan bir sloganla kazanılamaz. Peki, ne yapmalı? Dinç’in altını çizdiği noktalardan biri de ailelerin çocuklarına sağlıklı rehberlik etmesi. Yaz tatili, çocukların başıboş bırakılacağı bir dönem olmamalı. “Bırakalım rahat etsin” derken, o rahatlık hangi mecralara gidiyor, kimlerle zaman geçiriliyor, hangi içeriklere maruz kalınıyor… Bunlar gözden kaçırılmamalı. Ailelerin çocuklarıyla pozitif ilişkiler kurması, onları dinlemesi, birlikte zaman geçirmesi ve sınırlar koyması hayati derecede önemli. Bir diğer mesele de bağımlılığı “eğlence” olarak pazarlayan sistemle yüzleşmek. Dinç’in “Bağımlılık eşittir eğlence gibi bir denklem asla kabul edilemez” uyarısı aslında bütün problemi özetliyor. Bugün çocuklara gösterilen reklamlarda, dizilerde, sosyal medya paylaşımlarında bağımlılık tetikleyicileri adeta birer “cool” unsuru gibi sunuluyor. Eğlenmenin başka yolları da var. Yaz tatilinde çocuklara ve gençlere doğru sosyal ortamlar, spor faaliyetleri, sanatsal etkinlikler sunmak mümkün. Belediyeler yaz kampları, spor kursları, gençlik merkezleri açmalı. Sivil toplum kuruluşları yaz atölyeleri, gönüllülük programları düzenlemeli. Gençliğe yatırım, sadece ders çalıştırmakla olmuyor; onları hayata hazırlamak da bu yatırımın bir parçası. Unutmayalım: Erken yaşta bağımlılık sadece bir sağlık sorunu değil; aynı zamanda bir gelecek kaybıdır. Toplumun sadece bugünü değil, yarını da risk altındadır. Her genç, her çocuk bizim geleceğimiz. Onların bağımlılık pençesine düşmemesi için uyarı görevini sadece Yeşilay’a bırakmak yetmez. Hep birlikte sorumluluk almalıyız. Çünkü mesele sadece bir çocuğun değil, hepimizin meselesi.
 
Geri
Üst